Foruma hoş geldin, Ziyaretçi

Forum içeriğine ve tüm hizmetlerimize erişim sağlamak için foruma kayıt olmalı ya da giriş yapmalısınız. Foruma üye olmak tamamen ücretsizdir.

Düşünce Platformumuza Hoşgeldiniz!

Düşünce Platformumuz bilgi ve düşüncenin en özgür adresidir!
Güne, gündeme ve yarınlara dair söyleyeceğim var diyenlerin, günlük koşuşturmaca içerisinde zihin jimnastiği yapmak isteyenlerin özgürlük meşalesi ~ FORUM KALEMİ ~

Suçu Sadece Kadere Yüklemek Doğru mudur? Doç. Dr. Ahmet Emin SEYHAN

AsyA

Forum Kalemi
Öylesine...
Katılım
1 May 2020
Mesajlar
14,566
Çözümler
1
Tepkime puanı
38,909
Puanları
113

AsyA

Forum Kalemi
Öylesine...
Katılım
1 May 2020
Mesajlar
14,566
Çözümler
1
Tepkime puanı
38,909
Puanları
113
Suçu Sadece Kadere Yüklemek Doğru mudur?



İslam’a göre Allah’ın irade ve kudreti her şeyi kuşatmıştır. O, istemedikçe bir yaprak bile kımıldayamaz. Ezelî ve ebedî olan ilâhî sıfatlar zâtîdirler ve hiçbir noksanlık taşımazlar.



Kainatta olup biten her şey, Allah katında bir anda olup bitmiş gibidir. Öncesi ve sonrası yoktur. Ama insanın yaşadıkları gelince bu; “zaman” ile bir sürece dönüşmüştür. Yani bu “zaman” kavramı biz yaratılanlar için geçerlidir. Yaratanın ilminde her şey âşikârdır. O, zamandan ve mekândan münezzehtir. Bu nedenle kader; bir anlamda her şeyin öncesi ve sonrasını bilen Allah’ın kaydıdır. Kaderde kayıtlı olanlar, Allah’ın takdiri ve kişinin isteği sonucunda ortaya çıkmaktadır.



Yaşanılan şeylerde hangi iradenin ne kadar tesiri olduğu ise tartışılagelmiştir. Nitekim insanın karşısına çıkan olaylara verdiği tepki unutulup iradesi yok sayılınca “kaderiyeci” bir anlayış gelişmiştir. Bu anlayışa göre insan, kaderinin mahkûmudur. Onun elinden hiçbir şey gelmez. Başına gelenlere katlanmak zorundadır. Kanaatimizce böyle bir yaklaşımın kabul edilebilmesi hiç bir surette mümkün değildir.



Aslında kabahatleri sebebiyle karşılaştıkları olumsuzlukları görmek istemeyen ve suçu başkasına yükleme derdinde olanlar hep bu anlayışa sığınmışlardır. “Takdîr-i İlâhî ne yapalım işte?” diyerek sorumluluklarından sıyrılmaya çalışmışlardır. Ama açıkcası yanılmışlardır.



Mesela alkollü iken araç kullanan, fakat sonunda kaza yaparak sakat kalan birisinin böyle bir söz ile kendini savunmaya kalkışması kesinlikle yanlıştır. Veya ruhsat almadan kaçak olarak dere yatağına yaptığı evini sel sularına kaptıran bir kişinin önce: “Nerede bu devlet? Nerede bu millet” diye bağırması, ardından biraz daha aklı başına gelip sakinleşince: “Ne yapalım takdîr-i ilâhî işte” diyerek kendi kendini avutması, sadece birer züğürt tesellisinden ibarettir. Hiçbir inandırıcılığı yoktur. Böyle kimseler, önce kendi yanlışlarını sorgulamalıdırlar. Ne dini, ne de kaderi kendi suçlarına alet etmelidirler.



Biz insanlar sebepler dünyasında yaşıyoruz. Yaşananlar tabiatta Allah’ın var ettiği rasyonel sebeplerle gerçekleşmektedir. Mesela ateş yakmakta, kaynamış su haşlamakta, su yüzme bilmeyeni boğmaktadır. Yüksekten bırakılan bir madde yer çekimi nedeniyle aşağıya doğru hızla düşmektedir. Güneş batıdan doğmakta, şiddetli soğuk dondurmakta, sıcak ise kavurmaktadır. Bütün bu ve buna benzer sebepleri görmezden gelerek konuya yaklaşmak her zaman yanlış bir kaderciliği ortaya çıkarmaktadır.



Tabiata var olan bu gerçekler kıyamete kadar da değişmeyecektir. Dolayısıyla kendi hatasını görmeyerek suçu kadere yüklemek doğru değildir. Bütün bu kuralların gereğini yapmayanlar yanarlar, haşlanırlar, boğulurlar, yüksekten düşüp ölürler, soğuktan donarlar veya sıcaktan kavrulurlar. Şu halde suçlu kimdir bunun çok iyi sorgulanması gerekmektedir.



Allah, her insanın kaderini kendi boynuna dolamıştır. (İsrâ, 17/13-15) İnsanın başına bir iyilik gelmişse bu Allah katındandır. Bir de kötülük gelmişse, bu da kendi yapıp ettikleri sebebiyledir. (Nisâ, 4/79)



Sorumluluk sahibi olması gerekenler, yaptıkları hataları görmezden gelerek kaderci bir yaklaşımı savunurlarsa bu kesinlikle doğru olmayacaktır. Mesela bir müteahhidin, inşaatın demirinden ve çimentosundan çalarak, kalitesiz malzeme ve işçilik sonucu yaptığı bina hafif şiddetteki bir depremde yerle bir oluyorsa, bu kişi kabahati bizzat kendine değil de depreme yüklüyorsa bu yanlıştır. Veya bu kişinin “altımız çürük ne yapalım?” demesi doğru değildir. Veyahut “takdîr-i ilâhî işte, ne yapalım?” diyerek suçunu örtbas etmeye kalkışması hiçbir haklı gerekçeye dayanmamaktadır. Böyle bir tavrın arkasına saklanmak hem şeytânîdir, hem de Yüce Allah’a iftiradan başka bir şey de değildir.



Aynı şekilde araştırıp sorgulamadan bu tür binaları satın alanlar da eşit derecede sorumludurlar. Yine kontrol görevini yeterince ve özenle yapmayıp görevlerini ihmal edenlerin de sorumluluktan kurtulabilmeleri mümkün değildir. Herkes suçu başkalarına atmak yerine can güvenliği için sağlam binalar yapmalı, bu tür binaları tercih etmeli ve orada yaşamlarını sürdürmelidirler.



Gelişmiş başka ülkelerde, daha büyük şiddetteki depremlerde sağlam yapılmış binalara bir şey olmazken, hep İslam ülkelerinde bu tür hadiselerin yaşanıyor olması yanlış bir kader anlayışının tabiî bir sonucu olsa gerektir. Dolayısıyla Allah’ın koyduğu kuralları çiğneyenlerin, Allah’ı suçlamaya kesinlikle hakları yoktur. Zira kişinin kaderini büyük ölçüde belirleyen ‘bilinçli tercihleriyle ortaya koyduğu kendi tutum ve davranışlarıdır.’ Olaylar karşısında gösterdiği ‘tepki ve yöneldiği eğilimlerdir.’ Yani; kişinin kaderiyle bunlar arasında doğrudan bir ilişki söz konusudur ve insanın kaderi; kişiliğinin genel gidişiyle ayrılmaz bir biçimde ilişkilidir.



Gönülden inanarak Allah’a teslim olanlar, tercihlerini hak, adâlet ve insaf ölçüleriyle yapanlar, sonra da dürüst ve erdemli davranışlar ortaya koyanlar güzel bir kader çizgisi ile karşılaşacaklardır. ( Nahl, 16/97) Tersini yapanlar ise hem bu dünyada, hem de ahirette “gerçek mutluluğu” yakalayamayacaklardır.



Sonuç olarak ifade etmek gerekirse, suçu kadere veya başka şeylere yüklemek son derece yanlıştır. “Nasip, kısmet işte” şeklindeki sözlerle kendilerini avutarak sebeplere sarılmayı terk edenler, ancak kendilerini aldatmakta ve sadece kendilerine yazık etmektedirler. (25.03.2010)



Dr. Ahmet Emin SEYHAN



Değerli ziyaretçilerim, daha fazla bilgi için diğer sitem www.ahmeteminseyhan.com a sizi beklerim...

Ayrıca başyazarı olduğum http://www.diyanethaberler.com ile hutbelerimin yayınlandığı http://www.hutbeler.net/ sitesini de ziyaret etmenizi öneririm..

Selam ve saygılarımla...


 

Forumdan daha fazla yararlanmak için giriş yapın yada üye olun!

Forumdan daha fazla yararlanmak için giriş yapın veya kayıt olun!

Kayıt ol

Forumda bir hesap oluşturmak tamamen ücretsizdir.

Şimdi kayıt ol
Giriş yap

Eğer bir hesabınız var ise lütfen giriş yapın

Giriş yap

Tema düzenleyici

Tema özelletirmeleri

Grafik arka planlar

Granit arka planlar