- Katılım
- 1 May 2020
- Mesajlar
- 6,520
- Tepkime puanı
- 5,651
- Puanları
- 113
- Konum
- istanbul
- Web sitesi
- forummeskeni.com
- Burç
- Balık
- Hobim
- Rap-Hiphop
- İsim
- Fatih
- Meslek
- Özel
- Cinsiyet
- Medeni Hal
- Takım
ürkiye’de İnternet Hukuku ve İnternet Davaları. Bu bildiride İnternet yayıncılığı bakımından Türkiye’deki yasal düzenlemelere değinilmiştir. Örnek olay olarak yargılaması sona eren internet davalarındaki süreçler ele alınıp incelenecektir. Yeni medya olarak internetteki hukuki sorunlara; ifade özgürlüğü hakkının yasalara ve hazırlanmakta olan yasa tasarılarına nasıl yansıdığına yer verilecektir. Bu bildiri ile Uluslararası sözleşmeler yanında, İnternet Hukuku’nun tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de yaşadığı hukuki ve diğer sorunları değerlendirmek ve çözüm önerileri sunabilmek hedeflenmektedir. TÜRKİYE’DE İNTERNET HUKUKU ve İNTERNET DAVALARI GİRİŞ İnternet günümüz kitle iletişim araçları arasında yerini almıştır. Her geçen gün kullanıcı sayısı artmaktadır. Türkiye e-devlet projesi ile internet kullanımını yaşamın her alanına yayma çabasındadır. İnternet’in; ekonomiden ticarete, iş yaşamı ve sanayiden devlet kurumlarına, bankalardan adliyelere, medyadan hastanelere kadar uzanan kullanım alanları çoğaldıkça tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de hukuki sorunlar ortaya çıkmaktadır. Yasalarda internet ile ilgili hukuki düzenlemelerin eksikliği ve yetersizliği sorun yaratmaktadır. İnternet’in yaşamımıza girmesiyle hukuki düzenlemelerin gözden geçirilmesi ve uluslar arası sözleşmeler de dikkate alınarak internetin niteliğine uygun yasalar çıkarılması zorunlu hale gelmiştir. TÜRKİYEDE İLK İNTERNET DAVALARI 1-OLAYLAR VE YARGI SONUÇLARI 1.1- BİRİNCİ OLAY İLK MAHKUMİYET 1 Haziran 1998, Türkiye internet kamuoyu için önemli bir tarihtir. 1 Haziran’da Türkiye’de ilk kez İnternet üzerinde işlenen bir suç sabit bulundu ve sanık Ali Emre Ersöz TCK’nın 159. maddesinden 10 ay hapse mahkum oldu. Reuters’in dünyaya geçtiği news.com gibi bazı yabancı haber sitelerinde anında verilen bu gelişmenin aslı şuydu 7 Aralık 1997 Ankara’da bir grup kör insan, bir arkadaşlarının belediyenin açtığı çukura düşüp yaralanmasını protesto etmek için gösteri yaparlar, olay televizyonda haber olur. Gruptakiler belediye görevlilerince coplanıp dövülür. Aynı gece turk.net’in forum güncel bölümüne dövülme olayını kınayan bir mektup gelir. Bu mektubu okuyan Ersöz de klavyenin başına geçip iki cümleden oluşan bir mektup yazar. O anda farkında değildir, ama polise yönelik hakaret sözcükleri içeren mektubunu göndermesiyle birlikte 1 Haziranda mahkumiyetle noktalanacak 6 aylık süreç başlamıştır. Ersöz Beyoğlu 2. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki yargılama neticesinde TCK 159. maddesinden 10 ay ağır hapis cezasına çarptırıldı. Cezası ertelenmiş durumda. 5 yıl içinde bir suç işlerse cezasını çekmek üzere cezaevine gidecek. 2-İKİNCİ OLAY VE İKİNCİ MAHKUMİYET 2.1- OLAY Merkezi İstanbul’da bulunan Yapı Kredi Bankası’nın yan kuruluşu olan Superonline Uluslar arası Elektronik Bilgilendirme ve Haberleşme Anonim Şirketi abonesi olan İnternet kullanıcılarından gelen yoğun istek üzerine internet ortamında “FORUM : TARTIŞMA PLATFORMU” sayfası açar. Bu platformun amacı internet kullanıcılarına hizmet vermek ve serbest tartışma ortamında her hafta bir konu seçerek abonesi olan kişilerden gelen yazıları bu sayfada yayınlamaktır. Coşkun Ak şirkete bağlı çalışan bir gazetecidir. Görevi ise İnternetde yapılan yayınlarla ilgili olarak “interaktif bölümler koordinatörüdür” 26.5.1999 tarihinde başlayan yeni sayfanın, (Forum: Tartışma Platformunun) konusu ise “ TÜRKİYE’DE İNSAN HAKLARI İHLALLERİ”dir. Bu sayfaya ilk mesaj 26.5.1999 tarihinde gönderilir. Mesajı gönderen kişi (Bir insan) rumuzunu kullanır. Diğer internet kullanıcıları da sayfaya gönderilen bu yazıya karşılık; tepkilerini dile getiren görüşlerini gönderirler. Olumlu ve olumsuz tepkiler sayfada yayınlanır. Macit Musal isimli kişi de (Bir İnsan) rumuzu ile gönderilen mesajda suç unsuru bulunduğunu bildiren karşı mesajını Coşkun Ak’a gönderir ve beğenmediği (Bir İnsan) rumuzu ile gönderilen yazının sayfadan silinmesini ikaz eder. Coşkun Ak sayfayı iptal etmez. Sayfadan (Bir insan) rumuzlu yazıyı kaldırmaz. Macit Musal Adalet Bakanlığına suç ihbarında bulunur. Bakanlık suç konusu web sayfalarının örneklerini C. Savcılığına gönderir. Dava açılması için hazırlık soruşturması başlatılır. 2.2-İDDİANAME DÜZENLENMESİ VE İDDİA İstanbul C.Başsavcılığı Basın Bürosunun 1999/280 Esas, 1999/348 iddia numaralı ve 28.07.1999 günlü iddianamesi ile Coşkun Ak hakkında dava açılmıştır. İddianame ile yüklenen suç dört defa TCK’nin 159.maddesinin ihlalidir. İddianame Coşkun Ak’ı suçlar ve sorumluluğunu şöyle açıklar: “... ancak sanık Coşkun AK, yazılanlarda suç unsuru bulunmadığını düşünerek ikaza rağmen internetteki sahifeyi iptal etmemiş yukarıda arz edilen bir haftalık sürenin bitmesini beklemiş ve bu süre içerisinde Anayasal kuruluşları tahkir ve tezyif eden sözler içeren İnternet sahifesi İnternet kullanıcılarının istifadelerine açık tutulmakla suçun unsurları gerçekleşmiş bulunmaktadır. Ülkemizde internetle işlenen suçlar bakımından yasal bir düzenleme olmamakla birlikte sanığın durumu, yazı sahibinin kimliğini açıklamayan mevkute sorumlu müdürü veya yayınlatan durumuna benzemekte olup suça konu internet sahifesinin düzenlenmesine önayak olan, ikaza rağmen bu sahifede yayınlanan mesajları internet ortamında silmeyen ve internet kullanıcılarının hizmetine sunan Coşkun Ak’ın bu sahifede yer alan aşağıdaki sözlerle müsnet suçları işlediği kanaatına varılmıştır.” İddianamenin sonraki bölümünde ise; gönderilen mesajda yazılı bazı bölümler yer almıştır. Mesajda yer alan bu bölümler iddianamede özetle verilmiş ve bu sözlere yer verilmiş olmakla Cumhuriyetin, Askeri Kuvvetlerin, Emniyet Muhafaza kuvvetlerinin, Adliyenin manevi şahsiyetinin tahkir ve tezyif edildiği görüşüyle TCK’nin 159.maddesinin dört kere uygulanarak cezalandırma istenir. 2.3- İKİNCİ OLAYDA YAPILAN SAVUNMADA İNTERNET SUÇU HAKKINDA TÜRKİYE’DE BİR DÜZENLEME BULUNMADIĞI İLERİ SÜRÜLMÜŞTÜR Av.Fikret İLKİZ tarafından yapılan savunmada : “Kanunsuz suç olmaz” ilkesinden hareketle müvekkil sanık olmayan bir yasanın ve tanımı yapılmamış bir “suç” fiilinin faili olarak yargılanmıştır. İlerleyen teknolojinin her gün gelişmesi karşısında hukuki mevzuatımızın çözüm bulduğu sorunlar nedeniyle yeni hukuki sorunlar oluşmakta ve çözümsüz kalmaktadır Bu durum İnternet’in kendi yapısından ve hukukumuzun gereken suç tanımlamalarını yapmamasından kaynaklanmaktadır. O nedenle iddianamede ileri sürüldüğü gibi sorunun çözümü 5680 sayılı basın Yasasına dayanarak müvekkil sanığın “sorumlu müdür” gibi kabul edilebilmesine olanak yoktur (....) Superonline A.Ş., ise Türkiye’de internet erişimi sunan, internet ortamında yayıncılık yapan ve interneti yaygınlaştırmaya çalışan bir kuruluştur. Superonline A.Ş.’nin yayın bölümünde çalışan müvekkil sanık Coşkun Ak İnteraktif Bölümler Koordinatörü olarak görev yapmıştır. Super Meydan, Anket, Referandum, VIP ve Super Chat bölümlerinin koordinatörü olarak çalışmıştır. Kısaca sadece bu bölümlerin oluşturulmasında ve koordinesinde görev yapmıştır. (....) Superonline’daki Forumlar genel ya da özel bir başlık altında açılır. “İnsan Hakları İhlalleri” de, yani bu Forum’da yazılarıyla katılmak isteyen internet kullanıcılarının bu konu ilgi alanları içinde ise yazı yazmaları için açılmıştır. Bu forum sayfasında İnternet ortamında gerçek kimlikler değil, rumuzlar kullanılır. Yazısını yazan kullanıcı bir tuşa basarak, yazdığı yazıyı forum alanına eklemiş olur. Nitekim dava konusu olan yazıda bu biçimiyle Forum sayfasına gönderilmiştir. Tuşa basıldığı anda yazı internet üzerinde yayınlanmaktadır. Kullanıcılar forumlarda düşüncelerini dile getirir ve diğer kullanıcılarla tartışabilme olanağını bulurlar. Kendi yazdıkları yazıya gelen cevapları okuyup, yine anında yanıt verebilirler. Bunlar da anında online olarak forum sayfasında yayınlanırlar. Dolayısıyla buradaki “yayın” eylemi 5680 sayılı Basın Yasasının 3.maddesinde yer alan yayın/neşir fiilinden çok ayrı bir fiildir. Bu fiilin yukarıda açıklanan niteliği bakımından yine Basın Yasasının 16.maddesinde sorumlu müdüre yüklenen sorumluluk açısından farklı nitelikleri nedeniyle müvekkil sanığın “sorumlu editör/sorumlu müdür” olarak düşünülmemesi gerekir. Aksi takdirde bu biçimdeki bir kullanım veya sayfaya bu kadar kolay ulaşımın getirdiği sonuç ile; bu sayfaya “Bir insan” rumuzu ile yazı gönderen kişinin görüşlerini savunmak müvekkil sanığa düşmektedir. Superonline’da forumlara gelen mesajlarda uygulanan yöntem ise , foruma gönderilen mesajların belli bir süre forumda kaldıktan sonra daha fazla yer tutmamaları ve diğer mesajlara yer açılması için silinmeleriydi. Zaten forum alanlarına gelen tüm mesajların okunması da, fiziki olarak imkansızdır. Bu davanın yargılama konusunu oluşturan yazı “Tartışma Platformu” genel başlığı altındaki forum alanına 26 Mayıs 1999 tarihinde rumuzuyla gönderilmiştir. “Türkiye’de İnsan Hakları İhlalleri” başlıklı, sekiz bölümden oluşan bir yazı olarak rumuzuyla sayfada yer alması da yukarıda açıklanan yöntemle gerçekleşmiştir. Bu yöntem, müvekkil sanık Coşkun Ak’ın geliştirdiği bir yöntem değil, Superonline’ın uyguladığı bir ilkedir. Sözü geçen yazı, dört gün yayında kalmış ve haftalık güncelleme sırasında silinmiştir. Yukarıda açıklandığı gibi yazı sahibinin kimliğini saptamak olanaksızdır. Forumlara yazı İnternet bağlantısı olan her yerden gönderilebilir ve bu yazı doğrudan doğruya sayfaya girer. Bu yazı için de öyle olmuştur. Yazılı basında veya televizyon veya radyoda ise haberlerin, yorumların, eleştiri yazılarının önceden görülmesi ve üzerinde yayın fiili bakımından sorumlu müdürün karar vermesi olanaklıdır. Oysa İnternet ortamında editörlük görevi olan müvekkil sanık Coşkun Ak diğer kişiler gibi dava konusu olan yazıyı diğer internet kullanıcıları gibi yayınlandığında görebilir, nitekim yayınlandığında görmüştür. Yayın öncesi yazıların biriktiği herhangi bir yer yoktur. Uygulanabilecek herhangi bir filtre Superonline sistemi ve sayfayı işletenler bakımından böyle bir filtre kullanılamaz ve bu internetin özelliğine de aykırıdır. Örneğin uzun bayram tatillerinde tatilin ilk günü foruma konan bir yazı, tatil süresince yayında kalır. Forum sayfasının editörü bu yazıyı mesaisinin başladığı zaman diğer kullanıcılar gibi forum sayfasından okuyabilir. Benzer durum hafta sonu tatili için de geçerlidir. Cuma akşamı konan bir yazı pazartesi günü editör tarafından okunur. Hatta akşam konan bir yazı yayında kalır. Genellikle internet ortamındaki diğer forum alanlarında da aynı yöntem geçerlidir. Bunları internetin yazılı basından farklı olan yanları ve nitelikleridir. Sonuç olarak, kim tarafından yazıldığının saptanması veya asli fail olarak yazıyı yazan kişinin de İnternet ortamında fail olarak yargılanması olanaksız iken müvekkil sanık katılmadığı; ama sayfada yayınlanmış bu yazı nedeniyle yasası bulunmayan ve tanımı yapılmamış bir suçtan dolayı yargılanmamalıdır. Ceza Hukuku "Nullum crimen nulla poena sine lege = Kanunsuz suç ve ceza olmaz" ilkesi üzerine kuruludur. Bu ilke, ceza hukukunda; kanunda açıkça hüküm bulunmayan hallerde, var olan hükümlerden yola çıkarak, yorumla suç ve ceza oluşturulamayacağı (kıyas yasağı) anlamın da kabul edilmiş bir ilkedir. Halen yürürlükte bulunan Türk Ceza Kanununun 525/a, b, c ve d harfli maddeleri; bir elektronik ortamda program, veri ve unsurların örneğin ele geçirilmesi veya bozulması gibi suçları düzenlemekte bu suçları tanımlamaktadır. Ancak internet ortamında işlenen suçlarla ilgili herhangi bir düzenleme bulunmamaktadır. İnternet ortamında örneğin başkasının özel hayatına gerek kişiler, gerekse veriyi iletme görevi üstlenen (servis sağlayıcılar gibi) kuruluş ve kurumlar tarafından yapılan müdahale hali, özel olarak düzenlenip suç tipleri sayılmamıştır. Ceza Yasamız, suçun basılı eser niteliğindeki süreli yayımlarda işlenmesi halinde, yayınevi sahibi ve yazı işleri müdürünü de sorumlu tutmaktadır. Tartışılması gereken önemli konulardan birisi ise örneğin, servis sağlayıcıların sorumluluğunun ne olacağıdır.Sadece Coşkun Ak’ın sanık sayılması ve fiili gerçekleştiren gibi yargılanması doğru mudur? Superonline’ın Servis sağlayıcısı olarak taşıyıcı fonksiyonlarını yerine getirirken, içerik ile ilgili hukukî bir sorumluluğunun olup olmayacağının üzerinde durulması gerekir. Örneğin, 1 Ağustos 1997 tarihli Alman "Bilgi ve Haberleşme Hizmetleri Kanunu"da düzenleme vardır, ama Türk mevzuatında herhangi bir düzenleme yoktur. İnternet ortamındaki iletişim hukuku bakımından suç ve cezalar ceza hukukunun yukarıda sözü edilen temel ilkesi dikkate alınarak tanımlar düzenlenmelidir. Bu dava dosyası bakımından Coşkun Ak hakkında hüküm verilmesi halinde; yasada suç olarak tanımlanmayan ve tanımı bulunmayan bir eylem nedeniyle hüküm verilmiş olarak cezalandırılmış olacaktır.” 2.4.MAHKEME İKİNCİ OLAYDA MAHKUMİYET KARARI VERMİŞTİR İstanbul 4.Ağır Ceza Mahkemesi 1999/225 Esas, 2001/56 Karar ve 27.03.2001 günlü kararı ile Coşkun Ak hakkında mahkumiyet kararı verir. Mahkeme Coşkun Ak’ın neden sorumlu olduğunu şöyle açıklar : “ Sanığın Yapı Kredi Bankasının yan kuruluşu olan Superonline A.Ş’nin yayın bölümünde inter aktif bölümler koordinatörü olarak görev yaptığı ve bu bölümde super meydan, anket, referandum, chat bölümlerinin de koordinatörü olduğu ve kendi sorumluluk alanında super meydan bölümünde tartışma genel başlığı altında foruma “bir insan” rumuzu ile “Türkiye’de İnsan Hakları İhlalleri” başlıklı sekiz bölümden oluşan bir yazının 26.5.1999 tarihinde yazılıp yayında forum’un belirlenen süresinde tutulmuştur. Bir internet kullanıcısı olan Macit Musal isimli kişi tarafından yazının suç unsuru içerdiği ve derhal isilinmesi konusunda yetkili kişiye yine internet kanalı ile mesaj gönderdiği, sanığın silme imkanı olduğu halde silinmemiş ve bunun üzerine yetkili kişi hakkında Adalet Bakanlığına suç duyurusunda bulunmuştur.” Daha sonra mesajın içeriğini inceleyen mahkeme; Türkiye Cumhuriyetini , Askeri Kuvvetleri, emniyet muhafaza kuvvetlerini, Adliyenin manevi şahsiyetini tahkir ve tezyif suçundan ayrı ayrı 1 er yıl ağır hapis cezası vermiştir. Verilen her bir yıl ağır hapis cezası ayrı ayrı TCK’nun 59.maddesi uygulanarak sanığın iyi hali nedeniyle 1/6 nispetinde indirilerek 10 ay ağır hapis cezasına çevrilmiştir. Daha sonra ayrı verilen 10 aylık hapis cezaları toplanmış ve Coşkun Ak hakkında 40 ay ağır hapis cezası verilmiştir. Bunun üzerine Coşkun Ak ve Avukatı Fikret İlkiz Yargıtay 9’uncu Ceza dairesine temyiz için başvurdu. Yargıtay 9. Ceza Dairesi 1- Gerçeğin kuşkuya yer vermeyecek şekilde belirlenmesi açısından öncelikle adı geçen şirkette konumunun ne olduğu, foruma internet ortamında elektronik posta ile göndeirlen suçlamaya konu yazılara müdahale etme görev ve yetkisinin bulunup bulunmadığı, müdahale etme yetkisinin bulunmaması halinde bu yetkinin kime ait olduğu hususunun ilgili kurumdan gerekli bilgi ve belgelerle sağlanarak saptanması; 2- Mahkemce üniversitelerin bilgisayar ve ceza hukuku kürsülerinden seçilecek internet konusunda uzman bilirkişi kurulu ile keşif yapılarak Superonline A:Ş’nin bir servis sağlayıcı mı, erişim sağlayıcı mı yoksa her iki fonksiyona birlikte mi sahip olduğu, internet servis sağlayıcı olması durumunda sahibinin kim olduğu, ayrıca dava konusu yazının yayımlandığı forumun ve web sitesi sisteminin bir işletene (moderatör) bağlı olup olmadığı hususlarının saptanmasından sonra sanığın hukuki durumunun taktir ve tayini gerekirken eksik soruşturma ile hüküm kurulması gerekçeleriyle hükmün bozulmasına oy çokluğu ile karar vermiştir. Yargıtay’ın kararı bozmasından sonra davayı yeniden inceleyen İstanbul 4. Ağır Ceza Mahkemesi bozma ilamında belirtilen hususların araştırılmasına yer olmadığını belirterek ve eski kararında direnerek ancak hapis cezasını 647 sayılı yasa gereğince günlüğü 5 bin liradan para cezasına çevirerek, sanık hakkında 6 milyon TL ağır para cezası vermiştir. Bunun üzerine Coşkun Ak ve Avukatı Fikret İlkiz yeniden temyize başvurmuşlardı. Bu ikinci temyizde doya Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nda görüşülmüştür.Ancak Genel Kurul’da olayın internetle ilişkili olarak bir değerlendirme yapılmaksızın dava sürecinde yani 09.08.2002 tarihinde Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğü giren 4771 sayılı yasa ile TCK 159’uncu maddesine eklenen “Birinci fıkrada sayılan organları veya kurumları tahkir ve tezyif kastı bulunmaksızın, sadece eleştirmek maksadıyla yapılan yazılı, sözlü veya görüntülü düşünce açıklamaları cezayı gerektirmez” hükmünün işletilmesini istedi. Böylece İsatnbul 4. Ağır Ceza Mahkemesince yeniden değerlendirilen dava 24 Nisan 2003 tarihinde sonuca vardı ve Coşkun Ak için yazının bizzat kendisi tarafından yazılmamış olması karşısında mahkumiyetine yeterli delil bulunmadığı ve sanığın yazılan yazıların düşünce ve fikir özgürlüğü sınırları içerisinde kaldığı sanısı ise son yapılan ve fikir ve düşünce özgürlüğünün sınırlarını genişletmeyi uygun gören yasa koyucunun amacına uygun olarak sanık lehine değerlendirme yapılarak, sanığın beraatına kararı verildi. Böylece 1999’dan bu yana sürmekte olan Türkiye’nin ilk Internet davası beraatla sonuçlanmış oldu. 3-DİĞER ÜLKELERDEKİ DAVALAR Benzer bir davada Almanya’da CompuServe firmasının eski genel müdürü olan Felix Somm, *****grafik yazıların yayınına yardımcı olduğu gerekçesiyle hukuki olarak birbiriyle ilişkili olan on üç davada suçlu bulunmuştur. Münih Bölge Mahkemesinde Mayıs 1998’de iki yıl hapis ve 100.000 Alman Markı para cezasına çarptırıldı . Bu karar çok tepki çekti ve Kasım 1999 bir Alman eyalet mahkemesi tarafından bozuldu. Alman hükümeti bu dava sırasında İnternet Servis Sağlayıcılarının yükümlülükleriyle ilgili yasalarına açıklık getirdi. Şimdi Alman 1997 Teleservis Yasası uyarınca “İnternet Servis Sağlayıcıları, sağladıkları hizmette bulunan yasa dışı malzemeden, ancak içerikten haberdar iseler ve söz konusu içeriğin engellenmesi ya da kaldırılması teknik açıdan mümkünse sorumlu tutulabilirler.” Bilmeye dayalı yükümlülük şartı, 1996 tarihli Birleşik Krallık İftira Yasası’nda (Defamation Act 1996) da bulunmaktadır 4.İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ VE İNTERNET YAYINCILIĞI “Haber vermek hakkı” olayların anlatılması kadar olaylarla ilgili “görüş” “eleştiri”, “yorum” ve yaratma haklarını kapsar. Bu açıdan “yorum” , “eleştiri”, “yaratma” hakları da genelde “düşünce açıklamak hakkı” özelde “Haber oluşturma özgürlüğü” kapsamındadır. Değinilen hukuksal gerçek, demokratik siyasal yapının özünü oluşturan “çok seslilik” kuralının vazgeçilmez, tartışılamaz gereğidir. Aksi düşünülüp, uygulandığında “tek seslilik”, “resmi siyasal yaşam” ile uzlaşmaz çelişki oluşturur. Bu açıdandır ki demokratik düzenlerde, siyasal iktidar “suç oluşturmak” konusunda sınırlı bir “güç”e sahiptir. Düşünce açıklamak, haber vermek, halkın öğrenme hakkını sınırlayıcı “suç tipleri” oluşturamaz, yasa kuralları özgürlüğü sınırlayıcı yönde uygulanamaz Demokratik sistemler siyasal katılma, çoğulculuk esasına bağlı olduğundan kişilerin bilgi edinerek siyasal/politik tercihlerini daha sağlıklı biçimde kullanabilmeleri için “özgür haber dolaşımı” önemli bir öncelik kazanmıştır. “Bilgi edinme” veya “özgür haber dolaşımı” insanlar için hak olarak, kitle iletişim araçları da “özgür haber dolaşımı”nın gerçekleştirilmesini sağlamakla görevli birer araç olarak kabul edilmiştir. “Bilgi edinme hakkı” uluslarası bir haktır ve kavram olarak kitle iletişim araçlarının sağladığı haber akışının bir ürünü, sonucudur. “Haberleşme/İletişim Özgürlüğü” ise bilgi edinme hakkı ile elde edilen bilginin iletilmesini sağlayan süreçtir. İfade özgürlüğünün ne zaman, nasıl hangi koşullarda sınırlandırılabileceği veya bir başka deyişle bu özgürlüğünün kullanılmasının koşullarının neler olduğu AİHS’nin 10. maddesinin ikinci bölümünde gösterilmiştir. Öncelikle ifade özgürlüğünün çerçevesi çizilirken 10. maddenin 10. maddenin ikinci paragrafında yer alan aşağıdaki ölçütler önemlidir. Bu özgürlüklerin kullanılması, ödevler ve sorumluluklar ile yürütülür. Bu özgürlüklerin kullanılmasının sınırı söz konusudur. Başka deyişle, kamusal makamlar, bu özgürlüklerin kullanılmasına müdahalede bulunabilirler İkinci paragrafta sıralanan sınırlamalar ise şöyle gösterilmiştir: - ulusal güvenlik - ülke bütünlüğü - kamu emniyeti - suç işlenmesi ve düzensizliğin önlenmesi - genel sağlığın korunması - genel ahlakın korunması - gizli bilgilerin açığa vurulmasının önlenmesi - başkalarının şöhret ve haklarının korunması - yargı organlarının otorite ve tarafsızlığının sağlanması Avrupa Komisyonu Bakanlar Komitesince İnternette İletişim Özgürlüğü Deklarasyonu’nda da belirtildiği gibi AİHS 10. maddesinde güvence altına alınan temel hak olarak düşünce ve İfade özgürlüğüne ilişkin üye devletlerin taahhütleri belirterek, demokratik ilkelerin aksine siyasal nedenler ya da başka saiklerle kamunun internet erişimini sağlaması gerektiği belirtilmiştir. İnternet sayesinde sağlanan hizmetler için özgürlük inancı, türlü yerel ve yabancı kaynakların çoğulcu içeriklerine erişimi için kullanıcı haklarını garanti etmeye katkı sağlayacağına inanıldığı belirtilerek , internette iletişim özgürlüğü insanının saygınlığına, İnsan hakları ve başkalarının temel hak ve özgürlüklerine, özellikle küçükler bakımından zarar verecek biçimde olmaması gerektiğinin altı çizilmiştir. 5-TÜRKİYEDE MEVCUT YASAL DÜZENLEME İnternette yayıncılık esaslarını ve sorumluluk rejimini düzenleyen ayrı bir yasa olmamasına rağmen, 15.5.2002 tarih 4756 sayılı yasa ile değişik Basın Yasası ek madde 9 “Bu Kanunun yalan haber, hakaret ve benzeri fiillerden doğacak maddî ve manevî zararlarla ilgili hükümleri, bilişim teknolojileri ve internet ortamında sayfa açılması veya elektronik gazete, elektronik bülten vb. suretiyle yayınlanan her türlü yazı, resim, işaret, sesli veya sessiz görüntü ve benzerleri hakkında da uygulanır.” diyerek internet yayınlarını basın yasası kapsamında değerlendirmiştir. Ancak internet yayınları ile işlenen suçların basın suçu oluşturabilmesi için gerekli unsurları taşımalarına bağlıdır. Öncelikle basın suçunun oluşabilmesi bakımından yasanın aradığı basılmış eser ve yayın unsurları gerçekleşmiş olması şartı aranmalıdır. Basılmış eserin oluşabilmesi için objektif koşul olarak fikri bir içeriğe sahip olması ve ayrıca çoğaltılması aranır, subjektif koşul olarak ise yayınlanma amacının varolması gerekir. İnternet ortamındaki bir web sayfası basın yasası anlamında basılmış bir eser değildir, web sayfası her ne kadar fikri bir içerik taşısa da maddi varlık ve çoğaltma koşulu mevcut değildir. Her ne kadar web sayfasının yazıcıdan çıktısının alınıp yazılı hale dönüştürülmesi düşünülse de bu çıktıyı alma iradesi bizzat o web sayfasını ziyaret eden kullanıcıya aittir. Bu nedenle yazılı basın için öngörülmüş bir kavam olan “basılmış eser”i internet yayınlarını da kapsar şekilde yorumlamak; yazılı ve elektronik basın arasındaki niteliksel ve işlevsel faklılıkların göz ardı edilmesi sonucunu yaratacak hatalı bir yaklaşımdır. Ayrıca Basın Yasası’nın 3. maddesinde tanımlanan neşir fiili; basılmış eserin herkesin görebileceği veya girebileceği yerlerde gösterilmesi veya asılması veya dağıtılması veya dinletilmesi veya satılması veya satışa arzı ile meydana gelir. Bu anlamda web sayfasındaki yayını “basılmış eser” saymak ve eylemi “neşir” olarak nitelendirmek de mümkün değildir. Çünkü daha internet ortamında oluşan suç teşkil eden eylemlerin kimin tarafından meydana getirilmiş sayılacağı, yayın fiilinin nerede gerçekleşmiş olduğu ve nerede bittiği dahi tartışmalıdır. SONUÇ VE ÖNERİLER İnternet’in ortaya çıkardığı hukuki sorunların çözülmesi için ulusal hukuk kurallarının teknolojik gelişmelerin gerisinde kalmaması gerekir ancak internetin sınırları ortadan kaldıran özelliği gereği, ulusal hukuk sistemleri çerçevesinde öngörülecek düzenlemelerin pek de etkili olmayacağını kabul etmek gerekir İnternet ortamındaki suç kavramını düzenleyen olasılıklar ve karşılaşılacak yasal sorunların çözümü için bir yasa olmalıdır ve bu yasada web sayfasındaki sorumluluklar da belirlenmelidir. Sorumluluk belirlenirken sorumluluğun öncelikle 1-İnternet ortamında yayın yapan internet gazetelerinin web sayfasındaki suç içeren veya hukuka aykırı bilgi sunumu yapan, bilgiyi ve haberi veren, yazıyı, çizimi yapan gerçek kişiye (içerik sağlayıcıya) 2-Web sayfasının yer aldığı sitenin sahibine 3-Server, host veya İnternet Servis Sağlayıcı hukuka aykırı olan veya suç içeren haber, yazı reism ve çizimden haberdar olmuş ve içeriğin suç olduğunu biliyor ve eğer teknik olarak yayını denetleme olanağı varken yayına engel olmamış ve zararı önleyecek çaba göstermemiş kişi veya tüzel kişiliğe ait olacağını belirleyen hukuki sorumluluk sistemi kurulmalıdır. Yapılacak yasal düzenlemede internetin diğer kitle iletişim araçları bakımından kendine özgü (sui generis) yapısını göz önüne alınarak .Yani tekniği, alt yapısı, işleyiş biçimi, uluslararası niteliği, suç yeri ve zamanı, sorumlu olabilecek kişiler vb yönünden yazılı basındaki yayıncılıkla asla bağdaşmayan özgün bir yayıncılıktır. Bu noktada yapılması gereken, internett yayınlarına ilişkin hukuki çerçevenin, bu yayıncılık türünün, özgün karekteri ile uyumlu, bağımsız bir yasa düzenlemesidir. Sonuç olarak 4676 sayılı yasa ile ilgili Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer geri gönderme gerekçesinde ifade ettiği gibi “ İletişim teknolojisinde bir devrim niteliğindeki internet yayıncılığının en baskın yönü , düşünceyi açıklama ve yayma özgürlüğünün, özgün kanaat oluşumunun günümüzdeki en etkin kullanım alanı olmasıdır. İnternet ortamındaki yayıncılıkta; hukukun üstün kılınması, kişilik haklarının korunması ve bunun yanında da yayın yoluyla düşünce ve ifade özgürlüğü gibi duyarlı alanların dengelenmesi sorunu ortaya çıkmaktadır. Bu sorunlar ancak, ifade özgürlüğü esas alınarak ve yayınlar üzerindeki denetim yargıya bırakılarak sağlanabilir. Dolayısıyla, internet yayıncılığına ilişkin ilkelerin ve öteki düzenlemelerin özel bir yasa ile ile yapılması en doğru yol olacaktır. Bu yola gidilmeyerek, yayınların düzenlenmesi tümüyle kamu otoritelerinin takdirine bırakılması ve Basın Yasası’na bağlı kılınması internet yayıncılığının özelliği ile bağdaşmamaktadır.”
Türkiye’de İnternet Hukuku ve İnternet Davaları. Bu bildiride İnternet yayıncılığı bakımından Türkiye’deki yasal düzenlemelere değinilmiştir. Örnek olay olarak yargılaması sona eren internet davalarındaki süreçler ele alınıp incelenecektir. Yeni medya olarak internetteki hukuki sorunlara; ifade özgürlüğü hakkının yasalara ve hazırlanmakta olan yasa tasarılarına nasıl yansıdığına yer verilecektir. Bu bildiri ile Uluslararası sözleşmeler yanında, İnternet Hukuku’nun tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de yaşadığı hukuki ve diğer sorunları değerlendirmek ve çözüm önerileri sunabilmek hedeflenmektedir. TÜRKİYE’DE İNTERNET HUKUKU ve İNTERNET DAVALARI GİRİŞ İnternet günümüz kitle iletişim araçları arasında yerini almıştır. Her geçen gün kullanıcı sayısı artmaktadır. Türkiye e-devlet projesi ile internet kullanımını yaşamın her alanına yayma çabasındadır. İnternet’in; ekonomiden ticarete, iş yaşamı ve sanayiden devlet kurumlarına, bankalardan adliyelere, medyadan hastanelere kadar uzanan kullanım alanları çoğaldıkça tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de hukuki sorunlar ortaya çıkmaktadır. Yasalarda internet ile ilgili hukuki düzenlemelerin eksikliği ve yetersizliği sorun yaratmaktadır. İnternet’in yaşamımıza girmesiyle hukuki düzenlemelerin gözden geçirilmesi ve uluslar arası sözleşmeler de dikkate alınarak internetin niteliğine uygun yasalar çıkarılması zorunlu hale gelmiştir. TÜRKİYEDE İLK İNTERNET DAVALARI 1-OLAYLAR VE YARGI SONUÇLARI 1.1- BİRİNCİ OLAY İLK MAHKUMİYET 1 Haziran 1998, Türkiye internet kamuoyu için önemli bir tarihtir. 1 Haziran’da Türkiye’de ilk kez İnternet üzerinde işlenen bir suç sabit bulundu ve sanık Ali Emre Ersöz TCK’nın 159. maddesinden 10 ay hapse mahkum oldu. Reuters’in dünyaya geçtiği news.com gibi bazı yabancı haber sitelerinde anında verilen bu gelişmenin aslı şuydu 7 Aralık 1997 Ankara’da bir grup kör insan, bir arkadaşlarının belediyenin açtığı çukura düşüp yaralanmasını protesto etmek için gösteri yaparlar, olay televizyonda haber olur. Gruptakiler belediye görevlilerince coplanıp dövülür. Aynı gece turk.net’in forum güncel bölümüne dövülme olayını kınayan bir mektup gelir. Bu mektubu okuyan Ersöz de klavyenin başına geçip iki cümleden oluşan bir mektup yazar. O anda farkında değildir, ama polise yönelik hakaret sözcükleri içeren mektubunu göndermesiyle birlikte 1 Haziranda mahkumiyetle noktalanacak 6 aylık süreç başlamıştır. Ersöz Beyoğlu 2. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki yargılama neticesinde TCK 159. maddesinden 10 ay ağır hapis cezasına çarptırıldı. Cezası ertelenmiş durumda. 5 yıl içinde bir suç işlerse cezasını çekmek üzere cezaevine gidecek. 2-İKİNCİ OLAY VE İKİNCİ MAHKUMİYET 2.1- OLAY Merkezi İstanbul’da bulunan Yapı Kredi Bankası’nın yan kuruluşu olan Superonline Uluslar arası Elektronik Bilgilendirme ve Haberleşme Anonim Şirketi abonesi olan İnternet kullanıcılarından gelen yoğun istek üzerine internet ortamında “FORUM : TARTIŞMA PLATFORMU” sayfası açar. Bu platformun amacı internet kullanıcılarına hizmet vermek ve serbest tartışma ortamında her hafta bir konu seçerek abonesi olan kişilerden gelen yazıları bu sayfada yayınlamaktır. Coşkun Ak şirkete bağlı çalışan bir gazetecidir. Görevi ise İnternetde yapılan yayınlarla ilgili olarak “interaktif bölümler koordinatörüdür” 26.5.1999 tarihinde başlayan yeni sayfanın, (Forum: Tartışma Platformunun) konusu ise “ TÜRKİYE’DE İNSAN HAKLARI İHLALLERİ”dir. Bu sayfaya ilk mesaj 26.5.1999 tarihinde gönderilir. Mesajı gönderen kişi (Bir insan) rumuzunu kullanır. Diğer internet kullanıcıları da sayfaya gönderilen bu yazıya karşılık; tepkilerini dile getiren görüşlerini gönderirler. Olumlu ve olumsuz tepkiler sayfada yayınlanır. Macit Musal isimli kişi de (Bir İnsan) rumuzu ile gönderilen mesajda suç unsuru bulunduğunu bildiren karşı mesajını Coşkun Ak’a gönderir ve beğenmediği (Bir İnsan) rumuzu ile gönderilen yazının sayfadan silinmesini ikaz eder. Coşkun Ak sayfayı iptal etmez. Sayfadan (Bir insan) rumuzlu yazıyı kaldırmaz. Macit Musal Adalet Bakanlığına suç ihbarında bulunur. Bakanlık suç konusu web sayfalarının örneklerini C. Savcılığına gönderir. Dava açılması için hazırlık soruşturması başlatılır. 2.2-İDDİANAME DÜZENLENMESİ VE İDDİA İstanbul C.Başsavcılığı Basın Bürosunun 1999/280 Esas, 1999/348 iddia numaralı ve 28.07.1999 günlü iddianamesi ile Coşkun Ak hakkında dava açılmıştır. İddianame ile yüklenen suç dört defa TCK’nin 159.maddesinin ihlalidir. İddianame Coşkun Ak’ı suçlar ve sorumluluğunu şöyle açıklar: “... ancak sanık Coşkun AK, yazılanlarda suç unsuru bulunmadığını düşünerek ikaza rağmen internetteki sahifeyi iptal etmemiş yukarıda arz edilen bir haftalık sürenin bitmesini beklemiş ve bu süre içerisinde Anayasal kuruluşları tahkir ve tezyif eden sözler içeren İnternet sahifesi İnternet kullanıcılarının istifadelerine açık tutulmakla suçun unsurları gerçekleşmiş bulunmaktadır. Ülkemizde internetle işlenen suçlar bakımından yasal bir düzenleme olmamakla birlikte sanığın durumu, yazı sahibinin kimliğini açıklamayan mevkute sorumlu müdürü veya yayınlatan durumuna benzemekte olup suça konu internet sahifesinin düzenlenmesine önayak olan, ikaza rağmen bu sahifede yayınlanan mesajları internet ortamında silmeyen ve internet kullanıcılarının hizmetine sunan Coşkun Ak’ın bu sahifede yer alan aşağıdaki sözlerle müsnet suçları işlediği kanaatına varılmıştır.” İddianamenin sonraki bölümünde ise; gönderilen mesajda yazılı bazı bölümler yer almıştır. Mesajda yer alan bu bölümler iddianamede özetle verilmiş ve bu sözlere yer verilmiş olmakla Cumhuriyetin, Askeri Kuvvetlerin, Emniyet Muhafaza kuvvetlerinin, Adliyenin manevi şahsiyetinin tahkir ve tezyif edildiği görüşüyle TCK’nin 159.maddesinin dört kere uygulanarak cezalandırma istenir. 2.3- İKİNCİ OLAYDA YAPILAN SAVUNMADA İNTERNET SUÇU HAKKINDA TÜRKİYE’DE BİR DÜZENLEME BULUNMADIĞI İLERİ SÜRÜLMÜŞTÜR Av.Fikret İLKİZ tarafından yapılan savunmada : “Kanunsuz suç olmaz” ilkesinden hareketle müvekkil sanık olmayan bir yasanın ve tanımı yapılmamış bir “suç” fiilinin faili olarak yargılanmıştır. İlerleyen teknolojinin her gün gelişmesi karşısında hukuki mevzuatımızın çözüm bulduğu sorunlar nedeniyle yeni hukuki sorunlar oluşmakta ve çözümsüz kalmaktadır Bu durum İnternet’in kendi yapısından ve hukukumuzun gereken suç tanımlamalarını yapmamasından kaynaklanmaktadır. O nedenle iddianamede ileri sürüldüğü gibi sorunun çözümü 5680 sayılı basın Yasasına dayanarak müvekkil sanığın “sorumlu müdür” gibi kabul edilebilmesine olanak yoktur (....) Superonline A.Ş., ise Türkiye’de internet erişimi sunan, internet ortamında yayıncılık yapan ve interneti yaygınlaştırmaya çalışan bir kuruluştur. Superonline A.Ş.’nin yayın bölümünde çalışan müvekkil sanık Coşkun Ak İnteraktif Bölümler Koordinatörü olarak görev yapmıştır. Super Meydan, Anket, Referandum, VIP ve Super Chat bölümlerinin koordinatörü olarak çalışmıştır. Kısaca sadece bu bölümlerin oluşturulmasında ve koordinesinde görev yapmıştır. (....) Superonline’daki Forumlar genel ya da özel bir başlık altında açılır. “İnsan Hakları İhlalleri” de, yani bu Forum’da yazılarıyla katılmak isteyen internet kullanıcılarının bu konu ilgi alanları içinde ise yazı yazmaları için açılmıştır. Bu forum sayfasında İnternet ortamında gerçek kimlikler değil, rumuzlar kullanılır. Yazısını yazan kullanıcı bir tuşa basarak, yazdığı yazıyı forum alanına eklemiş olur. Nitekim dava konusu olan yazıda bu biçimiyle Forum sayfasına gönderilmiştir. Tuşa basıldığı anda yazı internet üzerinde yayınlanmaktadır. Kullanıcılar forumlarda düşüncelerini dile getirir ve diğer kullanıcılarla tartışabilme olanağını bulurlar. Kendi yazdıkları yazıya gelen cevapları okuyup, yine anında yanıt verebilirler. Bunlar da anında online olarak forum sayfasında yayınlanırlar. Dolayısıyla buradaki “yayın” eylemi 5680 sayılı Basın Yasasının 3.maddesinde yer alan yayın/neşir fiilinden çok ayrı bir fiildir. Bu fiilin yukarıda açıklanan niteliği bakımından yine Basın Yasasının 16.maddesinde sorumlu müdüre yüklenen sorumluluk açısından farklı nitelikleri nedeniyle müvekkil sanığın “sorumlu editör/sorumlu müdür” olarak düşünülmemesi gerekir. Aksi takdirde bu biçimdeki bir kullanım veya sayfaya bu kadar kolay ulaşımın getirdiği sonuç ile; bu sayfaya “Bir insan” rumuzu ile yazı gönderen kişinin görüşlerini savunmak müvekkil sanığa düşmektedir. Superonline’da forumlara gelen mesajlarda uygulanan yöntem ise , foruma gönderilen mesajların belli bir süre forumda kaldıktan sonra daha fazla yer tutmamaları ve diğer mesajlara yer açılması için silinmeleriydi. Zaten forum alanlarına gelen tüm mesajların okunması da, fiziki olarak imkansızdır. Bu davanın yargılama konusunu oluşturan yazı “Tartışma Platformu” genel başlığı altındaki forum alanına 26 Mayıs 1999 tarihinde rumuzuyla gönderilmiştir. “Türkiye’de İnsan Hakları İhlalleri” başlıklı, sekiz bölümden oluşan bir yazı olarak rumuzuyla sayfada yer alması da yukarıda açıklanan yöntemle gerçekleşmiştir. Bu yöntem, müvekkil sanık Coşkun Ak’ın geliştirdiği bir yöntem değil, Superonline’ın uyguladığı bir ilkedir. Sözü geçen yazı, dört gün yayında kalmış ve haftalık güncelleme sırasında silinmiştir. Yukarıda açıklandığı gibi yazı sahibinin kimliğini saptamak olanaksızdır. Forumlara yazı İnternet bağlantısı olan her yerden gönderilebilir ve bu yazı doğrudan doğruya sayfaya girer. Bu yazı için de öyle olmuştur. Yazılı basında veya televizyon veya radyoda ise haberlerin, yorumların, eleştiri yazılarının önceden görülmesi ve üzerinde yayın fiili bakımından sorumlu müdürün karar vermesi olanaklıdır. Oysa İnternet ortamında editörlük görevi olan müvekkil sanık Coşkun Ak diğer kişiler gibi dava konusu olan yazıyı diğer internet kullanıcıları gibi yayınlandığında görebilir, nitekim yayınlandığında görmüştür. Yayın öncesi yazıların biriktiği herhangi bir yer yoktur. Uygulanabilecek herhangi bir filtre Superonline sistemi ve sayfayı işletenler bakımından böyle bir filtre kullanılamaz ve bu internetin özelliğine de aykırıdır. Örneğin uzun bayram tatillerinde tatilin ilk günü foruma konan bir yazı, tatil süresince yayında kalır. Forum sayfasının editörü bu yazıyı mesaisinin başladığı zaman diğer kullanıcılar gibi forum sayfasından okuyabilir. Benzer durum hafta sonu tatili için de geçerlidir. Cuma akşamı konan bir yazı pazartesi günü editör tarafından okunur. Hatta akşam konan bir yazı yayında kalır. Genellikle internet ortamındaki diğer forum alanlarında da aynı yöntem geçerlidir. Bunları internetin yazılı basından farklı olan yanları ve nitelikleridir. Sonuç olarak, kim tarafından yazıldığının saptanması veya asli fail olarak yazıyı yazan kişinin de İnternet ortamında fail olarak yargılanması olanaksız iken müvekkil sanık katılmadığı; ama sayfada yayınlanmış bu yazı nedeniyle yasası bulunmayan ve tanımı yapılmamış bir suçtan dolayı yargılanmamalıdır. Ceza Hukuku "Nullum crimen nulla poena sine lege = Kanunsuz suç ve ceza olmaz" ilkesi üzerine kuruludur. Bu ilke, ceza hukukunda; kanunda açıkça hüküm bulunmayan hallerde, var olan hükümlerden yola çıkarak, yorumla suç ve ceza oluşturulamayacağı (kıyas yasağı) anlamın da kabul edilmiş bir ilkedir. Halen yürürlükte bulunan Türk Ceza Kanununun 525/a, b, c ve d harfli maddeleri; bir elektronik ortamda program, veri ve unsurların örneğin ele geçirilmesi veya bozulması gibi suçları düzenlemekte bu suçları tanımlamaktadır. Ancak internet ortamında işlenen suçlarla ilgili herhangi bir düzenleme bulunmamaktadır. İnternet ortamında örneğin başkasının özel hayatına gerek kişiler, gerekse veriyi iletme görevi üstlenen (servis sağlayıcılar gibi) kuruluş ve kurumlar tarafından yapılan müdahale hali, özel olarak düzenlenip suç tipleri sayılmamıştır. Ceza Yasamız, suçun basılı eser niteliğindeki süreli yayımlarda işlenmesi halinde, yayınevi sahibi ve yazı işleri müdürünü de sorumlu tutmaktadır. Tartışılması gereken önemli konulardan birisi ise örneğin, servis sağlayıcıların sorumluluğunun ne olacağıdır.Sadece Coşkun Ak’ın sanık sayılması ve fiili gerçekleştiren gibi yargılanması doğru mudur? Superonline’ın Servis sağlayıcısı olarak taşıyıcı fonksiyonlarını yerine getirirken, içerik ile ilgili hukukî bir sorumluluğunun olup olmayacağının üzerinde durulması gerekir. Örneğin, 1 Ağustos 1997 tarihli Alman "Bilgi ve Haberleşme Hizmetleri Kanunu"da düzenleme vardır, ama Türk mevzuatında herhangi bir düzenleme yoktur. İnternet ortamındaki iletişim hukuku bakımından suç ve cezalar ceza hukukunun yukarıda sözü edilen temel ilkesi dikkate alınarak tanımlar düzenlenmelidir. Bu dava dosyası bakımından Coşkun Ak hakkında hüküm verilmesi halinde; yasada suç olarak tanımlanmayan ve tanımı bulunmayan bir eylem nedeniyle hüküm verilmiş olarak cezalandırılmış olacaktır.” 2.4.MAHKEME İKİNCİ OLAYDA MAHKUMİYET KARARI VERMİŞTİR İstanbul 4.Ağır Ceza Mahkemesi 1999/225 Esas, 2001/56 Karar ve 27.03.2001 günlü kararı ile Coşkun Ak hakkında mahkumiyet kararı verir. Mahkeme Coşkun Ak’ın neden sorumlu olduğunu şöyle açıklar : “ Sanığın Yapı Kredi Bankasının yan kuruluşu olan Superonline A.Ş’nin yayın bölümünde inter aktif bölümler koordinatörü olarak görev yaptığı ve bu bölümde super meydan, anket, referandum, chat bölümlerinin de koordinatörü olduğu ve kendi sorumluluk alanında super meydan bölümünde tartışma genel başlığı altında foruma “bir insan” rumuzu ile “Türkiye’de İnsan Hakları İhlalleri” başlıklı sekiz bölümden oluşan bir yazının 26.5.1999 tarihinde yazılıp yayında forum’un belirlenen süresinde tutulmuştur. Bir internet kullanıcısı olan Macit Musal isimli kişi tarafından yazının suç unsuru içerdiği ve derhal isilinmesi konusunda yetkili kişiye yine internet kanalı ile mesaj gönderdiği, sanığın silme imkanı olduğu halde silinmemiş ve bunun üzerine yetkili kişi hakkında Adalet Bakanlığına suç duyurusunda bulunmuştur.” Daha sonra mesajın içeriğini inceleyen mahkeme; Türkiye Cumhuriyetini , Askeri Kuvvetleri, emniyet muhafaza kuvvetlerini, Adliyenin manevi şahsiyetini tahkir ve tezyif suçundan ayrı ayrı 1 er yıl ağır hapis cezası vermiştir. Verilen her bir yıl ağır hapis cezası ayrı ayrı TCK’nun 59.maddesi uygulanarak sanığın iyi hali nedeniyle 1/6 nispetinde indirilerek 10 ay ağır hapis cezasına çevrilmiştir. Daha sonra ayrı verilen 10 aylık hapis cezaları toplanmış ve Coşkun Ak hakkında 40 ay ağır hapis cezası verilmiştir. Bunun üzerine Coşkun Ak ve Avukatı Fikret İlkiz Yargıtay 9’uncu Ceza dairesine temyiz için başvurdu. Yargıtay 9. Ceza Dairesi 1- Gerçeğin kuşkuya yer vermeyecek şekilde belirlenmesi açısından öncelikle adı geçen şirkette konumunun ne olduğu, foruma internet ortamında elektronik posta ile göndeirlen suçlamaya konu yazılara müdahale etme görev ve yetkisinin bulunup bulunmadığı, müdahale etme yetkisinin bulunmaması halinde bu yetkinin kime ait olduğu hususunun ilgili kurumdan gerekli bilgi ve belgelerle sağlanarak saptanması; 2- Mahkemce üniversitelerin bilgisayar ve ceza hukuku kürsülerinden seçilecek internet konusunda uzman bilirkişi kurulu ile keşif yapılarak Superonline A:Ş’nin bir servis sağlayıcı mı, erişim sağlayıcı mı yoksa her iki fonksiyona birlikte mi sahip olduğu, internet servis sağlayıcı olması durumunda sahibinin kim olduğu, ayrıca dava konusu yazının yayımlandığı forumun ve web sitesi sisteminin bir işletene (moderatör) bağlı olup olmadığı hususlarının saptanmasından sonra sanığın hukuki durumunun taktir ve tayini gerekirken eksik soruşturma ile hüküm kurulması gerekçeleriyle hükmün bozulmasına oy çokluğu ile karar vermiştir. Yargıtay’ın kararı bozmasından sonra davayı yeniden inceleyen İstanbul 4. Ağır Ceza Mahkemesi bozma ilamında belirtilen hususların araştırılmasına yer olmadığını belirterek ve eski kararında direnerek ancak hapis cezasını 647 sayılı yasa gereğince günlüğü 5 bin liradan para cezasına çevirerek, sanık hakkında 6 milyon TL ağır para cezası vermiştir. Bunun üzerine Coşkun Ak ve Avukatı Fikret İlkiz yeniden temyize başvurmuşlardı. Bu ikinci temyizde doya Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nda görüşülmüştür.Ancak Genel Kurul’da olayın internetle ilişkili olarak bir değerlendirme yapılmaksızın dava sürecinde yani 09.08.2002 tarihinde Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğü giren 4771 sayılı yasa ile TCK 159’uncu maddesine eklenen “Birinci fıkrada sayılan organları veya kurumları tahkir ve tezyif kastı bulunmaksızın, sadece eleştirmek maksadıyla yapılan yazılı, sözlü veya görüntülü düşünce açıklamaları cezayı gerektirmez” hükmünün işletilmesini istedi. Böylece İsatnbul 4. Ağır Ceza Mahkemesince yeniden değerlendirilen dava 24 Nisan 2003 tarihinde sonuca vardı ve Coşkun Ak için yazının bizzat kendisi tarafından yazılmamış olması karşısında mahkumiyetine yeterli delil bulunmadığı ve sanığın yazılan yazıların düşünce ve fikir özgürlüğü sınırları içerisinde kaldığı sanısı ise son yapılan ve fikir ve düşünce özgürlüğünün sınırlarını genişletmeyi uygun gören yasa koyucunun amacına uygun olarak sanık lehine değerlendirme yapılarak, sanığın beraatına kararı verildi. Böylece 1999’dan bu yana sürmekte olan Türkiye’nin ilk Internet davası beraatla sonuçlanmış oldu. 3-DİĞER ÜLKELERDEKİ DAVALAR Benzer bir davada Almanya’da CompuServe firmasının eski genel müdürü olan Felix Somm, *****grafik yazıların yayınına yardımcı olduğu gerekçesiyle hukuki olarak birbiriyle ilişkili olan on üç davada suçlu bulunmuştur. Münih Bölge Mahkemesinde Mayıs 1998’de iki yıl hapis ve 100.000 Alman Markı para cezasına çarptırıldı . Bu karar çok tepki çekti ve Kasım 1999 bir Alman eyalet mahkemesi tarafından bozuldu. Alman hükümeti bu dava sırasında İnternet Servis Sağlayıcılarının yükümlülükleriyle ilgili yasalarına açıklık getirdi. Şimdi Alman 1997 Teleservis Yasası uyarınca “İnternet Servis Sağlayıcıları, sağladıkları hizmette bulunan yasa dışı malzemeden, ancak içerikten haberdar iseler ve söz konusu içeriğin engellenmesi ya da kaldırılması teknik açıdan mümkünse sorumlu tutulabilirler.” Bilmeye dayalı yükümlülük şartı, 1996 tarihli Birleşik Krallık İftira Yasası’nda (Defamation Act 1996) da bulunmaktadır 4.İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ VE İNTERNET YAYINCILIĞI “Haber vermek hakkı” olayların anlatılması kadar olaylarla ilgili “görüş” “eleştiri”, “yorum” ve yaratma haklarını kapsar. Bu açıdan “yorum” , “eleştiri”, “yaratma” hakları da genelde “düşünce açıklamak hakkı” özelde “Haber oluşturma özgürlüğü” kapsamındadır. Değinilen hukuksal gerçek, demokratik siyasal yapının özünü oluşturan “çok seslilik” kuralının vazgeçilmez, tartışılamaz gereğidir. Aksi düşünülüp, uygulandığında “tek seslilik”, “resmi siyasal yaşam” ile uzlaşmaz çelişki oluşturur. Bu açıdandır ki demokratik düzenlerde, siyasal iktidar “suç oluşturmak” konusunda sınırlı bir “güç”e sahiptir. Düşünce açıklamak, haber vermek, halkın öğrenme hakkını sınırlayıcı “suç tipleri” oluşturamaz, yasa kuralları özgürlüğü sınırlayıcı yönde uygulanamaz Demokratik sistemler siyasal katılma, çoğulculuk esasına bağlı olduğundan kişilerin bilgi edinerek siyasal/politik tercihlerini daha sağlıklı biçimde kullanabilmeleri için “özgür haber dolaşımı” önemli bir öncelik kazanmıştır. “Bilgi edinme” veya “özgür haber dolaşımı” insanlar için hak olarak, kitle iletişim araçları da “özgür haber dolaşımı”nın gerçekleştirilmesini sağlamakla görevli birer araç olarak kabul edilmiştir. “Bilgi edinme hakkı” uluslarası bir haktır ve kavram olarak kitle iletişim araçlarının sağladığı haber akışının bir ürünü, sonucudur. “Haberleşme/İletişim Özgürlüğü” ise bilgi edinme hakkı ile elde edilen bilginin iletilmesini sağlayan süreçtir. İfade özgürlüğünün ne zaman, nasıl hangi koşullarda sınırlandırılabileceği veya bir başka deyişle bu özgürlüğünün kullanılmasının koşullarının neler olduğu AİHS’nin 10. maddesinin ikinci bölümünde gösterilmiştir. Öncelikle ifade özgürlüğünün çerçevesi çizilirken 10. maddenin 10. maddenin ikinci paragrafında yer alan aşağıdaki ölçütler önemlidir. Bu özgürlüklerin kullanılması, ödevler ve sorumluluklar ile yürütülür. Bu özgürlüklerin kullanılmasının sınırı söz konusudur. Başka deyişle, kamusal makamlar, bu özgürlüklerin kullanılmasına müdahalede bulunabilirler İkinci paragrafta sıralanan sınırlamalar ise şöyle gösterilmiştir: - ulusal güvenlik - ülke bütünlüğü - kamu emniyeti - suç işlenmesi ve düzensizliğin önlenmesi - genel sağlığın korunması - genel ahlakın korunması - gizli bilgilerin açığa vurulmasının önlenmesi - başkalarının şöhret ve haklarının korunması - yargı organlarının otorite ve tarafsızlığının sağlanması Avrupa Komisyonu Bakanlar Komitesince İnternette İletişim Özgürlüğü Deklarasyonu’nda da belirtildiği gibi AİHS 10. maddesinde güvence altına alınan temel hak olarak düşünce ve İfade özgürlüğüne ilişkin üye devletlerin taahhütleri belirterek, demokratik ilkelerin aksine siyasal nedenler ya da başka saiklerle kamunun internet erişimini sağlaması gerektiği belirtilmiştir. İnternet sayesinde sağlanan hizmetler için özgürlük inancı, türlü yerel ve yabancı kaynakların çoğulcu içeriklerine erişimi için kullanıcı haklarını garanti etmeye katkı sağlayacağına inanıldığı belirtilerek , internette iletişim özgürlüğü insanının saygınlığına, İnsan hakları ve başkalarının temel hak ve özgürlüklerine, özellikle küçükler bakımından zarar verecek biçimde olmaması gerektiğinin altı çizilmiştir. 5-TÜRKİYEDE MEVCUT YASAL DÜZENLEME İnternette yayıncılık esaslarını ve sorumluluk rejimini düzenleyen ayrı bir yasa olmamasına rağmen, 15.5.2002 tarih 4756 sayılı yasa ile değişik Basın Yasası ek madde 9 “Bu Kanunun yalan haber, hakaret ve benzeri fiillerden doğacak maddî ve manevî zararlarla ilgili hükümleri, bilişim teknolojileri ve internet ortamında sayfa açılması veya elektronik gazete, elektronik bülten vb. suretiyle yayınlanan her türlü yazı, resim, işaret, sesli veya sessiz görüntü ve benzerleri hakkında da uygulanır.” diyerek internet yayınlarını basın yasası kapsamında değerlendirmiştir. Ancak internet yayınları ile işlenen suçların basın suçu oluşturabilmesi için gerekli unsurları taşımalarına bağlıdır. Öncelikle basın suçunun oluşabilmesi bakımından yasanın aradığı basılmış eser ve yayın unsurları gerçekleşmiş olması şartı aranmalıdır. Basılmış eserin oluşabilmesi için objektif koşul olarak fikri bir içeriğe sahip olması ve ayrıca çoğaltılması aranır, subjektif koşul olarak ise yayınlanma amacının varolması gerekir. İnternet ortamındaki bir web sayfası basın yasası anlamında basılmış bir eser değildir, web sayfası her ne kadar fikri bir içerik taşısa da maddi varlık ve çoğaltma koşulu mevcut değildir. Her ne kadar web sayfasının yazıcıdan çıktısının alınıp yazılı hale dönüştürülmesi düşünülse de bu çıktıyı alma iradesi bizzat o web sayfasını ziyaret eden kullanıcıya aittir. Bu nedenle yazılı basın için öngörülmüş bir kavam olan “basılmış eser”i internet yayınlarını da kapsar şekilde yorumlamak; yazılı ve elektronik basın arasındaki niteliksel ve işlevsel faklılıkların göz ardı edilmesi sonucunu yaratacak hatalı bir yaklaşımdır. Ayrıca Basın Yasası’nın 3. maddesinde tanımlanan neşir fiili; basılmış eserin herkesin görebileceği veya girebileceği yerlerde gösterilmesi veya asılması veya dağıtılması veya dinletilmesi veya satılması veya satışa arzı ile meydana gelir. Bu anlamda web sayfasındaki yayını “basılmış eser” saymak ve eylemi “neşir” olarak nitelendirmek de mümkün değildir. Çünkü daha internet ortamında oluşan suç teşkil eden eylemlerin kimin tarafından meydana getirilmiş sayılacağı, yayın fiilinin nerede gerçekleşmiş olduğu ve nerede bittiği dahi tartışmalıdır. SONUÇ VE ÖNERİLER İnternet’in ortaya çıkardığı hukuki sorunların çözülmesi için ulusal hukuk kurallarının teknolojik gelişmelerin gerisinde kalmaması gerekir ancak internetin sınırları ortadan kaldıran özelliği gereği, ulusal hukuk sistemleri çerçevesinde öngörülecek düzenlemelerin pek de etkili olmayacağını kabul etmek gerekir İnternet ortamındaki suç kavramını düzenleyen olasılıklar ve karşılaşılacak yasal sorunların çözümü için bir yasa olmalıdır ve bu yasada web sayfasındaki sorumluluklar da belirlenmelidir. Sorumluluk belirlenirken sorumluluğun öncelikle 1-İnternet ortamında yayın yapan internet gazetelerinin web sayfasındaki suç içeren veya hukuka aykırı bilgi sunumu yapan, bilgiyi ve haberi veren, yazıyı, çizimi yapan gerçek kişiye (içerik sağlayıcıya) 2-Web sayfasının yer aldığı sitenin sahibine 3-Server, host veya İnternet Servis Sağlayıcı hukuka aykırı olan veya suç içeren haber, yazı reism ve çizimden haberdar olmuş ve içeriğin suç olduğunu biliyor ve eğer teknik olarak yayını denetleme olanağı varken yayına engel olmamış ve zararı önleyecek çaba göstermemiş kişi veya tüzel kişiliğe ait olacağını belirleyen hukuki sorumluluk sistemi kurulmalıdır. Yapılacak yasal düzenlemede internetin diğer kitle iletişim araçları bakımından kendine özgü (sui generis) yapısını göz önüne alınarak .Yani tekniği, alt yapısı, işleyiş biçimi, uluslararası niteliği, suç yeri ve zamanı, sorumlu olabilecek kişiler vb yönünden yazılı basındaki yayıncılıkla asla bağdaşmayan özgün bir yayıncılıktır. Bu noktada yapılması gereken, internett yayınlarına ilişkin hukuki çerçevenin, bu yayıncılık türünün, özgün karekteri ile uyumlu, bağımsız bir yasa düzenlemesidir. Sonuç olarak 4676 sayılı yasa ile ilgili Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer geri gönderme gerekçesinde ifade ettiği gibi “ İletişim teknolojisinde bir devrim niteliğindeki internet yayıncılığının en baskın yönü , düşünceyi açıklama ve yayma özgürlüğünün, özgün kanaat oluşumunun günümüzdeki en etkin kullanım alanı olmasıdır. İnternet ortamındaki yayıncılıkta; hukukun üstün kılınması, kişilik haklarının korunması ve bunun yanında da yayın yoluyla düşünce ve ifade özgürlüğü gibi duyarlı alanların dengelenmesi sorunu ortaya çıkmaktadır. Bu sorunlar ancak, ifade özgürlüğü esas alınarak ve yayınlar üzerindeki denetim yargıya bırakılarak sağlanabilir. Dolayısıyla, internet yayıncılığına ilişkin ilkelerin ve öteki düzenlemelerin özel bir yasa ile ile yapılması en doğru yol olacaktır. Bu yola gidilmeyerek, yayınların düzenlenmesi tümüyle kamu otoritelerinin takdirine bırakılması ve Basın Yasası’na bağlı kılınması internet yayıncılığının özelliği ile bağdaşmamaktadır.”
Türkiye’de İnternet Hukuku ve İnternet Davaları. Bu bildiride İnternet yayıncılığı bakımından Türkiye’deki yasal düzenlemelere değinilmiştir. Örnek olay olarak yargılaması sona eren internet davalarındaki süreçler ele alınıp incelenecektir. Yeni medya olarak internetteki hukuki sorunlara; ifade özgürlüğü hakkının yasalara ve hazırlanmakta olan yasa tasarılarına nasıl yansıdığına yer verilecektir. Bu bildiri ile Uluslararası sözleşmeler yanında, İnternet Hukuku’nun tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de yaşadığı hukuki ve diğer sorunları değerlendirmek ve çözüm önerileri sunabilmek hedeflenmektedir. TÜRKİYE’DE İNTERNET HUKUKU ve İNTERNET DAVALARI GİRİŞ İnternet günümüz kitle iletişim araçları arasında yerini almıştır. Her geçen gün kullanıcı sayısı artmaktadır. Türkiye e-devlet projesi ile internet kullanımını yaşamın her alanına yayma çabasındadır. İnternet’in; ekonomiden ticarete, iş yaşamı ve sanayiden devlet kurumlarına, bankalardan adliyelere, medyadan hastanelere kadar uzanan kullanım alanları çoğaldıkça tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de hukuki sorunlar ortaya çıkmaktadır. Yasalarda internet ile ilgili hukuki düzenlemelerin eksikliği ve yetersizliği sorun yaratmaktadır. İnternet’in yaşamımıza girmesiyle hukuki düzenlemelerin gözden geçirilmesi ve uluslar arası sözleşmeler de dikkate alınarak internetin niteliğine uygun yasalar çıkarılması zorunlu hale gelmiştir. TÜRKİYEDE İLK İNTERNET DAVALARI 1-OLAYLAR VE YARGI SONUÇLARI 1.1- BİRİNCİ OLAY İLK MAHKUMİYET 1 Haziran 1998, Türkiye internet kamuoyu için önemli bir tarihtir. 1 Haziran’da Türkiye’de ilk kez İnternet üzerinde işlenen bir suç sabit bulundu ve sanık Ali Emre Ersöz TCK’nın 159. maddesinden 10 ay hapse mahkum oldu. Reuters’in dünyaya geçtiği news.com gibi bazı yabancı haber sitelerinde anında verilen bu gelişmenin aslı şuydu 7 Aralık 1997 Ankara’da bir grup kör insan, bir arkadaşlarının belediyenin açtığı çukura düşüp yaralanmasını protesto etmek için gösteri yaparlar, olay televizyonda haber olur. Gruptakiler belediye görevlilerince coplanıp dövülür. Aynı gece turk.net’in forum güncel bölümüne dövülme olayını kınayan bir mektup gelir. Bu mektubu okuyan Ersöz de klavyenin başına geçip iki cümleden oluşan bir mektup yazar. O anda farkında değildir, ama polise yönelik hakaret sözcükleri içeren mektubunu göndermesiyle birlikte 1 Haziranda mahkumiyetle noktalanacak 6 aylık süreç başlamıştır. Ersöz Beyoğlu 2. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki yargılama neticesinde TCK 159. maddesinden 10 ay ağır hapis cezasına çarptırıldı. Cezası ertelenmiş durumda. 5 yıl içinde bir suç işlerse cezasını çekmek üzere cezaevine gidecek. 2-İKİNCİ OLAY VE İKİNCİ MAHKUMİYET 2.1- OLAY Merkezi İstanbul’da bulunan Yapı Kredi Bankası’nın yan kuruluşu olan Superonline Uluslar arası Elektronik Bilgilendirme ve Haberleşme Anonim Şirketi abonesi olan İnternet kullanıcılarından gelen yoğun istek üzerine internet ortamında “FORUM : TARTIŞMA PLATFORMU” sayfası açar. Bu platformun amacı internet kullanıcılarına hizmet vermek ve serbest tartışma ortamında her hafta bir konu seçerek abonesi olan kişilerden gelen yazıları bu sayfada yayınlamaktır. Coşkun Ak şirkete bağlı çalışan bir gazetecidir. Görevi ise İnternetde yapılan yayınlarla ilgili olarak “interaktif bölümler koordinatörüdür” 26.5.1999 tarihinde başlayan yeni sayfanın, (Forum: Tartışma Platformunun) konusu ise “ TÜRKİYE’DE İNSAN HAKLARI İHLALLERİ”dir. Bu sayfaya ilk mesaj 26.5.1999 tarihinde gönderilir. Mesajı gönderen kişi (Bir insan) rumuzunu kullanır. Diğer internet kullanıcıları da sayfaya gönderilen bu yazıya karşılık; tepkilerini dile getiren görüşlerini gönderirler. Olumlu ve olumsuz tepkiler sayfada yayınlanır. Macit Musal isimli kişi de (Bir İnsan) rumuzu ile gönderilen mesajda suç unsuru bulunduğunu bildiren karşı mesajını Coşkun Ak’a gönderir ve beğenmediği (Bir İnsan) rumuzu ile gönderilen yazının sayfadan silinmesini ikaz eder. Coşkun Ak sayfayı iptal etmez. Sayfadan (Bir insan) rumuzlu yazıyı kaldırmaz. Macit Musal Adalet Bakanlığına suç ihbarında bulunur. Bakanlık suç konusu web sayfalarının örneklerini C. Savcılığına gönderir. Dava açılması için hazırlık soruşturması başlatılır. 2.2-İDDİANAME DÜZENLENMESİ VE İDDİA İstanbul C.Başsavcılığı Basın Bürosunun 1999/280 Esas, 1999/348 iddia numaralı ve 28.07.1999 günlü iddianamesi ile Coşkun Ak hakkında dava açılmıştır. İddianame ile yüklenen suç dört defa TCK’nin 159.maddesinin ihlalidir. İddianame Coşkun Ak’ı suçlar ve sorumluluğunu şöyle açıklar: “... ancak sanık Coşkun AK, yazılanlarda suç unsuru bulunmadığını düşünerek ikaza rağmen internetteki sahifeyi iptal etmemiş yukarıda arz edilen bir haftalık sürenin bitmesini beklemiş ve bu süre içerisinde Anayasal kuruluşları tahkir ve tezyif eden sözler içeren İnternet sahifesi İnternet kullanıcılarının istifadelerine açık tutulmakla suçun unsurları gerçekleşmiş bulunmaktadır. Ülkemizde internetle işlenen suçlar bakımından yasal bir düzenleme olmamakla birlikte sanığın durumu, yazı sahibinin kimliğini açıklamayan mevkute sorumlu müdürü veya yayınlatan durumuna benzemekte olup suça konu internet sahifesinin düzenlenmesine önayak olan, ikaza rağmen bu sahifede yayınlanan mesajları internet ortamında silmeyen ve internet kullanıcılarının hizmetine sunan Coşkun Ak’ın bu sahifede yer alan aşağıdaki sözlerle müsnet suçları işlediği kanaatına varılmıştır.” İddianamenin sonraki bölümünde ise; gönderilen mesajda yazılı bazı bölümler yer almıştır. Mesajda yer alan bu bölümler iddianamede özetle verilmiş ve bu sözlere yer verilmiş olmakla Cumhuriyetin, Askeri Kuvvetlerin, Emniyet Muhafaza kuvvetlerinin, Adliyenin manevi şahsiyetinin tahkir ve tezyif edildiği görüşüyle TCK’nin 159.maddesinin dört kere uygulanarak cezalandırma istenir. 2.3- İKİNCİ OLAYDA YAPILAN SAVUNMADA İNTERNET SUÇU HAKKINDA TÜRKİYE’DE BİR DÜZENLEME BULUNMADIĞI İLERİ SÜRÜLMÜŞTÜR Av.Fikret İLKİZ tarafından yapılan savunmada : “Kanunsuz suç olmaz” ilkesinden hareketle müvekkil sanık olmayan bir yasanın ve tanımı yapılmamış bir “suç” fiilinin faili olarak yargılanmıştır. İlerleyen teknolojinin her gün gelişmesi karşısında hukuki mevzuatımızın çözüm bulduğu sorunlar nedeniyle yeni hukuki sorunlar oluşmakta ve çözümsüz kalmaktadır Bu durum İnternet’in kendi yapısından ve hukukumuzun gereken suç tanımlamalarını yapmamasından kaynaklanmaktadır. O nedenle iddianamede ileri sürüldüğü gibi sorunun çözümü 5680 sayılı basın Yasasına dayanarak müvekkil sanığın “sorumlu müdür” gibi kabul edilebilmesine olanak yoktur (....) Superonline A.Ş., ise Türkiye’de internet erişimi sunan, internet ortamında yayıncılık yapan ve interneti yaygınlaştırmaya çalışan bir kuruluştur. Superonline A.Ş.’nin yayın bölümünde çalışan müvekkil sanık Coşkun Ak İnteraktif Bölümler Koordinatörü olarak görev yapmıştır. Super Meydan, Anket, Referandum, VIP ve Super Chat bölümlerinin koordinatörü olarak çalışmıştır. Kısaca sadece bu bölümlerin oluşturulmasında ve koordinesinde görev yapmıştır. (....) Superonline’daki Forumlar genel ya da özel bir başlık altında açılır. “İnsan Hakları İhlalleri” de, yani bu Forum’da yazılarıyla katılmak isteyen internet kullanıcılarının bu konu ilgi alanları içinde ise yazı yazmaları için açılmıştır. Bu forum sayfasında İnternet ortamında gerçek kimlikler değil, rumuzlar kullanılır. Yazısını yazan kullanıcı bir tuşa basarak, yazdığı yazıyı forum alanına eklemiş olur. Nitekim dava konusu olan yazıda bu biçimiyle Forum sayfasına gönderilmiştir. Tuşa basıldığı anda yazı internet üzerinde yayınlanmaktadır. Kullanıcılar forumlarda düşüncelerini dile getirir ve diğer kullanıcılarla tartışabilme olanağını bulurlar. Kendi yazdıkları yazıya gelen cevapları okuyup, yine anında yanıt verebilirler. Bunlar da anında online olarak forum sayfasında yayınlanırlar. Dolayısıyla buradaki “yayın” eylemi 5680 sayılı Basın Yasasının 3.maddesinde yer alan yayın/neşir fiilinden çok ayrı bir fiildir. Bu fiilin yukarıda açıklanan niteliği bakımından yine Basın Yasasının 16.maddesinde sorumlu müdüre yüklenen sorumluluk açısından farklı nitelikleri nedeniyle müvekkil sanığın “sorumlu editör/sorumlu müdür” olarak düşünülmemesi gerekir. Aksi takdirde bu biçimdeki bir kullanım veya sayfaya bu kadar kolay ulaşımın getirdiği sonuç ile; bu sayfaya “Bir insan” rumuzu ile yazı gönderen kişinin görüşlerini savunmak müvekkil sanığa düşmektedir. Superonline’da forumlara gelen mesajlarda uygulanan yöntem ise , foruma gönderilen mesajların belli bir süre forumda kaldıktan sonra daha fazla yer tutmamaları ve diğer mesajlara yer açılması için silinmeleriydi. Zaten forum alanlarına gelen tüm mesajların okunması da, fiziki olarak imkansızdır. Bu davanın yargılama konusunu oluşturan yazı “Tartışma Platformu” genel başlığı altındaki forum alanına 26 Mayıs 1999 tarihinde rumuzuyla gönderilmiştir. “Türkiye’de İnsan Hakları İhlalleri” başlıklı, sekiz bölümden oluşan bir yazı olarak rumuzuyla sayfada yer alması da yukarıda açıklanan yöntemle gerçekleşmiştir. Bu yöntem, müvekkil sanık Coşkun Ak’ın geliştirdiği bir yöntem değil, Superonline’ın uyguladığı bir ilkedir. Sözü geçen yazı, dört gün yayında kalmış ve haftalık güncelleme sırasında silinmiştir. Yukarıda açıklandığı gibi yazı sahibinin kimliğini saptamak olanaksızdır. Forumlara yazı İnternet bağlantısı olan her yerden gönderilebilir ve bu yazı doğrudan doğruya sayfaya girer. Bu yazı için de öyle olmuştur. Yazılı basında veya televizyon veya radyoda ise haberlerin, yorumların, eleştiri yazılarının önceden görülmesi ve üzerinde yayın fiili bakımından sorumlu müdürün karar vermesi olanaklıdır. Oysa İnternet ortamında editörlük görevi olan müvekkil sanık Coşkun Ak diğer kişiler gibi dava konusu olan yazıyı diğer internet kullanıcıları gibi yayınlandığında görebilir, nitekim yayınlandığında görmüştür. Yayın öncesi yazıların biriktiği herhangi bir yer yoktur. Uygulanabilecek herhangi bir filtre Superonline sistemi ve sayfayı işletenler bakımından böyle bir filtre kullanılamaz ve bu internetin özelliğine de aykırıdır. Örneğin uzun bayram tatillerinde tatilin ilk günü foruma konan bir yazı, tatil süresince yayında kalır. Forum sayfasının editörü bu yazıyı mesaisinin başladığı zaman diğer kullanıcılar gibi forum sayfasından okuyabilir. Benzer durum hafta sonu tatili için de geçerlidir. Cuma akşamı konan bir yazı pazartesi günü editör tarafından okunur. Hatta akşam konan bir yazı yayında kalır. Genellikle internet ortamındaki diğer forum alanlarında da aynı yöntem geçerlidir. Bunları internetin yazılı basından farklı olan yanları ve nitelikleridir. Sonuç olarak, kim tarafından yazıldığının saptanması veya asli fail olarak yazıyı yazan kişinin de İnternet ortamında fail olarak yargılanması olanaksız iken müvekkil sanık katılmadığı; ama sayfada yayınlanmış bu yazı nedeniyle yasası bulunmayan ve tanımı yapılmamış bir suçtan dolayı yargılanmamalıdır. Ceza Hukuku "Nullum crimen nulla poena sine lege = Kanunsuz suç ve ceza olmaz" ilkesi üzerine kuruludur. Bu ilke, ceza hukukunda; kanunda açıkça hüküm bulunmayan hallerde, var olan hükümlerden yola çıkarak, yorumla suç ve ceza oluşturulamayacağı (kıyas yasağı) anlamın da kabul edilmiş bir ilkedir. Halen yürürlükte bulunan Türk Ceza Kanununun 525/a, b, c ve d harfli maddeleri; bir elektronik ortamda program, veri ve unsurların örneğin ele geçirilmesi veya bozulması gibi suçları düzenlemekte bu suçları tanımlamaktadır. Ancak internet ortamında işlenen suçlarla ilgili herhangi bir düzenleme bulunmamaktadır. İnternet ortamında örneğin başkasının özel hayatına gerek kişiler, gerekse veriyi iletme görevi üstlenen (servis sağlayıcılar gibi) kuruluş ve kurumlar tarafından yapılan müdahale hali, özel olarak düzenlenip suç tipleri sayılmamıştır. Ceza Yasamız, suçun basılı eser niteliğindeki süreli yayımlarda işlenmesi halinde, yayınevi sahibi ve yazı işleri müdürünü de sorumlu tutmaktadır. Tartışılması gereken önemli konulardan birisi ise örneğin, servis sağlayıcıların sorumluluğunun ne olacağıdır.Sadece Coşkun Ak’ın sanık sayılması ve fiili gerçekleştiren gibi yargılanması doğru mudur? Superonline’ın Servis sağlayıcısı olarak taşıyıcı fonksiyonlarını yerine getirirken, içerik ile ilgili hukukî bir sorumluluğunun olup olmayacağının üzerinde durulması gerekir. Örneğin, 1 Ağustos 1997 tarihli Alman "Bilgi ve Haberleşme Hizmetleri Kanunu"da düzenleme vardır, ama Türk mevzuatında herhangi bir düzenleme yoktur. İnternet ortamındaki iletişim hukuku bakımından suç ve cezalar ceza hukukunun yukarıda sözü edilen temel ilkesi dikkate alınarak tanımlar düzenlenmelidir. Bu dava dosyası bakımından Coşkun Ak hakkında hüküm verilmesi halinde; yasada suç olarak tanımlanmayan ve tanımı bulunmayan bir eylem nedeniyle hüküm verilmiş olarak cezalandırılmış olacaktır.” 2.4.MAHKEME İKİNCİ OLAYDA MAHKUMİYET KARARI VERMİŞTİR İstanbul 4.Ağır Ceza Mahkemesi 1999/225 Esas, 2001/56 Karar ve 27.03.2001 günlü kararı ile Coşkun Ak hakkında mahkumiyet kararı verir. Mahkeme Coşkun Ak’ın neden sorumlu olduğunu şöyle açıklar : “ Sanığın Yapı Kredi Bankasının yan kuruluşu olan Superonline A.Ş’nin yayın bölümünde inter aktif bölümler koordinatörü olarak görev yaptığı ve bu bölümde super meydan, anket, referandum, chat bölümlerinin de koordinatörü olduğu ve kendi sorumluluk alanında super meydan bölümünde tartışma genel başlığı altında foruma “bir insan” rumuzu ile “Türkiye’de İnsan Hakları İhlalleri” başlıklı sekiz bölümden oluşan bir yazının 26.5.1999 tarihinde yazılıp yayında forum’un belirlenen süresinde tutulmuştur. Bir internet kullanıcısı olan Macit Musal isimli kişi tarafından yazının suç unsuru içerdiği ve derhal isilinmesi konusunda yetkili kişiye yine internet kanalı ile mesaj gönderdiği, sanığın silme imkanı olduğu halde silinmemiş ve bunun üzerine yetkili kişi hakkında Adalet Bakanlığına suç duyurusunda bulunmuştur.” Daha sonra mesajın içeriğini inceleyen mahkeme; Türkiye Cumhuriyetini , Askeri Kuvvetleri, emniyet muhafaza kuvvetlerini, Adliyenin manevi şahsiyetini tahkir ve tezyif suçundan ayrı ayrı 1 er yıl ağır hapis cezası vermiştir. Verilen her bir yıl ağır hapis cezası ayrı ayrı TCK’nun 59.maddesi uygulanarak sanığın iyi hali nedeniyle 1/6 nispetinde indirilerek 10 ay ağır hapis cezasına çevrilmiştir. Daha sonra ayrı verilen 10 aylık hapis cezaları toplanmış ve Coşkun Ak hakkında 40 ay ağır hapis cezası verilmiştir. Bunun üzerine Coşkun Ak ve Avukatı Fikret İlkiz Yargıtay 9’uncu Ceza dairesine temyiz için başvurdu. Yargıtay 9. Ceza Dairesi 1- Gerçeğin kuşkuya yer vermeyecek şekilde belirlenmesi açısından öncelikle adı geçen şirkette konumunun ne olduğu, foruma internet ortamında elektronik posta ile göndeirlen suçlamaya konu yazılara müdahale etme görev ve yetkisinin bulunup bulunmadığı, müdahale etme yetkisinin bulunmaması halinde bu yetkinin kime ait olduğu hususunun ilgili kurumdan gerekli bilgi ve belgelerle sağlanarak saptanması; 2- Mahkemce üniversitelerin bilgisayar ve ceza hukuku kürsülerinden seçilecek internet konusunda uzman bilirkişi kurulu ile keşif yapılarak Superonline A:Ş’nin bir servis sağlayıcı mı, erişim sağlayıcı mı yoksa her iki fonksiyona birlikte mi sahip olduğu, internet servis sağlayıcı olması durumunda sahibinin kim olduğu, ayrıca dava konusu yazının yayımlandığı forumun ve web sitesi sisteminin bir işletene (moderatör) bağlı olup olmadığı hususlarının saptanmasından sonra sanığın hukuki durumunun taktir ve tayini gerekirken eksik soruşturma ile hüküm kurulması gerekçeleriyle hükmün bozulmasına oy çokluğu ile karar vermiştir. Yargıtay’ın kararı bozmasından sonra davayı yeniden inceleyen İstanbul 4. Ağır Ceza Mahkemesi bozma ilamında belirtilen hususların araştırılmasına yer olmadığını belirterek ve eski kararında direnerek ancak hapis cezasını 647 sayılı yasa gereğince günlüğü 5 bin liradan para cezasına çevirerek, sanık hakkında 6 milyon TL ağır para cezası vermiştir. Bunun üzerine Coşkun Ak ve Avukatı Fikret İlkiz yeniden temyize başvurmuşlardı. Bu ikinci temyizde doya Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nda görüşülmüştür.Ancak Genel Kurul’da olayın internetle ilişkili olarak bir değerlendirme yapılmaksızın dava sürecinde yani 09.08.2002 tarihinde Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğü giren 4771 sayılı yasa ile TCK 159’uncu maddesine eklenen “Birinci fıkrada sayılan organları veya kurumları tahkir ve tezyif kastı bulunmaksızın, sadece eleştirmek maksadıyla yapılan yazılı, sözlü veya görüntülü düşünce açıklamaları cezayı gerektirmez” hükmünün işletilmesini istedi. Böylece İsatnbul 4. Ağır Ceza Mahkemesince yeniden değerlendirilen dava 24 Nisan 2003 tarihinde sonuca vardı ve Coşkun Ak için yazının bizzat kendisi tarafından yazılmamış olması karşısında mahkumiyetine yeterli delil bulunmadığı ve sanığın yazılan yazıların düşünce ve fikir özgürlüğü sınırları içerisinde kaldığı sanısı ise son yapılan ve fikir ve düşünce özgürlüğünün sınırlarını genişletmeyi uygun gören yasa koyucunun amacına uygun olarak sanık lehine değerlendirme yapılarak, sanığın beraatına kararı verildi. Böylece 1999’dan bu yana sürmekte olan Türkiye’nin ilk Internet davası beraatla sonuçlanmış oldu. 3-DİĞER ÜLKELERDEKİ DAVALAR Benzer bir davada Almanya’da CompuServe firmasının eski genel müdürü olan Felix Somm, *****grafik yazıların yayınına yardımcı olduğu gerekçesiyle hukuki olarak birbiriyle ilişkili olan on üç davada suçlu bulunmuştur. Münih Bölge Mahkemesinde Mayıs 1998’de iki yıl hapis ve 100.000 Alman Markı para cezasına çarptırıldı . Bu karar çok tepki çekti ve Kasım 1999 bir Alman eyalet mahkemesi tarafından bozuldu. Alman hükümeti bu dava sırasında İnternet Servis Sağlayıcılarının yükümlülükleriyle ilgili yasalarına açıklık getirdi. Şimdi Alman 1997 Teleservis Yasası uyarınca “İnternet Servis Sağlayıcıları, sağladıkları hizmette bulunan yasa dışı malzemeden, ancak içerikten haberdar iseler ve söz konusu içeriğin engellenmesi ya da kaldırılması teknik açıdan mümkünse sorumlu tutulabilirler.” Bilmeye dayalı yükümlülük şartı, 1996 tarihli Birleşik Krallık İftira Yasası’nda (Defamation Act 1996) da bulunmaktadır 4.İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ VE İNTERNET YAYINCILIĞI “Haber vermek hakkı” olayların anlatılması kadar olaylarla ilgili “görüş” “eleştiri”, “yorum” ve yaratma haklarını kapsar. Bu açıdan “yorum” , “eleştiri”, “yaratma” hakları da genelde “düşünce açıklamak hakkı” özelde “Haber oluşturma özgürlüğü” kapsamındadır. Değinilen hukuksal gerçek, demokratik siyasal yapının özünü oluşturan “çok seslilik” kuralının vazgeçilmez, tartışılamaz gereğidir. Aksi düşünülüp, uygulandığında “tek seslilik”, “resmi siyasal yaşam” ile uzlaşmaz çelişki oluşturur. Bu açıdandır ki demokratik düzenlerde, siyasal iktidar “suç oluşturmak” konusunda sınırlı bir “güç”e sahiptir. Düşünce açıklamak, haber vermek, halkın öğrenme hakkını sınırlayıcı “suç tipleri” oluşturamaz, yasa kuralları özgürlüğü sınırlayıcı yönde uygulanamaz Demokratik sistemler siyasal katılma, çoğulculuk esasına bağlı olduğundan kişilerin bilgi edinerek siyasal/politik tercihlerini daha sağlıklı biçimde kullanabilmeleri için “özgür haber dolaşımı” önemli bir öncelik kazanmıştır. “Bilgi edinme” veya “özgür haber dolaşımı” insanlar için hak olarak, kitle iletişim araçları da “özgür haber dolaşımı”nın gerçekleştirilmesini sağlamakla görevli birer araç olarak kabul edilmiştir. “Bilgi edinme hakkı” uluslarası bir haktır ve kavram olarak kitle iletişim araçlarının sağladığı haber akışının bir ürünü, sonucudur. “Haberleşme/İletişim Özgürlüğü” ise bilgi edinme hakkı ile elde edilen bilginin iletilmesini sağlayan süreçtir. İfade özgürlüğünün ne zaman, nasıl hangi koşullarda sınırlandırılabileceği veya bir başka deyişle bu özgürlüğünün kullanılmasının koşullarının neler olduğu AİHS’nin 10. maddesinin ikinci bölümünde gösterilmiştir. Öncelikle ifade özgürlüğünün çerçevesi çizilirken 10. maddenin 10. maddenin ikinci paragrafında yer alan aşağıdaki ölçütler önemlidir. Bu özgürlüklerin kullanılması, ödevler ve sorumluluklar ile yürütülür. Bu özgürlüklerin kullanılmasının sınırı söz konusudur. Başka deyişle, kamusal makamlar, bu özgürlüklerin kullanılmasına müdahalede bulunabilirler İkinci paragrafta sıralanan sınırlamalar ise şöyle gösterilmiştir: - ulusal güvenlik - ülke bütünlüğü - kamu emniyeti - suç işlenmesi ve düzensizliğin önlenmesi - genel sağlığın korunması - genel ahlakın korunması - gizli bilgilerin açığa vurulmasının önlenmesi - başkalarının şöhret ve haklarının korunması - yargı organlarının otorite ve tarafsızlığının sağlanması Avrupa Komisyonu Bakanlar Komitesince İnternette İletişim Özgürlüğü Deklarasyonu’nda da belirtildiği gibi AİHS 10. maddesinde güvence altına alınan temel hak olarak düşünce ve İfade özgürlüğüne ilişkin üye devletlerin taahhütleri belirterek, demokratik ilkelerin aksine siyasal nedenler ya da başka saiklerle kamunun internet erişimini sağlaması gerektiği belirtilmiştir. İnternet sayesinde sağlanan hizmetler için özgürlük inancı, türlü yerel ve yabancı kaynakların çoğulcu içeriklerine erişimi için kullanıcı haklarını garanti etmeye katkı sağlayacağına inanıldığı belirtilerek , internette iletişim özgürlüğü insanının saygınlığına, İnsan hakları ve başkalarının temel hak ve özgürlüklerine, özellikle küçükler bakımından zarar verecek biçimde olmaması gerektiğinin altı çizilmiştir. 5-TÜRKİYEDE MEVCUT YASAL DÜZENLEME İnternette yayıncılık esaslarını ve sorumluluk rejimini düzenleyen ayrı bir yasa olmamasına rağmen, 15.5.2002 tarih 4756 sayılı yasa ile değişik Basın Yasası ek madde 9 “Bu Kanunun yalan haber, hakaret ve benzeri fiillerden doğacak maddî ve manevî zararlarla ilgili hükümleri, bilişim teknolojileri ve internet ortamında sayfa açılması veya elektronik gazete, elektronik bülten vb. suretiyle yayınlanan her türlü yazı, resim, işaret, sesli veya sessiz görüntü ve benzerleri hakkında da uygulanır.” diyerek internet yayınlarını basın yasası kapsamında değerlendirmiştir. Ancak internet yayınları ile işlenen suçların basın suçu oluşturabilmesi için gerekli unsurları taşımalarına bağlıdır. Öncelikle basın suçunun oluşabilmesi bakımından yasanın aradığı basılmış eser ve yayın unsurları gerçekleşmiş olması şartı aranmalıdır. Basılmış eserin oluşabilmesi için objektif koşul olarak fikri bir içeriğe sahip olması ve ayrıca çoğaltılması aranır, subjektif koşul olarak ise yayınlanma amacının varolması gerekir. İnternet ortamındaki bir web sayfası basın yasası anlamında basılmış bir eser değildir, web sayfası her ne kadar fikri bir içerik taşısa da maddi varlık ve çoğaltma koşulu mevcut değildir. Her ne kadar web sayfasının yazıcıdan çıktısının alınıp yazılı hale dönüştürülmesi düşünülse de bu çıktıyı alma iradesi bizzat o web sayfasını ziyaret eden kullanıcıya aittir. Bu nedenle yazılı basın için öngörülmüş bir kavam olan “basılmış eser”i internet yayınlarını da kapsar şekilde yorumlamak; yazılı ve elektronik basın arasındaki niteliksel ve işlevsel faklılıkların göz ardı edilmesi sonucunu yaratacak hatalı bir yaklaşımdır. Ayrıca Basın Yasası’nın 3. maddesinde tanımlanan neşir fiili; basılmış eserin herkesin görebileceği veya girebileceği yerlerde gösterilmesi veya asılması veya dağıtılması veya dinletilmesi veya satılması veya satışa arzı ile meydana gelir. Bu anlamda web sayfasındaki yayını “basılmış eser” saymak ve eylemi “neşir” olarak nitelendirmek de mümkün değildir. Çünkü daha internet ortamında oluşan suç teşkil eden eylemlerin kimin tarafından meydana getirilmiş sayılacağı, yayın fiilinin nerede gerçekleşmiş olduğu ve nerede bittiği dahi tartışmalıdır. SONUÇ VE ÖNERİLER İnternet’in ortaya çıkardığı hukuki sorunların çözülmesi için ulusal hukuk kurallarının teknolojik gelişmelerin gerisinde kalmaması gerekir ancak internetin sınırları ortadan kaldıran özelliği gereği, ulusal hukuk sistemleri çerçevesinde öngörülecek düzenlemelerin pek de etkili olmayacağını kabul etmek gerekir İnternet ortamındaki suç kavramını düzenleyen olasılıklar ve karşılaşılacak yasal sorunların çözümü için bir yasa olmalıdır ve bu yasada web sayfasındaki sorumluluklar da belirlenmelidir. Sorumluluk belirlenirken sorumluluğun öncelikle 1-İnternet ortamında yayın yapan internet gazetelerinin web sayfasındaki suç içeren veya hukuka aykırı bilgi sunumu yapan, bilgiyi ve haberi veren, yazıyı, çizimi yapan gerçek kişiye (içerik sağlayıcıya) 2-Web sayfasının yer aldığı sitenin sahibine 3-Server, host veya İnternet Servis Sağlayıcı hukuka aykırı olan veya suç içeren haber, yazı reism ve çizimden haberdar olmuş ve içeriğin suç olduğunu biliyor ve eğer teknik olarak yayını denetleme olanağı varken yayına engel olmamış ve zararı önleyecek çaba göstermemiş kişi veya tüzel kişiliğe ait olacağını belirleyen hukuki sorumluluk sistemi kurulmalıdır. Yapılacak yasal düzenlemede internetin diğer kitle iletişim araçları bakımından kendine özgü (sui generis) yapısını göz önüne alınarak .Yani tekniği, alt yapısı, işleyiş biçimi, uluslararası niteliği, suç yeri ve zamanı, sorumlu olabilecek kişiler vb yönünden yazılı basındaki yayıncılıkla asla bağdaşmayan özgün bir yayıncılıktır. Bu noktada yapılması gereken, internett yayınlarına ilişkin hukuki çerçevenin, bu yayıncılık türünün, özgün karekteri ile uyumlu, bağımsız bir yasa düzenlemesidir. Sonuç olarak 4676 sayılı yasa ile ilgili Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer geri gönderme gerekçesinde ifade ettiği gibi “ İletişim teknolojisinde bir devrim niteliğindeki internet yayıncılığının en baskın yönü , düşünceyi açıklama ve yayma özgürlüğünün, özgün kanaat oluşumunun günümüzdeki en etkin kullanım alanı olmasıdır. İnternet ortamındaki yayıncılıkta; hukukun üstün kılınması, kişilik haklarının korunması ve bunun yanında da yayın yoluyla düşünce ve ifade özgürlüğü gibi duyarlı alanların dengelenmesi sorunu ortaya çıkmaktadır. Bu sorunlar ancak, ifade özgürlüğü esas alınarak ve yayınlar üzerindeki denetim yargıya bırakılarak sağlanabilir. Dolayısıyla, internet yayıncılığına ilişkin ilkelerin ve öteki düzenlemelerin özel bir yasa ile ile yapılması en doğru yol olacaktır. Bu yola gidilmeyerek, yayınların düzenlenmesi tümüyle kamu otoritelerinin takdirine bırakılması ve Basın Yasası’na bağlı kılınması internet yayıncılığının özelliği ile bağdaşmamaktadır.”