İktibas Sahip olduğumuz nimetlerin kıymetini bilmiyoruz (1 Görüntüleyen)

  • Kullanıcı AsyA
  • Başlangıç tarihi Başlangıç tarihi
  • - Makale Köşe Yazıları ( İktibaslar)
Sahip olduğumuz nimetlerin kıymetini bilmiyoruz

Sahip olduğumuz nimetlerin kıymetini bilmiyoruz​

Sahip olduğum pek çok iyi şeyin garantisi yoktu. “Elhamdülillah,” hepimizin her zaman söylemesi gereken bir cümle.​


Rula Hamdouna’nın We Are Not Numbers’da yayınlanan yazısını Barış Hoyraz, Haksöz Haber için tercüme etti.


İsrail işgal ordusu 26 Mart 2025 sabahı annemi arayarak Batı Gazze'deki evimizi boşaltmamızı istedi. Kısa bir süre önce dönmüştük ama artık bölgemiz kırmızı bölge olarak sınıflandırılmıştı -işgalci ordu tarafından yayınlanan haritalarda hava saldırısı için hedef olarak işaretlenmişti. Hemen tahliye etmek zorunda kaldık.

Sürekli bir beklenti içinde yaşamaya başladık; korku günümüzün ayrılmaz bir parçası haline gelmişti. Yine de kararın kaçınılmaz olduğunu biliyorduk; gitmekten başka seçeneğimiz yoktu. Bu kez yaklaşık 6 kilometre uzaklıktaki Şeyh Rıdvan bölgesine yöneldik. Orada kimseyi tanımıyorduk ama o anda gidebileceğimiz en güvenli yer orasıydı.

Annem, babam, dört kardeşim ve ben güvenli bir şekilde Şeyh Rıdvan'a vardık. Sonra asıl zorluk başladı. Geceyi nerede geçirecektik? Eşyalarımızı sokakta bıraktık ve her birimiz farklı yönlere doğru barınak aramaya koyulduk. Annem korku ve endişe dolu gözlerle bir yerden diğerine koşturuyordu. Babam kaosun içinde sakin kalmaya çalışıyordu.

Sığınak bulmak için yaptığımız her girişim sonuçsuz kaldı. Annemin gözleri umutsuzluğunu ele veriyordu: "Geceyi sokakta nasıl geçireceğiz? Bu tehlikenin ortasında nereye gideceğiz?"

Ellili yaşlarında bir adam belirdi. İlk başta nazik görünüyordu. Bize yaklaştı ve sakin bir sesle, "Aman Allah’ım, burada sokakta mısınız? Burada nasıl kalabiliyorsunuz?"

Sözleri sanki farklı bir dünyadaymışız gibi hissettirdi, sanki hepimiz hayal edilemez acıların ortasında değilmişiz gibi.

Babam, “Evet, uyuyacak bir yer arıyoruz” dedi. Adam alaycı bir gülümsemeyle cevap verdi: "Bir ev mi istiyorsunuz yoksa başka bir ülkeye bilet mi arıyorsunuz? Çünkü burada, dostlarım, sahip olduğumuz tek şey sizi başka bir dünyaya götüren evler, yoksulluk ve sürprizlerle dolu bir dünya!"

Ne demek istediğini tam olarak anlamamıştık ama bize hemen bir teklifte bulundu. "Kiralayabileceğiniz eski bir evim var. Biraz pahalı olabilir ama nasıl isterseniz? Sokakta yatmaktan daha iyi olabilir."

Konuşma tarzında alaycı bir şeyler vardı. Yüz hatlarında ilk başta fark etmediğimiz bir kötülük vardı. Ama başka seçeneğimiz yoktu. Babam bu evin bizim için bir can simidi olacağını düşünerek hemen kabul etti, her ne kadar hiçbirimiz bizi neyin beklediğini bilmesek de.

Eve vardığımızda bir kâbusla karşılaştık. Duvarlardan rutubet damlıyordu. Bize umut ışığı olabilecek herhangi bir güneş ışığı içeri giremiyordu. Her yeri böcekler doldurmuş ve hamamböcekleri yerlerde serbestçe dolaşıyordu. Atmosfer boğucuydu ve nefes almaya çalışmak yeni bir işkence dünyasına girmek gibi hissettiriyordu. Telefon çekmiyordu; sanki artık başka bir çağda, her şeyden uzakta yaşayacakmışım gibi hissediyordum.

gazze-ev2-001.jpg


Yer değiştirdiğimiz “sarayımız!”

O an, sokaklardaki tüm bekleyişlerden daha acıydı. Evet, soğuk kaldırımlara ve gecenin yalnızlığına rağmen hala bir umut ışığı vardı, her şeye rağmen tutunduğum ince bir iplik. Ama parasını ödemek için mücadele ettiğimiz o kiralık eve girdiğimizde ve kötü rutubet kokusu burnuma dolduğunda, orada umut olmadığını anladım.

Bu duygu boğucuydu. Ne zaman nefes almaya çalışsam boğuluyordum. Hava temiz değildi ve çatı çok az barınak sağlıyordu. Tek görebildiğim çatlak duvarlardı. Tek duyabildiğim böceklerin sesleriydi. Bu harabenin ortasında uyuyacağım fikri beni ürpertti.

Ama bizi daha da şok eden şey kira bedeliydi: Adam geniş, alaycı bir gülümsemeyle “Ayda 1,000 dolar” dedi. Savaştan önce kiralar aylık 150 ila 250 dolar arasında değişiyordu.

“Biliyorsun,” diye devam etti, “şimdi basit bir yemek yaklaşık 35 dolara mal oluyor, yani artan fiyatlarla karşılaştırıldığında, bu kira hiç de fazla değil. Konforun bedeli bu değil mi?"

Olduğumuz yerde donup kaldık. Bu şok dayanılamayacak kadar büyüktü. Babam sanki aynı düşünceyi paylaşıyorlarmış gibi umutsuzca anneme baktı: Bu nasıl mümkün olabilir?

Annem üzüntüyle sordu: "Bin dolar mı? Soykırım seni bu kadar bencil mi yaptı? Bir ev mi arıyoruz yoksa bir kraliyet sarayı mı?"

Ama adam annemin sözlerine hiç aldırış etmedi. Anlaşılan soykırım onu sadece bencilleştirmemiş, aynı zamanda vicdanını da dondurmuştu.

Babam endişesini gizlemeye çalışarak cevap verdi. "Görünüşe göre burada sadece prensler yaşayabiliyor. Ve biz... biz bu sözde sarayda sadece misafiriz."

Sömürüldüğümüzü biliyorduk ama başka seçeneğimiz yoktu. Babam yüreği kan ağlasa da arkadaş arkadaş dolaşıp yardım istedi. Birkaç farklı arkadaşıyla yaptığı ısrarlı girişimlerden sonra ihtiyacımız olan parayı toplamayı başardı ve üzülerek yeni ev sahibimize ödeme yaptı. Önümüzdeki günlerle nasıl yüzleşeceğimizi bilmeden sessizce izledik - bu korkunç evde yaşıyorduk ve yiyecek alacak kadar paramız yoktu.

O gece hayatımın en zor gecesiydi. Çok ağladım ve gözyaşlarım benden önce yanağımda uyudu. Etrafımızdaki her şey sefalet ve umutsuzluk çığlıkları atıyordu. İçinde bulunduğumuz durumun acılığına rağmen, kendimi bu gerçeği unutturabilecek, beni yeniden canlılıkla doldurabilecek küçük bir umut ararken buldum.

Kalbimdeki tüm zayıflıkla, Alah'a beni rüyamda başka bir yere götürmesi için yalvardım ve O bana cevap verdi.

Kendimi yine küçük bir çocuk olarak gördüm, annemin kollarında şımartıldığımı, en güzel kıyafetleri ve hediyeleri almak için pazara götürüldüğümü. Bunlar kısa ama sıcak, güven dolu anlardı.

Gözlerimden yaşlar boşanarak uyandım, sadece geçmişin yasını tutmuyordum, aynı zamanda şimdiki zaman katlanılamayacak kadar sert olduğu için ağlıyordum. Hiç alışık olmadığınız bir hayatı yaşamak, haysiyetin en basit unsurlarından mahrum bırakılmak; bu, derinliği anlatılamayan, sadece hissedilen ve saklanan bir acıdır.

O geceden itibaren asla unutamayacağım bir ders almaya başladım: O zamana kadar yaşadığım nimetler bana sıradan gelmişti. Şimdi anlıyorum ki bunların hiçbir garantisi yokmuş. Sahip olduğum her şey için Allah'a şükretmeyi unutmayacağıma yemin ettim, çünkü hayat her zaman sizin olduğunu düşündüğünüz şeyleri aniden elinizden alabilir.

“Elhamdülillah,” hepimizin her zaman söylemesi gereken bir cümle.



* Rula Hamdouna, Gazze'deki El-Ezher Üniversitesi Ticaret Fakültesi'nden muhasebe bölümünden mezun oldu ve İngilizce dersler aldı. Çevrimiçi yazar ve çevirmen olarak çalışıyor ve aynı zamanda ‘Tamer Toplum Eğitimi Enstitüsü’ ile işbirliği yaparak çocuklar için eğlence atölyeleri düzenliyor ve sahada raporlar yazıyor.

“Yazarlık ve çevirmenlik benim için sadece iş değil”, “Bunlar benim için bir tutku.” diyor.
 

Konuyu görüntüleyen kullanıcılar

Tema editörü

Ayarlar Renkler

  • Mobil kullanıcılar bu fonksiyonları kullanamaz.

    Alternatif header

    Farklı bir görünüm için alternatif header yapısını kolayca seçebilirsiniz.

    Görünüm Modu Seçimi

    Tam ekran ve dar ekran modları arasında geçiş yapın.

    Izgara Görünümü

    Izgara modu ile içerikleri kolayca inceleyin ve düzenli bir görünüm elde edin.

    Resimli Izgara Modu

    Arka plan görselleriyle içeriğinizi düzenli ve görsel olarak zengin bir şekilde görüntüleyin.

    Yan Paneli Kapat

    Yan paneli gizleyerek daha geniş bir çalışma alanı oluşturun.

    Sabit Yan Panel

    Yan paneli sabitleyerek sürekli erişim sağlayın ve içeriğinizi kolayca yönetin.

    Box görünüm

    Temanızın yanlarına box tarzı bir çerçeve ekleyebilir veya mevcut çerçeveyi kaldırabilirsiniz. 1300px üstü çözünürler için geçerlidir.

    Köşe Yuvarlama Kontrolü

    Köşe yuvarlama efektini açıp kapatarak görünümü dilediğiniz gibi özelleştirin.

  • Renginizi seçin

    Tarzınızı yansıtan rengi belirleyin ve estetik uyumu sağlayın.

Geri