- Katılım
- 1 May 2020
- Mesajlar
- 15,737
- Çözümler
- 1
- Tepkime puanı
- 42,755
- Puanları
- 113
"BİLEMEZSİN, BELKİ DE ALLAH BUNDAN SONRA YENİ BİR DURUM YARATIR!"
Kur’an’ın en dikkat çekici âyetlerinden birine kısaca bakalım mı?
Bu âyet her ne kadar "boşanma" konusu ilgili gelmiş olsa da hayatımızın her alanını kuşatacak bir anlam ve mesaja sahip.
Önce âyetin bağlamına kısaca bakalım:
Âyet, Allah Resûlü'nün (s.a.v.) bir hadisinde "Allah'ın en sevmediği helal şey" diye nitelediği boşama konusunu ele alıyor. Ele alınan konu son derece tatsız. Aile içi bir kriz konusu. Ama Allah, bu meselede öyle bir kural koyuyor ki bütün dengeler değişebilir, isli puslu hava bir anda dağılabilir.
Nasıl mı?
Diyelim ki bir ailede evliliği yürütmek mümkün olmaz da eşler arasında boşama gerçekleşirse kadın, boşama gerçekleştikten sonra iddet adı verilen belirli süre doluncaya kadar evi terk etmemeli, koca da karısını evden ayrılmaya (babasının evine ya da bir başka eve gitmeye) zorlamamalıdır.
Eğer eşler arasında bu boşama ilk defa veya ikinci defa meydana gelmişse o zaman evliliğin devamı için hâlâ bir şans ve fırsat var demektir. Bu durumda iddet süresi doluncaya kadar kocanın karısı ile yeniden barışma ve evliliğine devam etme hakkı bulunmaktadır. İddet süresi doluncaya kadar koca karısı ile barışmaz ve evliliğe devam etmek istemezse o zaman kesin ayrılık (bâin talak) gerçekleşmiş olur, evlilik bağı her şeyiyle biter.
Aklımıza şu soru gelebilir? Kadın niçin boşama gerçekleştiği hâlde bir süre daha (iddet müddeti boyunca) kocası ile aynı evde yaşamak durumundadır? Niçin boşama gerçekleştiği anda evlilik bağı sonlanmıyor?
İşte âyet tam da bu soruya cevap veriyor: “Bilemezsin, belki de Allah yeni bir durum yaratır!”
Yani kalpler Allah’ın elindedir. Allah insanların bedenlerine müdahalede bulunduğu gibi kalplerindeki duygulara, akıllarındaki düşüncelere de müdahale eder. Bugün aralarında geçimsizlik olan, anlaşamayan ve bu sebeple boşanmayı tercih eden eşler yarın pişman olabilir. Öfke ve kızgınlık geçince yaptıklarına pişman olabilirler. İşte bu sebeple eşlere yeniden bir düşünme fırsatı vermek, evliliğe bir şans daha tanımak için kadının iddet süresi boyunca evi terk etmemesi, kocanın da onu evden çıkarmaması isteniyor.
Bu âyet, morallerin bozuk olduğu, sinirlerin gerildiği, stresin yüksek olduğu aile için bir kriz durumunda bile taraflara; “durun bakalım, daha her şey bitmedi, gün doğmadan neler doğar, görelim Mevlâ neyler” diyerek sıkıntılı havayı dağıtıyor, ümit aşılıyor. Allah bitti demedikçe hiç bir şeyin bitmeyeceğini söylüyor.
En zor süreçlerden birinde bile moral aşılayan bu âyet evlilik dışında hayatımızın diğer alanlarına da ışık tutuyor.
Allah, şu an değişmesi imkânsız gibi görünen durumlara dilediği gibi müdahalede bulunur. Hiç beklemediğimiz anda akıl sır ermez bir şekilde yeni durumlar meydana getirebilir.
İyileşmesini hiç ümit etmediğimiz bir hastayı Allah bir anda iyileştirebilir.
Düzelmesini hiç beklemediğimiz kötü ahlaklı bir kimse bir anda tövbe ederek hidayete erebilir.
Maddi zorluklar ve sıkıntılarla mücadele eden bir kimse hiç beklemediği anda durumunu düzeltebilir, düzlüğe çıkabilir.
Birbiriyle kavgalı olan, küs olan iki kişi birbiriyle barışıp can-ciğer kuzu sarması olabilirler.
"Bu sınavdan asla başarılı olamam" diye düşünürken bir de bakmışsın sorular hep bildiğin yerden gelmiş ve sınavı geçmişsin!
Günümüzün en büyük sorunu Gazze meselesine gelelim... Gazze gibi mağdur ve mazlum bir coğrafyadaki insanlar Rabbimizin yardımı ve inayetiyle zafere kavuşabilir, güçlü zannedilen ordular yenilebilir, zayıf zannedilen insanlar muzaffer olabilir.
Evet... Bilemezsin ki belki de Allah yeni bir durum yaratır!
Öyleyse şartlar ne kadar ağır olursa olsun, durum ne kadar can sıkıcı olursa olsun bir mümin, Allah’ın her an yeni bir durum yaratabileceğine dair ümidini asla kaybetmemelidir.
Rabbimiz bizleri ümit kesenlerden değil her daim O’nun adalet, rahmet ve hikmetine dayanarak ümit dolu olan kullarından eylesin.
(Soner Duman/28.Receb.1445/08.Şubat.2024/Perşembe)
Kur’an’ın en dikkat çekici âyetlerinden birine kısaca bakalım mı?
Bu âyet her ne kadar "boşanma" konusu ilgili gelmiş olsa da hayatımızın her alanını kuşatacak bir anlam ve mesaja sahip.
Önce âyetin bağlamına kısaca bakalım:
Âyet, Allah Resûlü'nün (s.a.v.) bir hadisinde "Allah'ın en sevmediği helal şey" diye nitelediği boşama konusunu ele alıyor. Ele alınan konu son derece tatsız. Aile içi bir kriz konusu. Ama Allah, bu meselede öyle bir kural koyuyor ki bütün dengeler değişebilir, isli puslu hava bir anda dağılabilir.
Nasıl mı?
Diyelim ki bir ailede evliliği yürütmek mümkün olmaz da eşler arasında boşama gerçekleşirse kadın, boşama gerçekleştikten sonra iddet adı verilen belirli süre doluncaya kadar evi terk etmemeli, koca da karısını evden ayrılmaya (babasının evine ya da bir başka eve gitmeye) zorlamamalıdır.
Eğer eşler arasında bu boşama ilk defa veya ikinci defa meydana gelmişse o zaman evliliğin devamı için hâlâ bir şans ve fırsat var demektir. Bu durumda iddet süresi doluncaya kadar kocanın karısı ile yeniden barışma ve evliliğine devam etme hakkı bulunmaktadır. İddet süresi doluncaya kadar koca karısı ile barışmaz ve evliliğe devam etmek istemezse o zaman kesin ayrılık (bâin talak) gerçekleşmiş olur, evlilik bağı her şeyiyle biter.
Aklımıza şu soru gelebilir? Kadın niçin boşama gerçekleştiği hâlde bir süre daha (iddet müddeti boyunca) kocası ile aynı evde yaşamak durumundadır? Niçin boşama gerçekleştiği anda evlilik bağı sonlanmıyor?
İşte âyet tam da bu soruya cevap veriyor: “Bilemezsin, belki de Allah yeni bir durum yaratır!”
Yani kalpler Allah’ın elindedir. Allah insanların bedenlerine müdahalede bulunduğu gibi kalplerindeki duygulara, akıllarındaki düşüncelere de müdahale eder. Bugün aralarında geçimsizlik olan, anlaşamayan ve bu sebeple boşanmayı tercih eden eşler yarın pişman olabilir. Öfke ve kızgınlık geçince yaptıklarına pişman olabilirler. İşte bu sebeple eşlere yeniden bir düşünme fırsatı vermek, evliliğe bir şans daha tanımak için kadının iddet süresi boyunca evi terk etmemesi, kocanın da onu evden çıkarmaması isteniyor.
Bu âyet, morallerin bozuk olduğu, sinirlerin gerildiği, stresin yüksek olduğu aile için bir kriz durumunda bile taraflara; “durun bakalım, daha her şey bitmedi, gün doğmadan neler doğar, görelim Mevlâ neyler” diyerek sıkıntılı havayı dağıtıyor, ümit aşılıyor. Allah bitti demedikçe hiç bir şeyin bitmeyeceğini söylüyor.
En zor süreçlerden birinde bile moral aşılayan bu âyet evlilik dışında hayatımızın diğer alanlarına da ışık tutuyor.
Allah, şu an değişmesi imkânsız gibi görünen durumlara dilediği gibi müdahalede bulunur. Hiç beklemediğimiz anda akıl sır ermez bir şekilde yeni durumlar meydana getirebilir.
İyileşmesini hiç ümit etmediğimiz bir hastayı Allah bir anda iyileştirebilir.
Düzelmesini hiç beklemediğimiz kötü ahlaklı bir kimse bir anda tövbe ederek hidayete erebilir.
Maddi zorluklar ve sıkıntılarla mücadele eden bir kimse hiç beklemediği anda durumunu düzeltebilir, düzlüğe çıkabilir.
Birbiriyle kavgalı olan, küs olan iki kişi birbiriyle barışıp can-ciğer kuzu sarması olabilirler.
"Bu sınavdan asla başarılı olamam" diye düşünürken bir de bakmışsın sorular hep bildiğin yerden gelmiş ve sınavı geçmişsin!
Günümüzün en büyük sorunu Gazze meselesine gelelim... Gazze gibi mağdur ve mazlum bir coğrafyadaki insanlar Rabbimizin yardımı ve inayetiyle zafere kavuşabilir, güçlü zannedilen ordular yenilebilir, zayıf zannedilen insanlar muzaffer olabilir.
Evet... Bilemezsin ki belki de Allah yeni bir durum yaratır!
Öyleyse şartlar ne kadar ağır olursa olsun, durum ne kadar can sıkıcı olursa olsun bir mümin, Allah’ın her an yeni bir durum yaratabileceğine dair ümidini asla kaybetmemelidir.
Rabbimiz bizleri ümit kesenlerden değil her daim O’nun adalet, rahmet ve hikmetine dayanarak ümit dolu olan kullarından eylesin.
(Soner Duman/28.Receb.1445/08.Şubat.2024/Perşembe)