kervan
Aktif Üye
- Katılım
- 2 Haz 2020
- Mesajlar
- 949
- Tepkime puanı
- 2,390
- Puanları
- 93
- Cinsiyet
O, Tevbemizi Kabul Edendir!
Cenâb-ı Hak buyuruyor:
Bismillahirrahmanirrahim
“O, kullarının tevbesini kabul eden, kötülüklerini bağışlayan ve yaptıklarınızı bilendir.” (Şûrâ, 25)
Rasûlullah (sav) efendimiz buyurdular:
“Elbette Allah sizin sûretlerinize ve mallarınıza bakmaz. Bilâkis kalblerinize ve amellerinize bakar.” (Müslim, Birr 2564; İbn Mâce, Zühd 4143)
Rivâyet edildiğine göre Mûsâ (as) devrinde bir adam vefat etti. Allah Mûsâ (as)’a: “Benim dostlarımdan biri vefat etti. Git onu yıka”
diye vahyetti. Mûsâ (as) geldiğinde günahkâr olduğu için insanların ölen o adamı mezbele bir yere attıklarını gördü. Mûsâ (as) “Ya
Rabbi! İnsanların bu adam hakkındaki sözlerini duyuyorsun” dedi. Allah Teâlâ şöyle buyurdu: “Yâ Mûsâ! Bu adam vefat edeceği
zaman üç şeyle benden şefâat diledi. Bu sebeplere tevessül ederek benden bütün günahlarının affını istedi. Ben de hepsini affettim.
İlk olarak şöyle dedi: “Ya Rabbi! Sen biliyorsun ki, her ne kadar ben şeytanın süslemesi ve kötü arkadaşların tahrikleriyle birçok
günah işlemiş olsam da ben bu günahları kalben sevmiyor ve nahoş buluyordum. İkincisi; her ne kadar ben günah işlemede
fâsıklarla beraber idiysem de yine de sâlih kimselerle oturmak bana daha sevimliydi. Üçüncüsü; karşıma biri sâlih ve iyi, diğeri
fâcir ve kötü adam çıksa, sâlih ve iyi olanın işini hep öne alırdım.”
İşte bu üç haslet sebebiyle Allah bu kulu kendine yaklaştırdı; onu kendisine mânen yakın olan has ve hâlis kullarından kıldı. Hâlbuki
başlangıçta Allah da insanlar da bu adamı uzaklaştırmışlardı. Öyleyse akıllı kimse kalbini ve iç dünyasını ıslah etmelidir. (İsmail
Hakkı Bursevî, Rûhu’l-Beyân, 18.Cilt, Erkam Yay.
Her Güne Bir Esma-ül Hüsna (Allah’ın En Güzel İsimleri)
el-Kâbız:
İmtihan için sıkan, rızkı belli bir ölçüde tutan ve o ölçüyle veren, ölüm anında kullarının can emanetini geri alan demektir.
Kısa Günün Kârı
Kalplerimiz düzgün ve amellerimiz sâlih olursa, Allah katında mutlaka makbûl kimselerden oluruz. Aksi takdirde makbul olamayız.
Ancak şunu unutmamak gerekir ki, çoğu zaman ömrü, günah ve sapıklıkla geçen bir insan, hidâyet bulup tevbe ve itâate muvaffak
olabilir. Çünkü insanın kötülüğü ârizîdir. Esas dikkat edilmesi gereken nokta, ezelî hüküm ve aslî mutluluktur. Durum böyle olunca
Allah bâtıl olan küfür ve inkârı mahveder; hak olan îman ve İslâm’ı isbat eder.
Cenâb-ı Hak buyuruyor:
Bismillahirrahmanirrahim
“O, kullarının tevbesini kabul eden, kötülüklerini bağışlayan ve yaptıklarınızı bilendir.” (Şûrâ, 25)
Rasûlullah (sav) efendimiz buyurdular:
“Elbette Allah sizin sûretlerinize ve mallarınıza bakmaz. Bilâkis kalblerinize ve amellerinize bakar.” (Müslim, Birr 2564; İbn Mâce, Zühd 4143)
Rivâyet edildiğine göre Mûsâ (as) devrinde bir adam vefat etti. Allah Mûsâ (as)’a: “Benim dostlarımdan biri vefat etti. Git onu yıka”
diye vahyetti. Mûsâ (as) geldiğinde günahkâr olduğu için insanların ölen o adamı mezbele bir yere attıklarını gördü. Mûsâ (as) “Ya
Rabbi! İnsanların bu adam hakkındaki sözlerini duyuyorsun” dedi. Allah Teâlâ şöyle buyurdu: “Yâ Mûsâ! Bu adam vefat edeceği
zaman üç şeyle benden şefâat diledi. Bu sebeplere tevessül ederek benden bütün günahlarının affını istedi. Ben de hepsini affettim.
İlk olarak şöyle dedi: “Ya Rabbi! Sen biliyorsun ki, her ne kadar ben şeytanın süslemesi ve kötü arkadaşların tahrikleriyle birçok
günah işlemiş olsam da ben bu günahları kalben sevmiyor ve nahoş buluyordum. İkincisi; her ne kadar ben günah işlemede
fâsıklarla beraber idiysem de yine de sâlih kimselerle oturmak bana daha sevimliydi. Üçüncüsü; karşıma biri sâlih ve iyi, diğeri
fâcir ve kötü adam çıksa, sâlih ve iyi olanın işini hep öne alırdım.”
İşte bu üç haslet sebebiyle Allah bu kulu kendine yaklaştırdı; onu kendisine mânen yakın olan has ve hâlis kullarından kıldı. Hâlbuki
başlangıçta Allah da insanlar da bu adamı uzaklaştırmışlardı. Öyleyse akıllı kimse kalbini ve iç dünyasını ıslah etmelidir. (İsmail
Hakkı Bursevî, Rûhu’l-Beyân, 18.Cilt, Erkam Yay.
Her Güne Bir Esma-ül Hüsna (Allah’ın En Güzel İsimleri)
el-Kâbız:
İmtihan için sıkan, rızkı belli bir ölçüde tutan ve o ölçüyle veren, ölüm anında kullarının can emanetini geri alan demektir.
Kısa Günün Kârı
Kalplerimiz düzgün ve amellerimiz sâlih olursa, Allah katında mutlaka makbûl kimselerden oluruz. Aksi takdirde makbul olamayız.
Ancak şunu unutmamak gerekir ki, çoğu zaman ömrü, günah ve sapıklıkla geçen bir insan, hidâyet bulup tevbe ve itâate muvaffak
olabilir. Çünkü insanın kötülüğü ârizîdir. Esas dikkat edilmesi gereken nokta, ezelî hüküm ve aslî mutluluktur. Durum böyle olunca
Allah bâtıl olan küfür ve inkârı mahveder; hak olan îman ve İslâm’ı isbat eder.