- Katılım
- 3 May 2020
- Mesajlar
- 15,926
- Çözümler
- 12
- Tepkime puanı
- 42,614
- Puanları
- 113
- Konum
- FK
- Web sitesi
- forumkalemi.com
- Burç
- Akrep
- İsim
- Murat
- Cinsiyet
- Takım
Araplar aynı anneden doğan çocuklara ümmet derlerdi. Yani karındaş olan kişiler için kullanılan ümmet kavramı tarihi süreç içerisinde ve Vahy ile beraber Kur'ani bir kavram halini aldı.
Kur'an bütünlüğü içerisinde bakıldığında Ümmet ; inandığı şeyin bilinciyle hareket eden ve yeryüzünde sahip olduğu konum ve sorumluluğun idrakiyle gerektiğinde tek başına da kalsa bu bilinci kaybetmeden yoluna devam edebilen inanmışlar ordusudur.
Vahyden uzaklaşmakla beraber maalesef izzetimizi kaybettik ve kula kul olmaya evrildik. Vahy değişmedi lakin zihinlerimizdeki yansımaları tahrif oldu. Vahy yeryüzünün halifeleri derken biz başımızdaki sulta sahiplerini anladık. Kur'an kulluk derken, biz oruç, namaz, kurbandan oluşan içleri boşaltılmış kavram ve eylemleri anladık. Kur'an sadece Allah'a ibadet derken, Allah size şah damarınızdan yakın derken biz ona yaklaştırıcılar aradık. Çünkü hayat damarlarımıza o kadar uzaklaşmışız ki vahye bakan ama göremeyen körler olduk.
Bu yüzden ümmet kavramı nrbilerin hitap ettiği ve onlara salt iman eden topluluklar değildir. Kur'an ümmet kavramını kullanırken daha çok iman eden bu topluluğun vasıflarını bildirir. Yani iman edenlere değil, imanına yaraşır şekilde hareket edenlere ümmet der.
Örneğin bu ayetlere bakalım ;
"Siz insanlar için çıkarılmış en hayırlı ümmet oldunuz, iyiliği emreder, kötülükten menedersiniz ve Allah'a inanırsınız." (3/10)
"İçinizden hayra çağıran, iyiliği emredip, kötülükten meneden bir ümmet (topluluk) bulunsun. İşte onlar kurtuluşa erenlerdir," (3/104)
"Musa kavminden gerçeğe götüren ve hak ile adalet yapan bir ümmet (topluluk) de vardır." (7/159)
"Böylece sizi orta bir ümmet yaptık ki insanlara şahit olasınız. Peygamber de size şahit olsun. Biz, peygambere uyanı, ökçesi üzerinde geriye dönenden ayıralım diye eskiden yöneldiğin Kabe'yi kıble yaptık." (2/143)
Ayetler çok net olarak ümmet olma şartını ; iyiliği emretme kötülükten sakındırmak, hak ile adaleti gerçekleştirmek, insanlığa şahit olmak ve önder olma vasıflarını sahip olmayı koşar.
Bugün İslam coğrafyasına baktığımızda aynı dinin mensuplarının birbirlerinin kanlarıyla sınırlarını çizdikleri ulus devletlerde yaşadıklarını görüyoruz. Bunun sebebi asla batı değildir.
Çünkü ümmet bilinci bu coğrafyalarda çok önceleri yitirilmişti. Ümmet birbirine diş bilemeye çoktan başlamıştı. Bu parçalanma İslam ümmetinin sahip olduğu nimeti kaybetmesiyle başlamıştı. Üstünlüğü ırkta, Emevilikte, Kureyşilikte aradığımız, nimetimizin kıymetini unutmaya başladığımız an başlamıştık ümmetin anlamını yitirmeye. Suç bizdeydi, suç Allah'ın bağını bırakıp neseb, kan bağını öncelememizdi. Ve bugünlere böylece gelindi. Hala devam etmekte, suriyelilere yada Türk olmayanlara karşı tavrımıza bakın beni daha iyi anlayacaksınız
Sorularla kavramı daha genişletebiliriz.
Kur'an bütünlüğü içerisinde bakıldığında Ümmet ; inandığı şeyin bilinciyle hareket eden ve yeryüzünde sahip olduğu konum ve sorumluluğun idrakiyle gerektiğinde tek başına da kalsa bu bilinci kaybetmeden yoluna devam edebilen inanmışlar ordusudur.
Vahyden uzaklaşmakla beraber maalesef izzetimizi kaybettik ve kula kul olmaya evrildik. Vahy değişmedi lakin zihinlerimizdeki yansımaları tahrif oldu. Vahy yeryüzünün halifeleri derken biz başımızdaki sulta sahiplerini anladık. Kur'an kulluk derken, biz oruç, namaz, kurbandan oluşan içleri boşaltılmış kavram ve eylemleri anladık. Kur'an sadece Allah'a ibadet derken, Allah size şah damarınızdan yakın derken biz ona yaklaştırıcılar aradık. Çünkü hayat damarlarımıza o kadar uzaklaşmışız ki vahye bakan ama göremeyen körler olduk.
Bu yüzden ümmet kavramı nrbilerin hitap ettiği ve onlara salt iman eden topluluklar değildir. Kur'an ümmet kavramını kullanırken daha çok iman eden bu topluluğun vasıflarını bildirir. Yani iman edenlere değil, imanına yaraşır şekilde hareket edenlere ümmet der.
Örneğin bu ayetlere bakalım ;
"Siz insanlar için çıkarılmış en hayırlı ümmet oldunuz, iyiliği emreder, kötülükten menedersiniz ve Allah'a inanırsınız." (3/10)
"İçinizden hayra çağıran, iyiliği emredip, kötülükten meneden bir ümmet (topluluk) bulunsun. İşte onlar kurtuluşa erenlerdir," (3/104)
"Musa kavminden gerçeğe götüren ve hak ile adalet yapan bir ümmet (topluluk) de vardır." (7/159)
"Böylece sizi orta bir ümmet yaptık ki insanlara şahit olasınız. Peygamber de size şahit olsun. Biz, peygambere uyanı, ökçesi üzerinde geriye dönenden ayıralım diye eskiden yöneldiğin Kabe'yi kıble yaptık." (2/143)
Ayetler çok net olarak ümmet olma şartını ; iyiliği emretme kötülükten sakındırmak, hak ile adaleti gerçekleştirmek, insanlığa şahit olmak ve önder olma vasıflarını sahip olmayı koşar.
Bugün İslam coğrafyasına baktığımızda aynı dinin mensuplarının birbirlerinin kanlarıyla sınırlarını çizdikleri ulus devletlerde yaşadıklarını görüyoruz. Bunun sebebi asla batı değildir.
Çünkü ümmet bilinci bu coğrafyalarda çok önceleri yitirilmişti. Ümmet birbirine diş bilemeye çoktan başlamıştı. Bu parçalanma İslam ümmetinin sahip olduğu nimeti kaybetmesiyle başlamıştı. Üstünlüğü ırkta, Emevilikte, Kureyşilikte aradığımız, nimetimizin kıymetini unutmaya başladığımız an başlamıştık ümmetin anlamını yitirmeye. Suç bizdeydi, suç Allah'ın bağını bırakıp neseb, kan bağını öncelememizdi. Ve bugünlere böylece gelindi. Hala devam etmekte, suriyelilere yada Türk olmayanlara karşı tavrımıza bakın beni daha iyi anlayacaksınız
Sorularla kavramı daha genişletebiliriz.