Puan
113
Çözümler
1
- Katılım
- 1 May 2020
- Mesajlar
- 16,689
- Çözümler
- 1
- Tepkime puanı
- 46,020
- Puan
- 113
Evde çocukla sohbet etmek için beş dakika ayırmıyoruz. Ama sosyal medyada “varoluş sebebim, annesinin gülü, babasının aslan parçası” diye ortalığı birbirine katıyoruz. Çok enteresan! Her anne baba çocuğunu sever. “Biz daha çok seviyoruz” diye mücadeleye girişmenin ne manası var?
Bazen bir yaşındaki çocuklar için düzenlenen doğum günü partilerinin fotoğraflarını görüyorum. Kadrajda kalabalık bir grup var. Herkes gülüyor, herkes acayip mutlu. Karede gülmeyen bir kişi var... O da partinin sahibi olan çocuk. Gürültüden ve kargaşadan korkmuş, endişeli gözlerle etrafa bakıyor.
Mutluluk takıntımıza en azından çocukları alet etmesek keşke! Eğer kendinizi mutlu etmek istiyorsanız parti düzenlemeye devam edin. Ama çocuğun mutlu olmasını istiyorsanız elinden tutup bir parka götürün. Dondurma alın. Gözlerinin içine bakıp konuşun. Çocuğunuzu ne kadar çok sevdiğinizi takipçilerinize değil, kendisine söyleyin.
Artık çoluk çocuğun bizlere emanet olduğunu hatırlamamız gerekiyor. Emanetle hava atılmaz. Değer verilir, muhafaza edilir, mahremiyeti korunur. Vitrinde sergilenen sevgiler, eninde sonunda “teşhir ürünü” kapsamında tenzilata girmek zorundadır.
Birisini seveceksek ulu orta sevmeyelim. Kişiye özel duyguları fısıldayarak söyleyelim. Aşk şiiri bağırarak okunmaz. Mektup bir kişiye yazılır. Şehir meydanına asılırsa, zarfın üstündeki ismin bir anlamı kalmaz.
Kıymet verdiğimiz şeylerle ilgili biraz daha ağırbaşlı, ketum ve muhafazakâr olmamız gerekiyor. Çünkü pazar tezgâhında bağırarak mücevher satılmaz!
Salih Uyan

Bazen bir yaşındaki çocuklar için düzenlenen doğum günü partilerinin fotoğraflarını görüyorum. Kadrajda kalabalık bir grup var. Herkes gülüyor, herkes acayip mutlu. Karede gülmeyen bir kişi var... O da partinin sahibi olan çocuk. Gürültüden ve kargaşadan korkmuş, endişeli gözlerle etrafa bakıyor.
Mutluluk takıntımıza en azından çocukları alet etmesek keşke! Eğer kendinizi mutlu etmek istiyorsanız parti düzenlemeye devam edin. Ama çocuğun mutlu olmasını istiyorsanız elinden tutup bir parka götürün. Dondurma alın. Gözlerinin içine bakıp konuşun. Çocuğunuzu ne kadar çok sevdiğinizi takipçilerinize değil, kendisine söyleyin.
Artık çoluk çocuğun bizlere emanet olduğunu hatırlamamız gerekiyor. Emanetle hava atılmaz. Değer verilir, muhafaza edilir, mahremiyeti korunur. Vitrinde sergilenen sevgiler, eninde sonunda “teşhir ürünü” kapsamında tenzilata girmek zorundadır.
Birisini seveceksek ulu orta sevmeyelim. Kişiye özel duyguları fısıldayarak söyleyelim. Aşk şiiri bağırarak okunmaz. Mektup bir kişiye yazılır. Şehir meydanına asılırsa, zarfın üstündeki ismin bir anlamı kalmaz.
Kıymet verdiğimiz şeylerle ilgili biraz daha ağırbaşlı, ketum ve muhafazakâr olmamız gerekiyor. Çünkü pazar tezgâhında bağırarak mücevher satılmaz!
Salih Uyan
