Güzel soru
@Qasem
Her ikisi de mümkün. İnsan bulunduğu yere benzer. Klişe sosyal psikoloji meselesi. Ama bunun dışında bulunduğu yeri yadirgamak diye bir şey de var. O zaman insan için bazen uzak bazen yakın ufukta yol görünür. Yol belirince de sıradaki iş, hareket. "Hareket etmezsen acı üstünde birikir." Sadece acı değil, bulunduğun yerin her bir şeyi birikir. Biriken şeylerden insan kendine bir kumaş biçer. Kumaştan bir gömlek diker sonra. Üzerine oturur ya da oturmaz, önemli değil, giyinirsin. (Bu kadar metafor yeter.
şimdiye dönelim.)
Resimden yola çıktık. Kadın, şimdiki zamanın insanı olsun. Şimdide yol, klasik anlatılardaki gibi insan için bir kemal serüvenini karşılıyor mu, emin değilim. Dünyanın görünümlerini, bütün imkanlarıyla olmasa da artık her insana sunan bir zaman bu. Çıkılan bütün yollar, neredeyse kopya üreten makineler gibi. Belirsizliğin bulunmadığı yolculukta, kişinin aradığı bir şey ya da kendilik de olmuyor. Kişi, içinde olduğu kalıptan çıkıp zaten hazırlanmış başka bir kaliba giriyor.
Yeni diye çıkılan yol da insanın üstüne çoğu zaman, yanlış bir gömlek giydiriyor.
Gelgelelim soruya abi.
Bana göre insan, alışkanlıkların varlığı. Hepimiz hayatımızın bir yerinde, içinde yetiştiğimiz alışkanlıklardan sıyrılıp yeni şeyler bulmak hevesine düşüyoruz. (Bu daha çok cesaret edebilenin harcı.) İlk etapta bize benzemeyeni arıyoruz. Zıddını arama meselesi. Çünkü benzemeyende, insanı kendine çeken bir taraf bulunuyor. Yeni, güzel, heyecan verici, akıl dışı ya da güven hissettiren vs. Hergangi bir şey.. Ona doğru çekiliriz bir süre. Bu olurken bizde gerçekten bir şeyler değişmeye başlar. Taklitle başlayan bu arayış/değişim, zaman içinde insan tekinin kendine has yanlarını ortaya çıkarabilirse, insana, zıddından geçip kendine benzeyenle yol yürümesi gerektiğini gösteriyor.
Nihayetinde insan, aklıselimle tanışınca huzur bulduğu yerde yurt tutmak istiyor. Başlangıçta olan şeyin aynısı gibi. Ama temel ve keskin fark şu: Yolun başında "gömlek" başkasının eliyle dikilmişti. Yolculuktan sonra insan "gömleği"ni kendi eliyle dikmiş oluyor.
Yani nihayetinde insan, değişe değişe bir şeye benziyor ve çoğunlukla benzediğiyle yol yürüyor.