- Katılım
- 1 May 2020
- Mesajlar
- 15,685
- Çözümler
- 1
- Tepkime puanı
- 42,610
- Puanları
- 113
Mantarsın da sanki, seni överken insanlar 'tadı etten farksız' diyerek övmüşler gibi. Çekirdekten çıkmayı başarmış, kış görmüş, üstüne sıcağın altında yanmışsın da 'tadı bal gibi' diye övülüyorsun gibi bir his bahsettiğim. Karnıbaharlı kısır mercimekli köfte tarifisin yani. 'Nerelisin?' dediklerinde 'olsun'lu cevabın 'olsun'u. Ya da bir rüzgarın kaldırdığı eski bir gazetenin yarısısın en fazla.
Kimseye yük olmamışsın ama kimse de seni yüklenmemiş. Gözlerden kaçan, kulaktan ıskalanan bir söz gibisin; varlığın ancak bir boşluk dolduğunda fark ediliyor.
Varoluşunla bağdaşmayan övgülerle kuşanmış, eksiklik duygusuyla yoğrulmuş gibisin. Dünyanın seni tanımlamak için bulduğu her sözde senden uzak bir yanılgı hissi gizli gibi hissediyorsun. Her yanılgı için sana maske yakıştıranlardan gidip tek tek özür dilemek istiyorsun: 'Zannınız değilim...'
Gücünü köklerinden alıyorsun önce, sonra o kökler seni dışarıda bırakmış diye bu defa köklerine güceniyorsun. Öncen ile sonran arasında bir yerde, arasatta parsel kapmış gibisin. Geçmişte anılmamış, gelecekte varlığından habersiz olunacak bir 'şimdi' içindesin.
Sana ait olmayan, onların arzuladığı sende gördüğü beklentiler ile ilgili övgüler geliyor kulağına. Olmadığını bilmenin mahcubiyeti, olamayacağını görmenin yılmışlığı içindesin.
Yeterince yeterli bulunmamak hali işte, biliyorsun.
Seni öven sözlerin içindeki tanımsız boşluğu, senin kendi içinin gerçeğiyle doldur bence. Dünya sana kendini anlatmakta eksik kaldıysa, sen kendi özündeki o saf sesi kendine fısılda.
Sen, kendi köklerinden filizlenmiş gerçekliksin çünkü.
Kendini ararken kendin ile ilgili tanımı başkalarının gözlerinde arama, kalp gözünü açmaya çalış önce.
Ya da kapat gözlerini sadece "hû" de.
O en kestirme.
Ezgi Akgül
Kimseye yük olmamışsın ama kimse de seni yüklenmemiş. Gözlerden kaçan, kulaktan ıskalanan bir söz gibisin; varlığın ancak bir boşluk dolduğunda fark ediliyor.
Varoluşunla bağdaşmayan övgülerle kuşanmış, eksiklik duygusuyla yoğrulmuş gibisin. Dünyanın seni tanımlamak için bulduğu her sözde senden uzak bir yanılgı hissi gizli gibi hissediyorsun. Her yanılgı için sana maske yakıştıranlardan gidip tek tek özür dilemek istiyorsun: 'Zannınız değilim...'
Gücünü köklerinden alıyorsun önce, sonra o kökler seni dışarıda bırakmış diye bu defa köklerine güceniyorsun. Öncen ile sonran arasında bir yerde, arasatta parsel kapmış gibisin. Geçmişte anılmamış, gelecekte varlığından habersiz olunacak bir 'şimdi' içindesin.
Sana ait olmayan, onların arzuladığı sende gördüğü beklentiler ile ilgili övgüler geliyor kulağına. Olmadığını bilmenin mahcubiyeti, olamayacağını görmenin yılmışlığı içindesin.
Yeterince yeterli bulunmamak hali işte, biliyorsun.
Seni öven sözlerin içindeki tanımsız boşluğu, senin kendi içinin gerçeğiyle doldur bence. Dünya sana kendini anlatmakta eksik kaldıysa, sen kendi özündeki o saf sesi kendine fısılda.
Sen, kendi köklerinden filizlenmiş gerçekliksin çünkü.
Kendini ararken kendin ile ilgili tanımı başkalarının gözlerinde arama, kalp gözünü açmaya çalış önce.
Ya da kapat gözlerini sadece "hû" de.
O en kestirme.
Ezgi Akgül