- Katılım
- 1 May 2020
- Mesajlar
- 15,701
- Çözümler
- 1
- Tepkime puanı
- 42,663
- Puanları
- 113
Sizce İnsanlar Neden İntihar Eder?
Ekli dosyayı görüntüle 225
Abdullah Uyar
İntihar, sözlükte ruhsal sıkıntılardan dolayı hayattan kopmak manasına gelir. İntiharı normal bir düşünüşe göre düşünecek olursak, intihar etmek doğru bir davranış olmadığını anlarız. Bu tür olaylara intihar edenin gözünden bakmadığımız sürece, intihar etmek yargısının anlamsız bir yargı olduğunu ısrarla destekleriz. Olaylara intihar edenin bakış açısıyla bakacak olursak aslında aklımızdaki birkaç yargı da, değişiklik olabilir. Bir araştırmaya göre dünyanın en zengin ülkeler sırasında Rusya ön sıralarda, araştırmanın dikkat çeken konusu ise intihar edenlerin çoğunluğu gençlerden oluşuyor. Bu yargıyı düşünürsek hiçbir şekilde akla ve mantığa uygun gelmediğini anlarız. Gençlerin önünde kocaman bir hayat olmasına rağmen neden bu hayattan kopmak isterler ki! Aslında sorunu, mantığın dışında düşünürsek sonuç, basittir.
İnsanoğlu fıtratı gereği aşık olan bir varlıktır. Ama bu aşkı sadece bir kimsenin başka bir kimseye aşkı derecesine indirgememek gerekir. Aşk; yeri gelir bir insana, yeri gelir bir nesneye, yeri gelir bir görünmezlik sırrının içindeki bir görünüşe olabilir. İnsanın aşık olmasında bir sıkıntı yoktur, sıkıntı; aşık olduğu kimseden, vs. yani karşısındakinden bir karşılık alamamasıdır. Alamadığı için de gönlünü çöllere adar ve aşkının arayışında olmaya çalışır. `Her arayan bulamaz ama bulanlar arayanlardır` sözüne de istinaden arayışta olan kimse sabırsız davranıp yolu daha yarılamadan sonlandırırsa, kendisine çok yazık etmiş olur. Kendisini arama zahmetini daha yarılmadan, bitirirse de kendisinde kaybolmuş olur. Bu gibi insanları anlamak çok güçtür. Aslında önemli olan, bir hedefe ulaşmak değil hedefe ulaşırken ki zaman diliminde koşturmak, mücadele etmektir. Çok değer verdiğim bir yazar, aşkı çok güzel bir tarif ile ifade etmiş, "Aşk, ulaşamamaktır; aşk, aşkı arayan için çekilen zahmet ve sevinçtir. Aşkı bulduktan sonra o aşk, aşk olmaktan çıkar." Kalp de öyle bir şeydir ki boşluk diye bir şey tanımaz. Eğer sen kalbini iyi, güzel şeylerle doldurmassan yani koşturmaz mücadele etmezsen, o boşluklara kötülükler girmeye başlar ve insan, kendisini geçici zevklere vermeye başlar, bunlar da içki, kumar, vs. gibi alışkanlıklardır. İlerleyen zamanlarda da insanlar bu gibi alışkanlıklardan bıkar ve hayattan soğuduğunu artık dile getirmeye başlar. Ailesinin geliri de iyi ise aile yakınları bu durumun farkına varırlar ve psikiyatri gibi sinir hastalıkları bölümlerine yönlendirirler. Oralardaki doktorlar da, ya ilaç verirler ya da psikoloğa yönlendirirler. Psikologlar, çoğunlukla karşısındaki kimseye çeşitli nasihatler de bulunmaya başlar. Hayatı daha iyi yaşamak, kafaya hiçbir şeyi takmamak, kısaca anı yaşaması gerektiğini öğütler yani. O kimse de çözüm için ânı yaşamaya çalışır, fakat sadece ânı yaşar, an`da yaşamaz. Ânı yaşamak ile ân`da yaşamanın sözcükleri birbirine benzese de anlam olarak iki zıt kutup gibidir.
Ânı yaşamak insanın psikolojik rahatsızlıklarından dolayı veya gezi maksadıyla bir yerlere gidip vakit geçirmeye çalışmaktır. Bu sınıftan insanlar her nereyi gezerse gezsin sürekli içindeki, kurutulamadığı sıkıntı ile gezer. Gezerken unuttuğunu sanır ama yanlız kaldığı ânda sıkıntıları ile yine baş başa kalırlar. Gelgelelim ikinci yani ânda yaşama sınıfına, bu sınıfta yer alan insanlar ise gezmiş oldukları yerleri içlerinde özümseyerek gezerler ve gezerken de sürekli gördükleri şeylerden bir anlam aramaya çalışırlar. anlarlar ki kafalarına taktıları sıkıntının gereksiz olduğunu ve hayatlarından silmeye çalışırlar. İntihar gibi düşüncelerden kurtulma imkanı en çok ânda yaşama sınıfındaki insanlarda olur...
Dipnot:
Genç warther’in Acıları=>Johann Wolfgane Von Goethe
Masumiyet Müzesi=>Orhan Pamuk
Dönüşüm=>Franz Kafka
1984=>George Orwell
Ekli dosyayı görüntüle 225
Abdullah Uyar
İntihar, sözlükte ruhsal sıkıntılardan dolayı hayattan kopmak manasına gelir. İntiharı normal bir düşünüşe göre düşünecek olursak, intihar etmek doğru bir davranış olmadığını anlarız. Bu tür olaylara intihar edenin gözünden bakmadığımız sürece, intihar etmek yargısının anlamsız bir yargı olduğunu ısrarla destekleriz. Olaylara intihar edenin bakış açısıyla bakacak olursak aslında aklımızdaki birkaç yargı da, değişiklik olabilir. Bir araştırmaya göre dünyanın en zengin ülkeler sırasında Rusya ön sıralarda, araştırmanın dikkat çeken konusu ise intihar edenlerin çoğunluğu gençlerden oluşuyor. Bu yargıyı düşünürsek hiçbir şekilde akla ve mantığa uygun gelmediğini anlarız. Gençlerin önünde kocaman bir hayat olmasına rağmen neden bu hayattan kopmak isterler ki! Aslında sorunu, mantığın dışında düşünürsek sonuç, basittir.
İnsanoğlu fıtratı gereği aşık olan bir varlıktır. Ama bu aşkı sadece bir kimsenin başka bir kimseye aşkı derecesine indirgememek gerekir. Aşk; yeri gelir bir insana, yeri gelir bir nesneye, yeri gelir bir görünmezlik sırrının içindeki bir görünüşe olabilir. İnsanın aşık olmasında bir sıkıntı yoktur, sıkıntı; aşık olduğu kimseden, vs. yani karşısındakinden bir karşılık alamamasıdır. Alamadığı için de gönlünü çöllere adar ve aşkının arayışında olmaya çalışır. `Her arayan bulamaz ama bulanlar arayanlardır` sözüne de istinaden arayışta olan kimse sabırsız davranıp yolu daha yarılamadan sonlandırırsa, kendisine çok yazık etmiş olur. Kendisini arama zahmetini daha yarılmadan, bitirirse de kendisinde kaybolmuş olur. Bu gibi insanları anlamak çok güçtür. Aslında önemli olan, bir hedefe ulaşmak değil hedefe ulaşırken ki zaman diliminde koşturmak, mücadele etmektir. Çok değer verdiğim bir yazar, aşkı çok güzel bir tarif ile ifade etmiş, "Aşk, ulaşamamaktır; aşk, aşkı arayan için çekilen zahmet ve sevinçtir. Aşkı bulduktan sonra o aşk, aşk olmaktan çıkar." Kalp de öyle bir şeydir ki boşluk diye bir şey tanımaz. Eğer sen kalbini iyi, güzel şeylerle doldurmassan yani koşturmaz mücadele etmezsen, o boşluklara kötülükler girmeye başlar ve insan, kendisini geçici zevklere vermeye başlar, bunlar da içki, kumar, vs. gibi alışkanlıklardır. İlerleyen zamanlarda da insanlar bu gibi alışkanlıklardan bıkar ve hayattan soğuduğunu artık dile getirmeye başlar. Ailesinin geliri de iyi ise aile yakınları bu durumun farkına varırlar ve psikiyatri gibi sinir hastalıkları bölümlerine yönlendirirler. Oralardaki doktorlar da, ya ilaç verirler ya da psikoloğa yönlendirirler. Psikologlar, çoğunlukla karşısındaki kimseye çeşitli nasihatler de bulunmaya başlar. Hayatı daha iyi yaşamak, kafaya hiçbir şeyi takmamak, kısaca anı yaşaması gerektiğini öğütler yani. O kimse de çözüm için ânı yaşamaya çalışır, fakat sadece ânı yaşar, an`da yaşamaz. Ânı yaşamak ile ân`da yaşamanın sözcükleri birbirine benzese de anlam olarak iki zıt kutup gibidir.
Ânı yaşamak insanın psikolojik rahatsızlıklarından dolayı veya gezi maksadıyla bir yerlere gidip vakit geçirmeye çalışmaktır. Bu sınıftan insanlar her nereyi gezerse gezsin sürekli içindeki, kurutulamadığı sıkıntı ile gezer. Gezerken unuttuğunu sanır ama yanlız kaldığı ânda sıkıntıları ile yine baş başa kalırlar. Gelgelelim ikinci yani ânda yaşama sınıfına, bu sınıfta yer alan insanlar ise gezmiş oldukları yerleri içlerinde özümseyerek gezerler ve gezerken de sürekli gördükleri şeylerden bir anlam aramaya çalışırlar. anlarlar ki kafalarına taktıları sıkıntının gereksiz olduğunu ve hayatlarından silmeye çalışırlar. İntihar gibi düşüncelerden kurtulma imkanı en çok ânda yaşama sınıfındaki insanlarda olur...
Dipnot:
Genç warther’in Acıları=>Johann Wolfgane Von Goethe
Masumiyet Müzesi=>Orhan Pamuk
Dönüşüm=>Franz Kafka
1984=>George Orwell
Ziyaretçiler için gizlenmiş link, görmek için
Giriş yap veya üye ol.