- Katılım
- 27 Ağu 2021
- Mesajlar
- 97
- Tepkime puanı
- 539
- Puanları
- 93
- Yaş
- 41
- Konum
- Kocaeli
- Burç
- Balık
- Hobim
- Fotoğraf Sanatı. Edebiyat.
- İsim
- Ayhan Yalçın
- Meslek
- Yazar, Fotograf Sanatçısı (Kocaeli Şehir Tiyatrosu)
- Memleket
- Kocaeli
- Cinsiyet
- Takım
Sisli bir ormanın içinde kaybolmuştu. Kalın ağaç gövdelerine dokunarak ilerliyor, adım attığı yerlerde kuru çalıların çatırtıları ormanın içinde yankılanıyordu. Gri sis, çevresinde bulunduğu her şeyi yutmuştu. Adım attıkça açılan sisin içinden başka ağaçların silüetleri görünüyordu. Korkuyordu. Çok korkuyordu. Gövdesi kalın bir ağaca sırtını yaslayarak yere oturmuştu. Uzaktan kendisine yaklaşmakta olan nal sesleri ormanı doldurmuş, ardından çığlığa benzer bir kahkaha nal seslerine karışmıştı. Yukarı bakmış, fakat sağa sola açılan dalların üstüne beyaz bir çarşaf gibi örtülen sisten başka bir şey görememişti. Gözlerini kapatmıştı. Gözlerini kapattığı an bütün seslerin aniden kesildiğini fark etmişti. Bir müddet, kımıldamadan, ses çıkarmaya, bağırmaya korkarak beklemişti. Parmaklarını, sıkıca kapattığı gözlerinden indirirken, gözlerini açmış ve korkuyla sırtını yaslayarak oturduğu ağaçtan destek alıp ayağa fırlamış kendini ağacın arkasına atmıştı. Ağacın kalın gövdesinden başını yavaşça uzatıp baktığında at, önünde duruyordu. Ormanın içinden, kahkahaya benzer çığlıklar tekrar yankılanmaya başlamış ve ormanın içini doldurmuştu. Önünde, sisin arkasından kendisine yaklaşmakta olan kızıllığı fark etmişti. Kızıllık gittikçe artıyor, önünde bulunan sisi dağıtarak kendine doğru hızla yaklaşıyordu. Yaklaşan kızıllığın ormanı küle çeviren büyük bir yangın olduğunu, ağaçların yüksek tepelerinden koparak büyük bir alev kütlesi halinde yere saçılıp dağılmasından anlamıştı. Biraz sonra, beyaz bir güvercin, kanatlarını açarak kendisine doğru hızla gelmiş ve kanat uçlarının yüzüne değmesiyle uzaklaşmıştı. Onu yangından kaçan diğer kuşlar takip etmişti. Eğilip, atın yerde duran saman rengi yularını eline alarak bir sıçrayışta üzerine atlamış ve geri dönüp baktığında gördüğü manzara karşısında donup kalmıştı. Alevlerin önünde dans eden beyaz giyimli bir kadının sağından, solundan hayvanlar kendisine doğru koşuyordu. Kaplumbağalar, yılanlar, kertenkeleler, karacalar, kurtlar, yaban keçileri, tilkiler ve daha bir çok hayvan, arkalarında koca bir ormanı küle çeviren alevlerden kaçıyorlardı. At hızla ileri doğru atılmış, önündeki sisi açarak koşuyordu. Ormanın içinde yankılanan kahkahaya benzer çığlık sesi, yerini yavaş ve sakince okunan Kur’an sesine bırakmıştı. At ağaçların arasından rüzgar gibi geçerken, sanki her ağacın arkasından çıkan yeşil yüzlü bir kadın, kendilerine yılan gibi tıslıyor ve tekrar ağaçların arkasına saklanıyordu. Geçtikleri ağaçların önünde, sırtları kendilerine doğru dönük olan, siyah cübbeli büyücüler, başlarına taktıkları kuş yuvasına benzer bir şapka ile önlerinde havaya kırmızı dumanlar çıkaran bir vazonun içine kurumuş otları kırarak bırakıyorlardı. Büyük bir kelebek sürüsünün içine giren at kelebeklerin hiç birine çarpmadan ilerlemiş ve yüksek bir uçurumun dibinde durmuştu. Vesile, atın yelesinden tutup ileri doğru eğilerek uçuruma baktığında, uçurumun dibinin görünmediğini fark etmişti. Uçurumun içinde, büyük kanatlarını açarak daireler çizen akbabalar görünüyordu. At geri dönerek koşmaya başlamış ve tekrar uçuruma doğru dönerek şaha kalkıp koşmaya başlamıştı. Kuyruğunu havaya kaldıran atın ayakları adeta yere dokunur dokunmaz havalanıyordu. Vesile atın yelelerinden sıkıca tutmuş ve gözlerini kapatmıştı. At dibi görünmeyen uçurumun önünde arka ayakları ile kendini ileri fırlatmıştı...
Ziyaretçiler için gizlenmiş link, görmek için
Giriş yap veya üye ol.