- Katılım
- 1 May 2020
- Mesajlar
- 15,685
- Çözümler
- 1
- Tepkime puanı
- 42,610
- Puanları
- 113
Maraşlı bir arkadaş ile sohbet ettik.
Depremden sonra iki ay çadırda kalmışlar iki çocuğuyla. Sonraki süreçte konteynera geçmişler.
Evleri yıkılmış tabi.
20 gün öncesi Antalya'daki ablası değişiklik olsun diye ısrarla yanına çağırmış.
Ailecek Antalya'ya ablasının yanına gelmişler.
"İnsan sınanmadığı acı hakkında asla konuşmamalıymış. Bunu hep deriz de iş icraata geldiğinde hepimiz konuşuyoruz.
Dün ablam bizi Konyaaltı plajına götürdü.
Halka açık bir yer.
Çocuklar denize girsinler dedik.
Biz Maraş'tan hiç çıkmamıştık.
Çocuklar da ilk kez deniz gördüler.
Yanımızda oturan aile nereli olduğunuzu sordu.
Depremzede olduğunuzu öğrenince geçmiş olsun dilekleri, deprem konusu vs... konuştuk.
Az sonra 'Bunlarda ülkenin her yerine yayıldılar. Senin hiç mi acın yok? Maraş'ta dursalardı da bir işin ucundan tutsalardı keşke. Gelmişler bir de burada denize giriyorlar' dediler.
Onlar kendi aralarında konuştuklarını sanıyorlardı ama sesleri bize gayet net geliyordu.
Aklıma birden Suriyeliler geldi.
Yandım, taa ciğerimden yandım.
Maraş'ta deniz yok ama bizler de sosyal medyadan duyduklarımızla sanki sahil kenarında onları gözümüzle görmüş gibi paylaşım yapıyorduk.
'Sahillerde hep Suriyeliler. Gidin savaşın kendi ülkenizde' diye bende çok yazar çizerdim sosyal medyada.
Kendi ülkemde bile mülteci gibi hissettim.
İnsan insana yük olurmuş.
Aldığı hava dahi batarmış.
Allah'ın yarattığı sahilleri, denizi dahi kendi aramızda parsellemişiz resmen.
Bir acı yaşayanın meğerse sahile gitmesi yasakmış.
Savaş, deprem, yangın gibi acılar görenlerin ömür boyu evde oturması gerekiyormuş.
Bize kim bu algıyı işlediyse Allah belasını versin.
Ve insan hep büyük konuştuğu yerden sınanırmış.
Şimdi bildim. Anladım." dedi ...
Safiye Çetinkaya
Depremden sonra iki ay çadırda kalmışlar iki çocuğuyla. Sonraki süreçte konteynera geçmişler.
Evleri yıkılmış tabi.
20 gün öncesi Antalya'daki ablası değişiklik olsun diye ısrarla yanına çağırmış.
Ailecek Antalya'ya ablasının yanına gelmişler.
"İnsan sınanmadığı acı hakkında asla konuşmamalıymış. Bunu hep deriz de iş icraata geldiğinde hepimiz konuşuyoruz.
Dün ablam bizi Konyaaltı plajına götürdü.
Halka açık bir yer.
Çocuklar denize girsinler dedik.
Biz Maraş'tan hiç çıkmamıştık.
Çocuklar da ilk kez deniz gördüler.
Yanımızda oturan aile nereli olduğunuzu sordu.
Depremzede olduğunuzu öğrenince geçmiş olsun dilekleri, deprem konusu vs... konuştuk.
Az sonra 'Bunlarda ülkenin her yerine yayıldılar. Senin hiç mi acın yok? Maraş'ta dursalardı da bir işin ucundan tutsalardı keşke. Gelmişler bir de burada denize giriyorlar' dediler.
Onlar kendi aralarında konuştuklarını sanıyorlardı ama sesleri bize gayet net geliyordu.
Aklıma birden Suriyeliler geldi.
Yandım, taa ciğerimden yandım.
Maraş'ta deniz yok ama bizler de sosyal medyadan duyduklarımızla sanki sahil kenarında onları gözümüzle görmüş gibi paylaşım yapıyorduk.
'Sahillerde hep Suriyeliler. Gidin savaşın kendi ülkenizde' diye bende çok yazar çizerdim sosyal medyada.
Kendi ülkemde bile mülteci gibi hissettim.
İnsan insana yük olurmuş.
Aldığı hava dahi batarmış.
Allah'ın yarattığı sahilleri, denizi dahi kendi aramızda parsellemişiz resmen.
Bir acı yaşayanın meğerse sahile gitmesi yasakmış.
Savaş, deprem, yangın gibi acılar görenlerin ömür boyu evde oturması gerekiyormuş.
Bize kim bu algıyı işlediyse Allah belasını versin.
Ve insan hep büyük konuştuğu yerden sınanırmış.
Şimdi bildim. Anladım." dedi ...
Safiye Çetinkaya