kervan
Aktif Üye
- Katılım
- 2 Haz 2020
- Mesajlar
- 916
- Tepkime puanı
- 2,374
- Puanları
- 93
- Cinsiyet
Tevbe İstiğfar
Cenâb-ı Hak buyuruyor:
Bismillahirrahmanirrahim
“Kim bir kötülük yapar yahut nefsine zulmeder de sonra Allah’tan mağfiret dilerse, Allah’ı çok bağışlayıcı ve merhametli bulacaktır.” (Nisâ, 110)
Rasûlullah (sav) efendimiz buyurdular:
“Günahlardan hâlis olarak tevbe eden kişi hiç günah işlememiş gibidir.” (İbn-i Mâce,Zühd,30)
Kul, fıtratı icabı günah işleyebilir. Mühim olan yaptığı günahlardan dolayı pişmanlık duyması ve bir daha yapmayacağına dair kesin karar verip
tevbe etmesidir. Peygamber (sav) Efendimiz şöyle buyurur:
“Her Âdemoğlu hatâ eder; hatâ edenlerin en hayırlısı ise, hatâlarının ardından tevbe edenlerdir.” (Tirmizî, Kıyâmet 49)
Samîmî tevbe; yapılan günahın çirkinliğini insanın bilmesi, bunu vicdanının kabul etmesi, onu işlediğine pişmanlık duyması ve kendi kendine:“Ben
artık bu suçu bir daha yapmayacağım.” diye söz vermesidir. İnsanı kurtaracak olan samîmî tevbe (tevbe-i nasûh) işte budur. İşlediği günahtan
pişmanlık duyan kimse, tevbe ettiğini diliyle söylerken, gönlü gerçekten pişmanlık duymalı ve bu konudaki kusur ve noksanlarını gidermeye
çalışmalıdır. Dili tevbe edip, kalbi günah işlemekte kararlı olanlar hakkında şâir ne güzel söyler:
“Elde tesbih, dudakta tevbe, kalb ise günahların şevk ve muhabbeti ile dolu olursa, o masiyet ve günahlar, kişinin tevbe ve istiğfarı ile alay ederler.”
Mü’min, işlemiş olduğu günahını dâima gözünde büyütmelidir. Hak dostları, en ufak zellelerini dahi dağlar gibi büyük görmüşler, derin bir mahviyyet
içinde, Hak Teâlâ Hazretlerine gözyaşları ve büyük bir teessür içinde istiğfar etmişlerdir. Nitekim bir hadîs-i şerîfte şöyle buyurulur:
“Mü’min günahını, üstünde bir dağ gibi görüp, üzerine düşeceğinden korkar. Münafık ise, sinek gibi konup uçacak şekilde görür.” (İhyâ, c.4, s.29)
İhsan duygusu içinde yaşayan, Cenâb-ı Hakk’ın kendisini devamlı görmekte olduğu şuûrunu taşıyan ve bütün yaptıklarından dolayı kıyamet
gününde Allah’a hesap vereceğine inanan bir müslüman, bu hâliyle aslâ günah işleyemez. (Osman Ersan, Altınoluk Dergisi Kasım-2002)
Her Güne Bir Esma-ül Hüsna (Allah’ın En Güzel İsimleri)
el-Musavvir:
Her mahlûku, ezelî hikmetinin gereği, çeşitli şekillerde yaratan, tasvir eden, her varlığa ayrı bir şekil ve özellik veren demektir.
Kısa Günün Kârı
Tevbe; dönmek, işlenen günahtan vazgeçmek demektir. Daha açık bir ifadeyle; yapılan bir günahı, suç olduğunu bilerek ve onu yaptığından dolayı
pişmanlık duyarak terketmektir. Bir müslüman, şeytana uyup da bir günah işlediğinde derhal tevbe ederse, Cenâb-ı Hak çok merhametli olduğu
için, günahlarından tevbe eden kullarının tevbesini kabul eder.
Cenâb-ı Hak buyuruyor:
Bismillahirrahmanirrahim
“Kim bir kötülük yapar yahut nefsine zulmeder de sonra Allah’tan mağfiret dilerse, Allah’ı çok bağışlayıcı ve merhametli bulacaktır.” (Nisâ, 110)
Rasûlullah (sav) efendimiz buyurdular:
“Günahlardan hâlis olarak tevbe eden kişi hiç günah işlememiş gibidir.” (İbn-i Mâce,Zühd,30)
Kul, fıtratı icabı günah işleyebilir. Mühim olan yaptığı günahlardan dolayı pişmanlık duyması ve bir daha yapmayacağına dair kesin karar verip
tevbe etmesidir. Peygamber (sav) Efendimiz şöyle buyurur:
“Her Âdemoğlu hatâ eder; hatâ edenlerin en hayırlısı ise, hatâlarının ardından tevbe edenlerdir.” (Tirmizî, Kıyâmet 49)
Samîmî tevbe; yapılan günahın çirkinliğini insanın bilmesi, bunu vicdanının kabul etmesi, onu işlediğine pişmanlık duyması ve kendi kendine:“Ben
artık bu suçu bir daha yapmayacağım.” diye söz vermesidir. İnsanı kurtaracak olan samîmî tevbe (tevbe-i nasûh) işte budur. İşlediği günahtan
pişmanlık duyan kimse, tevbe ettiğini diliyle söylerken, gönlü gerçekten pişmanlık duymalı ve bu konudaki kusur ve noksanlarını gidermeye
çalışmalıdır. Dili tevbe edip, kalbi günah işlemekte kararlı olanlar hakkında şâir ne güzel söyler:
“Elde tesbih, dudakta tevbe, kalb ise günahların şevk ve muhabbeti ile dolu olursa, o masiyet ve günahlar, kişinin tevbe ve istiğfarı ile alay ederler.”
Mü’min, işlemiş olduğu günahını dâima gözünde büyütmelidir. Hak dostları, en ufak zellelerini dahi dağlar gibi büyük görmüşler, derin bir mahviyyet
içinde, Hak Teâlâ Hazretlerine gözyaşları ve büyük bir teessür içinde istiğfar etmişlerdir. Nitekim bir hadîs-i şerîfte şöyle buyurulur:
“Mü’min günahını, üstünde bir dağ gibi görüp, üzerine düşeceğinden korkar. Münafık ise, sinek gibi konup uçacak şekilde görür.” (İhyâ, c.4, s.29)
İhsan duygusu içinde yaşayan, Cenâb-ı Hakk’ın kendisini devamlı görmekte olduğu şuûrunu taşıyan ve bütün yaptıklarından dolayı kıyamet
gününde Allah’a hesap vereceğine inanan bir müslüman, bu hâliyle aslâ günah işleyemez. (Osman Ersan, Altınoluk Dergisi Kasım-2002)
Her Güne Bir Esma-ül Hüsna (Allah’ın En Güzel İsimleri)
el-Musavvir:
Her mahlûku, ezelî hikmetinin gereği, çeşitli şekillerde yaratan, tasvir eden, her varlığa ayrı bir şekil ve özellik veren demektir.
Kısa Günün Kârı
Tevbe; dönmek, işlenen günahtan vazgeçmek demektir. Daha açık bir ifadeyle; yapılan bir günahı, suç olduğunu bilerek ve onu yaptığından dolayı
pişmanlık duyarak terketmektir. Bir müslüman, şeytana uyup da bir günah işlediğinde derhal tevbe ederse, Cenâb-ı Hak çok merhametli olduğu
için, günahlarından tevbe eden kullarının tevbesini kabul eder.