Pazar sabahı: Kahramanlık, fedakârlık ve direncin görkemli günü
Gazze bir kez daha hayatla dolup taşacaktır. Yolculuk uzun ve meşakkatli, ancak soykırım ayları boyunca sergilenen sarsılmaz iradeyle her engel aşılabilir.
Muhammad Jamil’in Middle East Monitor’de yayınlanan yazısı Barış Hoyraz tarafından Haksöz-Haber için tercüme edilmiştir.
Ateşkesin bugün, pazar günü yürürlüğe girmesiyle birlikte Gazze halkı nihayet nefes alacak ve 15 ayı aşkın bir süredir modern çağın en korkunç soykırımına maruz kaldıktan sonra yaralarını sarmaya başlayacak. Dünya, yayınlanan rakamların ve katliam sırasında yayınlanan sahnelerin felaketin boyutlarını tam olarak yansıtmadığını, bunun herkesin hayal edebileceğinden çok daha büyük ve dehşet verici olduğunu daha iyi anlayacak.
Savaşın dehşetini yaşamış, evleri başlarına yıkılmış, sevdiklerini kaybetmiş, yerinden edilmiş, yaralanmış, kökünden sökülmüş ve aç bırakılmış Gazze halkı, ateşkes anlaşması haberinin duyulmasıyla birlikte genç yaşlı sokaklara döküldü ve sevinçle dans etti. Bu yaşam kutlaması, maruz kaldıkları acımasız ölüm ve yıkıma rağmen gösterdikleri ruhun bir kanıtıdır.
Gazze halkının kutlama yapmaya ve sevinmeye hakkı var. Karşılaştıkları dehşet, dağların taşıyamayacağı kadar ağır bir yüktür. Karadan, denizden ve havadan kendilerini hedef alan ve kelimenin tam anlamıyla yaşamın her yönünü ortadan kaldırmayı amaçlayan tonlarca bombaya karşı dimdik durdular. Medya tarafından paylaşılan hikâyeler ve görüntüler, savaşın tozu dumanı dindikçe Gazzelilerin ve dünyanın ortaya çıkaracaklarının sadece bir kısmını temsil ediyor.
İşgalin acımasızlığının ve yaşamın kutsallığını hiçe saydığının bir göstergesi olarak, ateşkesin ilan edilmesinin hemen ardından ayrım gözetmeyen bir bombalama kampanyası başlattı. Saldırılar, yerinden edilmiş insanların barındığı sığınakları ve yaşamın hala devam ettiği her yeri hedef aldı ve onlarca şehit ve yüzlerce yaralıya neden oldu. Bu kez amaç sadece öldürmeye devam etmek değil, aynı zamanda Gazze halkının sevincini de söndürmekti.
Gazze'nin insanlarının, ağaçlarının ve taşlarının başına gelen felaketin gerçek boyutu, yerinden edilen on binlerce insan şehirlerine ve mahallelerine döndüklerinde, yıkılan evlerini ve enkaz altında kaybolan sevdiklerini, kaçışları sırasında ayrılanları veya işgal tarafından kaçırılan ve akıbetleri bilinmeyenleri aramak için acı dolu bir yolculuğa başladıklarında netleşecek.
Soykırım hikâyesinde yeni bir bölüm açılacak ve bu bölümün başlığı “Soykırımın Feci Sonuçları” başlığını taşıyacak olan bu bölüm, dehşet verici ayrıntıları sanki yeniden yaşanıyormuşçasına canlı bir şekilde canlandıracak. Utanmadan seyirci kalan dünya, harekete geçmediği ve hatta hafifletemediği bir trajediye ilişkin dehşet verici gerçekleri öğrenecek. Pek çok kişi şunu soracak: Gazze halkı binlerce ton bombanın yağdığı bu topraklarda nasıl dayandı ve sebat etti?
Ateşkes sabahı, Gazze sakinleri için her şeye rağmen ortaya çıkan hayata benzer bir yeniden doğuşa işaret ediyor. Sabrı, direnci ve meydan okumayı anlatan muhteşem bir gün. Kendilerini kara, deniz ve hava olmak üzere her yönden kuşatan ölümle yüzleştiler. Teslim olmadılar ama müttefiklerinin ihanetine ve yanlarında durması gerekenlerin ihanetine aldırmadan hayata tutundular.
Pazar sabahı tarihe, modern çağın en vahşi savaş makinesine karşı kahramanlık, fedakârlık ve direncin bir vasiyeti olarak kaydedilecek. Sözde bir “zafer” kisvesi altında 2,5 milyon insanı yok etmek için güçlerini birleştiren bir avcı sürüsü tarafından desteklendi. Ama başarısız oldular. Dökülen kan kılıçlarını yenerek barbarlıklarını ortaya çıkardı. Gazze halkı fedakârlığın, bağlılığın ve atalarının topraklarına sadakatin sembolü haline geldi.
Gazze'nin 15 ay süren katliamdan sonra kazandığı zaferden söz edilmesini yadırgayanlar, başarıyı sadece insani ve maddi kayıplarla ölçenler var. Evet, kayıplar çok büyük ve dökülen her damla kan çok değerli. Eğer Gazze halkı kan dökülmesini engelleyebilecek bir yola sahip olsaydı, yaşamı kutsal saydıkları için bu yola başvururlardı. Ancak başkalarının ölümünü yücelten, yıkım ve tahribattan zevk alan işgal, onlara dayanmaktan ve zafere ulaşmak için direnmekten başka seçenek bırakmadı.
Netanyahu, ordusu ve onları destekleyen tüm güçler -ABD'nin başını çektiği sömürgeci Batı'dan Arap normalleştiricilerine kadar- yenilmişlerdir. Saldırının başlangıcındaki hayalleri ve ilan ettikleri hedefleri Gazze'nin kumlarına gömüldü. Arap normalleşmecileri arasında Netanyahu'yu destekleyenler de hayal kırıklığına uğradı. Gazze, onların uykularını kaçıran ve bölge halklarına özgürlük ve haysiyet içinde yaşamanın özünü ilham eden devrimin inatçı koru olmaya devam ediyor.
Tüm mahalleleri yerle bir eden bombalar, kurbanların -çocuklar, kadınlar ve erkekler- bedenlerini tüketen alevler, parçalanmış bedenler, kopmuş kafalar ve 15 ay boyunca enkaz altında kalan kadın ve çocukların çığlıkları, Biden'ın Siyonist yönetimi ve Batılı hükümetlerin Netanyahu'nun faşizmine karşı sağlam bir duruş sergilemediler ve soykırımı durdurmadılar. Aksine, onu desteklemeye, işlediği suçları meşrulaştırmaya ve bu vahşete şüpheyle yaklaşmaya devam ettiler.
Bu sahneler Gazze halkıyla aynı dini, dili ve Arap kimliğini paylaşanları bu oluşumla diplomatik ilişkilerini kesmeye ya da dondurmaya zorlamak için de yeterli olmadı. Bunun yerine ilişkilerini ve normalleşme çabalarını yoğunlaştırdılar. Güvenilir raporlar, Gazze halkı açlıktan ölürken, varlığa mal taşımak için bir kara koridorundan söz ediyordu. Kapalı kapılar ardında soykırımı desteklediler ve Netanyahu'ya “zaferini” elde etmek için sabırlı olmasını tavsiye ettiler.
Katiller ve destekçileri Gazze tamamen yok edilene kadar devam etmeyi planladılar. Ancak Gazze'nin direnci, Trump'ın yaklaşan yemin töreni ve tehditleriyle birleşince tüm bu hesaplar altüst oldu. Bu iş adamı bir cumartesi günü tüm hesapları alt üst etti ve Netanyahu'yu geçen yılın mayıs ayından beri masada olan bir anlaşmayı kabul etmeye zorladı. Trump, agresif ticari zihniyetiyle, Siyonist lobinin tehditlerine boyun eğen deneyimli siyasetçi Biden'ın başaramadığını başardı.
Siyonist söylemin suç ortağı olan Batı medyası soykırımın sürdürülmesinde önemli bir rol oynadı. Başından beri, katliamları haklı çıkarmak için Siyonist hikâyeyi yineledi, daha sonra işgalin suçlarının ölçeği ve doğası hakkında şüphe uyandırdı. İster sokaklarda ister internette olsun, Gazze halkıyla dayanışma içinde olduğunu ifade eden herkesi şeytanlaştırmak için anti-Semitizm suçlamalarını hevesle kullandı.
Batı medyasının Goebbels'in Nazi dönemi taktiklerini anımsatan kötü niyetli propagandasının işgali cesaretlendirdiği ve başta hastanelerin militan üsleri olduğu ya da rehinelerin tutulduğu bahanesiyle yakılıp yıkılması olmak üzere işlediği suçlara yeşil ışık yaktığı şüphesizdir. Eğer bu medya, soykırım sırasında tamamen yok olan gazetecilik dürüstlüğü ilkelerine bağlı kalsaydı, işgal bu suçların çoğunu işleyemezdi.
Ateşkes anlaşmasına kızanlar arasında Abbas ve Ramallah'taki hizbi de yer alıyor; soykırım sırasında işgale önemli hizmetlerde bulunmalarına rağmen kendilerine hiçbir kazanım sağlamadığı için anlaşmayı “saçma ve değersiz” olarak nitelendirdiler. Bunlar arasında aktivistleri takip etmek, yerleşimcileri korumak ve hatta soykırım boyunca Batı Şeria'yı tarafsız tutarken işgalin yaptığı gibi Cenin mülteci kampını kuşatmak da vardı.
Dikkat çekici bir şekilde, anlaşmayı küçümseyen Abbas, “otoritenin Gazze üzerinde kontrolünü dayatmaya hazır olduğunu” ilan etti. Bu saçma iddianın eşi benzeri yoktur, zira Gazze'de hiç kimse bu insanların işgal kontrolünü engellemek için hayatlarını feda eden on binlerce kişinin kanıyla sulanmış topraklara ayak basmasına izin vermez. Durdurmak için savaştıkları şeyi işbirlikçilerinin gerçekleştirmesine nasıl izin verebilirler?
Abbas ateşkes sonrasında kendisinin ve otoritesinin kaderiyle ilgilenmelidir. Gazze'yi kendi işlerini en iyi bilen halka bırakmalıdır. Yeni Amerikan karar vericileri ve Netanyahu hükümeti, işgalin Batı Şeria'yı yerleşimler yoluyla yutmasını sağlayarak işlevini yerine getiren bu otoriteyi ortadan kaldırmaya kararlı. Hainlerin kaderi böyledir: Halkları tarafından terk edilen ve efendileri tarafından bir kenara atılan hainlerin kaderi, tarih boyunca sayısız hainin kaderiyle aynıdır.
Gazze halkının, kendilerini çevreleyen az sayıdaki samimi çabanın da desteğiyle hayatlarını yeniden inşa edebileceğine inanıyoruz. Gazze bir kez daha hayatla dolup taşacaktır. Yolculuk uzun ve meşakkatli, ancak soykırım ayları boyunca sergilenen sarsılmaz iradeyle her engel aşılabilir. Bizim görevimiz onlara elimizden gelen tüm desteği vermek, her alanda yardım etmeye devam etmek ve bu soykırımın faillerini ve suç ortaklarını yorulmadan takip etmektir.