- Katılım
- 1 May 2020
- Mesajlar
- 15,725
- Çözümler
- 1
- Tepkime puanı
- 42,727
- Puanları
- 113
Siz hiç “şükür eşiği” diye bir kavram duydunuz mu?
Psikolojide “mutluluk eşiği” diye bir kavram var. Yani bir insanın kendisini mutlu hissedebilmesi için kendi kendine koyduğu sınır. Örneğin siz, mutluluğu beş odalı bir evinizin, lüks bir arabanızın olmasına bağlıyorsanız bu eşiğe ulaşmadıkça kendinizi psikolojik olarak mutlu hissedemiyorsunuz. Dört odalı eviniz size yetersiz geliyor. Yeni olmayan ama iş gören arabanız size yetersiz geliyor.
Şimdi bu “mutluluk eşiği” kavramını aynı mantıkla “şükür” konusunda da uygulayalım.
Bir kimse hangi şeyleri “şükredilmeye değer nimet” kategorisinde görüyorsa o nimete sahip olduğunda şükreder, aksi taktirde elindeki nimeti görmezden gelir. Hatta belki nankörlük eder.
Mesela bir kimse, “nimet” dediğinde aklına marka elbise ve ayakkabılar geliyorsa bu türden olmayan elbise ve ayakkabısını nimet olarak görmediği için onu şükre değer olarak görmez. Şükür eşiğini yüksek tuttuğu için bu eşiğin altında kalan şeyler ona göre “yok” hükmündedir.
Allah Resûlü’nün (s.a.v.) şu sözüne bakalım:
“Kim ki canı güvende, bedeni âfiyette, o günkü rızkı da elinde olduğu halde sabaha erişirse sanki dünya bütünüyle ona verilmiş gibidir.” (Tirmizî, “Zühd”, 34)
Şimdi bize sorsalar “dünyanın senin olması ne demek?” diye muhtemelen çok uzun bir liste yaparız. Bu listenin içine neler neler ekleriz. Tabi şükür eşiğini bu kadar yukarıda tutunca bunlara sahip olmadıkça elimizdeki diğer nimetleri şükre layık görmeyeceğiz demektir. Elimizdekilere burun kıvıracak ve "bunlarda nimet mi? Falancanın neleri var” diyerek bizde olmayanları gündeme getireceğiz.
Allah Resûlü ise yukarıdaki hadisinde “şükür eşiği”ni o kadar aşağıya çekmiş ki… Buna göre üç şeye sahipsen dünya senin demektir:
1. Güvenlik: Eğer kendin, âilen, sevdiklerin güvende ise işte bu en büyük şükrü gerektiren nimettir. Zira can, mal, namus güvenliğin yoksa bütün dünya senin olsa ne fayda? Dünya üzerinde ülkeleri harap edilmiş, yerinden yurdundan edilmiş, can ve namus güvenliği olmayan milyonlarca kişiyi düşünelim…
2. Sağlık: Eğer sağlığın yerinde ise şükre layık en büyük nimetlerin ikincisine sahipsin demektir. “Her işin başı sağlık” sözünü hep söylemiyor muyuz? Şu anda hastanelerde veya başka yerlerde sağlık sorunları ile boğuşan milyonlarca hastayı düşünelim…
3. Günlük rızık: Hadise göre şükür eşiği “bir günlük rızık” olarak belirtilmiş. Çünkü şükür eşiğine ölçü olarak bir yıllık rızık miktarını aldığımızda, 11 aylık rızkımız elimizde olsa bile bu miktar bize yetersiz gelecektir.
Buradan yanlış bir sonuç çıkarmayalım:
Bu hadis kesinlikle bizi tembelliğe, miskinliğe, “bir lokma, bir hırka” düşüncesine sevk etmek için söylenmemiş. Yine bu hadis, çalışmayı bırakıp hep azla yetinme, aza razı olma amacıyla da söylenmemiş.
Hadisin verdiği mesaj çok basit: “Elimizde olanların kıymetini bilmek, bu nimetlere sahip olmayanları göz önünde bulundurmak, Rabbimizin her nimetine şükretmek.”
Şöyle de bir gerçek var: Bir insan, nimetleri elde etmeye başladıkça şükür eşiğini de ona göre yükseltiyor. Daha dün, kiradan kurtulmayı bir nimet olarak görürken bir evi olduğunda bu defa şükür eşiğini biraz daha öteye koyuyor. Önemli olan, şükür eşiğini hep düşük tutabilmek.
Şükür eşiğimizi düşük tuttuğumuzda kazancımız ne olacak?
Nimetlerin farkına varacağız. O nimetlere sahip olmayanları düşünüp onlarla da gerektiğinde paylaşacağız. Böylece Rabbimizin şu vaadine muhatap olacağız: “Gerçekten de şükrederseniz sizlere daha da arttıracağım” (İbrahim 7)
Rabbimiz şükür eşiğimizi düşük tutup elimizdeki nimetlerin farkında olarak kendisine şükretmeyi bizlere nasip eylesin.
(Soner Duman/13.Cemâziyelâhir.1443/16.Ocak.2022/Pazar)
Psikolojide “mutluluk eşiği” diye bir kavram var. Yani bir insanın kendisini mutlu hissedebilmesi için kendi kendine koyduğu sınır. Örneğin siz, mutluluğu beş odalı bir evinizin, lüks bir arabanızın olmasına bağlıyorsanız bu eşiğe ulaşmadıkça kendinizi psikolojik olarak mutlu hissedemiyorsunuz. Dört odalı eviniz size yetersiz geliyor. Yeni olmayan ama iş gören arabanız size yetersiz geliyor.
Şimdi bu “mutluluk eşiği” kavramını aynı mantıkla “şükür” konusunda da uygulayalım.
Bir kimse hangi şeyleri “şükredilmeye değer nimet” kategorisinde görüyorsa o nimete sahip olduğunda şükreder, aksi taktirde elindeki nimeti görmezden gelir. Hatta belki nankörlük eder.
Mesela bir kimse, “nimet” dediğinde aklına marka elbise ve ayakkabılar geliyorsa bu türden olmayan elbise ve ayakkabısını nimet olarak görmediği için onu şükre değer olarak görmez. Şükür eşiğini yüksek tuttuğu için bu eşiğin altında kalan şeyler ona göre “yok” hükmündedir.
Allah Resûlü’nün (s.a.v.) şu sözüne bakalım:
“Kim ki canı güvende, bedeni âfiyette, o günkü rızkı da elinde olduğu halde sabaha erişirse sanki dünya bütünüyle ona verilmiş gibidir.” (Tirmizî, “Zühd”, 34)
Şimdi bize sorsalar “dünyanın senin olması ne demek?” diye muhtemelen çok uzun bir liste yaparız. Bu listenin içine neler neler ekleriz. Tabi şükür eşiğini bu kadar yukarıda tutunca bunlara sahip olmadıkça elimizdeki diğer nimetleri şükre layık görmeyeceğiz demektir. Elimizdekilere burun kıvıracak ve "bunlarda nimet mi? Falancanın neleri var” diyerek bizde olmayanları gündeme getireceğiz.
Allah Resûlü ise yukarıdaki hadisinde “şükür eşiği”ni o kadar aşağıya çekmiş ki… Buna göre üç şeye sahipsen dünya senin demektir:
1. Güvenlik: Eğer kendin, âilen, sevdiklerin güvende ise işte bu en büyük şükrü gerektiren nimettir. Zira can, mal, namus güvenliğin yoksa bütün dünya senin olsa ne fayda? Dünya üzerinde ülkeleri harap edilmiş, yerinden yurdundan edilmiş, can ve namus güvenliği olmayan milyonlarca kişiyi düşünelim…
2. Sağlık: Eğer sağlığın yerinde ise şükre layık en büyük nimetlerin ikincisine sahipsin demektir. “Her işin başı sağlık” sözünü hep söylemiyor muyuz? Şu anda hastanelerde veya başka yerlerde sağlık sorunları ile boğuşan milyonlarca hastayı düşünelim…
3. Günlük rızık: Hadise göre şükür eşiği “bir günlük rızık” olarak belirtilmiş. Çünkü şükür eşiğine ölçü olarak bir yıllık rızık miktarını aldığımızda, 11 aylık rızkımız elimizde olsa bile bu miktar bize yetersiz gelecektir.
Buradan yanlış bir sonuç çıkarmayalım:
Bu hadis kesinlikle bizi tembelliğe, miskinliğe, “bir lokma, bir hırka” düşüncesine sevk etmek için söylenmemiş. Yine bu hadis, çalışmayı bırakıp hep azla yetinme, aza razı olma amacıyla da söylenmemiş.
Hadisin verdiği mesaj çok basit: “Elimizde olanların kıymetini bilmek, bu nimetlere sahip olmayanları göz önünde bulundurmak, Rabbimizin her nimetine şükretmek.”
Şöyle de bir gerçek var: Bir insan, nimetleri elde etmeye başladıkça şükür eşiğini de ona göre yükseltiyor. Daha dün, kiradan kurtulmayı bir nimet olarak görürken bir evi olduğunda bu defa şükür eşiğini biraz daha öteye koyuyor. Önemli olan, şükür eşiğini hep düşük tutabilmek.
Şükür eşiğimizi düşük tuttuğumuzda kazancımız ne olacak?
Nimetlerin farkına varacağız. O nimetlere sahip olmayanları düşünüp onlarla da gerektiğinde paylaşacağız. Böylece Rabbimizin şu vaadine muhatap olacağız: “Gerçekten de şükrederseniz sizlere daha da arttıracağım” (İbrahim 7)
Rabbimiz şükür eşiğimizi düşük tutup elimizdeki nimetlerin farkında olarak kendisine şükretmeyi bizlere nasip eylesin.
(Soner Duman/13.Cemâziyelâhir.1443/16.Ocak.2022/Pazar)