- Katılım
- 3 Mar 2021
- Mesajlar
- 7,661
- Tepkime puanı
- 24,686
- Puanları
- 113
- Konum
- Siirt
- Burç
- Akrep
- Memleket
- Siirt
- Cinsiyet
- Takım
Ahmet Varol birinci yılını dolduran Rusya'nın Ukrayna'yı işgal girişimini değerlendiriyor.
Ahmet Varol / Yeni Akit
Rusya-Ukrayna Savaşı’nın 1 yılı
Bundan bir yıl önce 24 Şubat 2022 tarihinde Rusya Cumhurbaşkanı Vladimir Putin, 200 bine yakın askerle komşusu ve ahalisinin çoğunluğunu Ruslarla aynı etnik kökenden gelen yani Slav kökenli Ukraynalıların oluşturduğu Ukrayna’ya bir işgal harekatı başlattı.
Rusya’nın 2014’te Kırım’ı ilhakı zaten bu iki ülke arasında ciddi şekilde gerginlik ve anlaşmazlık ortaya çıkmasına neden olmuştu.
Ayrıca Ukrayna’nın Donetsk ve Luhansk bölgelerinde patlak veren ayrılıkçı hareketlerin sebep olduğu çatışmalar da gerginliğin artmasına neden olmuştu. Çünkü Ukrayna yönetimi bu bölgelerdeki ayrılıkçıların Rusya tarafından yönlendirildiğini ve desteklendiğini düşünüyordu. Ayrılıkçı hareketlerin Rusya yanlısı bir siyasi çizgi izlemeleri, Rusya’nın da açıktan onlara arka çıkması zaten bunu teyit ediyordu.
Ukrayna yönetiminin Avrupa ve ABD’ye meyletmesi de Rusya’yı rahatsız ediyordu. Çünkü bu ülkenin kültürel ve tarihi kökenleri itibariyle kendisine ait olduğunu düşünüyordu. Aynı zamanda Rusya’nın Batı’ya açılan bir kapısı olması itibariyle siyasi açıdan kendi kontrolünde olmasını, diplomatik alanda da kendi tarafında durmasını istiyordu.
Moskova, taleplerini telkinler yoluyla kabul ettiremeyince askeri tehdit gücünü kullanarak dayatma politikasını tercih etti. Bu yüzden 2022’nin başlarından itibaren Putin’in tavırları Kiev’deki hükümeti ciddi şekilde rahatsız etmeye başladı.
ABD ve Avrupa da bu gergin ortamda, çözüm üretmeye çalışmak ve Rusya’yı savaş fikrinden vazgeçmeye zorlayacak caydırıcı bir politika izlemek yerine adeta yangının üzerine körükle gidercesine savaş çığırtkanlığı yapmayı tercih etti. Batı emperyalizmine çalışan medya organları sürekli savaş senaryoları üretmeye başladı. Ne yazık ki bu tür senaryolar üretilmesi ve kamuoyunun psikolojik olarak savaş ve işgal operasyonuna hazırlanması Ukrayna’nın hiçbir işine yaramadığı gibi aksine Putin’in önünü açan bir rol oynadı.
Savaş çığırtkanlığı yapanlar kervanına siyonist işgal rejiminin yönlendirdiği medya organlarının da özellikle katılması dikkatten kaçmadı. Siyonistlerin bazı medya organları İsrail Dışişleri Bakanlığı’nın iddialarına dayanarak Rusya’nın 15 Şubat 2022 tarihinde Ukrayna’yı işgale başlayacağı iddiasında bulundular. Siyonistler bu iddiayı aynı zamanda Ukrayna’da yaşayan yahudileri işgal altındaki Filistin topraklarına göçe teşvik etmek için değerlendirmeyi ihmal etmediler.
Sonuçta Rusya, belirtilen tarihte değil ama ondan 9 gün sonra 24 Şubat 2022’de geniş çaplı bir işgal operasyonu başlattı. Bazı yorumcuların tespitlerine göre Putin, Ukrayna’nın başkenti Kiev’i ele geçirmesinin birkaç günden fazla sürmeyeceğine inanıyordu. Bu savaşta içerideki ayrılıkçı hareketlerin kendisinin önünü açacağını, Ukrayna’nın da zaten Rusya ordusuna dayanacak bir gücünün olmayacağını, dolayısıyla Kiev’deki yönetimin direnmek yerine teslim olmayı tercih edeceğini düşünüyordu.
Ama Kiev’deki yönetim teslim olmayı değil direnmeyi tercih etti. Bunda Putin’in haksız bir savaş başlatmasından dolayı uluslararası alanda Rusya’ya karşı bir tavır oluşmasının hatta bu yüzden bazılarının gönüllü olarak Ukrayna saflarında savaşmaya talip olmalarının ve genelde Batı’nın desteğinin rolü olduğu tahmin ediliyor.
Batı yani Avrupa ve ABD, Rusya’nın durdurulması için askeri açıdan çok hızlı hareket etmedi. Bu belki biraz da Putin’i bataklığın içine çekerek daha fazla sarsma amaçlı stratejik bir taktikti. Böyle bir taktiğin Ukrayna halkına da pahalıya mal olacak olması onları çok fazla ilgilendirmiyordu. Putin’i silkmek ve yıpratmak onlar için daha önemliydi. O yüzden Batı, başlangıçta Rusya’yı ekonomik ambargo ve diplomatik baskı yoluyla sıkıştırmayı tercih etti. Ancak sonrasında Ukrayna ordusunu ve bu orduya destek veren gönüllüleri askeri teknolojiyle desteklemek suretiyle Kiev’in bileğini güçlendirdi.
Aradan geçen bir yıl içinde Rusya, Ukrayna’da umduğunu elde edebilmiş değil. Putin’in son Ulusa Sesleniş konuşması savaşı sürdürmekte ısrarlı olduğunu gösteriyor.
Ahmet Varol / Yeni Akit
Rusya-Ukrayna Savaşı’nın 1 yılı
Bundan bir yıl önce 24 Şubat 2022 tarihinde Rusya Cumhurbaşkanı Vladimir Putin, 200 bine yakın askerle komşusu ve ahalisinin çoğunluğunu Ruslarla aynı etnik kökenden gelen yani Slav kökenli Ukraynalıların oluşturduğu Ukrayna’ya bir işgal harekatı başlattı.
Rusya’nın 2014’te Kırım’ı ilhakı zaten bu iki ülke arasında ciddi şekilde gerginlik ve anlaşmazlık ortaya çıkmasına neden olmuştu.
Ayrıca Ukrayna’nın Donetsk ve Luhansk bölgelerinde patlak veren ayrılıkçı hareketlerin sebep olduğu çatışmalar da gerginliğin artmasına neden olmuştu. Çünkü Ukrayna yönetimi bu bölgelerdeki ayrılıkçıların Rusya tarafından yönlendirildiğini ve desteklendiğini düşünüyordu. Ayrılıkçı hareketlerin Rusya yanlısı bir siyasi çizgi izlemeleri, Rusya’nın da açıktan onlara arka çıkması zaten bunu teyit ediyordu.
Ukrayna yönetiminin Avrupa ve ABD’ye meyletmesi de Rusya’yı rahatsız ediyordu. Çünkü bu ülkenin kültürel ve tarihi kökenleri itibariyle kendisine ait olduğunu düşünüyordu. Aynı zamanda Rusya’nın Batı’ya açılan bir kapısı olması itibariyle siyasi açıdan kendi kontrolünde olmasını, diplomatik alanda da kendi tarafında durmasını istiyordu.
Moskova, taleplerini telkinler yoluyla kabul ettiremeyince askeri tehdit gücünü kullanarak dayatma politikasını tercih etti. Bu yüzden 2022’nin başlarından itibaren Putin’in tavırları Kiev’deki hükümeti ciddi şekilde rahatsız etmeye başladı.
ABD ve Avrupa da bu gergin ortamda, çözüm üretmeye çalışmak ve Rusya’yı savaş fikrinden vazgeçmeye zorlayacak caydırıcı bir politika izlemek yerine adeta yangının üzerine körükle gidercesine savaş çığırtkanlığı yapmayı tercih etti. Batı emperyalizmine çalışan medya organları sürekli savaş senaryoları üretmeye başladı. Ne yazık ki bu tür senaryolar üretilmesi ve kamuoyunun psikolojik olarak savaş ve işgal operasyonuna hazırlanması Ukrayna’nın hiçbir işine yaramadığı gibi aksine Putin’in önünü açan bir rol oynadı.
Savaş çığırtkanlığı yapanlar kervanına siyonist işgal rejiminin yönlendirdiği medya organlarının da özellikle katılması dikkatten kaçmadı. Siyonistlerin bazı medya organları İsrail Dışişleri Bakanlığı’nın iddialarına dayanarak Rusya’nın 15 Şubat 2022 tarihinde Ukrayna’yı işgale başlayacağı iddiasında bulundular. Siyonistler bu iddiayı aynı zamanda Ukrayna’da yaşayan yahudileri işgal altındaki Filistin topraklarına göçe teşvik etmek için değerlendirmeyi ihmal etmediler.
Sonuçta Rusya, belirtilen tarihte değil ama ondan 9 gün sonra 24 Şubat 2022’de geniş çaplı bir işgal operasyonu başlattı. Bazı yorumcuların tespitlerine göre Putin, Ukrayna’nın başkenti Kiev’i ele geçirmesinin birkaç günden fazla sürmeyeceğine inanıyordu. Bu savaşta içerideki ayrılıkçı hareketlerin kendisinin önünü açacağını, Ukrayna’nın da zaten Rusya ordusuna dayanacak bir gücünün olmayacağını, dolayısıyla Kiev’deki yönetimin direnmek yerine teslim olmayı tercih edeceğini düşünüyordu.
Ama Kiev’deki yönetim teslim olmayı değil direnmeyi tercih etti. Bunda Putin’in haksız bir savaş başlatmasından dolayı uluslararası alanda Rusya’ya karşı bir tavır oluşmasının hatta bu yüzden bazılarının gönüllü olarak Ukrayna saflarında savaşmaya talip olmalarının ve genelde Batı’nın desteğinin rolü olduğu tahmin ediliyor.
Batı yani Avrupa ve ABD, Rusya’nın durdurulması için askeri açıdan çok hızlı hareket etmedi. Bu belki biraz da Putin’i bataklığın içine çekerek daha fazla sarsma amaçlı stratejik bir taktikti. Böyle bir taktiğin Ukrayna halkına da pahalıya mal olacak olması onları çok fazla ilgilendirmiyordu. Putin’i silkmek ve yıpratmak onlar için daha önemliydi. O yüzden Batı, başlangıçta Rusya’yı ekonomik ambargo ve diplomatik baskı yoluyla sıkıştırmayı tercih etti. Ancak sonrasında Ukrayna ordusunu ve bu orduya destek veren gönüllüleri askeri teknolojiyle desteklemek suretiyle Kiev’in bileğini güçlendirdi.
Aradan geçen bir yıl içinde Rusya, Ukrayna’da umduğunu elde edebilmiş değil. Putin’in son Ulusa Sesleniş konuşması savaşı sürdürmekte ısrarlı olduğunu gösteriyor.