kervan
Aktif Üye
- Katılım
- 2 Haz 2020
- Mesajlar
- 915
- Tepkime puanı
- 2,373
- Puanları
- 93
- Cinsiyet
Nefis Çile Çekmeden, Rûha Bayram Yok!
Cenâb-ı Hak buyuruyor:
Bismillahirrahmanirrahim
"Nefsini kötülüklerden arındıran kurtuluşa ermiştir, Onu kötülüklere gömen de ziyan etmiştir." (Şems, 9-10)
Rasûlullah (sav) efendimiz buyurdular:
“Allâh’ım! Rahmetini umuyorum. Gözümü açıp kapayıncaya kadar dahî beni nefsimin hevâsıyla başbaşa bırakma! Her hâlimi ıslah eyle! Şüphesiz Sen’den başka ilâh yoktur…” (Ebû Dâvud, Edeb, 100-101)
Bâyezîd-i Bistâmî Hazretleri buyurur:
“Nefsimi ilâhî vuslata yolculuk yapmaya davet ettim, bu zor yolculuk husûsunda nefsim direndi ve bana güçlük çıkardı. Ben de nefsin bütün
dünyevî arzularını bertarâf ederek Cenâb-ı Hakk’ın huzûruna yöneldim!”
Bâyezîd-i Bistâmî Hazretleri merhale merhale bu mücadeleyi şu temsillerle anlatır:
“On iki yıl nefsimin demircisi oldum, onu riyâzat körüğüne koyup mücâhede ateşiyle kızarttım. Kınama örsüne koyup melâmet ve mahviyet
çekiciyle dövdüm. Sonra beş yıl nefsimin aynası oldum. Yani onu murâkabeye aldım. Türlü türlü ibâdet ve tâat ile bu aynayı cilâladım. Sonra
bir yıl ibret gözüyle baktım ve rûhumda, gururdan, ibâdetlerime güvenmekten ve amelimi beğenmekten meydana gelen büyük bir iptilânın
mevcut olduğunu gördüm. Bu musîbeti kesip atmak için beş yıl daha gayret ettim ve nihayet îmânım kemâle erdi, İslâm’ın o rûhânî lezzetine yeniden nâil oldum.”
Hâlid-i Bağdâdî Hazretleri de bir mektubunda, ibâdet ve tâatlerde nefsin hilelerinden sakınmanın ehemmiyetini şöyle dile getirmiştir:
“Kalbî ve bedenî ibâdetlerde tüm kuvvetini sarf et. Bunun yanında nefsine; «Hiçbir zaman makbul olacak hayır işlemedim.» düşüncesini kabul
ettir. Çünkü ibâdetlerin rûhu niyettir. Niyet ise ancak ihlâs ile mümkündür. Senden daha büyük olanlara ihlâs gerekirse sana nasıl gerekmesin?!.
Allah Teâlâ’ya yemin ederim ki; annem beni doğurduktan bugüne kadar, Allah katında makbul ve mûteber olup hesabı sorulmayacak bir tek hayır işlediğime inanmıyorum.
Eğer kendi nefsini bütün hayır işlerde iflâs etmiş olarak görmüyorsan bu, cehâletin en son noktasıdır. Eğer iflâs etmiş olarak biliyorsan Allâh’ın rahmetinden de ümitsiz olma.”
Nefs öyle bir belâdır ki, onun şerrinden muhafaza olmak, ancak böylesi ağır, yoğun ve büyük gayretler ister. Kolayca bertarâf edilecek basit
ve önemsiz bir gāile değildir. (Osman Nûri Topbaş, Yüzakı Dergisi, Ağustos-2013)
Her Güne Bir Esma-ül Hüsna (Allah’ın En Güzel İsimleri)
er-Rezzâk:
Yarattığı bütün mahlûkatın rızkını veren, ruh ve bedenlerin gıdasının yaratan demektir
Kısa Günün Kârı
Bir zaferin şerefi, ona ulaşmak için katlanılan güçlükler ve yaşanan bediî heyecanlar nisbetindedir. İnsanın; nefsin ve şeytanın esâretinden
kurtulup, rûhunun hürriyetini kazanması için katlanacağı her türlü meşakkatte aslında asil bir zevk vardır. Bunu idrâk edenler, irfân ehlinin acı ilâçlarını zevkle içerler.
Cenâb-ı Hak buyuruyor:
Bismillahirrahmanirrahim
"Nefsini kötülüklerden arındıran kurtuluşa ermiştir, Onu kötülüklere gömen de ziyan etmiştir." (Şems, 9-10)
Rasûlullah (sav) efendimiz buyurdular:
“Allâh’ım! Rahmetini umuyorum. Gözümü açıp kapayıncaya kadar dahî beni nefsimin hevâsıyla başbaşa bırakma! Her hâlimi ıslah eyle! Şüphesiz Sen’den başka ilâh yoktur…” (Ebû Dâvud, Edeb, 100-101)
Bâyezîd-i Bistâmî Hazretleri buyurur:
“Nefsimi ilâhî vuslata yolculuk yapmaya davet ettim, bu zor yolculuk husûsunda nefsim direndi ve bana güçlük çıkardı. Ben de nefsin bütün
dünyevî arzularını bertarâf ederek Cenâb-ı Hakk’ın huzûruna yöneldim!”
Bâyezîd-i Bistâmî Hazretleri merhale merhale bu mücadeleyi şu temsillerle anlatır:
“On iki yıl nefsimin demircisi oldum, onu riyâzat körüğüne koyup mücâhede ateşiyle kızarttım. Kınama örsüne koyup melâmet ve mahviyet
çekiciyle dövdüm. Sonra beş yıl nefsimin aynası oldum. Yani onu murâkabeye aldım. Türlü türlü ibâdet ve tâat ile bu aynayı cilâladım. Sonra
bir yıl ibret gözüyle baktım ve rûhumda, gururdan, ibâdetlerime güvenmekten ve amelimi beğenmekten meydana gelen büyük bir iptilânın
mevcut olduğunu gördüm. Bu musîbeti kesip atmak için beş yıl daha gayret ettim ve nihayet îmânım kemâle erdi, İslâm’ın o rûhânî lezzetine yeniden nâil oldum.”
Hâlid-i Bağdâdî Hazretleri de bir mektubunda, ibâdet ve tâatlerde nefsin hilelerinden sakınmanın ehemmiyetini şöyle dile getirmiştir:
“Kalbî ve bedenî ibâdetlerde tüm kuvvetini sarf et. Bunun yanında nefsine; «Hiçbir zaman makbul olacak hayır işlemedim.» düşüncesini kabul
ettir. Çünkü ibâdetlerin rûhu niyettir. Niyet ise ancak ihlâs ile mümkündür. Senden daha büyük olanlara ihlâs gerekirse sana nasıl gerekmesin?!.
Allah Teâlâ’ya yemin ederim ki; annem beni doğurduktan bugüne kadar, Allah katında makbul ve mûteber olup hesabı sorulmayacak bir tek hayır işlediğime inanmıyorum.
Eğer kendi nefsini bütün hayır işlerde iflâs etmiş olarak görmüyorsan bu, cehâletin en son noktasıdır. Eğer iflâs etmiş olarak biliyorsan Allâh’ın rahmetinden de ümitsiz olma.”
Nefs öyle bir belâdır ki, onun şerrinden muhafaza olmak, ancak böylesi ağır, yoğun ve büyük gayretler ister. Kolayca bertarâf edilecek basit
ve önemsiz bir gāile değildir. (Osman Nûri Topbaş, Yüzakı Dergisi, Ağustos-2013)
Her Güne Bir Esma-ül Hüsna (Allah’ın En Güzel İsimleri)
er-Rezzâk:
Yarattığı bütün mahlûkatın rızkını veren, ruh ve bedenlerin gıdasının yaratan demektir
Kısa Günün Kârı
Bir zaferin şerefi, ona ulaşmak için katlanılan güçlükler ve yaşanan bediî heyecanlar nisbetindedir. İnsanın; nefsin ve şeytanın esâretinden
kurtulup, rûhunun hürriyetini kazanması için katlanacağı her türlü meşakkatte aslında asil bir zevk vardır. Bunu idrâk edenler, irfân ehlinin acı ilâçlarını zevkle içerler.