kervan
Aktif Üye
- Katılım
- 2 Haz 2020
- Mesajlar
- 945
- Tepkime puanı
- 2,388
- Puanları
- 93
- Cinsiyet
Mânevî Hayatın Tezâhürü
Cenâb-ı Hak buyuruyor:
Bismillahirrahmanirrahim
“(Allah,) ona (yani insana) fücûru da takvâyı da ilham etmiştir.” (Şems, 8)
Rasûlullah (sav) efendimiz buyurdular:
"Utanmadığın takdirde dilediğini yap" (Buhârî, enbiyâ, 54, edeb, 78; Ebû Dâvud, edeb, 6; İbn Mâce, Zühd, 17; Muvatta; sefer, 46; İbn Hanbel IV, 121-122, V, 273)
Ahlâk, insanın mânevî hayatının bir tezâhürüdür. İnanç sistemi ve toplumun tasvip ettiği güzel davranışların insanda meleke haline gelmesidir. İnsanın her hal
ve durumda vicdanının sesine kulak vererek doğru, dürüst, tutarlı ve kişilikli olmasıdır. İnsanda en önemli ahlâkî motivasyon Allah korkusudur. Allah'tan korkan,
kullardan utanmasını da bilir. Bu yüzden ahlâkın başı hayâdır. İnsanda insanî davranışların bir göstergesi de hayâdır. İnsanoğlu'nun hayâ denilen ve ahlâkî
davranışları düzenleyen duyguya sahip olması gerekir. Nitekim Peygamberimiz (sav): "Utanmadığın takdirde dilediğini yap" buyurarak hayatını kaybeden
kişinin ahlâkî erdemleri de kaybettiğini ifade etmektedir. Mevlânâ da insanla hayvan arasındaki sınırı "edeb ve hayâ" olarak belirtmektedir.
Batı'nın emperyalist zihniyeti, kültür egemenliğiyle istilâ etmek istediği ülkelerde, insandan önce hayâyı kaldırmayı amaçlamaktadır. Çünkü hayâ ortadan
kalktıktan sonra bütün moral değerler çökecek ve toplum kişiliğini yitirecektir. Bugün TV.'lerdeki pembe diziler ve diğer erotik yayınların insanımızda yaptığı en
önemli tahribat bu noktadadır. Yani insanımızı hayâ duygusundan uzaklaştırmak, âile ilişkilerini ve toplum ahlakını tahrib etmektir. En yüz kızartan sahneleri
devamlı olarak seyreden insanlarda tabîî olarak bir bağışıklık meydana gelmektedir. Bu tür bağışıklıklar insanı tepkisiz hale getirir. Zaten amaç da bu olsa
gerektir. Batı, insan planında tükenmişliğini, başkalarına bulaştırmak istiyor. Batı kendi mikrobunu bize taşıyor. Toplum ahlâkını ve âileyi bitirmek istiyor.
Bugünün insanı ferdî plânda gönül temizliğine; bunun için de tevhid inancı ile derin bir ruh hayatına, ibadete; toplum planında dostluk ve paylaşma ve ahlâk ve
hayâya ihtiyaç duymaktadır. Bu ihtiyacı karşılayacak da tevhid inancıdır. Rabbımızdan tevhid ikliminde arı duru gönüllerle ahlâken yücelmiş toplumlara
erdirmesi niyâzıyla... (Prof. Dr. Hasan Kâmil Yılmaz, Altınoluk Dergisi Ağustos-2000)
Her Güne Bir Esma-ül Hüsna (Allah’ın En Güzel İsimleri)
el-Kayyûm: Zeval bulmayan dâim, kâinatın yöneticisi, bütün varlıkların kendisine bağlı olduğu en yüce Var, kendi kendisine yeten tek Var, gökleri ve yeri ayakta
tutan, hiçbir kimseye ve hiçbir şeye bağlı olmayan demektir.
Kısa Günün Kârı
İnsanoğlunun bu dünyada da öbür dünyada da en büyük ve sonsuz hazinesi, sahip olduğu güzel ahlâk ve edebidir. Onun, yani insanın bütün değer ve kıymeti
de ancak bu ulvî ve şerefli hazinesinin kıymet ve değeri kadardır.
Lügatçe
fücûr: İnsanı Allah’tan uzaklaştıran her şeydir.
takvâ: Kulu Allâh’a yaklaştıran amel-i sâlih ve her türlü güzel davranışlardır.
tezâhür: Ortaya çıkma, belirme.
tasvip: Bir düşünce veya davranışın doğru olduğunu belirtme, onama, uygun bulma.
tahrib: Harâbetme, edilme, yıkıp bozma.
Cenâb-ı Hak buyuruyor:
Bismillahirrahmanirrahim
“(Allah,) ona (yani insana) fücûru da takvâyı da ilham etmiştir.” (Şems, 8)
Rasûlullah (sav) efendimiz buyurdular:
"Utanmadığın takdirde dilediğini yap" (Buhârî, enbiyâ, 54, edeb, 78; Ebû Dâvud, edeb, 6; İbn Mâce, Zühd, 17; Muvatta; sefer, 46; İbn Hanbel IV, 121-122, V, 273)
Ahlâk, insanın mânevî hayatının bir tezâhürüdür. İnanç sistemi ve toplumun tasvip ettiği güzel davranışların insanda meleke haline gelmesidir. İnsanın her hal
ve durumda vicdanının sesine kulak vererek doğru, dürüst, tutarlı ve kişilikli olmasıdır. İnsanda en önemli ahlâkî motivasyon Allah korkusudur. Allah'tan korkan,
kullardan utanmasını da bilir. Bu yüzden ahlâkın başı hayâdır. İnsanda insanî davranışların bir göstergesi de hayâdır. İnsanoğlu'nun hayâ denilen ve ahlâkî
davranışları düzenleyen duyguya sahip olması gerekir. Nitekim Peygamberimiz (sav): "Utanmadığın takdirde dilediğini yap" buyurarak hayatını kaybeden
kişinin ahlâkî erdemleri de kaybettiğini ifade etmektedir. Mevlânâ da insanla hayvan arasındaki sınırı "edeb ve hayâ" olarak belirtmektedir.
Batı'nın emperyalist zihniyeti, kültür egemenliğiyle istilâ etmek istediği ülkelerde, insandan önce hayâyı kaldırmayı amaçlamaktadır. Çünkü hayâ ortadan
kalktıktan sonra bütün moral değerler çökecek ve toplum kişiliğini yitirecektir. Bugün TV.'lerdeki pembe diziler ve diğer erotik yayınların insanımızda yaptığı en
önemli tahribat bu noktadadır. Yani insanımızı hayâ duygusundan uzaklaştırmak, âile ilişkilerini ve toplum ahlakını tahrib etmektir. En yüz kızartan sahneleri
devamlı olarak seyreden insanlarda tabîî olarak bir bağışıklık meydana gelmektedir. Bu tür bağışıklıklar insanı tepkisiz hale getirir. Zaten amaç da bu olsa
gerektir. Batı, insan planında tükenmişliğini, başkalarına bulaştırmak istiyor. Batı kendi mikrobunu bize taşıyor. Toplum ahlâkını ve âileyi bitirmek istiyor.
Bugünün insanı ferdî plânda gönül temizliğine; bunun için de tevhid inancı ile derin bir ruh hayatına, ibadete; toplum planında dostluk ve paylaşma ve ahlâk ve
hayâya ihtiyaç duymaktadır. Bu ihtiyacı karşılayacak da tevhid inancıdır. Rabbımızdan tevhid ikliminde arı duru gönüllerle ahlâken yücelmiş toplumlara
erdirmesi niyâzıyla... (Prof. Dr. Hasan Kâmil Yılmaz, Altınoluk Dergisi Ağustos-2000)
Her Güne Bir Esma-ül Hüsna (Allah’ın En Güzel İsimleri)
el-Kayyûm: Zeval bulmayan dâim, kâinatın yöneticisi, bütün varlıkların kendisine bağlı olduğu en yüce Var, kendi kendisine yeten tek Var, gökleri ve yeri ayakta
tutan, hiçbir kimseye ve hiçbir şeye bağlı olmayan demektir.
Kısa Günün Kârı
İnsanoğlunun bu dünyada da öbür dünyada da en büyük ve sonsuz hazinesi, sahip olduğu güzel ahlâk ve edebidir. Onun, yani insanın bütün değer ve kıymeti
de ancak bu ulvî ve şerefli hazinesinin kıymet ve değeri kadardır.
Lügatçe
fücûr: İnsanı Allah’tan uzaklaştıran her şeydir.
takvâ: Kulu Allâh’a yaklaştıran amel-i sâlih ve her türlü güzel davranışlardır.
tezâhür: Ortaya çıkma, belirme.
tasvip: Bir düşünce veya davranışın doğru olduğunu belirtme, onama, uygun bulma.
tahrib: Harâbetme, edilme, yıkıp bozma.