- Katılım
- 3 Mar 2021
- Mesajlar
- 7,671
- Tepkime puanı
- 24,711
- Puanları
- 113
- Konum
- Siirt
- Burç
- Akrep
- Memleket
- Siirt
- Cinsiyet
- Takım
Aydın Ünal, muhalefetin şapkayı önüne koyması gerektiğini hatırlatıyor.
Aydın Ünal / Yeni Şafak
Muhalefet için değişim zamanı
Türkiye’de, seçim yenilgisi sonrası istifa etme, esaslı özeleştiri yapma, kendisini ya da partisini sağlam bir muhasebeye çekme kültürü yok. Ancak bu sefer durum epeyce farklı.
Millet İttifakı seçimlere mümkün olan en geniş muhalif tabanla girdi. CHP ve İyi Parti’nin ortaklığına, Saadet, Deva, Gelecek gibi AK Parti tabanından oy koparabileceklerine inandıkları partileri de eklediler. HDP/PKK’nın desteğini aldılar. FETÖ, gerek Türkiye içindeki tabanı, gerek yurt dışı merkezli lojistiğiyle muhalefete tam destek verdi. Bunlara ek, tamamen keyfi olarak, değişim isteyen özellikle genç bir kesim de arkalarındaydı.
Rüzgârın Millet İttifakı’nın arkasından estiğini de kabul edelim. Yüksek enflasyon ve deprem iktidarın aleyhineydi. 21 yıllık kesintisiz iktidar kaçınılmaz olarak yıpratmış, değişim talepleri güç kazanmıştı.
Açıkçası, Millet İttifakı, yüzde 100 kazanabileceği bir seçimi hem ilk turda hem de net olarak görülüyor ki ikinci turda kaybetti. Kendi tabanlarındaki çok büyük motivasyonu heba ettiler. Kendilerine umut bağlayanları hayal kırıklığına, moral çöküntüye sevk ettiler.
Böyle bir hezimetin, muhalefet partileri nezdinde, hiçbir şey yokmuş gibi, türlü bahanelere sığınılarak geçiştirilmesi mümkün değil.
Esasen değişim artık bu partilerin iç meselesi olmaktan da çıkmış durumda. Muhalefetin değişim ihtiyacı Türkiye açısından, demokrasinin sağlığı ve kalitesi bakımından da önem arz ediyor. Terör örgütleriyle iş birliği yaparak iktidarı devirmeye yeltenenlerin, sadece kendi tabanlarına değil, Türkiye’ye de hesap vermesi gerekiyor.
Partileri tek tek ele alalım:
CHP: Kemal Kılıçdaroğlu 14 Mayıs hezimetinin en büyük sorumlusu. Bu kadar elverişli havaya rağmen, Cumhur İttifakı karşısında seçim kazanamayacak tek isim Kılıçdaroğlu idi ve o isim belki hırsından dolayı, belki de “üst akıl”ın ısrarıyla aday oldu. Yaptığı planların tamamı çöktü. Kendi listelerinden 39 başka partili ismi milletvekili yaptı ama oy oranı 2019’a göre geriledi.
Kılıçdaroğlu, aynı ittifakla dahi seçime girse, ikinci turda yüzde 40’ı göremez. Adaylıktan çekilmesi bütün genel başkanlık dönemi boyunca yapacağı en makul adım olacaktır. Tabii ki bu yetmeyecektir. CHP’de Kılıçdaroğlu dönemi sona ermiştir. İnat edip ikinci tura girecek olursa, en fazla genel başkanlık süresini iki hafta uzatmış olacak, fakat o zaman da daha kötü bir yenilgiyle, hem kendisini, hem partisini daha fazla utandırarak gitmek zorunda kalacaktır.
...
İYİ PARTİ: İyi Parti bir kimlik oluşturamadı. Yıkım operasyonunda destek hizmeti sağlamak dışında fonksiyon sergileyemedi. Akşener’in masadan kalkması İyi Parti’nin bugüne kadar attığı en kritik ve isabetli adımdı ama her nasıl olduysa, Akşener masaya geri döndürüldü. Meral Akşener’in, bugünkü hezimet tablosunu öngörerek masadan kalktığına şüphe yok. Haklılığı kendisine güç sağlar mı bilemeyiz. Ancak İyi Parti’nin “yedek kuvvet” olmaktan çıkması, üzerindeki “yönlendiriliyor” şüphesini atması, bir kimlik edinmesi Türkiye için de faydalı olacaktır. Akşener’den beklenen, ikinci turda Kılıçdaroğlu’nu desteklemeyeceğini açıklamasıdır. Üst Akıl kuşkusuz buna kızacaktır ama lordlarla irtibatı kesmek için bu çıkış bulunmaz fırsattır.
YSP (HDP): YSP Millet İttifakı’na seçim kaybettirdi, kendileri de kaybettiler. Aldıkları oy gösteriyor ki, YSP, bir kısım Kürt’ün temsilcisi olmaktan çıkmış, marjinal sol Kürt milliyetçisi bir “ucubeye” dönüşmüştür. Erdoğan’ın kazanması, Kandil ve YPG için de artık bir son anlamına geliyor. Dolayısıyla YSP’nin terörle irtibatını gözden geçirmesi, Türkiyelileşmek seçeneğini masasının üzerine koyması gerekiyor. Selahattin Demirtaş’ın en küçük bir siyasi kabiliyete ve karşılığa sahip olmadığı da bu seçimde ortaya çıktı. YSP safralarını atıp bir Türkiye partisi olabilir. Yapacağı ilk isabetli iş de, ikinci turda Kılıçdaroğlu’nu desteklemeyeceğini açıklamak, seçmenini özgür bırakmak olacaktır.
SAADET, DEVA ve GELECEK: Bu 3 partinin toplam oy oranının “eksi” olduğunu gördük. Buna rağmen 3’ü birlikte grup kurabilecek kadar milletvekili sahibi oldular. Saadet’te değişim zor ancak Deva ve Gelecek Partisi’nin Babacan ve Davutoğlu ile yürümesi mümkün gözükmüyor. Kendileri açıkta kalmış genel başkanlarla parti olunmaz. En azından Deva ve Gelecek Partileri’nin birleşip tek bir lider altında toplanmaları isabet olacaktır. Mesela Selim Temurci neden olmasın? İkinci turda Erdoğan’ı destekleyeceğini açıklayan da böyle bir dönemde milletin gönlünde iz bırakır. Deva ve Gelecek’in önünde böyle “son” bir fırsat var.
Aydın Ünal / Yeni Şafak
Muhalefet için değişim zamanı
Türkiye’de, seçim yenilgisi sonrası istifa etme, esaslı özeleştiri yapma, kendisini ya da partisini sağlam bir muhasebeye çekme kültürü yok. Ancak bu sefer durum epeyce farklı.
Millet İttifakı seçimlere mümkün olan en geniş muhalif tabanla girdi. CHP ve İyi Parti’nin ortaklığına, Saadet, Deva, Gelecek gibi AK Parti tabanından oy koparabileceklerine inandıkları partileri de eklediler. HDP/PKK’nın desteğini aldılar. FETÖ, gerek Türkiye içindeki tabanı, gerek yurt dışı merkezli lojistiğiyle muhalefete tam destek verdi. Bunlara ek, tamamen keyfi olarak, değişim isteyen özellikle genç bir kesim de arkalarındaydı.
Rüzgârın Millet İttifakı’nın arkasından estiğini de kabul edelim. Yüksek enflasyon ve deprem iktidarın aleyhineydi. 21 yıllık kesintisiz iktidar kaçınılmaz olarak yıpratmış, değişim talepleri güç kazanmıştı.
Açıkçası, Millet İttifakı, yüzde 100 kazanabileceği bir seçimi hem ilk turda hem de net olarak görülüyor ki ikinci turda kaybetti. Kendi tabanlarındaki çok büyük motivasyonu heba ettiler. Kendilerine umut bağlayanları hayal kırıklığına, moral çöküntüye sevk ettiler.
Böyle bir hezimetin, muhalefet partileri nezdinde, hiçbir şey yokmuş gibi, türlü bahanelere sığınılarak geçiştirilmesi mümkün değil.
Esasen değişim artık bu partilerin iç meselesi olmaktan da çıkmış durumda. Muhalefetin değişim ihtiyacı Türkiye açısından, demokrasinin sağlığı ve kalitesi bakımından da önem arz ediyor. Terör örgütleriyle iş birliği yaparak iktidarı devirmeye yeltenenlerin, sadece kendi tabanlarına değil, Türkiye’ye de hesap vermesi gerekiyor.
Partileri tek tek ele alalım:
CHP: Kemal Kılıçdaroğlu 14 Mayıs hezimetinin en büyük sorumlusu. Bu kadar elverişli havaya rağmen, Cumhur İttifakı karşısında seçim kazanamayacak tek isim Kılıçdaroğlu idi ve o isim belki hırsından dolayı, belki de “üst akıl”ın ısrarıyla aday oldu. Yaptığı planların tamamı çöktü. Kendi listelerinden 39 başka partili ismi milletvekili yaptı ama oy oranı 2019’a göre geriledi.
Kılıçdaroğlu, aynı ittifakla dahi seçime girse, ikinci turda yüzde 40’ı göremez. Adaylıktan çekilmesi bütün genel başkanlık dönemi boyunca yapacağı en makul adım olacaktır. Tabii ki bu yetmeyecektir. CHP’de Kılıçdaroğlu dönemi sona ermiştir. İnat edip ikinci tura girecek olursa, en fazla genel başkanlık süresini iki hafta uzatmış olacak, fakat o zaman da daha kötü bir yenilgiyle, hem kendisini, hem partisini daha fazla utandırarak gitmek zorunda kalacaktır.
...
İYİ PARTİ: İyi Parti bir kimlik oluşturamadı. Yıkım operasyonunda destek hizmeti sağlamak dışında fonksiyon sergileyemedi. Akşener’in masadan kalkması İyi Parti’nin bugüne kadar attığı en kritik ve isabetli adımdı ama her nasıl olduysa, Akşener masaya geri döndürüldü. Meral Akşener’in, bugünkü hezimet tablosunu öngörerek masadan kalktığına şüphe yok. Haklılığı kendisine güç sağlar mı bilemeyiz. Ancak İyi Parti’nin “yedek kuvvet” olmaktan çıkması, üzerindeki “yönlendiriliyor” şüphesini atması, bir kimlik edinmesi Türkiye için de faydalı olacaktır. Akşener’den beklenen, ikinci turda Kılıçdaroğlu’nu desteklemeyeceğini açıklamasıdır. Üst Akıl kuşkusuz buna kızacaktır ama lordlarla irtibatı kesmek için bu çıkış bulunmaz fırsattır.
YSP (HDP): YSP Millet İttifakı’na seçim kaybettirdi, kendileri de kaybettiler. Aldıkları oy gösteriyor ki, YSP, bir kısım Kürt’ün temsilcisi olmaktan çıkmış, marjinal sol Kürt milliyetçisi bir “ucubeye” dönüşmüştür. Erdoğan’ın kazanması, Kandil ve YPG için de artık bir son anlamına geliyor. Dolayısıyla YSP’nin terörle irtibatını gözden geçirmesi, Türkiyelileşmek seçeneğini masasının üzerine koyması gerekiyor. Selahattin Demirtaş’ın en küçük bir siyasi kabiliyete ve karşılığa sahip olmadığı da bu seçimde ortaya çıktı. YSP safralarını atıp bir Türkiye partisi olabilir. Yapacağı ilk isabetli iş de, ikinci turda Kılıçdaroğlu’nu desteklemeyeceğini açıklamak, seçmenini özgür bırakmak olacaktır.
SAADET, DEVA ve GELECEK: Bu 3 partinin toplam oy oranının “eksi” olduğunu gördük. Buna rağmen 3’ü birlikte grup kurabilecek kadar milletvekili sahibi oldular. Saadet’te değişim zor ancak Deva ve Gelecek Partisi’nin Babacan ve Davutoğlu ile yürümesi mümkün gözükmüyor. Kendileri açıkta kalmış genel başkanlarla parti olunmaz. En azından Deva ve Gelecek Partileri’nin birleşip tek bir lider altında toplanmaları isabet olacaktır. Mesela Selim Temurci neden olmasın? İkinci turda Erdoğan’ı destekleyeceğini açıklayan da böyle bir dönemde milletin gönlünde iz bırakır. Deva ve Gelecek’in önünde böyle “son” bir fırsat var.