kervan
Aktif Üye
- Katılım
- 2 Haz 2020
- Mesajlar
- 916
- Tepkime puanı
- 2,374
- Puanları
- 93
- Cinsiyet
Seven Sevdiğini Çok Zikreder
Cenâb-ı Hak buyuruyor:
Bismillahirrahmanirrahim
“O gün bazı yüzler ağarır, bazı yüzler de kararır. Yüzleri kararanlara; Îmânınızdan sonra küfrettiniz ha? Öyle ise inkâr etmenize karşılık azâbı tadın.
(denecektir). Yüzleri ağaranlara gelince, (onlar) Allâh’ın rahmeti içindedirler. Onlar orada ebedî kalacaklardır.” (Âl-i İmrân, 106, 107
Rasûlullah (sav) efendimiz buyurdular:
“Allâh’ı sevmenin alâmeti, Allâh’ı zikretmeyi sevmektir.” (Suyûtî, Câmiu’s-Sağîr, II, 52)
Sâhibü’l-vefâ Mûsâ Topbaş (ks) da, zikrullâhın mânevî terbiyedeki ehemmiyeti hususunda şu tespitlerde bulunur:
“Zikir, mühim bir aşk ve îmân ölçüsüdür. Seven sevdiğini çok zikreder, ara vermeden gece gündüz, her saatte, her anda zikreder, anmadan
yapamaz. Zikrullâha vâsıl olan her şeye kavuşmuştur. Zikrullâhtan mahrum olan da her şeyi kaybetmiştir. Zikrullâh kalbin nuru, rûhun huzuru,
gönlün cilâsı, aklın ölçüsüdür. Zikre devam edenin kalbi mâmur, fiil ve ahlâkı güzel, rûhu sevinçli olur.
Bir kalbe aşk-ı ilâhî girerse, o gönülde Allah zikrinden başka hiçbir şey kalmaz, hepsi yok olur. Evvelce geçirilen büyük mecâzî aşklar bile.
Kalbi zikirle meşgul etmeli, zikirle uyandırmaya, çalıştırmaya gayret etmelidir. İyi çalışıldığı takdirde zikir bütün letâiflere dağılır, nefse, sonra
cesede.” (Sâdık Dânâ, Altınoluk Sohbetleri I, Erkam Yay.)
Her Güne Bir Esma-ül Hüsna (Allah’ın En Güzel İsimleri)
el-Vehhâb:
Bağışı çok olan, karşılıksız veren, nimetlerinin ardı arkası kesilmeyen, mü’min ya da kâfir ayrımı yapmadan, bütün mahlûkuna nimetlerini yağdıran, ihsân eden demektir.
Kısa Günün Kârı
Kulluk vazîfeleri içindeki bu husûsî ehemmiyeti sebebiyle, zikir kelimesi Kur’ân-ı Kerîm’de iki yüz elliden ziyâde yerde geçmektedir. Cenâb-ı Hakk’a
hakîkî mânâda kulluk yapabilmek ve bu sûretle mârifetullâha ulaşmak, zikrin kalbde kazandığı mevkî ve hissedilişindeki derinlik nisbetinde
gerçekleşir. Bu yüzdendir ki “mârifetullâh”, yâni Rabbin hakîkatine kalben nâil olmak, ilmin en fazîletlisi sayılagelmiştir
Cenâb-ı Hak buyuruyor:
Bismillahirrahmanirrahim
“O gün bazı yüzler ağarır, bazı yüzler de kararır. Yüzleri kararanlara; Îmânınızdan sonra küfrettiniz ha? Öyle ise inkâr etmenize karşılık azâbı tadın.
(denecektir). Yüzleri ağaranlara gelince, (onlar) Allâh’ın rahmeti içindedirler. Onlar orada ebedî kalacaklardır.” (Âl-i İmrân, 106, 107
Rasûlullah (sav) efendimiz buyurdular:
“Allâh’ı sevmenin alâmeti, Allâh’ı zikretmeyi sevmektir.” (Suyûtî, Câmiu’s-Sağîr, II, 52)
Sâhibü’l-vefâ Mûsâ Topbaş (ks) da, zikrullâhın mânevî terbiyedeki ehemmiyeti hususunda şu tespitlerde bulunur:
“Zikir, mühim bir aşk ve îmân ölçüsüdür. Seven sevdiğini çok zikreder, ara vermeden gece gündüz, her saatte, her anda zikreder, anmadan
yapamaz. Zikrullâha vâsıl olan her şeye kavuşmuştur. Zikrullâhtan mahrum olan da her şeyi kaybetmiştir. Zikrullâh kalbin nuru, rûhun huzuru,
gönlün cilâsı, aklın ölçüsüdür. Zikre devam edenin kalbi mâmur, fiil ve ahlâkı güzel, rûhu sevinçli olur.
Bir kalbe aşk-ı ilâhî girerse, o gönülde Allah zikrinden başka hiçbir şey kalmaz, hepsi yok olur. Evvelce geçirilen büyük mecâzî aşklar bile.
Kalbi zikirle meşgul etmeli, zikirle uyandırmaya, çalıştırmaya gayret etmelidir. İyi çalışıldığı takdirde zikir bütün letâiflere dağılır, nefse, sonra
cesede.” (Sâdık Dânâ, Altınoluk Sohbetleri I, Erkam Yay.)
Her Güne Bir Esma-ül Hüsna (Allah’ın En Güzel İsimleri)
el-Vehhâb:
Bağışı çok olan, karşılıksız veren, nimetlerinin ardı arkası kesilmeyen, mü’min ya da kâfir ayrımı yapmadan, bütün mahlûkuna nimetlerini yağdıran, ihsân eden demektir.
Kısa Günün Kârı
Kulluk vazîfeleri içindeki bu husûsî ehemmiyeti sebebiyle, zikir kelimesi Kur’ân-ı Kerîm’de iki yüz elliden ziyâde yerde geçmektedir. Cenâb-ı Hakk’a
hakîkî mânâda kulluk yapabilmek ve bu sûretle mârifetullâha ulaşmak, zikrin kalbde kazandığı mevkî ve hissedilişindeki derinlik nisbetinde
gerçekleşir. Bu yüzdendir ki “mârifetullâh”, yâni Rabbin hakîkatine kalben nâil olmak, ilmin en fazîletlisi sayılagelmiştir