"La Casa De Papel dizisini seyrediyorum. Dizide iyi ve kötü adamlar var. Kötü adamlar çalıyor, çırpıyor, uyuşturucu kullanıyor, adam öldürüyor, sapkınlık yapıyor. Her türlü pislik var yani anlayacağınız. Diğer tarafta da ülkenin düzenini korumaya çalışan polisler var. Hepsi efendi, düzgün insanlar...
Dizide bu eşkıyalardan birisi ölünce çok üzülüyorum. Gözlerim nemleniyor, içime bir hüzün çöküyor. Utanmasam ağlayacağım. O derece yani. Polislerden birisi ölünce de seviniyorum. “Oh be, gitti birisi daha” diye neşeleniyorum.
Sonra durup düşünüyorum…
Ben niçin kötü adamların yanındayım? Neden her türlü pisliğe bulaşmış tekinsiz adamlara sempati besliyorum? Niçin onlar ölünce kederleniyor da iyiler ölünce seviniyorum?
Biraz düşününce de cevap geliyor: Çünkü senarist öyle istiyor.
İşte tam bu noktada aklıma başka sorular sızıyor: Acaba gerçek hayatta insanlara karşı beslediğim hislerle ilgili de aynı durum var mıdır? Dizi seyrederken yaşadığım durum ekran dışında da yaşanıyor olabilir mi?
Biraz düşününce yine cevabı buluyorum: Olabilir değil zaten öyle oluyor. Birileri senaryo yazıyor. Birileri oynuyor. Birileri de oyuna geliyor işte."
Salih Uyan
Dizide bu eşkıyalardan birisi ölünce çok üzülüyorum. Gözlerim nemleniyor, içime bir hüzün çöküyor. Utanmasam ağlayacağım. O derece yani. Polislerden birisi ölünce de seviniyorum. “Oh be, gitti birisi daha” diye neşeleniyorum.
Sonra durup düşünüyorum…
Ben niçin kötü adamların yanındayım? Neden her türlü pisliğe bulaşmış tekinsiz adamlara sempati besliyorum? Niçin onlar ölünce kederleniyor da iyiler ölünce seviniyorum?
Biraz düşününce de cevap geliyor: Çünkü senarist öyle istiyor.
İşte tam bu noktada aklıma başka sorular sızıyor: Acaba gerçek hayatta insanlara karşı beslediğim hislerle ilgili de aynı durum var mıdır? Dizi seyrederken yaşadığım durum ekran dışında da yaşanıyor olabilir mi?
Biraz düşününce yine cevabı buluyorum: Olabilir değil zaten öyle oluyor. Birileri senaryo yazıyor. Birileri oynuyor. Birileri de oyuna geliyor işte."
Salih Uyan