- Katılım
- 1 May 2020
- Mesajlar
- 15,899
- Çözümler
- 1
- Tepkime puanı
- 43,295
- Puanları
- 113
ESAD YÖNETİMİ NASIL DEVRİLDİ?
"Washington Post, muhaliflerin Esad rejimini deviren harekatına dair yeni detaylar yayınladı.
HTŞ mensubu Musa Elesad’a göre HTŞ, dört yıldır “sahadaki güç dengesini değiştirecek bir karşı saldırıya” hazırlanıyordu.
HTŞ, sene başında planını Türkiye’ye sundu ve Ankara, yeşil ışık yakmadı, ancak planı prensipte onayladı.
Ekim ayında bu plan artık yavaş yavaş şekillenmeye ve gün yüzüne çıkmaya başladı; HTŞ üyeleri bir an önce harekete geçip Şam’a ulaşmak istiyordu.
HTŞ, Lübnan’daki gelişmeleri yakından takip ediyordu ve İsrail’in oradaki saldırısının Esad’ın müttefiki olan Hizbullah savaşçılarının Suriye’nin kuzeyinden çekilmesine yol açacağını değerlendiriyordu.
Elesad, Türkiye’nin önce çatışmaya engel olmaya çalıştığını söyledi; Türk bir yetkili ise Türkiye’nin son ana kadar İdlib gerginliği azaltma bölgesini korumaya çalıştığını ifade etti.
11 Kasım’daki Astana görüşmeleri bir dönüm noktası oldu.
Türk yetkiliye göre Ankara, yapılan toplantıda Suriye rejimini ve Rusya’yı uyardı, mevcut durumun artık sürdürülemeyeceğini söyledi.
Türk yetkili: “Türkiye, rejimi ve destekçilerini uyardı; İdlib’de sivillere ve sivil altyapıya saldırılara devam etmeleri halinde muhaliflerden güçlü bir karşılık görecekleri söylendi.”
Türkiye, Astana toplantısından sonra operasyona yeşil ışık yaktı ve muhaliflerin planlarını uygulamasını istedi.
26 Kasım’da İsrail ile Hizbullah arasında ateşkes ilan edilmesiyle birlikte HTŞ, Hizbullah savaşçılarının Suriye cephelerine dönmesinden endişe etti ve bu yüzden ertesi gün harekete geçti.
HTŞ’nin operasyonu aslında sadece Halep’i ele geçirmek gibi mütevazi bir hedefle başladı, ancak ilerleyişleri HTŞ’yi bile şaşırttı ve Halep’ten sonra bir anda asla ihtimal verilmeyen şey mümkün görünmeye başladı; muhalifler güneye ilerlediler.
Batılı yetkililere göre Rusya, Türkiye ile sürekli temastaydı ve HTŞ’nin güneye ilerlemeye başlamasıyla birlikte planlarının ne olduğunu anlamaya çalışıyordu.
Batılı yetkililerin anlatımına göre Türk yetkililer, Rusya ile bu temaslarda bazı noktaları vurguladı; Esad’ı desteklemenin artık boşuna olduğu ve HTŞ’yi bombalamanın ancak Suriye’nin gelecekteki liderlerini Rusya’ya düşman edeceği ifade edildi.
Esad Suriye’den kaçmadan iki gün önce bazı Arap müttefikleri hâlâ onun görevde kalabileceğini düşünüyordu.
Esad’ın müttefikleri, endişe içerisinde Türkiye’yi aramaya başladı ve Esad’ın verebileceği tavizleri anlatmaya, bu şekilde muhaliflerin operasyonlarını durdurabileceğinden bahsetmeye başladılar.
Ancak Türk bir yetkiliye göre ertesi gün artık Esad’ın işinin bittiğini anladılar ve durumu ele alacakları bir Arap Ligi toplantısını bu yüzden ertelediler.
Esad, son dönemde İran’ın Suriye’deki nüfuzunu azaltmaya çalışarak Tahran’ı öfkelendirmişti.
Sonunda Tahran’dan askeri destek istediğinde artık her şey için çok geçti, çünkü destek yolları kesilmişti.
İran, askerlerini ve diplomatlarını tahliye etmeye başladı.
Esad’ın bir aile üyesine ve bir Rus diplomata göre Rusya, İran ve Esad rejimi, Halep’in ele geçirilmesinin ardından Cumhurbaskanı Erdoğan’ın görüşmeler için harekata ara vermesini beklediler.
Ancak ara verilmedi ve Rus yetkiliye göre Erdoğan, Rusya, İran ve rejimi “sürprize uğrattı”; Erdoğan harekata destek açıklaması yaptı ve hedefin Şam olduğunu söyledi.
ABD’li bir yetkiliye göre tüm muhalif gruplar, ortak bir operasyon planı üzerinde anlaştı ve herkes savaşçılarını gönderdi.
En şiddetli çatışmalar Halep dışındaki ilk savunma hattında yaşandı; HTŞ komutanı Abu Abdulrahman’a, “En iyi savaşçılarımızı ilk aşamada kaybettik” dedi.
Ancak komutana göre ilk halka aşıldıktan sonra rejim güçleri kaçmaya başladı ve Halep’in her yeri tek tek düşmeye, kolayca ele geçirilmeye başladı.
Halep ve çevresinin düşmesiyle muhalifler, Esad’ın aile üyeleriyle temasa geçerek rejim saflarından ayrılmalarını sağlamaya çalıştı.
HTŞ savaşçısı Abu Ziad’a göre Halep’in ele geçirilmesinin ardından Rus hava saldırıları daha da azaldı ve güneye doğru rahat bir ilerleme gerçekleşti.
Esad’ın bir aile üyesine göre Hama’daki Zeynelabidin dağında direniş gösterildi ve bazı rejim askerleri teslim olmayı reddetti, bu da orduya geri çekilme emri verilmesiyle birlikte kafa karışıklığına neden oldu.
Ancak dağ ile birlikte Hama da düştü ve muhalifler Humus’a ilerlemeye başladılar.
Ahrar el-Şam komutanlarından Ahmed el-Dalati, rejimin yorgun olduğunu bildiklerini, ancak rejim ordusunun bu denli hızlı yıkılacağını beklemediklerini söyledi.
Şam’da ele geçirilen belgelere göre rejim cezaevleri ordudan kaçanlarla doluydu ve çatışmalarda ölenlerin kayıtlarının olduğu kalın dosyalar vardı.
HTŞ komutanı Abu Abdulrahman: “Humus’a geldiğimizde rejimin Şam’a kaçtığını görmek sürpriz oldu.”
Şam’daki rejim birlikleri düzensiz bir haldeydi; polislere karargahlarında kalma ve cepheyi tutma talimatı verildi, ancak daha sonra yeni bir talimat geldi; kaçmaları istendi.
Ancak zaten kimse talimat beklemiyordu; polisler üniformalarını bırakıp sivil kıyafetler giymişler ve evlerine gitmişlerdi.
Bir polis memuru, “Çoktan evlerimize gitmiştik, olmak üzere olan şey belliydi” dedi.
Şam düşmeden 48 saat öncesine kadar Esad, ailesi ve üst düzey Suriyeli yetkililer, hiçbir sorun yokmuş gibi davranıyordu.
Rejim, Batı ve Arap hükümetleri arasında teması sağlayan bir kişiye göre herkes her şeyin normal olduğunu, bunun Türkiye ve Rusya arasında stratejik bir anlaşma olduğunu ve eninde sonunda Rusya ve İran’ın desteğe geleceğini bekliyordu.
Esad, herkese bir sorun olmadığını söylerken ailesine bile haber vermeden kaçmaya hazırlanmıştı bile.
Esad’ın kardeşi Mahir Esad, Genelkurmay’ın askerlere silahları bırakma talimatı vermesine şaşırdı, çünkü daha önceki geri çekilmelerin başkentteki savaşa hazırlanmak için olduğunu sanıyordu.
Mahir Esad, geri çekilme emirleriyle ilgili “Emirlere uymayın” dedi, ancak karşılığında “Çok geç, çoktan uyduk bile” cevabını aldı.
Esad’ın sarayının güvenlik sorumlusu olan general, “Esad’ı yalnız bırakmayacağım” diyerek bölgeye geldi, ancak Esad çoktan kaçmıştı bile.
Esad’ın yeğenleri, korumalarıyla birlikteyken Esad’ın kaçtığını öğrendi; kimse rejim liderinin ülkeyi terk ettiğini bilmiyordu.
Esad’ın bir yakını: “Herkes, Esad’ın ihanetine uğradıklarını düşünüyor.”
"Washington Post, muhaliflerin Esad rejimini deviren harekatına dair yeni detaylar yayınladı.
HTŞ mensubu Musa Elesad’a göre HTŞ, dört yıldır “sahadaki güç dengesini değiştirecek bir karşı saldırıya” hazırlanıyordu.
HTŞ, sene başında planını Türkiye’ye sundu ve Ankara, yeşil ışık yakmadı, ancak planı prensipte onayladı.
Ekim ayında bu plan artık yavaş yavaş şekillenmeye ve gün yüzüne çıkmaya başladı; HTŞ üyeleri bir an önce harekete geçip Şam’a ulaşmak istiyordu.
HTŞ, Lübnan’daki gelişmeleri yakından takip ediyordu ve İsrail’in oradaki saldırısının Esad’ın müttefiki olan Hizbullah savaşçılarının Suriye’nin kuzeyinden çekilmesine yol açacağını değerlendiriyordu.
Elesad, Türkiye’nin önce çatışmaya engel olmaya çalıştığını söyledi; Türk bir yetkili ise Türkiye’nin son ana kadar İdlib gerginliği azaltma bölgesini korumaya çalıştığını ifade etti.
11 Kasım’daki Astana görüşmeleri bir dönüm noktası oldu.
Türk yetkiliye göre Ankara, yapılan toplantıda Suriye rejimini ve Rusya’yı uyardı, mevcut durumun artık sürdürülemeyeceğini söyledi.
Türk yetkili: “Türkiye, rejimi ve destekçilerini uyardı; İdlib’de sivillere ve sivil altyapıya saldırılara devam etmeleri halinde muhaliflerden güçlü bir karşılık görecekleri söylendi.”
Türkiye, Astana toplantısından sonra operasyona yeşil ışık yaktı ve muhaliflerin planlarını uygulamasını istedi.
26 Kasım’da İsrail ile Hizbullah arasında ateşkes ilan edilmesiyle birlikte HTŞ, Hizbullah savaşçılarının Suriye cephelerine dönmesinden endişe etti ve bu yüzden ertesi gün harekete geçti.
HTŞ’nin operasyonu aslında sadece Halep’i ele geçirmek gibi mütevazi bir hedefle başladı, ancak ilerleyişleri HTŞ’yi bile şaşırttı ve Halep’ten sonra bir anda asla ihtimal verilmeyen şey mümkün görünmeye başladı; muhalifler güneye ilerlediler.
Batılı yetkililere göre Rusya, Türkiye ile sürekli temastaydı ve HTŞ’nin güneye ilerlemeye başlamasıyla birlikte planlarının ne olduğunu anlamaya çalışıyordu.
Batılı yetkililerin anlatımına göre Türk yetkililer, Rusya ile bu temaslarda bazı noktaları vurguladı; Esad’ı desteklemenin artık boşuna olduğu ve HTŞ’yi bombalamanın ancak Suriye’nin gelecekteki liderlerini Rusya’ya düşman edeceği ifade edildi.
Esad Suriye’den kaçmadan iki gün önce bazı Arap müttefikleri hâlâ onun görevde kalabileceğini düşünüyordu.
Esad’ın müttefikleri, endişe içerisinde Türkiye’yi aramaya başladı ve Esad’ın verebileceği tavizleri anlatmaya, bu şekilde muhaliflerin operasyonlarını durdurabileceğinden bahsetmeye başladılar.
Ancak Türk bir yetkiliye göre ertesi gün artık Esad’ın işinin bittiğini anladılar ve durumu ele alacakları bir Arap Ligi toplantısını bu yüzden ertelediler.
Esad, son dönemde İran’ın Suriye’deki nüfuzunu azaltmaya çalışarak Tahran’ı öfkelendirmişti.
Sonunda Tahran’dan askeri destek istediğinde artık her şey için çok geçti, çünkü destek yolları kesilmişti.
İran, askerlerini ve diplomatlarını tahliye etmeye başladı.
Esad’ın bir aile üyesine ve bir Rus diplomata göre Rusya, İran ve Esad rejimi, Halep’in ele geçirilmesinin ardından Cumhurbaskanı Erdoğan’ın görüşmeler için harekata ara vermesini beklediler.
Ancak ara verilmedi ve Rus yetkiliye göre Erdoğan, Rusya, İran ve rejimi “sürprize uğrattı”; Erdoğan harekata destek açıklaması yaptı ve hedefin Şam olduğunu söyledi.
ABD’li bir yetkiliye göre tüm muhalif gruplar, ortak bir operasyon planı üzerinde anlaştı ve herkes savaşçılarını gönderdi.
En şiddetli çatışmalar Halep dışındaki ilk savunma hattında yaşandı; HTŞ komutanı Abu Abdulrahman’a, “En iyi savaşçılarımızı ilk aşamada kaybettik” dedi.
Ancak komutana göre ilk halka aşıldıktan sonra rejim güçleri kaçmaya başladı ve Halep’in her yeri tek tek düşmeye, kolayca ele geçirilmeye başladı.
Halep ve çevresinin düşmesiyle muhalifler, Esad’ın aile üyeleriyle temasa geçerek rejim saflarından ayrılmalarını sağlamaya çalıştı.
HTŞ savaşçısı Abu Ziad’a göre Halep’in ele geçirilmesinin ardından Rus hava saldırıları daha da azaldı ve güneye doğru rahat bir ilerleme gerçekleşti.
Esad’ın bir aile üyesine göre Hama’daki Zeynelabidin dağında direniş gösterildi ve bazı rejim askerleri teslim olmayı reddetti, bu da orduya geri çekilme emri verilmesiyle birlikte kafa karışıklığına neden oldu.
Ancak dağ ile birlikte Hama da düştü ve muhalifler Humus’a ilerlemeye başladılar.
Ahrar el-Şam komutanlarından Ahmed el-Dalati, rejimin yorgun olduğunu bildiklerini, ancak rejim ordusunun bu denli hızlı yıkılacağını beklemediklerini söyledi.
Şam’da ele geçirilen belgelere göre rejim cezaevleri ordudan kaçanlarla doluydu ve çatışmalarda ölenlerin kayıtlarının olduğu kalın dosyalar vardı.
HTŞ komutanı Abu Abdulrahman: “Humus’a geldiğimizde rejimin Şam’a kaçtığını görmek sürpriz oldu.”
Şam’daki rejim birlikleri düzensiz bir haldeydi; polislere karargahlarında kalma ve cepheyi tutma talimatı verildi, ancak daha sonra yeni bir talimat geldi; kaçmaları istendi.
Ancak zaten kimse talimat beklemiyordu; polisler üniformalarını bırakıp sivil kıyafetler giymişler ve evlerine gitmişlerdi.
Bir polis memuru, “Çoktan evlerimize gitmiştik, olmak üzere olan şey belliydi” dedi.
Şam düşmeden 48 saat öncesine kadar Esad, ailesi ve üst düzey Suriyeli yetkililer, hiçbir sorun yokmuş gibi davranıyordu.
Rejim, Batı ve Arap hükümetleri arasında teması sağlayan bir kişiye göre herkes her şeyin normal olduğunu, bunun Türkiye ve Rusya arasında stratejik bir anlaşma olduğunu ve eninde sonunda Rusya ve İran’ın desteğe geleceğini bekliyordu.
Esad, herkese bir sorun olmadığını söylerken ailesine bile haber vermeden kaçmaya hazırlanmıştı bile.
Esad’ın kardeşi Mahir Esad, Genelkurmay’ın askerlere silahları bırakma talimatı vermesine şaşırdı, çünkü daha önceki geri çekilmelerin başkentteki savaşa hazırlanmak için olduğunu sanıyordu.
Mahir Esad, geri çekilme emirleriyle ilgili “Emirlere uymayın” dedi, ancak karşılığında “Çok geç, çoktan uyduk bile” cevabını aldı.
Esad’ın sarayının güvenlik sorumlusu olan general, “Esad’ı yalnız bırakmayacağım” diyerek bölgeye geldi, ancak Esad çoktan kaçmıştı bile.
Esad’ın yeğenleri, korumalarıyla birlikteyken Esad’ın kaçtığını öğrendi; kimse rejim liderinin ülkeyi terk ettiğini bilmiyordu.
Esad’ın bir yakını: “Herkes, Esad’ın ihanetine uğradıklarını düşünüyor.”