- Katılım
- 1 May 2020
- Mesajlar
- 15,685
- Çözümler
- 1
- Tepkime puanı
- 42,610
- Puanları
- 113
Mahalle Baskısı
Velid bin Muğire Kur’ân’ı dinleyince, bir an sanki onun kalbine yumuşaklık girdi. Bu haber Ebu Cehil’e ulaştı.
Ebu Cehil onun yanına geldi ve ona dedi ki: “Ey amca, kavmin sana vermek için mal mülk toplamak istiyor. Çünkü sen, Muhammed’in yanına gidiyor ve ondan maddi beklentilere giriyormuşsun.”
Velid dedi ki: “Kureyş biliyor ki, içlerinde en zengin olanı benim.”
Ebu Cehil şöyle dedi: “Öyleyse onun hakkında öyle şeyler söyle ki, senin onu inkâr ettiğini kavmin anlasın.”
Velid dedi ki: “Onun hakkında ne diyeyim? Vallahi içinizde şiiri benden daha iyi bilen kimse yok! İçinizde şiir ölçülerini de en iyi bileniniz benim! Kasideyi de benden iyi bileniniz yok! Cinlerin şiirlerini bile benden daha iyi bileniniz yok! Vallahi, Muhammed’in dedikleri bu saydıklarımın hiçbiri değildir. Vallahi, onun sözünde bir tatlılık var. Onda bir zarafet var. Onun sözleri; üstü meyvelerle, altı ise salkımlarla doludur. O, daime galip geliyor ama mağlup olmuyor. O, altına aldığı her şeyi paramparça ediyor.”
Ebu Cehil dedi ki: “Onun hakkında kötü bir şeyler söylemezsen, kavmin senden razı olmaz!”
Velid dedi ki: “Beni bırak da biraz düşüneyim!”
Velid bir müddet düşündü. Sonra dedi ki: “Bu, eskilerden gelen bir sihirdir. Bunu başkalarından öğrenmiş!”
**
Onlar adamlarından birini kaybetmemek için her türlü maddi manevi baskıyı yapmaktan geri kalmıyordu. O gün ne ise bugün de aynısını yapıyorlar. Onların sanat camiasından biri olur da rol gereği bir Müslümanı canlandırmak istese ona hemen cephe alırlar. Olur da bir Müslüman türkü söylese ve o sanatçı da ona saz çalarak eşlik etse yine kudururlar. Sen onlardan mı oldun derler? Sadece sanatımı icra ettim dese de inandıramaz. İlla ki, muhalif olduğunu onun ağzından almak isterler. Farzı misal onlardan biri bir Müslüman Tv kanalına çıkacak olsa, onu hemen tehditlerle ve üstü kapalı ifadelerle aforoz ederler. Bir Müslümanla bir açılış programına katılan bir yazar olsa onu hemen kovmakla tehdit ederler.
Onlar kendi aralarında bile bu kadar müsamahasızlar. tahammülsüzler. Bir Müslümanın ağladığı şeye ağlayanı sorguya çekerler. Bir Müslümanın başına bir musibet gelse hep birlikte Twitter'i inletirler. Sevinç twitleri atarlar. Ama olur da onlardan biri geçmiş olsun dese, ona karşı bile insafsızca hareket ederler.
Evet, mahalle baskısı olanca gücüyle devam ediyor. Bize düşen nedir biliyor musun? Bize düşen ise mahalle sevgisidir. Olur da bizden birinin ayağı hafifçe kayacak olsa ona mahalle baskısı yapmayalım. Mahalle sevgisini gösterelim ki, karşı mahalleye taşınsa da yüreği buruk ayrılsın! Olur da bizden biri onların sazını çalmaya başlarsa, onu tehditlerle, şantajlarla korkutmayalım. Mahalle baskısı yerine mahalle sevgimizi gösterelim. Geri döneceği bir mahallesi olduğunu ona hatırlatalım.
İşte bizim karşı cenahtan farkımız bu olmalıdır.
Mahalle baskısı onların işi, mahalle sevgisi bizim işimizdir.
Murat Padak
Velid bin Muğire Kur’ân’ı dinleyince, bir an sanki onun kalbine yumuşaklık girdi. Bu haber Ebu Cehil’e ulaştı.
Ebu Cehil onun yanına geldi ve ona dedi ki: “Ey amca, kavmin sana vermek için mal mülk toplamak istiyor. Çünkü sen, Muhammed’in yanına gidiyor ve ondan maddi beklentilere giriyormuşsun.”
Velid dedi ki: “Kureyş biliyor ki, içlerinde en zengin olanı benim.”
Ebu Cehil şöyle dedi: “Öyleyse onun hakkında öyle şeyler söyle ki, senin onu inkâr ettiğini kavmin anlasın.”
Velid dedi ki: “Onun hakkında ne diyeyim? Vallahi içinizde şiiri benden daha iyi bilen kimse yok! İçinizde şiir ölçülerini de en iyi bileniniz benim! Kasideyi de benden iyi bileniniz yok! Cinlerin şiirlerini bile benden daha iyi bileniniz yok! Vallahi, Muhammed’in dedikleri bu saydıklarımın hiçbiri değildir. Vallahi, onun sözünde bir tatlılık var. Onda bir zarafet var. Onun sözleri; üstü meyvelerle, altı ise salkımlarla doludur. O, daime galip geliyor ama mağlup olmuyor. O, altına aldığı her şeyi paramparça ediyor.”
Ebu Cehil dedi ki: “Onun hakkında kötü bir şeyler söylemezsen, kavmin senden razı olmaz!”
Velid dedi ki: “Beni bırak da biraz düşüneyim!”
Velid bir müddet düşündü. Sonra dedi ki: “Bu, eskilerden gelen bir sihirdir. Bunu başkalarından öğrenmiş!”
**
Onlar adamlarından birini kaybetmemek için her türlü maddi manevi baskıyı yapmaktan geri kalmıyordu. O gün ne ise bugün de aynısını yapıyorlar. Onların sanat camiasından biri olur da rol gereği bir Müslümanı canlandırmak istese ona hemen cephe alırlar. Olur da bir Müslüman türkü söylese ve o sanatçı da ona saz çalarak eşlik etse yine kudururlar. Sen onlardan mı oldun derler? Sadece sanatımı icra ettim dese de inandıramaz. İlla ki, muhalif olduğunu onun ağzından almak isterler. Farzı misal onlardan biri bir Müslüman Tv kanalına çıkacak olsa, onu hemen tehditlerle ve üstü kapalı ifadelerle aforoz ederler. Bir Müslümanla bir açılış programına katılan bir yazar olsa onu hemen kovmakla tehdit ederler.
Onlar kendi aralarında bile bu kadar müsamahasızlar. tahammülsüzler. Bir Müslümanın ağladığı şeye ağlayanı sorguya çekerler. Bir Müslümanın başına bir musibet gelse hep birlikte Twitter'i inletirler. Sevinç twitleri atarlar. Ama olur da onlardan biri geçmiş olsun dese, ona karşı bile insafsızca hareket ederler.
Evet, mahalle baskısı olanca gücüyle devam ediyor. Bize düşen nedir biliyor musun? Bize düşen ise mahalle sevgisidir. Olur da bizden birinin ayağı hafifçe kayacak olsa ona mahalle baskısı yapmayalım. Mahalle sevgisini gösterelim ki, karşı mahalleye taşınsa da yüreği buruk ayrılsın! Olur da bizden biri onların sazını çalmaya başlarsa, onu tehditlerle, şantajlarla korkutmayalım. Mahalle baskısı yerine mahalle sevgimizi gösterelim. Geri döneceği bir mahallesi olduğunu ona hatırlatalım.
İşte bizim karşı cenahtan farkımız bu olmalıdır.
Mahalle baskısı onların işi, mahalle sevgisi bizim işimizdir.
Murat Padak