kervan
Aktif Üye
- Katılım
- 2 Haz 2020
- Mesajlar
- 916
- Tepkime puanı
- 2,374
- Puanları
- 93
- Cinsiyet
Mescidler İbadet Mekânlarıdır
Cenâb-ı Hak buyuruyor:
Bismillahirrahmanirrahim
“Allah’ın mescitlerini O’nun adının anılmasına engel olan ve onların harap olmasına çalışandan daha zalim kim vardır! Aslında bunların oralara
ancak korkarak girmeleri gerekir. (Başka türlü girmeye hakları yoktur.) Bunlar için dünyada rezillik, ahirette de büyük azap vardır.” (Bakara, 114)
Rasûlullah (sav) efendimiz buyurdular:
“…Mescidler ne için yapılmışlarsa ancak o maksatlarla kullanılacak mekanlardır.” (Müslim, Mesâcid 80, 81. İbni Mâce, Mesâcid 11.)
Allâh Teâlâ’nın emriyle yapılan Kâbe, dâimâ ilâhî muhâfaza altındadır. Târihte “Fil Vak’ası” olarak bilinen hâdise, bunu ortaya koyan ibretli
misâllerden biridir.
Yemen vâlisi Ebrehe, Roma imparatorunun da yardımıyla San’a’da yaptırdığı kiliseye arzu ettiği ölçüde rağbet edilmediğini görünce, son derece
sinirlendi. Ardından Arapların eskiden beri kudsiyyetini kabûl edip ziyâret edegeldikleri Kâbe’yi yıkmaya karar verdi. İçinde, günümüzün tankları
mesâbesinde olan fillerin de bulunduğu büyük bir ordu hazırlayarak Mekke’ye yürüdü. Böylelikle, -gûyâ- insanların yönlerini, kendi yaptırdığı kiliseye çevirecekti.
Ebrehe’nin gözü o kadar dönmüştü ki, gasbedilen develerini geri istemeye gelen Abdülmuttalib’e şaşarak:
“–Ben Kâbe’yi yıkmaya geldim. Sen ise develerini düşünüyorsun!” demiş ve Abdülmuttalib’in Kâbe için:
“–Onun sâhibi var! O, onu korur!” ifâdelerine mukâbil kibirle:
“–Bana karşı onu koruyacak yoktur!” hezeyânında bulunmuştu. Mekke’ye yaklaşan ordusuna Kâbe’ye hücum emri verdi. Fakat Mina ile Müzdelife
arasındaki Vâdi-i Muhassirʼe gelince filler yürümez oldu. Gökyüzü ebâbîl kuşlarıyla doldu. Onlar, ayaklarında getirdikleri pişkin tuğladan yapılmış
taşları Ebrehe ordusunun üzerine dolu taneleri gibi boşaltmaya başladılar. Bu taşlar, kime isâbet ediyorsa, onu helâk ediyordu. Mekke’nin önü bir
anda insan ve fil mezarlığına döndü. Sıkletsiz küçücük kuşlar, tonlar ağırlığındaki filleri ezip yere serdiler. Bu dehşet dolu ilâhî mûcizenin tahakkuk ettiği yıla “Fil Senesi” denildi.
Allâh Teâlâ bu hâdiseyi Kur’ân-ı Kerîm’de şöyle anlatır:
“Rabbinin fil ashâbına neler yaptığını görmedin mi? Onların kötü plânlarını boşa çıkarmadı mı? Üzerlerine sürü sürü kuşlar gönderdi. Bu kuşlar,
onlara pişmiş çamurdan taşlar atıyorlardı. Nihâyet onları yenilip çiğnenmiş ekin yaprağına çevirdi.” (Fîl, 1-5)
Çünkü Kâbe, Cenâb-ı Hakk’ın, emr-i ilâhîsi ile inşâ ettirdiği “Hâne-i Birr”i idi. Orası, Allâh’a kulluk mekânı olarak kudsî ve mübârek kılınmıştı. Bunun için ilâhî muhâfaza altına alınmıştı.
Ebrehe’nin ibâdethâneye karşı yaptığı bu saygısızlığa verilen cezâ ise, kıyâmete kadar aynı şekilde yapılacak diğer hareketler için de bir tehdit
mâhiyeti taşımaktadır. (Osman Nûri Topbaş, Hz. Muhammed Mustafa (sav)-1, Erkam Yay.)
Her Güne Bir Esma-ül Hüsna (Allah’ın En Güzel İsimleri)
El-Mümît:
Ölümü yaratan, ecelleri geldiğinde canlıları öldüren, mahlûkuna bağışlamış olduğu his ve hareket enerjisini zamanı gelince kesen demektir.
Kısa Günün Kârı
Cami ve mescidler, zikir, ibadet ve Kur’an okumak gibi tamamen dînî işler için yapılmışlardır. Cami ve mescidleri kuruluş amaçlarının dışında
kullanmak doğru değildir. Mescidlerin mâbed kutsiyeti ve sukûneti her zaman korunmalıdır.
Cenâb-ı Hak buyuruyor:
Bismillahirrahmanirrahim
“Allah’ın mescitlerini O’nun adının anılmasına engel olan ve onların harap olmasına çalışandan daha zalim kim vardır! Aslında bunların oralara
ancak korkarak girmeleri gerekir. (Başka türlü girmeye hakları yoktur.) Bunlar için dünyada rezillik, ahirette de büyük azap vardır.” (Bakara, 114)
Rasûlullah (sav) efendimiz buyurdular:
“…Mescidler ne için yapılmışlarsa ancak o maksatlarla kullanılacak mekanlardır.” (Müslim, Mesâcid 80, 81. İbni Mâce, Mesâcid 11.)
Allâh Teâlâ’nın emriyle yapılan Kâbe, dâimâ ilâhî muhâfaza altındadır. Târihte “Fil Vak’ası” olarak bilinen hâdise, bunu ortaya koyan ibretli
misâllerden biridir.
Yemen vâlisi Ebrehe, Roma imparatorunun da yardımıyla San’a’da yaptırdığı kiliseye arzu ettiği ölçüde rağbet edilmediğini görünce, son derece
sinirlendi. Ardından Arapların eskiden beri kudsiyyetini kabûl edip ziyâret edegeldikleri Kâbe’yi yıkmaya karar verdi. İçinde, günümüzün tankları
mesâbesinde olan fillerin de bulunduğu büyük bir ordu hazırlayarak Mekke’ye yürüdü. Böylelikle, -gûyâ- insanların yönlerini, kendi yaptırdığı kiliseye çevirecekti.
Ebrehe’nin gözü o kadar dönmüştü ki, gasbedilen develerini geri istemeye gelen Abdülmuttalib’e şaşarak:
“–Ben Kâbe’yi yıkmaya geldim. Sen ise develerini düşünüyorsun!” demiş ve Abdülmuttalib’in Kâbe için:
“–Onun sâhibi var! O, onu korur!” ifâdelerine mukâbil kibirle:
“–Bana karşı onu koruyacak yoktur!” hezeyânında bulunmuştu. Mekke’ye yaklaşan ordusuna Kâbe’ye hücum emri verdi. Fakat Mina ile Müzdelife
arasındaki Vâdi-i Muhassirʼe gelince filler yürümez oldu. Gökyüzü ebâbîl kuşlarıyla doldu. Onlar, ayaklarında getirdikleri pişkin tuğladan yapılmış
taşları Ebrehe ordusunun üzerine dolu taneleri gibi boşaltmaya başladılar. Bu taşlar, kime isâbet ediyorsa, onu helâk ediyordu. Mekke’nin önü bir
anda insan ve fil mezarlığına döndü. Sıkletsiz küçücük kuşlar, tonlar ağırlığındaki filleri ezip yere serdiler. Bu dehşet dolu ilâhî mûcizenin tahakkuk ettiği yıla “Fil Senesi” denildi.
Allâh Teâlâ bu hâdiseyi Kur’ân-ı Kerîm’de şöyle anlatır:
“Rabbinin fil ashâbına neler yaptığını görmedin mi? Onların kötü plânlarını boşa çıkarmadı mı? Üzerlerine sürü sürü kuşlar gönderdi. Bu kuşlar,
onlara pişmiş çamurdan taşlar atıyorlardı. Nihâyet onları yenilip çiğnenmiş ekin yaprağına çevirdi.” (Fîl, 1-5)
Çünkü Kâbe, Cenâb-ı Hakk’ın, emr-i ilâhîsi ile inşâ ettirdiği “Hâne-i Birr”i idi. Orası, Allâh’a kulluk mekânı olarak kudsî ve mübârek kılınmıştı. Bunun için ilâhî muhâfaza altına alınmıştı.
Ebrehe’nin ibâdethâneye karşı yaptığı bu saygısızlığa verilen cezâ ise, kıyâmete kadar aynı şekilde yapılacak diğer hareketler için de bir tehdit
mâhiyeti taşımaktadır. (Osman Nûri Topbaş, Hz. Muhammed Mustafa (sav)-1, Erkam Yay.)
Her Güne Bir Esma-ül Hüsna (Allah’ın En Güzel İsimleri)
El-Mümît:
Ölümü yaratan, ecelleri geldiğinde canlıları öldüren, mahlûkuna bağışlamış olduğu his ve hareket enerjisini zamanı gelince kesen demektir.
Kısa Günün Kârı
Cami ve mescidler, zikir, ibadet ve Kur’an okumak gibi tamamen dînî işler için yapılmışlardır. Cami ve mescidleri kuruluş amaçlarının dışında
kullanmak doğru değildir. Mescidlerin mâbed kutsiyeti ve sukûneti her zaman korunmalıdır.