- Katılım
- 3 Mar 2021
- Mesajlar
- 7,671
- Tepkime puanı
- 24,710
- Puanları
- 113
- Konum
- Siirt
- Burç
- Akrep
- Memleket
- Siirt
- Cinsiyet
- Takım
Kayseri’de Suriyeli muhacirlere yönelik başlatılan linç girişimi Türkiye’de yaşanan sert ayrımcılığı bir kez daha gözler önüne serdi.
HAKSÖZ-HABER
Kayseri’de bir Suriyeli vatandaşın altı yaşında bir Suriyeli çocuğa taciz davranışı Kayseri Valiliği tarafından duyurulmuş, vatandaşın gözaltına ve çocuğun da korumaya alındığı açıklanmıştı.
Yaşanan bu hadise üzerine bazı provokatif etkinlikler sonucu bölge sakinleri konuyla ilgisi olmayan Suriyeli vatandaşların dükkanlarına saldırmış ve ateşe vermişti.
Sosyal medyada da harlanan provokatif paylaşımlar sonucu bazı ırkçı zihniyet sahipleri Suriyeli nefreti kusmak konusunda fırsat yakalamıştı.
Yaşanan bu olaylar ise başta Suriyeliler olmak üzere muhacir ve mülteciler konusunda ülkede yaşanan derin ayrımcılığı tekrar hatırlatmış oldu.
Acıları yarıştırmak, suçluları kıyaslamak ya da rezilliklere boy ölçüştürmek gibi bir gayemiz yok lakin meselenin idrak edilmesi açısından şu örneği vermek mühim: Daha birkaç gün önce Bursa’da kendi öz kızına cinsel istismarda bulunurken suçüstü yakalanan vatandaş göçmen değildi. Üstelik kendisinin Anıtkabir’de çekilmiş boy boy fotoğrafı da sosyal medya hesaplarını süslüyordu.
2015 yılında bir çete tarafından uyuşturucu satmaya zorlanan Suriyeli Ali’nin eşine gözleri önünde günlerce tecavüz edenler özbeöz bu ülkenin vatandaşı idi.
2018 yılında Sakarya’da Emani Al-Rahmun’a tecavüz edip 10 aylık bebeği ile birlikte başlarını taşla ezenler de Türkiye’ye bir başka ülkeden göçmemişlerdi.
2021 yılında İzmir Güzelbahçe’de uyudukları sırada üç inşaat işçisi Suriyeli de yine Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları tarafından ateşe verilerek öldürüldü.
Bu elim hadiselerin listesini uzatmak mümkün. Fakat ana fikir için bu kadarı kafi. Tüm bu vakalarda insanlar Kemalist cenaha ya da herhangi Türk gruba karşı ayaklanmadı. Ki doğru ve mantıklı olan da bu.
Oysa muhacirlere gelince hukukun en temel kriterlerinden suçun şahsiliği ilkesi her defasında yok sayılıyor ve kolluk kuvvetleri ile adli makamlar bu konuya büyük ölçüde sessiz kalıyor.
Eldeki verilerle emniyet güçleri ya da hukuki mercilerin tutumlarını değiştireceğine dair bir sinyal bulunmuyor ama en azından daha kötüye gitmemesini temenni ediyoruz!