Foruma hoş geldin, Ziyaretçi

Forum içeriğine ve tüm hizmetlerimize erişim sağlamak için foruma kayıt olmalı ya da giriş yapmalısınız. Foruma üye olmak tamamen ücretsizdir.

Düşünce Platformumuza Hoşgeldiniz!

Düşünce Platformumuz bilgi ve düşüncenin en özgür adresidir!
Güne, gündeme ve yarınlara dair söyleyeceğim var diyenlerin, günlük koşuşturmaca içerisinde zihin jimnastiği yapmak isteyenlerin özgürlük meşalesi ~ FORUM KALEMİ ~

Yanlış Allah Anlayışı-1 Doç. Dr. Ahmet Emin SEYHAN

AsyA

Forum Kalemi
Öylesine...
Katılım
1 May 2020
Mesajlar
14,496
Çözümler
1
Tepkime puanı
38,703
Puanları
113

AsyA

Forum Kalemi
Öylesine...
Katılım
1 May 2020
Mesajlar
14,496
Çözümler
1
Tepkime puanı
38,703
Puanları
113
YANLIŞ ALLAH ANLAYIŞI-1



Ahmed Bîcan’ın kitabında aktardığı bir takım rivâyetlerle Allah’ı doğru tanıtmadığı ve yanlış bir tanrı tasavvurunun oluşturulmasına katkı sağladığı görülmektedir. Nitekim âhirette kullarına Kur’ân okuyacak ve Peygamber’ine cenâze namazı kıldıracak bir Allah anlayışının sergilenmiş olması, iyi niyetle yapılmış olsa bile bir takım yanlış anlayışların oluşumda etkili olmaktadır.

O, bu rivâyeti şu şekilde aktarmaktadır. “Nakildir ki, yarın kıyâmet gününde kullar dediler: “İlâhunâ ve Mevlânâ! Dünyada Kur’ân okuduk ve hatim eyledik.” Hak Teâlâ Hazretleri dedi: “Ey benim kullarım! Siz okudunuz, ben işittim. İmdi siz oturun, benim cemâlime nazar eyleyin, ben dahi Kur’ânı okuyayım, siz dahi dinleyin!” Pes Tâ’hâ ve Yâsîn sûresini okuya”[1] dedikten sonra, Allah’ın bu iki sûreyi yerler ve gökleri yaratmadan bin yıl önce okuduğunu, meleklerin bu sûreleri işitip: “Gönlünde Kur’ân olana ne mutlu! Kendilerine Kur’ân nâzil olan Muhammed ümmetine ne mutlu!” dediklerini haber vermektedir.

Herhangi bir eleştiriye tabi tutulmaksızın nakledilen bu rivâyet insanları, Kur’ân-ı Kerim ve Sünnet’in tanıtmadığı bir Allah anlayışına götürmektedir. Dolayısıyla böyle bir anlayış, Peygamber’ine cenaze namazı kılan bir Tanrı tasavvurunu da beraberinde getirmektedir. Şöyle ki, Hz. Peygamber ile Hz. Ebû Bekir (13/634) arasında geçen diyalog aktarılırken, Hz. Ebû Bekir’in ölüm döşeğinde ki Hz. Peygamber’e: “Seni kim yıkasın?” diye sorduğunu, onun da: “Amcamoğlu Ali yıkasın, Abbas’ın oğlu Fazl su döksün. Sonra kefenimi sarıp, beni kabrimin üstüne koyun! Bir zaman dursun” dediğini, sonra da şöyle devam ettiğini bildirmektedir. “Evvel benim namazımı Rabbim kılar. Yani Hak Teâlâ Hazretleri bana rahmet eder. Ondan sonra feriştehler (melekler) kılar. Ondan sonra Ehl-i beytim kılsın. Ondan sonra Müslümanlar kılsınlar…[2]

Görüldüğü üzere, burada her ne kadar “Rabbim bana rahmet eder” şeklinde îzah edilmeye çalışılsa da, “benim namazımı Rabbim kılar” ifâdesi doğru değildir. Zîra namazı, Allah’ın rızasını gözeterek kullar kılar. Bîcan’ın naklettiği rivâyeti üretenlerin âyette ifâde edilen[3]salât” kelimesinden yola çıkarak böyle bir sonuca varması kuvvetle muhtemeldir. Oysa âyette belirtildiği üzere Rabbin ve meleklerin nebî’ye “salât”ı, ona her yönden yardım ederek “desteklemiş” olmalarıdır.

Aynı şekilde inananların da “salât”a teşvik edilmesiyle verilmek istenen mesajı; Hz. Peygamber’e gerçek anlamda destek verilmesi, onun ilkelerinin hayata geçirilmesi noktasında üstün bir çaba gösterilmesi ve onun rehberliğine tam anlamıyla teslim olunması gerektiği şeklinde anlamak da mümkündür. “Salât” kelimesinin sadece bir anlamının ele alınıp zorâki yorumlar yapmak yerine, farklı anlamlarından yola çıkılarak Kur’an’ın esas vermek istediği mesajın dikkate alınması daha isabetli olacaktır.

Envâru’l-Âşikîn’de yanlış Tanrı tasavvurunun[4] oluşumuna katkı sağlayan, mülkünde kuralsız ve kanunsuz tasarrufta bulunan, keyfine göre hareket eden buna benzer pek çok anlayışlar mevcut[5] olup bunların yeniden gözden geçirilerek doğrularının ikâme edilmeye çalışılmasında yararlar olacağını düşünmekteyiz. Zîra Yüce Yaratıcı’nın insanlara en doğru bir şekilde tanıtılması, zihinlerde pek çok sorunun cevabının daha rahat bulunmasına imkan sağlayacak ve kullarının O’nu hakkıyla takdir etmeleri belki bu şekilde çok daha kolay olabilecektir.

Ahmed Bîcan’ın eserinde bir takım eski kültürlerin tesirinde kalarak insanlaştırılan, dolayısıyla da sınırlandırılan bir Tanrı tasavvurunun oluşumuna ve toplumda yaygınlaştırılmasına katkı sağladığı görülmektedir. Şu örneklerde de bunu görebilmek mümkündür. Yüce Allah’ın kul hakkı ilgili kendi koyduğu ilkeleri çiğneyerek kıyâmet gününde Hz. Dâvud’a özel bir ayrıcalık yapacağı;[6] fakir zâhidlerin canını Azrail’in (a.s.) değil, bizzat Allah’ın kendisinin alıp cennete buyur edeceği;[7] Allah’ın üç konuda, Hz. Âdem’den özür dileyeceği;[8] Hz. Peygamber’in, Allah Teâlâ’yı rüyada görmek için yapılması gerekenleri anlattığı;[9] Cehennem’in bile kendisine Allah’ın azap etmesinden korktuğu[10] anlatılırken, Yüce Allah’ın yanlış tanıtıldığı[11] fark edilememektedir.

Zîra, bilineceği üzere Allah Teâlâ’nın kendi koyduğu kuralları kendisinin çiğnemesi söz konusu değildir. Bu dünyada iken onu rüyada görmek mümkün olmasa gerektir. Bununla beraber, Allah’ı sevdirmeye çalışmaktan ziyâde, her fırsatta azap eden ve cezalandıran bir Tanrı anlayışına temas edilmesi ve beyinlere sürekli bu mesajın verilmesi de doğru olmamaktadır. Nitekim sevgiden uzak, sadece korkuya dayalı bir eğitimin veya böyle bir anlayışın uzun vadede başarılı olmasının mümkün olmadığı bugün çok daha iyi anlaşılmaktadır.

Aktarılan şu rivâyette de Yüce Allah’ın insanlara ne kadar yanlış tanıtıldığı fark edilememektedir. Ebû Hureyre’den rivâyeten kıyâmet günü Hz. İbrâhim’in, babası Âzer’i kurtarmak için Allah’a: “Ya Rabbi! Sen bana vaad eyledin ki, kıyâmet gününde beni rüsvây eylemeyesin. Bundan dahi rüsvâylık ne ola ki, atamı (babamı) od’a (cehenneme) bırakırlar.” dediği haber verilmektedir.[12]

Bu ifâdeler, gerek Kur’an’ın ruhuna,[13] gerekse Kur’an’ın bize tanıttığı bir peygamberin kişiliğine[14] taban tabana zıt ifâdelerdir. Bir peygamberin ne bu dünyada, ne de âhirette böyle bir üslupla, hem de Allah’a karşı bu şekilde bir söz söylemesi mümkün görünmemektedir. Dolayısıyla bu rivâyetin uydurma olduğu anlaşılmaktadır.[15] Hz. Peygamber’in ve Ebû Hureyre’nin adının bu rivâyete maksatlı olarak karıştırılmış olması kuvvetle muhtemeldir.

Bir başka yerde de, Yüce Allah’ın durup dururken sebepsiz yere, her istediğini kuralsız şekilde yaptığı gibi bir izlenimin doğmasına yol açan şu rivâyet nakledilmektedir. “Ya Musa! Müttekilere de: ‘Amellerine mağrur olmasınlar! (güvenmesinler) Eğer diler isem, azap ve eğer diler isem rahmet ederim. Belki benim rahmetime ümit tutsunlar. Rahmetim onların amelinden yeğdir (iyidir).’[16] Allah’ın rızâsı ve rahmetinin her şeyin üzerinde olduğu ve gerçek müttekîlerin amellerine güvenmeyecekleri mâlumdur. Ancak burada, Yüce Allah’ın “dilersem azap, dilersem rahmet ederim” şeklindeki ifâdesi bağlamından kopartılarak verilmek sûretiyle Ulu Allah yanlış tanıtılmaktadır. Bu âyette, Allah’ın kastettiği mânâ, Bîcân’ın anladığı şekilde değildir. Zîra Yüce Allah, bu ifâdeyle en katı günahkarları bile, gerçek anlamda pişmanlık duyup yollarını değiştirmeleri halinde affedebileceğini beyan etmektedir.[17] Bununla beraber Allah Teâlâ Kur’ân-ı Kerim’de, kendi katından verilmiş bir söz olmasa, insanları azgınlıkları sebebiyle helâk edeceğini, yeryüzünde tek bir canlı bırakmayacağını söylemektedir. Lâkin verdiği bu söz nedeniyle bunu yapmayacağını ve insanlara mühlet verdiğini bizzat kendisi ifâde etmektedir.[18]

Buradan anlaşılıyor ki, koyduğu kurallara öncelikle Yüce Allah’ın kendisi uymaktadır. Bir keyfîlik söz konusu değildir. Kâinat oyun ve eğlence olsun diye değil, derûnî bir anlam amaç üzerine yaratılmıştır.[19] İnsanın yeryüzündeki hayatını anlamlı kılan, öteki dünyanın var olmasıdır. Yüce Allah, dünyada iken rahmetini hak etmiş bir kulunu, âhiret de cehenneme atarak sözünün hilafına iş yapacak değildir.[20] Mü’minlere iki cihanda da yardım edeceği, onları sıkıntılarından kurtaracağı, O’nun vaadleri arasındadır.[21] Elbette Yüce Allah yaptıklarından sorguya çekilecek değildir.[22] Ama rahmeti ve şefkati kendisine ilke edinen [23] Yüce Allah, hak edene hak ettiği rahmeti, iyilik yapanlara da bunun karşılığını mutlaka verecektir.[24] Zîra O, kendi ifâdesiyle belirttiği üzere hiçbir kimseye asla haksızlık yapmayacaktır. [25]


(devam edecek)
[1] AHMED BÎCAN, s. 332.
[2] AHMED BÎCAN, s. 258. Bîcan tarafından nakledilen rivâyeti, Muhammed b. Ahmed b. el-Bişr, Abdülmünim b. İdris b. Sinan, Vehb b. Münebbih, Câbir b. Abdillah ve Abdullah b. Abbas tarikiyle Taberânî; Abdulmünim b. İdris, Vehb b. Münebbih, İbn Abbas tarikiyle de Ebû Nuaym tahric etmişlerdir. (TABERÂNÎ, Kebîr, III, 58-64; EBÛ NUAYM, Hilye, IV, 72-79). Bu uzunca rivâyeti değerlendiren Heysemî, senedde yer alan Abdulmünim b. İdris’in “kezzâb, vaddâ” olduğunu kaydetmiştir. (HEYSEMÎ, Mecma’, IX, 26-31). Dolayısıyla Bîcan tarafından nakledilen bu rivâyetin uydurma olduğu anlaşılmaktadır. Söz konusu rivâyette “yani Hak Teâlâ Hazretleri bana rahmet eder” şeklindeki açıklamanın olmadığı görülmektedir. Bîcan, kafasını karıştıran rivâyeti bu şekilde şerh etmeye çalışmış olmalıdır.
[3] Ahzâb, 33/56.
[4] Kitâb-ı Mukaddes’te insanlaştırılmış Tanrı tasavvurunu yansıtan âyetler bulunmaktadır. Mesela; “Günün serinliğinde, bahçede gezmekte olan Rab Allah’ın sesini işittiler ve adamla karısı Rab Allah’ın yüzünden bahçenin ağaçları arasına gizlendiler.” Bkz. Tekvin, 3/8, s. 3. Aynı şekilde, şu âyette de sanki bir terzi Tanrı anlayışı mevcuttur. “Ve Rab Allah, Âdem için ve karısı için deriden kaftan yaptı ve onlara giydirdi.” Bkz. Tekvin, 3/21, s. 3. Ayrıca bkz. Tekvin, 1/4, s. 1; İşaya, 26/21, s. 691. Çıkış, 4/14, s. 57; Levililer, 2/1-3, 8-10, 11-16; Sayılar, 12/4-8, 9-11; Tensiye, 20/4, 31/29, 32/1; Matta, 25/ 35-46; Luka, 1/35, 43, 11/20; Yuhanna, 14/11, 23, 16/15; Efesoslulara, 6/23-24.
[5] AHMED BÎCAN, s. 26, 39, 86, 97, 98, 114, 116, 119, 123, 133, 137, 165, 219, 221, 224, 225, 231, 239, 240, 275, 276, 282, 284, 295, 315, 332, 350, 353, 358, 363, 367, 385, 394, 395, 397, 398, 405, 407, 409, 413, 415, 419, 420, 421, 423, 440, 456. (Salt gücünden ve mutlak mülkiyetinden dolayı kötülük ve haksızlık yapma hakkını kendinde gören, kuralsız ve kanunsuz bir zorba ilah anlayışının İslâm’ın genel ruhuyla bağdaşmayacağı, böyle bir Allah’ın nasıl insanlara ahlâkî bir model olabileceği, kendi uymadığı şeyleri Kur’ân’da nasıl bizden isteyebileceği ifâde edilmekte ve böyle bir Tanrı tasavvurunun İslâm dünyasını ahlaksızlığa, yamukluğa kadüklüğe ve çarpılmışlığa sürüklediği ifade edilmektedir. Bkz. GÜLER, İlhami, Allah’ın Ahlâkîliği Sorunu, s. 145, 151.)
[6] AHMED BÎCAN, s. 133.
[7] AHMED BÎCAN, s. 219-220.
[8] AHMED BÎCAN, s. 407.
[9] AHMED BÎCAN, s. 315. Kırbaşoğlu, Hz. Peygamber’in Allah’ı rüyada gördüğüyle alakalı rivâyetlerin mitolojik ve efsanevî unsurlar içeren nakiller olduğu kanaatindedir. Bkz. Alternatif Hadis, s. 288.
[10] AHMED BÎCAN, s. 385.
[11] Rivâyetlerde yer alan yanlış Tanrı tasavvuruyla ilgili bkz. KIRBAŞOĞLU, Alternatif Hadis, s. 336-338.
[12] AHMED BÎCAN, s. 412.
[13] Bakara, 2/80; Âl-i İmrân, 3/9; Ra’d, 13/31; Hac, 22/47; Rûm, 30/6; Zümer, 39/20.
[14] Bakara, 2/135; Âl-i İmrân, 3/68, 95; Nisâ, 4/54, 125; En’âm, 6/74, 161; Tevbe, 9/114; Hûd, 11/75; Nahl, 16/120; Meryem, 19/41; Enbiyâ, 21/69; Hac, 22/78; Ankebût, 29/16; Zuhruf, 43/26; Mümtehine, 60/4.
[15] Bu rivâyet, tezimizin III. Bölümü “Kâfirlerin Durumu” bahsinde değerlendirilmiştir. Bkz. İlgili bölüm.
[16] AHMED BÎCAN, s. 92-93.
[17] Fetih, 48/14.
[18] Nahl, 16/61; Şûrâ, 42/21. Ayrıca bkz. Kâf, 50/29; Hûd, 11/117; Hac, 22/53; Furkân, 25/37; Zuhruf, 43/83; Mearic, 70/42; Tarık, 86/17.
[19] Duhân, 44/38-39. Ayrıca bkz. Enbiyâ, 21/16-17.
[20] Âl-i İmrân, 3/9; Nisâ, 4/122; Ra’d, 13/31; İbrâhim, 14/47.
[21] Mâide, 5/9; Yûnus, 10/103; Rûm, 30/47; Gâfir, 40/51-52; Fetih, 48/29.
[22] Enbiyâ, 21/23.
[23] En’âm, 6/12, 54. Ayrıca bkz. Bakara, 2/64, 105; Nisâ, 4/83, 152; A’râf, 7/156; Kehf, 18/58; Nûr, 24/10, 20, 61; Ankebût, 29/23.
[24] Yûsuf, 12/56.
[25] Bakara, 2/ 57; Âl-i İmrân, 3/25, 117, 161; Nisâ, 4/40; A’râf, 7/160; Hûd, 11/101; Nahl, 16/33, 111; Yûnus, 10/44; Rûm, 30/9; Yâsîn, 36/54; Gâfir, 40/17; Fussilet, 41/46; Câsiye, 45/22; Talâk, 65/1.
 

Charismax

FK Üyesi
Ne demek Hiç mi yok ?
Katılım
1 May 2020
Mesajlar
6,525
Tepkime puanı
5,652
Puanları
113
Konum
istanbul
Web sitesi
forummeskeni.com
Burç
Balık
Hobim
Rap-Hiphop
İsim
Fatih
Meslek
Özel
Cinsiyet
Medeni Hal
DisPVx
Takım
O8yPI5
ben buna çok değişik bir yorum yapardımda olmaz burda.
teşekkür ettim paylaşım için .. anlatım iyi .
geçen hafta dinlemiştim
 

Forumdan daha fazla yararlanmak için giriş yapın yada üye olun!

Forumdan daha fazla yararlanmak için giriş yapın veya kayıt olun!

Kayıt ol

Forumda bir hesap oluşturmak tamamen ücretsizdir.

Şimdi kayıt ol
Giriş yap

Eğer bir hesabınız var ise lütfen giriş yapın

Giriş yap

Tema düzenleyici

Tema özelletirmeleri

Grafik arka planlar

Granit arka planlar