Foruma hoş geldin, Ziyaretçi

Forum içeriğine ve tüm hizmetlerimize erişim sağlamak için foruma kayıt olmalı ya da giriş yapmalısınız. Foruma üye olmak tamamen ücretsizdir.

Düşünce Platformumuza Hoşgeldiniz!

Düşünce Platformumuz bilgi ve düşüncenin en özgür adresidir!
Güne, gündeme ve yarınlara dair söyleyeceğim var diyenlerin, günlük koşuşturmaca içerisinde zihin jimnastiği yapmak isteyenlerin özgürlük meşalesi ~ FORUM KALEMİ ~

Yanlış Peygamber Anlayışı-2 Doç. Dr. Ahmet Emin Seyhan

AsyA

Forum Kalemi
Öylesine...
Katılım
1 May 2020
Mesajlar
14,290
Çözümler
1
Tepkime puanı
37,981
Puanları
113

AsyA

Forum Kalemi
Öylesine...
Katılım
1 May 2020
Mesajlar
14,290
Çözümler
1
Tepkime puanı
37,981
Puanları
113
YANLIŞ PEYGAMBER ANLAYIŞI-2



Hıristiyan ve Yahûdîler’in peygamberlerini “Allah’ın oğlu” diyecek kadar aşırı yüceltmelerinde yaptıkları yanlışa düşmeden,[35] elbette Hz. Peygamber’in de övülmesi gerekmektedir. Ancak ölçü kesinlikle kaçırılmamalıdır. O, hayatında iken bu ölçünün kaçırılacağı tehlikesini görmüş ve sahâbîlerini uyarmıştır.[36] Nitekim, onun Mûsâ’dan ve diğer bütün peygamberlerden üstün olduğu şeklindeki konuşmalar üzerine, şu açıklamalarda bulunmak zorunda kalmıştır. “Beni Mûsâ’dan üstün tutmayın! İnsanlar kıyâmet günü bayılacaklar, bende onlarla birlikte bayılacağım. Ayıldığımda Mûsâ’yı Arş’a[37] sıkı sıkıya tutunmuş bir vaziyette göreceğim. Bilmiyorum, o da bayılıp benden önce mi ayılacak, yoksa Allah bundan onu istisna mı tutacak?”[38]

Bakara sûresinin ilgili âyetini[39] tefsir eden Kurtûbî de (671/1272) Hz. Peygamber’in diğer peygamberlerden üstün olduğunu söylemenin câiz olmadığını belirterek bunun âyetin açık anlamına aykırı olduğunu ifâde etmiştir.[40] Dolayısıyla Hz. Peygamber’in de insan olduğu, Allah’ın koyduğu kurallara uygun hareket ettiği, tedbirler aldığı, bununla beraber meleklerin de mânevî yardımlarının olduğu bir bütün halinde ve dikkatle okuyucuya sunulmak durumundadır. Hz. Peygamber beşer üstü görülüp öyle tavsîfe kalkışılınca bir takım aksaklıkların meydana gelmesi kaçınılmazdır.[41]

Konuların ve kişilerin abartılması, ifrat ve tefrit noktasında gidip gelinmesi, Hz. Muhammed’in efsânevî, esrârengiz, neredeyse beşerî hüviyetinden tecrit edilip adeta melekleştirilmesi doğru değildir. Aksi halde dünyada karşılaşılan problemlerin çözümü her geçen gün daha da zorlaşacaktır. Zîra çok boyutlu düşünülmeden konulan tek taraflı yanlış teşhisler, tedâviyi imkansızlaştırabilmektedir. Nitekim Müslümanların ekserisinin bugünkü hali bu durumun apaçık bir göstergesidir.

Bir diğer rivâyette, Hz. Âdem’in Hz. Muhammed’i görmek istediği, ancak Allah’ın, onun sadece nûrunu görebileceğini bildirdiği, bunun üzerine Hz. Muhammed’in nurunun Hz. Âdem’in eline geldiği, oradan şehâdet parmağına ulaştığı, Hz. Âdem’in o nuru görünce, parmağını kaldırıp şehâdet getirdiği, ondan dolayı şehâdet parmağını kaldırmanın sünnet olduğu[42] anlatılırken de Hz. Muhammed aşırı derecede yüceltilmektedir. Oysa Hz. Peygamber olduğu gibi bütün yönleriyle tanıtılmalıdır.[43] Ahmed Bîcân’ın eserinde buna benzer yanlış peygamber tasavvurunu yerleştiren ve destekleyen çok sayıda rivâyet bulunmaktadır.[44]

Ahmed Bîcan, eleştirel bir bakış açısıyla meselelere yaklaşmadığı ve genellikle rivâyetleri olduğu gibi alıp aktardığı için olsa gerek yanlış tasavvurların ortadan kaldırılmasına katkı sağlayamamıştır. Nitekim, peygamberlerle ilgili bilgiler verirken, her peygamberin hayatından değişik tablolar yansıtmış, fakat konuyu onların kaç yıl yaşadıklarını söyleyerek kapatmıştır.[45] Oysa, hayatını anlattığı peygamberlerle ilgili bölüm sonlarında çarpıcı mesajların verilmesi, onların yaşamlarından çıkartılacak derslere işâret edilmesi, çok daha anlamlı olabilirdi. Ama o, böyle bir anlatım tarzından daha ziyâde, insanların çoğunluğunun hoşuna gidecek ve herhangi bir sorumluluğu gerektirmeyecek hususları ön plana çıkarmayı tercih edebilmiştir. Böylelikle insanlar pek o kadar da önem arz etmeyen ve faydası da sınırlı olan peygamberlerin yaşam sürelerine odaklandırılmışlardır. Elbette insanların ilginç konuları merak edip öğrenmek istemeleri normaldir. Ancak zor fakat gerekli olan şeylere vurgu yapılması, peygamberlerin örnek alınacak yönleri üzerinde daha fazla durulması, onların çalışmaları, gayretleri, fedâkarlıkları, azimleri, sabırları, kararlılıkları ve cesaretlerinin insanlara model olarak sunulması kanaatimizce çok daha büyük önem arz etmektedir.

Netice îtibârıyla, Envâru’l-Âşikîn’de yer alan yanlış Tanrı tasavvurlarının değiştirilmesi gerektiği gibi, peygamber anlayışlarının da yeniden gözden geçirilerek düzeltilmesi ve bütün peygamberlerin abartılmadan en güzel ve en doğru şekilde gelecek nesillere ve tüm insanlığa tanıtılması için çaba sarf edilmesi gerekmektedir
.

Selam ve dua ile…



Geniş bilgi için bkz, Dr. Ahmet Emin Seyhan, Hadislerde Kıyamet Alametleri, s. 80-85


[1] AHMED BÎCAN, s. 143.
[2] AHMED BÎCAN, s. 131.
[3] AHMED BÎCAN, s. 132. Kevâşî, (680/1281) Hz. Dâvud’un beğendiği evli kadını elde etmek için kocasını savaşa göndererek en önde savaştırması, ölümüne neden olduktan sonra bu kadınla evlenmesi hâdisesinin tamamıyla İsrâiliyyât olduğunu, bu sebeple anlatılan kıssayı tefsîrine almadığını belirtmektedir. Geniş bilgi için bkz. ATA, Mehmet Mahfûz, Kevâşî ve Kur’an’ı Yorumlama Yöntemi, Emre Matbaacılık, İst., 2002, s. 219.
[4] AHMED BÎCAN, s. 117. (Nemci SARI, yaptığı çalışmada bu hadisin doğruluğunu ispatlamaya çalışmaktadır. Bkz. SARI, Necmi, Hz. Musa’nın Ölüm Meleğinin Gözünü Çıkarması Hadisini Anlamaya Doğru, Ümmü’l-Kura Yay. İst. 2003. Lâkin bu hadisin, bedihî gerçeklere ters düştüğü için eleştirilen hadislerden olduğu, geçmiş devirlere ait bir mitoloji olarak değerlendirildiği kanaati de söz konusudur. Bkz. ÖZAFŞAR, M. Emin, Rivâyet İlimlerinde Eser Karizması ve Müslim’in el-Câmiu’s-Sahîh’i”, AÜİFD., Ank., 1999, XXXIX, 339,341. Ayrıca bkz. KIRBAŞOĞLU, M. H., İslâm Düşüncesinde Hadis Metodolojisi, Ank. Okulu Yay. Ank., 1999, s. 270; KIRBAŞOĞLU, Alternatif Hadis, s. 348).
[5] AHMED BÎCAN, s. 39.
[6] AHMED BÎCAN, s. 48.
[7] AHMED BÎCAN, s. 51.
[8] AHMED BÎCAN, s. 54-55.
[9] AHMED BÎCAN, s. 127.
[10] AHMED BÎCAN, s. 130.
[11] AHMED BÎCAN, s. 87.
[12] AHMED BÎCAN, s. 260.
[13] AHMED BÎCAN, s. 261. Hz. Peygamber’in, başkasını değil de niçin o kızını yanına aldığı konusu, bu rivâyetin kimler tarafından uydurulup ortaya atıldığı konusunda yeterince ipuçları içermektedir.
[14] AHMED BÎCAN, s. 155.
[15] AHMED BÎCAN, s. 147.
[16] AHMED BÎCAN, s. 148.
[17] Enbiyâ, 21/79; Neml, 27/15-16, 19; Sâd, 38/30-33, 35, 40.
[18] Bu tür rivâyetlerin reddedildiği ifâde edilmektedir. Bkz. KIRBAŞOĞLU, Alternatif Hadis, s. 225.
[19] AHMED BÎCAN, s. 118.
[20] İsrâ, 17/77; Ahzâb, 33/62; Fâtır, 35/43; Feth, 48/23. Ayrıca bkz. En’âm, 6/34, 115; Yûnus, 10/64; Kehf, 18/27; Kâf, 50/29. Sünnetullah’ın “tabiat kanunları” şeklinde anlaşılmasının uygun olmadığı, aksine, “Allah’ın tarih içerisindeki değişmez davranış tarzı, kendisi için benimsediği irâdî bir tavır” olduğu ile alakalı geniş bilgi için bkz. ÖZSOY, Ömer, Sünnetullah, Bir Kur’an İfâdesinin Kavramlaşması, Fecr Yay., Ank., 1994, s. 182-184.
[21] AHMED BÎCAN, s. 250.
[22] AHMED BÎCAN, s. 251.
[23] BAĞCI, Hacı Mûsâ, Hz. Peygamber’in Beşerî Yönü, Yayımlanmamış Doktora Tezi, AÜ. SBE., Ank., 1999, s. 187-300. Bu çalışmada, Hz. Peygamber’e cennetten yedirilip içirildiği, kanının, idrarının ve gaitasının temiz olduğu, ölümlü bir beşer olmasına rağmen cesedinin çürümediği, kabrinde canlı olduğu, işittiği, selam alıp verdiği ile ilgili bir takım rivâyetlerin hem sened hem de metin tenkidi yapılmakta ve kabul edilemez rivâyetler oldukları delilleri ile gösterilmektedir.
[24] AHMED BÎCAN, s. 249-250. Bu rivâyetlere benzeyen ve yanlış bir melek tasavvurunun oluşumuna katkı sağlayan pek çok hadisin kaynaksız, isnadsız, problemli ve mitolojik nitelikli İsrâiliyyât nevinden haberler olduğu ile ilgili bkz. KIRBAŞOĞLU, Alternatif Hadis, s. 354-355.
[25] Âl-i İmrân, 3/124-125; Enfâl, 8/9. (Araştırmasında konu ile ilgili rivâyetleri değerlendiren Çolak, insan suretinde gelerek Müslümanlara savaşta yardım eden melek anlayışını yansıtan rivâyetlerin isnad açısından problem teşkil ettiğini ifâde etmekle beraber, Kur’ân’a aykırı olmadığı kanaatindedir. Bkz. ÇOLAK, Ali, Kur’an ve Hadislere Göre Melek Kavramı, İlahiyat Yay., Ankara, 2000, s. 54).
[26] Âl-i İmrân, 3/126; Enfâl, 8/ 11-12. Meleklerin destekleriyle ilgili bkz. Ahzâb, 33/43; Fussilet, 41/30-32.
[27] Enfâl, 8/12; “Hani, Rabbin (inananlara ulaştırılmak üzere) meleklere: “Mutlaka sizinle beraberim!”(mesajını) vahyetti. (ve meleklere): “ İmana erenleri (benim şu sözlerimle) yüreklendirin: “Hakkı inkara kalkanların kalplerine korku salacağım; öyleyse (ey inananlar) onların boyunlarını vurun, parmaklarını kırın!”
[28] Tevbe, 9/40; “…‘Üzülme’ dedi, “Allah bizimle beraberdir.” Ve derken Allah o’na katından bir sükûnet/bir güven duygusu bahşetti, o’nu sizin göremeyeceğiniz güçlerle destekledi….” Tevbe, 9/26; “Bunun üzerine, Allah, elçisi’nin ve inananların içlerine katından bir sükûnet indirmiş, görmediğin güçlerle donatmıştı…”
[29] Âl-i İmrân, 3/124-124. (Gerçek anlamda inananların kalpleri, Allah’tan gelen mânevî güçler aracılığıyla takviye edilmektedir.)
[30] Mücâdele, 58/22.
[31] Nahl, 16/2.
[32] Bakara, 2/87.
[33] Âl-i İmrân, 3/13.
[34] Sâd, 38/17.
[35] Tevbe, 9/30-31. Ayrıca bkz. Mâide, 5/17-19.
[36] BUHÂRÎ, 60/Enbiyâ, 48 (IV, 142); DÂRİMÎ, 20/Rikak, 68 (II, 626, 627); İBN HANBEL, I, 23, 24, 55. Hz. Peygamber: “Meryem oğlu Îsa’yı, Hıristiyanların aşırı derecede övdükleri gibi siz de beni aşırı bir şekilde övmeyin! Çünkü ben bir kulum. ‘Allah’ın kulu ve elçisi’ deyin” buyurmaktadır.
[37] Arş ile ilgili geniş bilgi için bkz. YAVUZ, Yusuf Şevki, “Arş”, DİA, III, 406-409, İst., 1991.
[38] BUHÂRÎ, 44/Husûmât, 1 (III, 88, 89); 60/Enbiyâ, 25 (IV, 126); MÜSLİM, 43/Fedâil, 42 (II, 1843-1845); EBÛ DÂVUD, 39/Sünne, 13 (V, 53); İBN HANBEL, II, 264.
[39] Bakara, 2/253; “Bu elçilerin bazılarına diğerlerinden daha fazla meziyetler bahşettik. İçlerinden kimi ile Allah (bizzat) konuşmuş, kimini de daha üst derecelere yükseltmiştir. Biz Meryem oğlu Îsâ’ya hakîkatin tüm kanıtlarını bahşettik ve onu kutsal ilham ile güçlendirdik…” ‘Kimi ile Allah konuşmuştur’ ifâdesi ile kastedilen Hz. Mûsâ’dır. Bkz. Nisâ, 4/164. Bütün elçiler Allah’ın mesajının dürüst ve erdemli taşıyıcıları olduklarından bazılarına ‘diğerlerinden daha fazla lütufta bulunulmuş’ olsa da aralarında, (insan olmaları ve görevlerini yapmaları îtibarıyla) hiçbir farklılık yoktur. Bkz. Bakara, 2/285. Nitekim Hz. Peygamber’e tebliğ ettiği mesajın kıyâmete kadar geçerli olması sebebiyle lütufta bulunulmuştur. Bkz. İsrâ, 17/55. Peygamberlerin kendi aralarındaki bu derece farkı maddî ve bedenî yönden olmayıp, mânevî fazîletler ve kabiliyetler açısından olsa gerektir. Vallahu a’lem bi’s-sevâb.
[40] KURTÛBÎ, Ebû Abdillah Muhammed b. Ahmed el-Ensârî, el-Câmîu li Ahkâmi’l-Kur’ân, (I-XX), Dârü’l-Kütübi’l-Mısrıyye, Kâhire, 1967, III, 262.
[41] KOÇKUZU, Hadis İlimleri, s. 378. Aşırı derecede yüceltilmiş bir peygamber anlayışının yanlışlığı konusunda bkz. KIRBAŞOĞLU, İslâm Düşüncesinde Sünnet, s. 255-264 ve Alternatif Hadis, s. 338-345.
[42] AHMED BÎCAN, s. 44.
[43] Nûr-ı Muhammedî anlayışıyla ilgili olarak bkz. YILDIRIM, A., Tasavvufun Temel Öğretileri, s. 114-121.
[44] AHMED BÎCAN, s. 54, 55, 84, 87, 117, 127, 128, 131, 132, 143, 147, 149, 150, 153, 155, 166, 170, 175, 183, 198, 199, 201, 202, 211, 212, 315, 367, 391, 394, 395, 396, 412, 439, 442.
[45] AHMED BÎCAN, s. 58. Diğerleri için bkz. s. 64, 68, 69, 72, 83, 84, 90, 92, 117, 160.
 

Forumdan daha fazla yararlanmak için giriş yapın yada üye olun!

Forumdan daha fazla yararlanmak için giriş yapın veya kayıt olun!

Kayıt ol

Forumda bir hesap oluşturmak tamamen ücretsizdir.

Şimdi kayıt ol
Giriş yap

Eğer bir hesabınız var ise lütfen giriş yapın

Giriş yap

Tema düzenleyici

Tema özelletirmeleri

Grafik arka planlar

Granit arka planlar