Foruma hoş geldin, Ziyaretçi

Forum içeriğine ve tüm hizmetlerimize erişim sağlamak için foruma kayıt olmalı ya da giriş yapmalısınız. Foruma üye olmak tamamen ücretsizdir.

Düşünce Platformumuza Hoşgeldiniz!

Düşünce Platformumuz bilgi ve düşüncenin en özgür adresidir!
Güne, gündeme ve yarınlara dair söyleyeceğim var diyenlerin, günlük koşuşturmaca içerisinde zihin jimnastiği yapmak isteyenlerin özgürlük meşalesi ~ FORUM KALEMİ ~

Söz Bakışı Bulandırır, Sus Söyleme!

AsyA

Forum Kalemi
Öylesine...
Katılım
1 May 2020
Mesajlar
14,282
Çözümler
1
Tepkime puanı
37,958
Puanları
113
Hatice Karataş

Bir harfin ince kıvrımlarıyla başladı okumaya. Kelimelerle oynadığı saklambaç onun sırra vakıf olma çabasının en belirgin nişanesiydi bir anlamda. Mikroskoba ihtiyacı yoktu gözlerinin. Kalem ile kağıt arasındaki kara sürtüşme büyütüyordu tüm incelikleri. Başlamıştı ama sonu görünmüyordu okumanın. En yakın mesafedeydi. Kendinde. Alemi kuşatan nihayetsiz gürültüyü duyan kulaklarını okuyordu. Küçük bir yapraktan işittiği derin nida aklını başından aldı. Aynı nida; dalgalanan denizden, sebatlığına hayran kaldığı yıldızdan, toprağa seyahat gücü veren rüzgardan da geliyordu. Gözlerine yöneldi usulca. Karanlık denizler aydınlanıverdi birden. Kusurla kaplı kutuların içinde gördü kusursuzluğu. Gözlerini semaya kaldırdı sonrasında. Asla yakalanamayacak tonda olan güneşi gördü. Gördükleri önce kıvrımlara sonrasında harflere ve nihayet kelimelere dönüştü:

Oku! Yaratan Rabbinin adıyla oku! (Alak 1-2).

1400 sene öncesindendi kelimeler ama tanıdıktı ama diriydi zihninde. Gönlünde asr-ı saadet sevdasıyla devam etti okumaya. Ellere çevirdi dikkatini. Ağır bir taşı kaldırabildiği gibi muhteşem naziklikte bir çiçeği yumuşakça kavrayabiliyordu. Bu ölçü birinin izniyle olmalıydı her şeye gücü yeten: Ya-Azim!

Ayaklara doğru indi bakışları. Bir yarışta koşan atleti hayal etti. Yarışın sonunda yorgunluk vardı. İşte atletin kusuruydu bu. Yorulmaz değildi. Gücünün eksikliğini ve hadsiz olmadığını, acziyetini kabullendi bu vesileyle. Ancak hiç yorulmayan her türlü eksiklikten münezzeh olan biri vardı: Ya-Sübhan!

Aklını okumalıydı şimdi. Zordu elbet ama idrak lazımdı kemale ermek için. Aklının her şeyi çözebileceğini düşündü ilkin. Yanılmıştı. Bilgisayar kodu yazmaktı işi ama çözemediği kodlar vardı. Parmaklarına yerleştirilen kodlar onun kimliğini belirliyordu. Onun ve onun gibi milyarlarca insanın. Ancak hiçbir benzerlik yoktu bu kodlarda. Çünkü bu kodları yaratan sonsuz ilme sahipti. O: Ya-Alim!

Son olarak en hassas mekanı okumaktaydı. Kalbine seyahat etti. Bir kara delikten farksızdı. Sevgi, merhamet, vicdan ve daha nice ucu bucağı olmayan hasletlere ev sahipliği yapıyordu. Sabırla pompalanan kan, imtihanların göstergesiydi belki de. Sabırla aşılan mertebeler, özü ortaya çıkarıyordu bir anlamda. İşte oradadaydı hakikat. O isimdeydi sır. Sevilmeye en layık olan, kulunu en çok seven: Ya-Vedud!

Okumasına burada ara verdi. Derin bir ah çekti içinden. Tekrar baktı kendine ve anımsadı, "Söz bakışı bulandırır, sus söyleme! Gözünü yıldızlara dik, yol ara." (Mevlana). Gençdergis

www.forumkalemi.com
 

Forumdan daha fazla yararlanmak için giriş yapın yada üye olun!

Forumdan daha fazla yararlanmak için giriş yapın veya kayıt olun!

Kayıt ol

Forumda bir hesap oluşturmak tamamen ücretsizdir.

Şimdi kayıt ol
Giriş yap

Eğer bir hesabınız var ise lütfen giriş yapın

Giriş yap

Tema düzenleyici

Tema özelletirmeleri

Grafik arka planlar

Granit arka planlar