Foruma hoşgeldin 👋, Ziyaretçi

Forum içeriğine ve tüm hizmetlerimize erişim sağlamak için foruma kayıt olmalı ya da giriş yapmalısınız. Foruma üye olmak tamamen ücretsizdir.

İktibas Neden evlenmiyorum?

NEDEN EVLENMİYORUM?
(Rukiye Yıldız)

"Özellikle, kasıtlı, bile isteye bu başlığı seçtim. Yirmi yıldır, bilfiil çeşitli dergi, gazete ve farklı platformlarda yazılar yazıyorum. Bizler magazin programı izleyerek bizleri büyüten annelerin meraklı çocukları olduk. İnsanların mahrem alanlarına iğrenç şekilde kamera tutmayı maharet bildik. Mahrem nedir, edep nedir, adap nedir, bilmeyen nadanlar olduk. Bu yazımı edebiyatın kıvrımlarına girmeden, açık ve basit bir dille yazacağım ki liseli de anlasın, akademisyen de.

Evet, bu yazıyı yazmama sebep olan soru şu: “Rukiye Hanım, on yıldır sizi tanıyorum, neden ikinci kez evlenmediniz? Neden evlenmek istemediniz?”
Cevap veriyorum: Aklı zayi olmuşlar yüzünden… Duyduğum, şahit olduğum nahoş vakalar yüzünden…

Neler oluyor Muhammed (sav) ümmeti olan bu topluma? Neler oluyor Kur’ân-ı Kerim’in olduğu odada ayağını uzatmaya teeddüp eden Osman Gazi’nin torunlarına? Neler oluyor kadının örtüsünü ülkesinin bayrağına eş gören ülkem insanına? Neler oluyor huzur mercii ailelere? Harama nazar etmeyi zul sayan, mahallesindeki kadını kızı, kendi bacısı sayan mert Osmanlı yiğitleri nerede?

Ah Osmanlı! İslâm’la meczolmuş asude hayatları günümüzde ne çok özlüyoruz. O devirleri, Asr-ı Saadet’i, İslâm diyarlarındaki samimî sosyal hayatı… Şimdi ne karanlık oldu “batıdan akan zehirli ırmaklar”!

Adam evli barklı. Çoluk çocuğu var. Sosyal medyadan kızı yaşındaki kızlara, kadınlara hoş görünme derdinde. Bir başkası yine evli barklı. Kendisini on sekizlik delikanlı zannediyor. Yıllarını sana veren can yoldaşın yanında dururken, senin hastalığında bir bardak su verenin o iken, estetik budalası genç kızların peşinde koşmak bu toplumun adamlarına yakışmıyor. Nerede kaldı dedelerimin şecaat sahibi vakur duruşu?

Kimliksizlik

Kadınlarımızı kaybettik, sıra erkeklerimizde. Bu toprakların evladı nasıl da belli oluyor. Elleri nasırlı, yüreği temiz, yalansız, riyasız, ihlâslı, mert... Avrupa özentili palyaçolara bir bakıyorum; erkek mi, kadın mı? Bacaklarını sımsıkı saran bir tayt, yılan gibi kıvrılan bir vücut, konuşurken yapmacık kibarlıkla eğilip bükülen bir dil, kırk şekle giren yüz, mide bulandıran dövmeler… Erkeklerin saçları uzun, liseli gençlerin iskelet temalı tişörtleri, kucaklarında kedi köpek, gülüyor mu, ağlıyor mu çözemediğim yüz ifadeleri, kibar konuşmanın dozunu aşırıp kadınsı cümleleri, acayip görüntüleri, konuşurken sıçrayan tükürükleri… Bir de kimliksizler var. Ne görürse sorgulamadan kopyalayan, kompleksli yapısını saçma tarzlarla kapatmaya çalışan…

Ah, bir de Anadolu adamları, dedeleri, yüreği denizler kadar engin, bakışları bilge, duruşları heybetli, alınlarında namaz izi, fedakâr, yiğit, er, sözü bir, özü bir ve riyasız. Konuşunca aslan gibi kükreyen, merhameti gökler gibi himaye eden, üç kuruş için bükülmeyen, namerde boyun eğmeyen, edep timsali, anasına ve evladına kırk kat olup hizmet eden, sevdiğine Ferhat olup dağları delen…

Neleri kaybediyoruz neler uğruna? Hadis-i şerifi hatırlayın: “Gençlerinizin en iyisi, ihtiyarlarınıza benzeyenlerdir. İhtiyarlarınızın en kötüsü de gençlerinize benzeyenlerdir.”

Azların çoğu yenebileceğini bilen dedelerim cephede kök söktürürdü. Azın çoğa yeteceğini bilen nenelerim bereket bereket huzur damıtırdı. Ne yoklukta intihar, ne varlıkta şımarıklık olurdu. Ne cinayet, aldatma, ne de huzursuzluk olurdu. Er-Rezzak olanın kim olduğunu unutturdular. İmanı, tevekkülü, teslimiyeti aldılar, geriye belden aşağı varlık olarak kaldılar. Nerede kaldı edepli, bembeyaz örtülü nenelerimin edebi?

Utanmak erdemken, “özgüven” diyerek genç kızlarımızı bencil, saygısız, canavar ruhlu bireyler yaptılar. Evlenecek ama aynı anda birkaç kişi ile konuşmak ne? Karpuz seçiyor sanki. Eskiden görücü usulünü beğenmeyenler, evlilik programında olanca çirkinliklerini serdederek evlenmeye çalışıyorlar. Evlilik gibi kutsal ve mübârek bir yola flört batağından sonra çıkmayı modernite zannediyor. Aman Ya Rabbi, bu nasıl bir karanlık devir?!

Sadakatin yok olduğu, eşlerin ticarî ortaklık gibi davrandığı, birbirinin cep telefonuna “onun özeli” diyerek dokunamadığı, soğuk ve sevgisiz birliktelikler… Eşin eşe özeli olur mu? Eş zaten senin en özelindir!

Yazılarım daha çok kişiye ulaşsın diye sosyal medyada müspet gördüğüm kişilerin isteklerini kabul ediyorum. Profilinde insanlara karşı ahlâk abidesi kesilen bazı kardeşlerimiz, daha ekler eklemez çiçek, kalp gönderiyor. Yahu burası açık hava tımarhanesi mi? Ahlâk, edep, destur nerede?

Kapısında tokmak olan Osmanlı torunları, size sesleniyorum! Osmanlı’da evin kapısına hanımlar geldiğinde evin hanımı çıksın, kapıdaki bir hanım evin erkeği ile karşılaşmasın diye küçük; hemen yanına da büyük tokmak konulurdu erkekler için ki evin kapısına gelen erkek, büyük tokmağı çalar, evdeki erkek kapıya bakar, evin hanımı ile muhatap olmazdı. Kapı tokmağındaki sesi bile edep ve adaba göre tasarlayan ecdattan, salyalı nefsi peşinde koşan, boş muhabbetler ile zamanını dolduran garip türler olduk çıktık. Utanmak utanılacak şey oldu. Hâlbuki hayâ imandandır.

Hiç tanımadığın bir hanımefendinin özel mesaj kutusuna çiçek-kalp atmaktaki gaye nedir? Hele evli erkekler… Sakın camiye o kirli zihninizle gitmeyin! Evlilik kurumunu bitirdik de, İslâm toplumunun adını “Türk dizileri” ile batırdık. İçimizdeki tüm dünyayı kararttık.

Allah’tan utanmadan, geceler boyu haram filmlere bakmayı, ardından bozuk sapkın ruh hâli ile ortada dolaşmayı rezillik saymayan, en mahrem kelimeleri orta yerde kusan ve bunu “ilericilik” gibi dayatan ahlâk yoksunları varken sokaklar suç arenasına dönüşür elbette. Yeri göğü Yaratan’ın her an bizi gördüğünü göz ardı ederek Allah’ın arzını kirleten necis varlıklar… Mahrem kelimeleri doktorlar haricinde ortada rahatça konuşmak aşağı ahlâk seviyesidir.

Sözde aşk temalı filmlerle büyütülen rezalet

Aşk temalı filmler, “Artık yetti!” dedirtiyor. Çocukların, gençlerin ruh dünyasını altüst eden sahnelerle dolu. “İnsan” demek, irade demektir; hayvanlar acıkınca manava dalarlar ama insan bekler, helâl yolla kazanır, gidip karnını doyurur. Her fıtrî ihtiyaç, iradesi ile caiz kılınır. Bir insanın iradesi ne kadar kuvvetli ise o kadar insandır. Gel gelelim, bizim mütedeyyin kesim bile sevgili arama, hülyalı hayâller peşinde koşma derdinde. Toplum cadı kazanı, yuvalar azap çukuru. Sözler kezzap gibi yakıyor iki tarafı. Cehennem çukuru evler, mutsuz bedbin çocuklar… Değer mi haz peşinde iki cihanını karartmaya? Nedir haramı bu kadar cazip kılan? Nedir İslâm coğrafyasının altından sandalyesini çekip yere kapaklandıran bu zillet durum?

Ülke sevgisi, tarih bilinci, hiçbir şey basit ve iğrenç temalı filmler kadar prim yapmıyor. Arz utanıyor, gök titriyor insanlığın zelil hâlinden.

Evlenmiyorum sizler gibi güveni yerle bir edenler yüzünden. Evliliği iki satırda kalan bir yazı zannedenler yüzünden evlenmiyorum. Ahireti hesaba katmadan nefsi peşinde koşanlar yüzünden evlenmiyorum. Başkasının eşine, kızına “Bacım” diyerek bakamayan yamyam ruhlular yüzünden evlenmiyorum. Evliliği bilemeyen, içini boşaltan toplum yüzünden evlenmiyorum.

Evlilik sadece fizikî birliktelik değildir. Günümüzde evliliği bedene indirgedikleri için kadınlar estetik ameliyatın birinden kalkıp diğerine yatıyor. Burnunu maymun gibi kestiren, dudağını ördek gibi şişiren, sahte garip mahlûklar dolaşıyor ortada. Hâlbuki insanın bedenden öte, onu havyadan ayıran bir “ruh” yönü vardır; evlilik daha çok ruhsal yarını tamamlayan, yeryüzündeki diğer yarındır.

Senin gibi ama sen değil. Senin gibi düşünen, senin gibi inanan, senin dinine, inancına, kutsalına aynı vizörden bakan ama sen değil. Senin acını hisseden, sevincine sebep olan ama sen değil… Ne nafaka alma derdi, ne altın, ne tarla, ne araba, ne ev… Evlilik, “Neyim varsa senindir” diyebilmektir. Anasından kalma bileziklerini, işi iyi gitmeyen eşinin bir anlık iç çekmesine, bir anlık üzülmesine dayanamayan ahlâk abidesi hanımın, o bilezikleri eşinin avucuna sıkıştırırken “Senden önemli değil” diyebilmesidir. Erkeklerin pahalı arabaya binmektense evde hanımıma bir kolye alıp yüzünde masum, sıcak bir tebessüme sebep olmaktır. Koluna girdiğin eşinin yüreğinde yerini derinleştirebilmektir.

Evlilik, ruhunun sığındığı güvenli limandır. Bütün duygularını sansürsüz paylaştığın omzunda itminana erdiğin, huşû bulduğun barınağındır. Evlilik sadece belden aşağı gayeler için yapılan bir şey değildir; konuşmadan dahi kalpten geçenleri anlamak, bir anlık gülüş için türlü fedakârlık yapmak, karşılıklı iyilik yarışına girilen, iki vücut tek yürek, tek kalp ve tek beyin olabilmektir.

Eş demek, aynı olaya aynı tepkiyi veren, aynı dâvâya baş koyan, aynı türküyü tamamlayan, aynı yemeğe kaşık sallayan, aynı yastığı paylaşan hayat yoldaşı demektir. Elini tutuğunda tüm gam ve kederi unutturan, ardında duran dağdır. Hastalık, yaşlılık, kötü günler, fakirlik kapıyı çaldığında zerre miskal yer değiştirmeyen koca yürektir. Bütün bunlar için sağlam kalp ve yürek, inanç ve ahlâk gerekir.

Ama belden aşağıya indirgenirse evlilik, o zaman en ufak rüzgâr evde kara, borana, tipiye, fırtınaya dönüşür. Yakar, yıkar, kül eder. Zevkler uğruna ömürler feda edilir de canlar yanar, yuvalar yok olur.

Evlilik sabahlara kadar doyumsuz konuşma, dert yanma, akıl alma, istişare etme mekanizmasıdır. Dışarıdan gelen bütün saldırılara karşı müttefik güç olmaktır. Evin duvarları nasıl fizikî fırtınalardan koruyor ise evlilik de ruhunu çeşitli fırtınalardan ele ele korumak, birbirine kalkan ve örtü olmaktır. Gülerken şeftalinin suyunu daha fazla akıtmak, çayın deminde demlenip tatlılarla sohbeti daha da tatlandırmaktır. Geçmişi anarken hissettiğin özlemi karşıdakinin de hissettiğini bilmek, duygular hüzne doğru yön değiştirdiğinde eşin çabası ile mutluluğa yönelmektir. “Dışarıdakiler, ateş, günah ve kir. Sonu ise hüsran. Sense helâlim, neşem, sevap kaynağım, nurumsun” diyebilmektir.

Dışarıdaki nazar, azap, utanç ve haramdır. Eşe nazar ise sevap, huzur, inşirahtır. Haram nâr, helâl ise nurdur. “Evlilik” dünyanın ve ahiretin cenneti. Ya da “evlilik” dünyanın ve ahiretinin cehennemidir. Yani evliliği cennete de, cehenneme de çevirmek iki tarafın elindedir. Bunun için İslâmî yaşam en büyük hazinedir. Vesselâm…"FB_IMG_1730395325766.jpg
 

Tema özelleştirme sistemi

Bu menüden forum temasının bazı alanlarını kendinize özel olarak düzenleye bilirsiniz

  • Geniş / Dar görünüm

    Temanızı geniş yada dar olarak kullanmak için kullanabileceğiniz bir yapıyı kontrolünü sağlayabilirsiniz.

    Izgara görünümlü forum listesi

    Forum listesindeki düzeni ızgara yada sıradan listeleme tarzındaki yapının kontrolünü sağlayabilirsiniz.

    Resimli ızgara modu

    Izgara forum listesinde resimleri açıp/kapatabileceğiniz yapının kontrolünü sağlayabilirsiniz.

    Kenar çubuğunu kapat

    Kenar çubuğunu kapatarak forumdaki kalabalık görünümde kurtulabilirsiniz.

    Sabit kenar çubuğu

    Kenar çubuğunu sabitleyerek daha kullanışlı ve erişiminizi kolaylaştırabilirsiniz.

    Köşe kıvrımlarını kapat

    Blokların köşelerinde bulunan kıvrımları kapatıp/açarak zevkinize göre kullanabilirsiniz.

  • Zevkini yansıtan renk kombinasyonunu seç
    Arkaplan resimleri
    Renk geçişli arkaplanlar
Geri