Puan
113
Çözümler
1
- Katılım
- 1 May 2020
- Mesajlar
- 17,092
- Çözümler
- 1
- Tepkime puanı
- 47,225
- Puan
- 113
GÜNE SUYLA BAŞLAMAK: JAPON SU TERAPİSİ
Bazı alışkanlıklar vardır, sessizdir ama etkilidir. İşte Japon Su Terapisi de tam olarak böyle. Sabah uyanır uyanmaz, aç karna içilen ılık suyla başlayan bu ritüel, yüzyıllardır Japonların sağlıklı yaşam sırlarından biri olarak bilinir.
Peki bu kadar basit bir alışkanlık nasıl olur da bu kadar şey değiştirebilir?
Gece boyunca susuz kalan vücut, sabah içilen suyla toparlanmaya başlar. Karaciğer kendini temizler, bağırsaklar harekete geçer, kan dolaşımı canlanır, mide nazikçe uyanır. Sadece fiziksel bir arınma değil bu; bir çeşit iç denge, bir yeniden başlama halidir.
NASIL UYGULANIR?
Japon Su Terapisi şu şekilde uygulanır:
Uyandığınızda, dişinizi fırçalamadan önce yaklaşık 4 bardak (640 ml) ılık su içilir.
Ardından 45 dakika boyunca hiçbir şey yenmez.
Sonrasında normal kahvaltınızı yapabilir, fakat kahvaltıdan sonra 2 saatlik sindirim aralığı bırakmanız önerilir.
Su mutlaka ılık olmalı; ne soğuk, ne oda sıcaklığında.
Eğer sabahları bu kadar su içmek zor geliyorsa, bir-iki bardakla başlayıp zamanla artırabilirsiniz.
Ve önemli bir uyarı: Böbreklerimiz saatte en fazla 800 ila 1000 ml arası suyu süzebilir. Bu nedenle bir seferde aşırı miktarda su içmek, uzun vadede böbreklere zarar verebilir.
HANGİ DURUMLARDA FAYDALI GÖRÜLMÜŞ?
Bu yöntem geleneksel olarak şu rahatsızlıklar için destekleyici olarak uygulanmış:
Hipertansiyon: 30 gün
Diyabet: 30 gün
Gastrit & Kabızlık: 10 gün
Tüberküloz: 90 gün
Kanser: 180 gün
Artrit: İlk hafta 3 gün uygulanmalı, sonra günlük devam edilmeli.
Ayrıca :
kabızlık,
idrar yolu enfeksiyonları,
eklem ağrıları,
migren ve hatta bazı cilt sorunlarında destekleyici olarak kullanılmış.
Elbette bu bir tedavi yöntemi değildir, ama vücudun kendi iyileşme mekanizmalarını destekleyebilir.
OTURARAK MI, AYAKTA MI İÇİLMELİ?
Belki de bu yöntemin en az bilinen ama en etkileyici kısmı burası…
İnsan ayakta su içtiğinde, sıvı doğrudan mideyi geçerek hızla onikiparmak bağırsağına (duodenum) iner. Bu sırada mide duvarı suyun basıncına maruz kalır ve sindirim sistemi adeta “hırpalanır.” Bu ani geçiş, mideyi by-pass eder gibi olur.
Oysa oturarak ve yavaş yavaş su içmek, mideye zaman kazandırır. Su önce mideye yerleşir, mide asidiyle karışarak mikropların bir kısmını etkisiz hale getirir. Ardından sindirim sistemine daha düzenli geçiş yapar. Bu sürece Japonlar büyük önem verir. Su adeta bir nehir gibi kıvrıla kıvrıla ilerler. Mideye yüklenmez, ona eşlik eder.
Bir nevi sindirim sistemine saygıdır bu: acele etmeden, bedenin ritmine uyum sağlayarak.
SADE AMA DERIN BİR FELSEFE
Japonlar bu alışkanlığı sadece sağlık için değil, ruh için de yapar. Sabah içilen su, güne bir teşekkür gibidir. “Yeni bir güne sağ salim ulaştım,” demek gibi…
Bunu bir dua gibi de düşünebilirsin, bir içsel duruş gibi. Kimseye göstermelik değil. Kendine ait. Sessiz, yalın, sahici.
Ve bu alışkanlık Japonya’da hâlâ yaşatılıyor. Bazı kliniklerde, huzurevlerinde, okullarda bile sabah rutini olarak uygulanıyor. Çünkü sadece su içmek değil, kendine özen göstermek anlamına geliyor bu ritüel.
SUYUN HAFIZASI VAR MI?
Bazı araştırmalar suyun çevresel etkilere tepki verebildiğini, moleküler yapısının ses, söz ve niyetle şekil değiştirdiğini söylüyor. Bilim camiasında bu konu hâlâ tartışmalı. Ama bir gerçek var: biz neye inanırsak, bedenimiz de ona göre şekilleniyor.
Sabah içtiğin o bir bardak suyu sadece su olarak değil, bir niyet olarak gör. Bedenine, ruhuna “ben buradayım, sana bakacağım” der gibi.
&
Özetle:
Basit gibi görünen ama arkasında hem gözlem hem bilgi birikimi olan bir alışkanlık bu. Sabah içilen su; mideye, böbreklere, bağırsaklara, hatta cilde kadar birçok sistemi harekete geçiriyor. Ama belki en önemlisi, sabahları kendimize gösterdiğimiz küçük ama etkili bir özen biçimi olması.
Her gün kendin için atacağın bu küçük adım, bedenine “ben seninle ilgileniyorum” demenin en güzel şekli belkide...

Bazı alışkanlıklar vardır, sessizdir ama etkilidir. İşte Japon Su Terapisi de tam olarak böyle. Sabah uyanır uyanmaz, aç karna içilen ılık suyla başlayan bu ritüel, yüzyıllardır Japonların sağlıklı yaşam sırlarından biri olarak bilinir.
Peki bu kadar basit bir alışkanlık nasıl olur da bu kadar şey değiştirebilir?
Gece boyunca susuz kalan vücut, sabah içilen suyla toparlanmaya başlar. Karaciğer kendini temizler, bağırsaklar harekete geçer, kan dolaşımı canlanır, mide nazikçe uyanır. Sadece fiziksel bir arınma değil bu; bir çeşit iç denge, bir yeniden başlama halidir.
NASIL UYGULANIR?
Japon Su Terapisi şu şekilde uygulanır:
Uyandığınızda, dişinizi fırçalamadan önce yaklaşık 4 bardak (640 ml) ılık su içilir.
Ardından 45 dakika boyunca hiçbir şey yenmez.
Sonrasında normal kahvaltınızı yapabilir, fakat kahvaltıdan sonra 2 saatlik sindirim aralığı bırakmanız önerilir.
Su mutlaka ılık olmalı; ne soğuk, ne oda sıcaklığında.
Eğer sabahları bu kadar su içmek zor geliyorsa, bir-iki bardakla başlayıp zamanla artırabilirsiniz.
Ve önemli bir uyarı: Böbreklerimiz saatte en fazla 800 ila 1000 ml arası suyu süzebilir. Bu nedenle bir seferde aşırı miktarda su içmek, uzun vadede böbreklere zarar verebilir.
HANGİ DURUMLARDA FAYDALI GÖRÜLMÜŞ?
Bu yöntem geleneksel olarak şu rahatsızlıklar için destekleyici olarak uygulanmış:
Hipertansiyon: 30 gün
Diyabet: 30 gün
Gastrit & Kabızlık: 10 gün
Tüberküloz: 90 gün
Kanser: 180 gün
Artrit: İlk hafta 3 gün uygulanmalı, sonra günlük devam edilmeli.
Ayrıca :
kabızlık,
idrar yolu enfeksiyonları,
eklem ağrıları,
migren ve hatta bazı cilt sorunlarında destekleyici olarak kullanılmış.
Elbette bu bir tedavi yöntemi değildir, ama vücudun kendi iyileşme mekanizmalarını destekleyebilir.
OTURARAK MI, AYAKTA MI İÇİLMELİ?
Belki de bu yöntemin en az bilinen ama en etkileyici kısmı burası…
İnsan ayakta su içtiğinde, sıvı doğrudan mideyi geçerek hızla onikiparmak bağırsağına (duodenum) iner. Bu sırada mide duvarı suyun basıncına maruz kalır ve sindirim sistemi adeta “hırpalanır.” Bu ani geçiş, mideyi by-pass eder gibi olur.
Oysa oturarak ve yavaş yavaş su içmek, mideye zaman kazandırır. Su önce mideye yerleşir, mide asidiyle karışarak mikropların bir kısmını etkisiz hale getirir. Ardından sindirim sistemine daha düzenli geçiş yapar. Bu sürece Japonlar büyük önem verir. Su adeta bir nehir gibi kıvrıla kıvrıla ilerler. Mideye yüklenmez, ona eşlik eder.
Bir nevi sindirim sistemine saygıdır bu: acele etmeden, bedenin ritmine uyum sağlayarak.
SADE AMA DERIN BİR FELSEFE
Japonlar bu alışkanlığı sadece sağlık için değil, ruh için de yapar. Sabah içilen su, güne bir teşekkür gibidir. “Yeni bir güne sağ salim ulaştım,” demek gibi…
Bunu bir dua gibi de düşünebilirsin, bir içsel duruş gibi. Kimseye göstermelik değil. Kendine ait. Sessiz, yalın, sahici.
Ve bu alışkanlık Japonya’da hâlâ yaşatılıyor. Bazı kliniklerde, huzurevlerinde, okullarda bile sabah rutini olarak uygulanıyor. Çünkü sadece su içmek değil, kendine özen göstermek anlamına geliyor bu ritüel.
SUYUN HAFIZASI VAR MI?
Bazı araştırmalar suyun çevresel etkilere tepki verebildiğini, moleküler yapısının ses, söz ve niyetle şekil değiştirdiğini söylüyor. Bilim camiasında bu konu hâlâ tartışmalı. Ama bir gerçek var: biz neye inanırsak, bedenimiz de ona göre şekilleniyor.
Sabah içtiğin o bir bardak suyu sadece su olarak değil, bir niyet olarak gör. Bedenine, ruhuna “ben buradayım, sana bakacağım” der gibi.
&
Özetle:
Basit gibi görünen ama arkasında hem gözlem hem bilgi birikimi olan bir alışkanlık bu. Sabah içilen su; mideye, böbreklere, bağırsaklara, hatta cilde kadar birçok sistemi harekete geçiriyor. Ama belki en önemlisi, sabahları kendimize gösterdiğimiz küçük ama etkili bir özen biçimi olması.
Her gün kendin için atacağın bu küçük adım, bedenine “ben seninle ilgileniyorum” demenin en güzel şekli belkide...
