Foruma hoş geldin, Ziyaretçi

Forum içeriğine ve tüm hizmetlerimize erişim sağlamak için foruma kayıt olmalı ya da giriş yapmalısınız. Foruma üye olmak tamamen ücretsizdir.

Düşünce Platformumuza Hoşgeldiniz!

Düşünce Platformumuz bilgi ve düşüncenin en özgür adresidir!
Güne, gündeme ve yarınlara dair söyleyeceğim var diyenlerin, günlük koşuşturmaca içerisinde zihin jimnastiği yapmak isteyenlerin özgürlük meşalesi ~ FORUM KALEMİ ~

Türkiye’den Unesco Dünya Mirasları Listesine Giren 17 Yer

AsyA

Forum Kalemi
Öylesine...
Katılım
1 May 2020
Mesajlar
14,398
Çözümler
1
Tepkime puanı
38,405
Puanları
113
Türkiye’den Unesco Dünya Mirasları Listesine Giren 17 Yer


Unesco; Bütün insanlığın ortak mirası olarak kabul edilen evrensel değerlere sahip kültürel ve doğal varlıkları dünyaya tanıtmak, toplumda söz konusu evrensel mirasa sahip çıkacak bilinci oluşturmak ve çeşitli sebeplerle bozulan, yok olan kültürel ve doğal değerlerin yaşatılması için gerekli işbirliğini sağlamak amacıyla 1972 yılında kurulmuştur.

Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü (UNESCO) tarafından belirlenen ve dünya çapında koruma altına alınan kültürel ve doğal varlıklardan oluşan Dünya Mirasları listesinde, Türkiye’de bulunan kültür varlığı sayısı 17’dir.

Türkiye toprakları, tarihi ve kültürel ve coğrafi potansiyeli ile bu listede daha fazla dünya mirasıyla yer almayı hak ediyor, Unesco Kültür Mirasları listesinde daha çok eserle yer almak için kültürel değerlerimizi korumayı, açığa çıkarmayı daha fazla öğrenmemiz ve bunun üzerine çalışmamız gerekiyor. Listenin mevcut hali de bize gezilecek keşfedilecek birçok nokta gösteriyor.

Listeye giriş tarihlerine göre güzelliklerimiz şunlardır:

1-) Kapadokya ve Göreme Milli Parkı - 1985

Kapadokya-ve-G%C3%B6reme-Milli-Park%C4%B1-kapadokya-nerede-kapadokyaya-nas%C4%B1l-gidilir-g%C3%B6reme-milli-park%C4%B1-nerede-1490947703.jpg


Kuzeyde Kızılırmak, doğuda Yeşilhisar, güneyde Hasan ve Melendiz Dağları, batıda Aksaray ve kuzeybatıda Kırşehir ile sınırlanan Kapadokya bölgesi Kalkolitik Dönemden beri devamlı yerleşim alanı olmuştur. Alanın en önemli özelliği, Erciyes Dağı ve Hasan Dağı tüflerinin, rüzgar ve su aşındırması sonucunda oluşan olağanüstü kaya şekilleri ve kışın ılık, yazın serin olan ve bu nedenle her mevsim için uygun iç iklim koşulları taşıyan kayaya oyma mekanlardır.
Göreme, özellikle 7-13. yüzyıllar arasında baskılardan kaçan Hıristiyanların yerleşmesiyle Hıristiyanlığın önemli bir merkezi haline gelmiştir. UNESCO Dünya Miras Listesi’nde yer alan alanlar içinde, Göreme Milli Parkı, Derinkuyu ve Kaymaklı Yeraltı Şehirleri, Karain Güvercinlikleri, Karlık Kilisesi, Yeşilöz Theodoro Kilisesi ve Soğanlı Arkeolojik Alanı yer almaktadır.

2-) Divriği Ulu Camii ve Darüşşifası - 1985

Divriği ve civarında en erken yerleşim Hititler Dönemi’ne kadar inmektedir. Yöre, Mengücekoğullarının yönetimi altında olduğu dönemde Ahmet Şah ve eşi Turan Melek tarafından camii ile birlikte 1228-1229 yıllarında yaptırılmıştır. İslam mimarisinin bu başyapıtı iki kubbeli türbeye sahip bir cami ve ona bitişik bir hastaneden oluşmaktadır. Yapılar, mimari özelliklerinin yanı sıra, sergilediği zengin Anadolu geleneksel taş işçiliği örnekleriyle UNESCO Dünya Miras Listesi’nde yer almaktadır.
Plan tipi ve süsleme olarak benzeri olmayan bir eserdir.

Divri%C4%9Fi-Ulu-Camii-ve-Dar%C3%BC%C5%9F%C5%9Fifas%C4%B1-divri%C4%9Fi-ulu-camii-nerede-divri%C4%9Fi-ulu-camiine-nas%C4%B1l-gidilir-1391544565.jpg


3-) İstanbuldaki Tarihi Yerler - 1985

M.Ö. 7. yüzyılda kurulan İstanbul’un, kuzeyde Haliç, doğuda İstanbul Boğazı ve güneyde Marmara Denizi ile çevrili kısmı günümüzde “Tarihi Yarımada” olarak anılmaktadır. Kent, Avrupa ve Asya’yı birbirine bağlayan stratejik konumu nedeniyle tarihi boyunca kentte hüküm süren uygarlıklar için daima çok önemli olmuştur. Bu özellikleri ile kent, Roma, Doğu Roma ve Osmanlı gibi büyük İmparatorluklara başkentlik yapmıştır. Bu görkemli geçmişi ile farklı dinleri, kültürleri, toplulukları ve bunların ürünü olan yapıtları benzersiz bir coğrafyada bir araya getiren İstanbul, 1985 tarihinde UNESCO Dünya Miras Listesi’ne 4 bölge olarak dahil edilmiştir. Bunlar; Hipodrom, Ayasofya, Aya İrini, Küçük Ayasofya Camisi ve Topkapı Sarayı’nı içine alan Sultanahmet Kentsel Arkeolojik Sit Alanı; Süleymaniye Camisi ve çevresini içine alan Süleymaniye Koruma Alanı; Zeyrek Camisi ve çevresini içine alan Zeyrek Koruma Alanı ve İstanbul Kara Surları Koruma Alanı’nı içermektedir.
Avrupa ile Asya kıtalarının kesiştiği noktada bulunan bir dünya kentidir.

stanbuldaki-Tarihi-Yerler-ayasofya-2347447553.jpg


4-) Hattuşaş (Boğazköy) - Hitit Başkenti (Çorum) - 1986

1986 yılında UNESCO Dünya Miras Listesi’ne alınan Hattuşa (Çorum, Boğazköy), Hitit İmparatorluğunun başkenti olarak Anadolu’da yüzyıllar boyu çok önemli bir merkez olmuştur. Önceleri ilk sahipleri olan Hattiler tarafından “Hattuş” olarak adlandırılan şehir, Hitit egemenliğine geçtikten sonra “Hattuşa” adını aldı. M.Ö. 1700’lerde Kuşşara şehrinin kralı Anitta tarafından alınan Hattuşa, yine Anitta tarafından yıkıldı. Yazılı kayıtlarda Anitta ilk Hitit kralıdır. Yaklaşık yüzyıl kadar sonra şehir, I. Hattuşili tarafından tekrar kurularak 400 yıldan uzun bir süre hüküm sürecek olan bir uygarlığın başkenti haline getirildi. Günümüzde görülebilen ve büyük çoğunluğu Büyük Kral IV. Tudhaliya dönemine ait olan kalıntılar arasında tapınaklar, kraliyet konutları ve surlar bulunmaktadır.

Hitit-ba%C5%9Fkenti-Hattu%C5%9Fa%C5%9F-%C3%A7orum-603358973.jpg


5-) Nemrut Dağı (Adıyaman - Kahta) - 1987

Dünyanın 8 harikasından biri olan Nemrut Dağı, Adıyaman’ın Kahta İlçesi’nde 2150 metre yüksekliğindeki Nemrut Dağı yamaçlarında hükümdarlık yapmış olan Kommagene Kralı I. Antiochos’un tanrılara ve atalarına minnettarlığını göstermek için yaptırdığı mezarı, anıtsal heykelleri ve benzersiz manzarası ile Helenistik Dönemin en görkemli kalıntılarından birisidir. Anıtsal heykeller doğu, batı ve kuzey teraslarına yayılmıştır. Doğu terası kutsal merkezdir ve bu nedenle en önemli heykel ve mimari kalıntılar burada bulunmaktadır. İyi korunmuş durumdaki dev heykeller kireçtaşı bloklarından yapılmıştır ve 8-10 metre yüksekliktedir. Varlığı bilinmekle beraber kral mezarı, henüz keşfedilememiştir.

Nemrut-Da%C4%9F%C4%B1-ad%C4%B1yaman-kahta-nemrut-da%C4%9F%C4%B1-nerede-nemrut-da%C4%9F%C4%B1na-nas%C4%B1l-gidilir-3588735706.jpg


6-) Pamukkale-Hierapolis (Denizli) - 1988

Çaldağı’nın güney eteklerinden gelen kalsiyum oksit içeren suların oluşturduğu görkemli beyaz travertenler ve geç Helenistik ve erken Hıristiyanlık dönemlerine ait kalıntılar içeren Hierapolis arkeolojik kenti, antik çağlardan bugüne kadar ulaşan en çarpıcı merkezlerden biridir. Denizli’ye 2 km. uzaklıkta bulunan bu alan, ayrıca çok çeşitli rahatsızlıklara iyi geldiğine inanılan şifalı suları ile de ünlüdür.
Antik kentin M.Ö. II. yüzyılda Bergama krallarından II. Eumenes tarafından kurulduğu, adını ise Bergama’nın kurucusu Telephos’un eşi Heira’dan aldığı sanılmaktadır. Eski kaynaklara göre metal ve taş işlemeciliği, dokuma kumaşları ile ünlü olan kent, Büyük Konstantin döneminde Frigya bölgesinin başkentliğini yapmış, Bizans döneminde Piskoposluk merkezi olmuştur. Bu özellikleri ile alan UNESCO Dünya Miras Listesi’nde yer almaktadır.

Pamukkale-Hierapolis-4286445785.jpg


7-) Xanthos-Letoon (Antalya - Muğla)- 1988

Letoon, Fethiye yakınlarındaki antik kenttir. Şair Ovidius´un anlattığı bir öyküye göre kent, Zeus´tan hamile kalan Leto´nun adına kuruldu. Kentte en eski yerleşim izleri MÖ 7. yüzyıla kadar gider. Kalıntılar ve ele geçen kitabeler buranın dinsel ve politik bir alan olduğunu göstermektedir. Ören yeri merkezinde yan yana üç tapınak bulunuyor. Bunlardan en kuzeydeki Leto, ortadaki Artemis, güneyindeki Apollon´a adanmıştır.

Xanthos-Letoon-Antalya-Mu%C4%9Fla-3474469393.jpg


8 -) Safranbolu Şehri (Karabük) - 1994

Camileri, çarşısı, mahalleleri, sokakları, tarihi evleri ile geçmişin hikayelerini günümüze taşıyan özgün bir Anadolu kenti olan Safranbolu 1994 yılında kültürel niteliği ile UNESCO Dünya Miras Listesi’ne dahil edilmiştir. Kent, Dünya Miras Listesi’nde Çukur, Kıranköy ve Bağlar olmak üzere üç bölüm halinde temsil edilmektedir.
Bilinen tarihi MÖ 3000 yıllarına kadar giden Safranbolu sırası ile Hititler, Frigler, Lidyalılar, Persler, Helenistik Krallıklar, Romalılar, Selçuklular, Çobanoğulları, Candaroğulları ve Osmanlılar’ın egemenlik kurdukları bir bölgede yer almaktadır.
Bugünkü yapısını 17. ve 18. yüzyıllarda kazanan benzerlerinin aksine korunabilen birkaç önemli yerinden biri olan Safranbolu, Türk şehir yapısına uygun olarak, zamana ve ihtiyaca bağlı gelişen, birbirine eklenerek büyüyen ve doğaya uyum sağlayıp onu koruyan niteliği ile dikkat çekmektedir.
Kent kültürünü en özgün biçimde açığa çıkaran yapılar “Safranbolu Evleri”dir. Türk kent kültürünün günümüzde yaşamaya devam eden en önemli yapı taşları ve geleneksel Türk konut mimarisinin en iyi temsilcilerinden olan Safranbolu Evleri’nden 2.000 adet bulunmaktadır. Evler, Türklerin yaşam gereklerini tüm yönleriyle karşılamak üzere gelenek ve göreneklerden ödün vermeden mekânsal zenginlikler öne çıkarılarak oluşturulmuş, doğaya ve komşuya saygı geleneği ile şekillenmiş mütevazı yapılardır.
Safranbolu evlerinde evin dış görünümünü tekdüzelikten kurtaran çıkmalar, kente farklı bir algı katmaktadır. “Muşabak” denen kafeslerin ve görülebildiği ahşap kanatlı pencereler, ahşap yerleşim tavanlar ve bezemeler, demir kapı tokmakları, çeşitli motiflerdeki anahtarlar, malakari cephe süslemeleri, taş işçiliği gibi küçük detaylar Safranbolu evlerinde asıl bütünü tamamlayan unsurlardır.

Safranbolu-%C5%9Eehri-Karab%C3%BCk-1120060037.jpg


9-) Troya Antik Kenti (Çanakkale) - 1998

Troya, dünyadaki en ünlü antik kentlerden birisidir. Troya’da görülen 9 katman, kesintisiz olarak 3000 yıldan fazla bir zamanı göstermekte ve Anadolu, Ege ve Balkanların buluştuğu bu benzersiz coğrafyada yerleşmiş olan uygarlıkları izlememizi sağlamaktadır. Troya’daki en erken yerleşim katı M.Ö. 3000-2500 ile erken Tunç Çağı’na tarihlenmektedir, daha sonra sürekli yerleşim gören Troya katmanları M.Ö. 85 – M.S. 8. yüzyıla tarihlenen Roma Dönemi ile sona ermektedir. Troya, bulunduğu coğrafi konum nedeniyle burada hüküm süren uygarlıkların diğer bölgelerle ticari ve kültürel bağlantıları açısından daima çok önemli bir rol üstlenmiştir. Troya ayrıca gösterdiği kesintisiz katmanlaşma ile Avrupa ve Ege’deki diğer arkeolojik alanlar için referans görevi görmektedir. İlk olarak 1871’de Heinrich Schliemann, daha sonra W. Dörpfeld, C.W Blegen tarafından kazılmış olan bu görkemli arkeolojik şehirde kazılar halen sürdürülmektedir.

Troya-Antik-Kenti-%C3%87anakkale-1647869664.jpg


10-) Selimiye Camii ve Külliyesi (Edirne) - 2011


İstanbul’un fethinden önce Osmanlı İmparatorluğu’nun başkenti olan Edirne’nin en önemli anıtsal eseri olan ve şehrin siluetini taçlandıran Selimiye Camii ve Külliyesi, 16. yy.’da Sultan II. Selim adına yaptırılmıştır. Teknik mükemmelliği, boyutları ve estetik değerleriyle döneminin ve sonraki zamanların en muhteşem eseri olan Camii ve Külliye, Osmanlı mimarlarından en önemlisi Mimar Sinan’ın Ustalık Dönemi eseri, mimarlık sanatının en görkemli örneklerinden biri ve insanın üretici dehasının bir başyapıtı olarak kabul edilmektedir. İnce ve zarif 4 minareye sahip büyük kubbesiyle görkemli Camii, iç tasarımında kullanılan ve döneminin en iyi örnekleri olan taş, mermer, ahşap, sedef ve özellikle çini motifleri ve ince işçilikleri ile kubbe ve kemerlerindeki kalem işleri, mermer döşemeli avlusu ve yapıyla bağlantılı el yazması kütüphanesi, eğitim kurumları, dış avlusu ve arastası (arasta: eskiden çarşılarda aynı tür iş yapan esnafın bulunduğu bölüm.) ile bir sanat türünün zirvesini temsil etmektedir.

Selimiye-Camii-ve-K%C3%BClliyesi-Edirne-1962304490.jpg


11-) Çatalhöyük Neolitik Kenti (Konya) - 2012

Çatalhöyük, Orta Anadolu’da, günümüzden 9 bin yıl önce iskân edilmiş, çok geniş bir Neolitik Çağ ve Kalkolitik Çağ yerleşim yeridir. Höyükler kabaca 2 bin yıl kesintisiz iskân edilmiştir. Özellikle neolitik yerleşimin genişliği, barındırdığı nüfusu, oluşturduğu güçlü sanat ve kültür geleneği ile son derece dikkat çekicidir. Dünyanın en eski yerleşimlerinden biri olan bu yerleşimin sakinleri, ilk tarımcı topluluklardan da biridir.

atalh%C3%B6y%C3%BCk-Neolitik-Kenti-Konya-179268986.jpg


12-) Cumalıkızık Köyü (Bursa) - 2014

Dünya Miras Komitesinin 38. Dönem Toplantısında Kültürel kategoride Dünya Miras Listesine alınan “Bursa ve Cumalıkızık: Osmanlı İmparatorluğunun Doğuşu” Dünya Miras alanı, Orhangazi Külliyesi ve çevresini içine alan Hanlar Bölgesi, Hüdavendigar (I. Murad) Külliyesi, Yıldırım (I. Bayezid) Külliyesi, Yeşil (I. Mehmed) Külliye, Muradiye (II. Murad) Külliyesi ve Cumalıkızık Köyü olmak üzere altı bileşenden oluşmaktadır.
Osmanlı İmparatorluğunun ilk başkenti olarak kurulan ve külliyelerle şekillenen Bursa’nın tarih boyunca sahip olduğu önemli ticari rolü, kentteki büyük hanlar, bedesten ve çarşılarla ortaya konulmaktadır. Hanlar Bölgesi 14. yüzyıldan bu yana kent ekonomisinin kalbi olmuştur. Erken dönem Osmanlı kentine istisnai bir örnek olan Bursa’nın kentleşme modeli, daha sonra kurulan Osmanlı-Türk kentlerine örnek teşkil etmiştir.
Cumalıkızık Köyü ve çevresindeki diğer vakıf köylerinin, payitaht Bursa’nın kent merkezindeki hanlar ve külliyelerle ekonomik ilişkileri, Osmanlı’nın bütün kurumlarıyla bir beylikten imparatorluk haline dönüşmesine önemli bir katkı sağlamıştır.
Bursa ve Cumalıkızık bugün hala yaşayan ticari kültürü ve kente oldukça yakın kırsal yaşamın devamlılığı ile birlikte erken dönem Osmanlı yaşam şekli ve vizyonuna iyi bir örnek teşkil etmektedir.

Cumal%C4%B1k%C4%B1z%C4%B1k-K%C3%B6y%C3%BC-3886628189.jpg


13-) Bergama Antik Kenti (İzmir) - 2014

Kültürel Peyzaj kategorisinde Dünya Miras Listesine alınan ve Helenistik, Roma, Doğu Roma ve Osmanlı Dönemlerine ait katmanları içerisinde barındıran Bergama Çok Katmanlı Kültürel Peyzaj Alanı, Pergamon (çok katmanlı kent), Kibele Kutsal Alanı, İlyas Tepe, Yığma Tepe, İkili, Tavşan Tepe, X Tepe, A Tepe ve Maltepe Tümülüsleri olmak üzere dokuz bileşenden oluşmaktadır.
Kale Dağı’nın tepesindeki antik Pergamon yerleşimi anıtsal mimarisiyle Helenistik dönem şehir planlamacılığının en iyi örneğini temsil etmektedir. Athena Tapınağı, Trajan Tapınağı, Helenistik dönemin en dik tiyatro yapısı, kütüphane, Heroon, Zeus Sunağı, Dionysos Tapınağı, agora ve gymnasion yapıları bu planlama sisteminin ve dönem mimarisinin en seçkin örnekleri olarak karşımıza çıkmaktadır.
Helenistik Bergama Krallığının başkenti olan kent, önemli bir eğitim merkeziydi. Daha sonra Roma İmparatorluğunun Asya Eyaleti başkenti olan Bergama, döneminin en önemli sağlık merkezlerinden Asklepion’a ev sahipliği yapmıştır.
Çevresindeki kültürel peyzaj ile birlikte Helenistik ve Roma Dönemlerine ait pek çok istisnai örneği içerisinde barındıran kent, özellikle Roma ve Doğu Roma dönemlerine ait katmanlar üzerinde yayılmış olan Osmanlı dönemi mimarisine ait pek çok cami, han, hamam ve ticari merkez ile de önemini korumuştur.

Bergama-Antik-Kenti-%C4%B0zmir-733769062.jpg


14-) Diyarbakır Kalesi ve Hevsel Bahçeleri - 2015

Diyarbakır Kalesi ve Hevsel Bahçeleri Kültürel Peyzajı; Diyarbakır Surları ve Hevsel Bahçeleri olmak üzere iki ana bileşenden oluşmaktadır.
Bölgede hüküm süren medeniyetlerin, kültürlerin ve dönemin ihtiyaçları doğrultusunda şekillenerek özgünlüğünü ve 7 bin yıllık tarihsel varlığını sürdüren Diyarbakır Kalesi, Surları ve Burçları hala orijinal ve özgün kültür varlıkları olarak yaşamakta, Dünya tarihi için önemli bir evrensel miras özelliğini korumaktadır.
Hevsel Bahçeleri, bahçe kültürünün çok önemli olduğu bir coğrafyada yer alan tarihi boyunca halkın kullanımına açık sivil bir bahçe olarak özgün bir değer ortaya koymaktadır. 30’dan fazla uygarlığın izlerini taşıyan bir bölgede 8 bin yıl gibi çok uzun süredir bahçe olarak var olmasıyla, tarımsal değerinin dışında, kültürel ve tarihi olarak da özgün bir yere sahiptir.
Diyarbakır Kalesi ve Hevsel Bahçeleri’nin yaşamsal işbirliği ve Hevsel Bahçeleri’nin oluşturduğu peyzaj, kentin ve aday varlığın binlerce yıldır kesintisiz yaşam sürmesinde, en önemli etkendir.
Diyarbak%C4%B1r-Kalesi-ve-Hevsel-Bah%C3%A7eleri-3922731126.jpg


15-) Efes Antik Kenti (İzmir) - 2015

Dünya Miras Listesine alınan “Efes” Dünya Miras alanı; Çukuriçi Höyük, Ayasuluk Tepesi (Selçuk Kalesi, St. John Bazilikası, İsa Bey Hamamı, İsa Bey Camii, Artemision), Efes Antik Kenti ve Meryem Ana Evi olmak üzere dört bileşenden oluşmaktadır.
Antik dönemin en önemli merkezlerinden biri olan Efes, tarih öncesi dönemden başlayarak Helenistik, Roma, Doğu Roma, Beylikler ve Osmanlı dönemleri boyunca yaklaşık 9000 yıl kesintisiz yerleşim görmüş ve tarihinin tüm aşamalarında çok önemli bir liman kenti ve kültürel ve ticari merkez olmuştur.
Helenistik ve Roma Döneminin üstün kentleşme, mimarlık ve dini tarihine ışık tutan simgeleri barındıran Efes’te farklı dönemlere ait en üstün mimari ve kent planlama örnekleri bulunmaktadır. M. Ö. 8. yüzyıla tarihlenen ve Antik dönemin yedi harikasından biri olarak ünlenen kült merkezi Artemision, Hz. Meryem’in İsa’nın annesi olarak kabul ve ilan edildiği 431 tarihli Ekümenik Konsülün gerçekleştiği yer olan Meryem Kilisesi, İsa’nın havarilerinden biri olan ve Yahya İncili’ni Efes’te yazan St. John’ın mezarı üzerine inşa edilen Bazilika gibi Erken Hristiyanlık dönemine şahitlik eden benzersiz eserleri, günümüzde Hristiyanlar tarafından hac mekanı olarak kabul edilen Meryem Ana Evi ve Beylikler döneminde inşa edilen İslam yapıları ile Efes aynı zamanda dini tarih açısından da bugün hala ayakta olan benzersiz bir birikim sunmaktadır.

Efes-Antik-Kenti-%C4%B0zmir-877482903.jpg


16-) Ani Arkeolojik Alanı (Kars) - 2016

Kars ili, Merkez İlçesi sınırları içinde, Türkiye ve Ermenistan sınırında yer alan Ani Arkeolojik Alanı, Erken Demir Çağından 16. yüzyıla kadar yerleşimin sürekli olduğu, Orta Çağ’ın şehircilik, mimarlık ve sanat açısından gelişiminin tüm zenginlik ve çeşitliliğinin bir arada görüldüğü çok kültürlü bir İpek Yolu yerleşimidir.
İçkale’de 4. yy’da başlayan yerleşim, kapalı kent modelinden açık kent modeline geçişin bölgedeki ilk örneğini belgelemesi bakımından önemlidir. Yerleşimin yoğun ticaret akslarının üzerinde yerleşmesi, ilerleyen zamanlarda çok kültürlü bir ticari merkez olarak gelişmesine neden olmuş, bu da kenti Ermeni, Gürcü, Bizans ve Selçuklu kültürlerinin buluşma noktası haline getirmiştir.
Bu karşılıklı kültürel etkileşimin sonucu olarak ortaya çıkan mimari tasarım fikirleri, inşaat malzemeleri ve teknikleri ve dekorasyon ayrıntıları ise, daha sonra tüm Anadolu’ya ve Kafkasya’ya yayılacak olan Ani’ye özgü bir mimari dilin oluşumuna neden olmuş ve sürekli dönüşen bir kentsel peyzaj içinde özgün mimari anıtlar üretilmiştir.

Ani-Arkeolojik-Alan%C4%B1-Kars-2017702118.jpg


17-) Afrodisias Antik Kenti (Aydın) - 2017

Aydın ili, Karacasu ilçesi, Geyre Mahallesi sınırları içinde yer alan Aphrodisias Antik Kenti, Menderes (Meander) Irmağı’nın bir kolu olan Dandalaz (Morsynus) Çayı’nın oluşturduğu bereketli vadide, denizden yaklaşık 600 metre yükseklikte bir plato üzerinde yer almaktadır. Tarih boyunca, içinde bulunduğu nehir havzasının doğal özelliklerinden beslenen kentin Antik Dönem’deki en büyük zenginlik kaynağını ise kentin kuzeyinde, Babadağ eteklerinde yer alan mermer ocakları sağlamıştır.
Yerleşim tarihi MÖ 5. bin yıl ortalarına kadar uzanan Aphrodisias, MÖ 6. yüzyılda küçük bir köy görünümünde iken, MÖ 2. yüzyılda Menderes Vadisi’ndeki yoğun şehirleşme döneminde kent devleti (polis) statüsü kazanmıştır. MÖ 1. yüzyılda Roma ile yakın ilişkilere sahip olan Aphrodisias, daha sonra Roma İmparatoru olarak Augustus unvanını alacak olan Octavian tarafından “Tüm Asya’dan kendime bu kenti seçtim.” sözleriyle koruma altına alınmış ve Roma Senatosu tarafından MÖ 39 yılında vergi muafiyeti ve özerklik gibi ayrıcalıklar tanındıktan sonra hızla gelişmeye başlamıştır.
Aphrodisias’ın arkeolojik önemi, Geç Helenistik Dönem’den Roma ve Bizans dönemlerine kadar süren yoğun bir fikir ve değer alışverişini gözler önüne seren, büyük ölçüde mermerden inşa edilmiş yapıların ve bunlarla ilişkili kabartma ve yazıtların istisnai ölçüde iyi korunmuş olmasından gelmektedir. Aphrodisias, MS 1.-5. yüzyıllar arasında bütün Akdeniz dünyasında büyük üne kavuşan, başta Roma olmak üzere, İmparatorluğun dört bir yanında imzalarını taşıyan eserleri bulunan heykeltıraşlar yetiştirmiştir. Mermer ocaklarının kente eşine az rastlanır derecede yakın olması, Aphrodisias’ın mermer heykel sanatı için yüksek kaliteli bir üretim merkezi haline gelmesinin önemli bir nedenidir. Bu özelliği sayesinde Roma İmparatorluğu’nun Asya Eyaleti’nde, dönemin mermer sanatı ve mimarisinin tüm yönleriyle araştırılıp anlaşılmasını sağlayan kentlerden biri olmuştur. Kente adını veren ve kent kimliğinin gelişiminde önemli rol oynayan Aphrodite kutsal alanının ve kentteki özgün Aphrodite kültünün de Akdeniz Havzasında geniş bir alanı kültürel açıdan etkilediği bilinmektedir.

Afrodisias-Antik-Kenti-Ayd%C4%B1n-3489212621.jpg



suffagah.com
 

Charismax

FK Üyesi
Ne demek Hiç mi yok ?
Katılım
1 May 2020
Mesajlar
6,525
Tepkime puanı
5,652
Puanları
113
Konum
istanbul
Web sitesi
forummeskeni.com
Burç
Balık
Hobim
Rap-Hiphop
İsim
Fatih
Meslek
Özel
Cinsiyet
Medeni Hal
DisPVx
Takım
O8yPI5
Gözle görünen tarihlerimiz.
topkapı surları harap .

istanbul atışalanında köyiçi mevkinde tam devlet postanesinin yanında bir yapı var.
kaldırımın altında kalmış yarısı..
ben onun içine girdim muş izleri falan vardı duvarlarında üstü kup'be yosun tutmuş bu nedirki diye bakmıştım.. afedersiniz içinde yapılmadık şey kalmamış başı boş serseriler tarafından . toplasan 10 metre karelik bir alan çok merak etmiştim.. resimini çekip esenler belediyesine atmıştım burası nedir niye böyledir diye bir vatandaş genç olarak. cevap gelmedi.. ama sonradan öğrendimki.. eski ermenilerin ibadethanesiymiş kilise gibi. tarihi 1700 lere dayanıyor.. devlet buna ne koruma getirmiş ne bakım üstüne üsttlük yola sıfır üzerine kaldırım çıkmış.. o kadar küçük yere zemine yakınki 3 kişi ancak sıgar ve bence yarısıda yerin dibinde.
şimdi bu unesco neyi baz alıyor bilmiyorum ama oranın gün yüzüne çıkarılması lazım.
sanırım ara mahallede kaldığıniçin tarihimize ihanet ediliyor. hala aklımda orası çok'da büyük bir değer olduğunu düşünüyorum.. serserilerin yatma yeri olacak içecek kafayı bulmak için kullandığı bir yer olmaması kanısındayım.. bayada paylaşım yapmıştım orayla ilgili kimse ilgilenmedi sesimi duymadı.. illa elin adamının gelip sahip çıkmasını bekliyorlar anca ozaman degere biner binerde yok olmazsa.

teşekkürler paylaşım için
 

Qasem

FK Üye
🌿🌼
Katılım
3 May 2020
Mesajlar
15,088
Çözümler
12
Tepkime puanı
39,998
Puanları
113
Konum
Avrupa
Web sitesi
forumkalemi.com
Burç
Akrep
İsim
Murat
Cinsiyet
Takım
lIr3ry
Fatih maalesef bir çok tarihi mekan it kopuğun sığınma alanı olmuş. Bununla ilgili kültür ve turizm bakanlığı hiç bir çalışması yok...

Umarım bu tür yerler gerekli değeri bulur ve gerçeklikleride resimdekiler gibi olur
 

Charismax

FK Üyesi
Ne demek Hiç mi yok ?
Katılım
1 May 2020
Mesajlar
6,525
Tepkime puanı
5,652
Puanları
113
Konum
istanbul
Web sitesi
forummeskeni.com
Burç
Balık
Hobim
Rap-Hiphop
İsim
Fatih
Meslek
Özel
Cinsiyet
Medeni Hal
DisPVx
Takım
O8yPI5
İşin acı tarafı yıllardır orda yaşayanlar oranın bir kömürlük olduğunu sanıyor. keza bizde öyle sanıyorduk bu neymiş diyip girmeseydik..
 

Forumdan daha fazla yararlanmak için giriş yapın yada üye olun!

Forumdan daha fazla yararlanmak için giriş yapın veya kayıt olun!

Kayıt ol

Forumda bir hesap oluşturmak tamamen ücretsizdir.

Şimdi kayıt ol
Giriş yap

Eğer bir hesabınız var ise lütfen giriş yapın

Giriş yap

Tema düzenleyici

Tema özelletirmeleri

Grafik arka planlar

Granit arka planlar