Suriye'ye yabancılar gibi değil, ümmet bilinciyle bakmalıyız!
"Biz, bir İngilizin, bir Fransızın, bir Amerikalının, bir Rus’un, bir Çinlinin Suriye’ye baktığı gibi bakamayız. Suriye, bizim için sadece coğrafi bir alan değil, aynı zamanda kaderimizdir."
Tek Ümmet İki Devletiz
Mehmet Beyhan / Milat
İslam Ansiklopedisinde ümmet kavramı kısaca şöyle tarif edilmektedir:‘ ’Yönelmek, kastetmek, öne geçmek, imam olmak” mânalarındaki emm kökünden türemiştir. Ümmet kelimesi, kendilerine peygamber gönderilmiş topluluk, kavim, her kabileden bir grup insan, her canlı cinsi, bütün iyilikleri şahsında toplamış kişi veya kendisine uyulan önder” gibi anlamlara da gelir.
Kur’anda ümmet kavramı üzerinde çalışan araştırmacılar, kavramın Medine’de genelde dini bir toplumu ifade ettiğini belirtirler. İslam tarihinde ümmet kavramı, gerçekten kesin bir değişim ve dönüşümü işaret etmektedir. Ümmet, kan bağına dayalı akrabalık, kabilecilik, ırkçılık değil, ortak bir inanca mensup, ortak değerleri savunan sosyal ve siyasal bir birliktir.
Tabi burada değer kavramını, birey ve toplum açısından kısaca ele almak gerekir.
Birey açısından değer: Gerçekleştirilmesi için uğrunda çaba gösterilmesi gereken, benimsenen, üstün tutulan, büyük bir anlam atfedilen niteliktir. Felsefede değer kavramına ilişkin ortaya atılmış çok farklı görüşler var ama bana göre, değerler insanın isteklerinden bağımsız olarak vardırlar. İnsanın davranışlarını değerler belirler.
Toplum açısından değer: Toplumun varlığını, birliğini, işleyişini, devamını sağlamak için, fertlerinin çoğunluğu tarafından kabul edilen, duygu, düşünce, amaç ve faydalarını yansıtan, ortak değerler ve inançlardır. Doğru olanı ve olmayanı belirleyen temel standartlara toplumsal değer deriz.
Bu bağlamda Müslümanların en önemli ortak değeri İslamdır. Bu nedenle Müslümanlar, farklı ırklara, dillere, renklere, geleneklere, sahip olsalar dacihanşümul bir ümmettir. Onun için İslam’ı doğru kavramış bir Müslüman, bütün insanların hayrını ve çıkarını düşünür.
Bu bağlamda ırkının dışındakileri ötekileştiren bir hayat anlayışı, İslamın ahlaki prensipleriyle uyuşmaz.Çünkü ırkçılık bencilliği, bencillik nefreti, nefret bölünmeyi, bölünme zayıflığı, zayıflık bağımsızlığı yok eder. Hâlbuki, paylaşmak sevgiyi, sevgi birliği, birlik güçlü olmayı, güçlü olmak ise, bağımsızlığı korur.
Suriye konusuna bu açıdan baktığımızda ortak bir inanca, ortak bir kültüre, ortak bir coğrafyaya, ortak bir tarihe, ortak bir inanca ve ortak değerlere sahip olduğumuzu görürüz.Biz, bir İngiliz’in, bir Fransız’ın, bir Amerikalının, bir Rus’un, bir Çinlinin Suriye’ye baktığı gibi bakamayız. Suriye, bizim için sadece coğrafi bir alan değil, aynı zamanda kaderimizdir.
Türkiye, Suriye ile birlikte dünyada adalet ve barışı daha güçlü bir şekilde temsil edebilir. Bugün küreselleşme adı altında yeni bir sömürgecilik planlanıyor. Tüm küreyi sömürmek istiyorlar. Emperyalistlerin oluşturduğu bu büyük tehdide karşı ulusçulukla mücadele edilemez. Ancak cihanşümul anlam ve amaçlar taşıyan ümmet anlayışıyla mücadele edilir.
Bölge dengeleri hakkında belli bir kavrayışa sahip herkes, Suriye ile güçlü ilişkiler kurmuş bir Türkiye, küresel çapta olmazsa bile, gücünün ötesinde bir etki yaratacağını bilir. Esad’ın ırkçı Baas Rejimi, on yıllarca Türkiye’nin Müslüman Arap dünyasıyla bağlantı kurmasının önünde bir duvar örmüştü.
Ümmet anlayışına sahip yeni Suriye yönetimi, Türkiye’nin diğer Müslüman Arap ülkeleriyle daha güçlü ilişki kurmak için bir kapı olabilir. Türkiye ve Suriye halkının mottosu: Biz tek ümmet, iki devletiz. Bu coğrafyanın hayrını düşünen siyaset ve düşünce erbaplarına düşen, bu mottoyu daha güçlü bir şekilde seslendirmektir.