- Katılım
- 31 Ocak 2021
- Mesajlar
- 3,191
- Tepkime puanı
- 14,718
- Puanları
- 113
- Burç
- Aslan
- Memleket
- Trabzon
- Cinsiyet
- Medeni Hal
- Takım
Uzun kollu gömlek giydim bu sabah, biraz yeşil nane, biraz peynir, birkaç zeytin yedim Allah ne verdiyse işte, ellerim ceplerimde yürüdüm...
Ne çok bankamatik var, ne çok market ve ne çok çöp kutusu!
Saçlarını savuran neşeli kız çocuklarının yanından geçtim. Ağızlarından galiz küfürler duydum, hızlandım. Ellerimi ceplerimden çıkardım.
Ses tonu yeni kalınlaşmış erkek çocuklara rastladım. Duman altı olmuş bir umursmazlıkla küfürler savuruyorlardı.
Kol düğmelerini açıp gömleğimi katladım üç kez, daha da hızlı attım adımlarımı iş yerine geldim.
Kız çocuk, erkek çocuk sahibi babalarla oturduk. Borsadan, son maçtan, hakemin gelmişinden geçmişinden konuştular. Ağızlarında galiz küfürler vardı ve şehadet parmaklarını esir almış izmaritleri somuruyorlardı, pis pis tütüp duran bir gariplikteydik...
Çiçekleri kurumuş, sonra da ateşe verilmiş bir bahçe gibiydi hayatlarımız. Boğucu ağır bir dumanın içinde kalmıştık, göz gözü görmüyordu. Parça tesirli bir bomba düşmüştü kalplerin orta yerine ve ben içimdeki hangi incinmişliğin yarasını saracağımı, kime koşacağımı bilemez bir şaşkınlıktaydım.
Ruhlar bir köle gibi itirazsız, farklı hayvanlara dönüşmüş gövdeleri taşıyorlardı sanki. Kimi pis bir domuzu, kimi korkunç bir köpeği, kimi obur bir gergedanı, kimi sinsi bir yılanı, kimi de herşeyi kemirme arzusunda iri bir fareyi taşımak zorundaydı...
Duramadım, kaçtım kelimelerin sığınağı cümlelere. Gömleğimin kollarını açtım, düğmelerini ilikledim yeniden. Ellerimi ceplerime emanet ettim, yavaş adımlarla yürüdüm bulvarlar boyunca, uzaklaştım...
Her adımda herkes birbirinin aynı ve her yer!
Ne çok bankamatik var, ne çok market, ne çok çöp kutusu ve ne çok sûret!
Halil İbrahim
Ne çok bankamatik var, ne çok market ve ne çok çöp kutusu!
Saçlarını savuran neşeli kız çocuklarının yanından geçtim. Ağızlarından galiz küfürler duydum, hızlandım. Ellerimi ceplerimden çıkardım.
Ses tonu yeni kalınlaşmış erkek çocuklara rastladım. Duman altı olmuş bir umursmazlıkla küfürler savuruyorlardı.
Kol düğmelerini açıp gömleğimi katladım üç kez, daha da hızlı attım adımlarımı iş yerine geldim.
Kız çocuk, erkek çocuk sahibi babalarla oturduk. Borsadan, son maçtan, hakemin gelmişinden geçmişinden konuştular. Ağızlarında galiz küfürler vardı ve şehadet parmaklarını esir almış izmaritleri somuruyorlardı, pis pis tütüp duran bir gariplikteydik...
Çiçekleri kurumuş, sonra da ateşe verilmiş bir bahçe gibiydi hayatlarımız. Boğucu ağır bir dumanın içinde kalmıştık, göz gözü görmüyordu. Parça tesirli bir bomba düşmüştü kalplerin orta yerine ve ben içimdeki hangi incinmişliğin yarasını saracağımı, kime koşacağımı bilemez bir şaşkınlıktaydım.
Ruhlar bir köle gibi itirazsız, farklı hayvanlara dönüşmüş gövdeleri taşıyorlardı sanki. Kimi pis bir domuzu, kimi korkunç bir köpeği, kimi obur bir gergedanı, kimi sinsi bir yılanı, kimi de herşeyi kemirme arzusunda iri bir fareyi taşımak zorundaydı...
Duramadım, kaçtım kelimelerin sığınağı cümlelere. Gömleğimin kollarını açtım, düğmelerini ilikledim yeniden. Ellerimi ceplerime emanet ettim, yavaş adımlarla yürüdüm bulvarlar boyunca, uzaklaştım...
Her adımda herkes birbirinin aynı ve her yer!
Ne çok bankamatik var, ne çok market, ne çok çöp kutusu ve ne çok sûret!
Halil İbrahim