- Katılım
- 15 May 2022
- Mesajlar
- 662
- Tepkime puanı
- 718
- Puanları
- 93
- Yaş
- 39
- Konum
- Kocaeli
- Burç
- Koç
- İsim
- Kadir
- Memleket
- Rize / Çayeli
- Cinsiyet
- Medeni Hal
- Takım
Teorik olarak bir haftada 2050 yılından 2150 yılına gidilebileceğini biliyor muydunuz? Stephen Hawking'in uzun süre önce öne sürdüğü ve büyük ihtimalle teoride kalacak olan geleceğe gitme yöntemine gelin birlikte bakalım.
Şimdiye kadar eğlence sektörünün birçok kısmında zaman yolculuğuna dair ögeler gördük. Buna Geleceğe Dönüş filmindeki aracı örnek olarak gösterebiliriz. Bu gibi araçlar, farklı mecralarda ve farklı şekillerde karşımıza çıksa da hepsinin amacı ortak: zaman yolculuğunu mümkün kılmak.
Bu konular ve araçlar, sinema ile oyun dünyasının yapımcılarından çıktığı için gerçekçi olabilecekleri pek düşünülmedi. Fakat tüm dünyada tanınan ve önemli çalışmalara imza atmış olan fizikçi Stephen Hawking, aslında zaman yolculuğunun teoride mümkün olabileceğini söylemişti. Üstelik dördüncü boyut ve hız kavramlarından yola çıkarak.
Boyut kavramıyla başlayalım. Etrafta sürekli iki boyutlu, üç boyutlu gibi terimleri duyarız. İlkinden başlayacak olursak tek boyut, çoğu zaman bir çizgiyle ifade ediliyor. Bu çizgi üzerine koyacağınız noktaları bulmak için tek bir değişken yeterli. Sadece ileri ya da geri gitmeniz gerek.
İki boyut içinse bir kâğıdı örnek olarak gösterebiliriz. Elimizdeki bu kâğıdın hem eni hem de boyu vardır. Yani iki boyutludur.
Üç boyutlu cisimlerde ise buna bir de yüksekliği ekleriz. Prizmalara baktığımızda üzerlerinde bu üç boyutu kullandığımız için onları üç boyutlu sayıyoruz.
Fakat bunların dışında, zaman olarak bilinen bir de dördüncü boyut var. Peki neden bu değişken değerlerin arasında zaman da bulunuyor. Burada geçen 1 saniye, evrenin her noktasında aynı hızda geçmiyor mu?
Einstein’a göre uzayda bir cismin kütlesi büyüdükçe zaman da bu oranda bükülür ve yavaşlar. Örnek olarak çoğu zaman bildiğimiz gök cisimlerinden çok daha büyük kütlelere sahip olan kara deliklerde, zamanın daha yavaş geçtiğini duymuşuzdur.
Bu teori şu örnekle açıklanıyor: Bir uzay aracında üç astronot olduğunu düşünelim. Bunlardan biri kara deliğe girmiş ve birkaç dakikanın ardından -imkânsız olsa da- çıkmayı başarmış olsun. Onun için geçen birkaç dakika, kara deliğin kütlesine göre, dışarıda geçmiş olan uzun yıllara denk gelebilir. Yani bir nevi zaman yolculuğu yapmış olur.
Ya da uzayda zamanın daha hızlı aktığı gerçeğini de buna örnek olarak gösterebiliriz. Bu farklılığı sağlayan da Dünya’mızın kendi kütlesi.
Fakat Dünya'dakiler için geçen bu 16 dakika, uzay aracındakiler için de aynı mı? Cevabımız hayır, kütlesi milyonlarca Güneş’in kütlesine denk olan bu kara delik, bu sebeple zamanı büküyor ve kendisine oldukça yakın olan uzay aracındakiler için zaman daha yavaş ilerliyor. Bu bağlamda 16 dakikalık turun 8 dakikasını deneyimliyorlar.
Ve sonucunda yine teorik olan bir senaryo kurmuş. Bu senaryoda hızlı bir trenimiz var ve Dünya’yı turluyor. Bu tren, ışık hızına yakın seviyelerde bir hıza sahip olmalı ve uzun bir süre boyunca hiç durmadan yoluna devam etmeli. Bilmeyenler için ışığın saniyede 300.000 km yol gidebildiğini söyleyelim.
Aynı zamanda kütlesi olan hiçbir cismin ışık hızını geçemeyeceği de biliniyor. Bu sebeple trenimiz bu hıza sadece yaklaşmış olacak. Bu bağlamda söz konusu trenin içinde yolcular her zamanki gibi otururken, Dünya’yı saniyede yaklaşık 7 kez turluyor olacaklar. Trenin, bu hızı çalıştığı sürece koruduğunu varsayıyoruz.
Hawking, tren bu hızda ilerlerken içindeki bir çocuğun, koşarak ışık hızını aşamayacağını da söylüyor. Bunun sebebiyse doğa kanunları gereği tren içinde zamanın yavaşlamış olacak olması. Yani ışık hızının üstünlüğü korunuyor.
Cevabı gayet basit öyle değil mi? 2022 yılından itibaren 100 yıl geçirirseniz 2122 yılına ulaşırsınız. Fakat trenin içindekiler için durum böyle değil. Onlar için zaman daha yavaş aktığından, sadece 1 hafta içinde 100 yıl ileri gitmiş olacaklar.
Böyle bir tren ve bu tren için bir yol inşa etmek şu an için imkânsız denilebilir. Yani bu fikir teoride kalacak gibi görünüyor. Yine de bilim dünyasının geleceğe yapılabilecek zaman yolculuklarını mümkün görmesi oldukça heyecanlandırıcı.
Kaynak : Webtekno
Şimdiye kadar eğlence sektörünün birçok kısmında zaman yolculuğuna dair ögeler gördük. Buna Geleceğe Dönüş filmindeki aracı örnek olarak gösterebiliriz. Bu gibi araçlar, farklı mecralarda ve farklı şekillerde karşımıza çıksa da hepsinin amacı ortak: zaman yolculuğunu mümkün kılmak.
Bu konular ve araçlar, sinema ile oyun dünyasının yapımcılarından çıktığı için gerçekçi olabilecekleri pek düşünülmedi. Fakat tüm dünyada tanınan ve önemli çalışmalara imza atmış olan fizikçi Stephen Hawking, aslında zaman yolculuğunun teoride mümkün olabileceğini söylemişti. Üstelik dördüncü boyut ve hız kavramlarından yola çıkarak.
Yavaş yavaş başlayalım: Nedir bu dördüncü boyut ve hız ile ilgisi ne?
Boyut kavramıyla başlayalım. Etrafta sürekli iki boyutlu, üç boyutlu gibi terimleri duyarız. İlkinden başlayacak olursak tek boyut, çoğu zaman bir çizgiyle ifade ediliyor. Bu çizgi üzerine koyacağınız noktaları bulmak için tek bir değişken yeterli. Sadece ileri ya da geri gitmeniz gerek.
İki boyut içinse bir kâğıdı örnek olarak gösterebiliriz. Elimizdeki bu kâğıdın hem eni hem de boyu vardır. Yani iki boyutludur.
Üç boyutlu cisimlerde ise buna bir de yüksekliği ekleriz. Prizmalara baktığımızda üzerlerinde bu üç boyutu kullandığımız için onları üç boyutlu sayıyoruz.
Fakat bunların dışında, zaman olarak bilinen bir de dördüncü boyut var. Peki neden bu değişken değerlerin arasında zaman da bulunuyor. Burada geçen 1 saniye, evrenin her noktasında aynı hızda geçmiyor mu?
Cevap hayır: Bunun için de Einstein’ın ortaya attığı bilgilere bakalım
Einstein’a göre uzayda bir cismin kütlesi büyüdükçe zaman da bu oranda bükülür ve yavaşlar. Örnek olarak çoğu zaman bildiğimiz gök cisimlerinden çok daha büyük kütlelere sahip olan kara deliklerde, zamanın daha yavaş geçtiğini duymuşuzdur.
Bu teori şu örnekle açıklanıyor: Bir uzay aracında üç astronot olduğunu düşünelim. Bunlardan biri kara deliğe girmiş ve birkaç dakikanın ardından -imkânsız olsa da- çıkmayı başarmış olsun. Onun için geçen birkaç dakika, kara deliğin kütlesine göre, dışarıda geçmiş olan uzun yıllara denk gelebilir. Yani bir nevi zaman yolculuğu yapmış olur.
Ya da uzayda zamanın daha hızlı aktığı gerçeğini de buna örnek olarak gösterebiliriz. Bu farklılığı sağlayan da Dünya’mızın kendi kütlesi.
Hawking, hayali bir uzay aracının kara deliğin yörüngesinde ilerlediğini ve görevin dünyadan takip edildiği senaryosunu kuruyor: Her bir yörünge turu 16 dakika sürüyor
Fakat Dünya'dakiler için geçen bu 16 dakika, uzay aracındakiler için de aynı mı? Cevabımız hayır, kütlesi milyonlarca Güneş’in kütlesine denk olan bu kara delik, bu sebeple zamanı büküyor ve kendisine oldukça yakın olan uzay aracındakiler için zaman daha yavaş ilerliyor. Bu bağlamda 16 dakikalık turun 8 dakikasını deneyimliyorlar.
Kara delik örneği de gösteriyor ki hız, zamanı algılamada oldukça önemli bir faktör. Peki kim uzay aracına atlayıp galaksimizin ortasındaki bir kara deliğe sürmek ister ki? Biz değil… Neyse ki Hawking bunu da düşünmüş:
Ve sonucunda yine teorik olan bir senaryo kurmuş. Bu senaryoda hızlı bir trenimiz var ve Dünya’yı turluyor. Bu tren, ışık hızına yakın seviyelerde bir hıza sahip olmalı ve uzun bir süre boyunca hiç durmadan yoluna devam etmeli. Bilmeyenler için ışığın saniyede 300.000 km yol gidebildiğini söyleyelim.
Aynı zamanda kütlesi olan hiçbir cismin ışık hızını geçemeyeceği de biliniyor. Bu sebeple trenimiz bu hıza sadece yaklaşmış olacak. Bu bağlamda söz konusu trenin içinde yolcular her zamanki gibi otururken, Dünya’yı saniyede yaklaşık 7 kez turluyor olacaklar. Trenin, bu hızı çalıştığı sürece koruduğunu varsayıyoruz.
Şimdiyse zaman, trenin içindekiler için tıpkı kara delik örneğinde olduğu gibi daha yavaş akmaya başlıyor
Hawking, tren bu hızda ilerlerken içindeki bir çocuğun, koşarak ışık hızını aşamayacağını da söylüyor. Bunun sebebiyse doğa kanunları gereği tren içinde zamanın yavaşlamış olacak olması. Yani ışık hızının üstünlüğü korunuyor.
Artık trenin içindeki zaman, aynı gezegende bulunulmasına rağmen dışarıdakine göre daha yavaş akıyor. 2022 yılında gönderdiğimiz tren 100 yıl boyunca gezegeni turlamış olsun? Durduğunda hangi yılda olacağız?
Cevabı gayet basit öyle değil mi? 2022 yılından itibaren 100 yıl geçirirseniz 2122 yılına ulaşırsınız. Fakat trenin içindekiler için durum böyle değil. Onlar için zaman daha yavaş aktığından, sadece 1 hafta içinde 100 yıl ileri gitmiş olacaklar.
Böyle bir tren ve bu tren için bir yol inşa etmek şu an için imkânsız denilebilir. Yani bu fikir teoride kalacak gibi görünüyor. Yine de bilim dünyasının geleceğe yapılabilecek zaman yolculuklarını mümkün görmesi oldukça heyecanlandırıcı.
Kaynak : Webtekno