- Katılım
- 1 May 2020
- Mesajlar
- 14,443
- Çözümler
- 1
- Tepkime puanı
- 38,508
- Puanları
- 113
Geçen gece Eymen’in yanına gittim yatırmak için. Kitap okudum, biraz sohbet ettik. “Hadi bakalım Felak Nas oku da duamızı edelim, yatalım” dedim. Bu başladı ağzını eğe büke, tuhaf sesler çıkararak okumaya. Oyun eğlence yapıyor kendince O an öfkelenmeye başladığımı hissettim. Tam ağzımı açıp “Ne biçim okumak o, ayetle dalga geçmek olur mu” diye çıkışacaktım çocuğa, aklıma Peygamberimizin (sav) ezanla dalga geçer gibi eğe büke okuyan çocukla yaşadıkları geldi. Çocuğu o halde gören canım Peygamberim (sav) “Senin sesin ne güzelmiş, bi daha okur musun” diyor da, çocuk Peygamberin kendisine kızmayan, azarlamayan, saçını okşayan bu şefkatli tavrı karşısında müezzin olmaya karar veriyor ya hani. İşte o hikayeyi hatırladım. Aldım içimdeki öfkeyi uykuya yatırdım) “Ayy Eymen sesin ne güzel maşallah, ne güzel okuyorsun ayetleri” dedim. Ben öyle deyince bu gaza geldi; İhlas da okuyayım mı? Kevser de okurum istersen? Fil Suresi de okuyayım... diye başladı bildiği sureleri okumaya) Bende “Bu ne güzel ses, ne güzel okuyuş” diyorum tabii? Eğer kızıp azarlasaydım muhtemelen işin sonu böyle olmazdı.
Pedagoji falan diyip duruyoruz ya, aslında yolun başı hep siyer-i Nebi’ye çıkıyor. Peygamberimizi (sav) okuyalım, anlamaya ve içselleştirmeye çalışalım. Göreceğiz o zaman ebeveynliğimiz çok daha kolay ve huzurlu olacak?
Hatice Kübra Tongar
Pedagoji falan diyip duruyoruz ya, aslında yolun başı hep siyer-i Nebi’ye çıkıyor. Peygamberimizi (sav) okuyalım, anlamaya ve içselleştirmeye çalışalım. Göreceğiz o zaman ebeveynliğimiz çok daha kolay ve huzurlu olacak?
Hatice Kübra Tongar