- Katılım
- 1 May 2020
- Mesajlar
- 15,748
- Çözümler
- 1
- Tepkime puanı
- 42,781
- Puanları
- 113
Tarih: 07.08.2020
MÜMİNCE BİR DUYARLILIK: İYİLİĞİ
EMRETMEK, KÖTÜLÜKTEN
SAKINDIRMAK
Muhterem Müslümanlar!
Kâinatın yaratılışında ve varlık âleminin
birbirleriyle ilişkisinde asıl olan iyiliktir. Yüce
dinimiz İslam’ın gönderiliş gayesi de iyiliğin
yeryüzünde hâkim olması, kötülüğün ortadan
kalkmasıdır.
Müslüman; iyi bir insan, salih bir kul, erdemli
bir birey olmalıdır. Ancak aynı zamanda bünyesinde
var olan iyilik niyetini ve kötülükle mücadele
gayretini topluma da yansıtmakla sorumludur. Bu
sorumluluğun adı, emr-i bi’l-maruf nehy-i ani’l-
münker, yani iyiliği emretmek, kötülükten
sakındırmaktır.
Cenâb-ı Hak, imanlı, vicdanlı ve duyarlı
bireylerden oluşan İslâm ümmetini Kur’an’da şöyle
anlatır: “Siz, insanlar için ortaya çıkarılmış en
hayırlı ümmetsiniz. İyiliği emredersiniz,
kötülükten alıkoyarsınız ve Allah’a inanırsınız.”1
Aziz Müminler!
İman ve iyilik birbirinin ayrılmaz eşidir.
Peygamberimizin ifadesiyle, “İyilik güzel
ahlâktır.”2 Dolayısıyla hayatta adalet, merhamet,
saygı, dürüstlük, vefa ve hoşgörü gibi, güzel ahlâka
dair ne varsa, hepsi birer iyiliktir. Mümin ise iyiliğin
temsilcisidir. Bir yandan davranışlarıyla iyiliği
yaşatırken, diğer yandan da hikmetli bir dille, güzel
öğütle, doğru bilgiyle çevresini iyiliğe davet eder.
Peygamberimizin tavsiyesine uyarak, hayatı
kolaylaştırır, zorlaştırmaz; insanları müjdeler, nefret
ettirmez.3
Mümin, hüsn-i zan besler, iyi düşünmenin ve
iyiyi söylemenin imanın gereği olduğunu bilir.
İnsanlara karşı iyi niyet besler ve şefkatli davranır.
Hayatının her alanında safiyetin, dürüstlüğün ve
doğruluğun yanında yer alır.
Mümin, kötülüklerin son bulması için elinden
gelen gayreti gösterir. Kötülüğe göz yummaz, dilini
yalan ve iftirayla, zihnini su-i zanla kirletmez. Fitne
ve dedikodu ateşine odun taşıyan asılsız sözlerin
peşine düşmez. Zira o bilir ki insanların şeref ve
haysiyetleri birbirine emanettir. Emanete hıyanet ise
kötülüğün bir şubesidir.
Kıymetli Müslümanlar!
Peygamber Efendimiz (s.a.s) bir hadisinde
şöyle buyurur: “İçinizden biri bir kötülük görürse
onu eliyle değiştirsin. Buna gücü yetmezse diliyle
değiştirsin. Buna da gücü yetmezse kalbiyle
buğzetsin. Bu ise imanın asgarî gereğidir.”4
O halde, bilgimiz ve tecrübemiz, gücümüz ve
imkânımız nispetinde daima iyiliği tavsiye edelim,
kötülüklere engel olalım. Bunun her birimizin
üzerine dinî bir vecibe ve insanî bir vazife olduğunu
unutmayalım. İyiliğin yayılması ve kötülüğün
engellenmesi uğruna attığımız her adımın bir sevabı
olacağına gönülden inanalım.
1 Âl-i İmrân, 3/110.
2 Müslim, Birr ve Sıla, 14.
3 Buhârî, Cihâd, 164.
4 Müslim, Îmân, 78.
Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü
MÜMİNCE BİR DUYARLILIK: İYİLİĞİ
EMRETMEK, KÖTÜLÜKTEN
SAKINDIRMAK
Muhterem Müslümanlar!
Kâinatın yaratılışında ve varlık âleminin
birbirleriyle ilişkisinde asıl olan iyiliktir. Yüce
dinimiz İslam’ın gönderiliş gayesi de iyiliğin
yeryüzünde hâkim olması, kötülüğün ortadan
kalkmasıdır.
Müslüman; iyi bir insan, salih bir kul, erdemli
bir birey olmalıdır. Ancak aynı zamanda bünyesinde
var olan iyilik niyetini ve kötülükle mücadele
gayretini topluma da yansıtmakla sorumludur. Bu
sorumluluğun adı, emr-i bi’l-maruf nehy-i ani’l-
münker, yani iyiliği emretmek, kötülükten
sakındırmaktır.
Cenâb-ı Hak, imanlı, vicdanlı ve duyarlı
bireylerden oluşan İslâm ümmetini Kur’an’da şöyle
anlatır: “Siz, insanlar için ortaya çıkarılmış en
hayırlı ümmetsiniz. İyiliği emredersiniz,
kötülükten alıkoyarsınız ve Allah’a inanırsınız.”1
Aziz Müminler!
İman ve iyilik birbirinin ayrılmaz eşidir.
Peygamberimizin ifadesiyle, “İyilik güzel
ahlâktır.”2 Dolayısıyla hayatta adalet, merhamet,
saygı, dürüstlük, vefa ve hoşgörü gibi, güzel ahlâka
dair ne varsa, hepsi birer iyiliktir. Mümin ise iyiliğin
temsilcisidir. Bir yandan davranışlarıyla iyiliği
yaşatırken, diğer yandan da hikmetli bir dille, güzel
öğütle, doğru bilgiyle çevresini iyiliğe davet eder.
Peygamberimizin tavsiyesine uyarak, hayatı
kolaylaştırır, zorlaştırmaz; insanları müjdeler, nefret
ettirmez.3
Mümin, hüsn-i zan besler, iyi düşünmenin ve
iyiyi söylemenin imanın gereği olduğunu bilir.
İnsanlara karşı iyi niyet besler ve şefkatli davranır.
Hayatının her alanında safiyetin, dürüstlüğün ve
doğruluğun yanında yer alır.
Mümin, kötülüklerin son bulması için elinden
gelen gayreti gösterir. Kötülüğe göz yummaz, dilini
yalan ve iftirayla, zihnini su-i zanla kirletmez. Fitne
ve dedikodu ateşine odun taşıyan asılsız sözlerin
peşine düşmez. Zira o bilir ki insanların şeref ve
haysiyetleri birbirine emanettir. Emanete hıyanet ise
kötülüğün bir şubesidir.
Kıymetli Müslümanlar!
Peygamber Efendimiz (s.a.s) bir hadisinde
şöyle buyurur: “İçinizden biri bir kötülük görürse
onu eliyle değiştirsin. Buna gücü yetmezse diliyle
değiştirsin. Buna da gücü yetmezse kalbiyle
buğzetsin. Bu ise imanın asgarî gereğidir.”4
O halde, bilgimiz ve tecrübemiz, gücümüz ve
imkânımız nispetinde daima iyiliği tavsiye edelim,
kötülüklere engel olalım. Bunun her birimizin
üzerine dinî bir vecibe ve insanî bir vazife olduğunu
unutmayalım. İyiliğin yayılması ve kötülüğün
engellenmesi uğruna attığımız her adımın bir sevabı
olacağına gönülden inanalım.
1 Âl-i İmrân, 3/110.
2 Müslim, Birr ve Sıla, 14.
3 Buhârî, Cihâd, 164.
4 Müslim, Îmân, 78.
Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü