Foruma hoşgeldin 👋, Ziyaretçi

Forum içeriğine ve tüm hizmetlerimize erişim sağlamak için foruma kayıt olmalı ya da giriş yapmalısınız. Foruma üye olmak tamamen ücretsizdir.

İktibas Kur’an ve Sünnet rehberliğinde müslümanların vazifeleri (2 Izleyici)

Kur’an ve Sünnet rehberliğinde müslümanların vazifeleri

Kur’an ve Sünnet rehberliğinde müslümanların vazifeleri​

Yaşar Değirmenci, müslümanların, Kur’an ve sünnet rehberliğinde âlimler yetiştirmenin önemini vurgularken, kurtuluşun ise yeni nesilleri Kur'an ve sünnet rehberliğinde yetiştirmekle mümkün olduğunu aktarıyor​


Yaşar Değirmenci/Yeni Akit

Ramazan Ayımıza Giriş Notlarım


Müslümanlar; “Alimler, peygamberlerin varisleridir” hadis-i şerifini rehber etmelidir. İslam medeniyetinin şekillenmesinde alimler yetiştirmemiz lazım. Entelektüellerle, akademisyenlerle, gazetecilerle bir yere varamayız biz.

Müslümanlar çağa hükmederse insanlık huzur bulur. Müslümanları; görsellik, sosyal medyanın, teknopaganın ışıltılı ve pırıltılı ağı kuşatmış, iradesini ortadan kaldırmış mahkûm duruma düşürmüş durumda. Bu ağdan kurtulup özgürlüğe kavuşması gerekiyor. Bu üzerine atılan ağdan ancak Müslüman zihnine ulaşılarak çıkılabilir. Zihin işgalini de kurtaracak olan âlimlerdir. Dolayısıyla Müslüman zihnini de alimler inşa edecektir.

Batılılar, bütün dünyayı sömürgeleştirdiler. Kulunu Rabbiyle buluşturacak her şeyi yok ettiler. Hakikat fikrini yok ettiler. Tabiatı delik deşik ettiler. Bütün medeniyetlerin kökünü kazdılar. İnsanlığın fıtratını bozdular. Bu eşcinsel sapkınlık meselesi insan türünü yok edecek türden. İnsanı insanlığından edecek bu yapıyı sadece Müslümanlar ortadan kaldırabilir. Müslümanlar insanlığı; yeniden ayağa kaldırma potansiyeline sahip. Kur’an-ı Kerim ve sünnet-i seniyye ortada. İslam kaynakları ortada, hepsi sapasağlam ama Müslümanlar çürüdü/çürütüldü. İslam, Müslümanlarını bekliyor. İslam, Müslümanları ayağa kaldıracak adanmış, Dâvâ Adamlığı özellikleri taşıyan âlimlere, ariflere hasret. İslam›a hakkıyla teslim olamadığımız için İslam›ı hakkıyla temsil edemiyoruz. Müslümanları temsil edecek kurumlar kuramıyoruz. İlk önce zihnin, sonra zeminin Müslümanlaştırılması lazım.

Allah’a ve Resulüne itaat meselesi, bir iman meselesidir. Hz. Peygamber’in fiilleri, Allah’ın emirlerinin hayata geçirilmesi, ete kemiğe büründürülmesidir. Burada Müslümanların üzerinde kafa yormaları gereken mesele, Hz. Peygamber’in Allah’ın emirleri olan bu fiilleri nasıl hayata geçirdiği meselesidir.

Hz. Peygamber’in gelen vahyin nasıl hayata geçirilebileceği, nasıl hayatımız hâline getirilebileceği meselesi, asıl vazifesidir. Başka bir ifadeyle, Peygamber Efendimizin vahyi hayat hâline getirmesini biz Müslümanların dikkate almasıdır. Kur’an-ı Kerim’in indirildiği ay olan Ramazan ayına girerken vahyi bizlerin de hayatımıza taşıma meselemizdir. Allah ve Resulünün ölçülerine uyarak hareket etmemizdir. Mümin kimliğimizi oluşturmamız teslimiyet ve temsiliyeti (Allah’a kulluğu) her hâl ve şartta yaşamamızdır. Bu şuur içinde Ramazan ayına girmemiz ve değerlendirmemiz, özümüze, aidiyetimize, kendimize dönmemizdir.

Peygamberimiz; hem insan yetiştirdi, hem hayat ve dünya inşa etti. Hâl böyle olunca, Hz. Peygamber’in hem insan modeli geliştiren, o insan modelinin nasıl hayata geçirilebileceğini gösteren insan-yetiştirici hem de tarihin nasıl yapılabileceğini gözler önüne seren tarih-kurucu bir rolü, konumu ve işlevi var. Bu izi sürerek Ramazan ayına girelim. “Her geceni Kadir bil, Her nefesin âhir bil” ışığında vaktimizi değerlendirelim. İmtihan/sınav dünyasında; ebedî yolculuğa çıktığımızı, fânilikler içinde ebedî hayatın kalıcılığına gittiğimizi de unutmayalım.

Peygamberimizin yapıp ettiği her şey, örnektir bizim için. Ulu önderimiz, rehberimiz Peygamber Efendimizin izini süren inanmış ve adanmış blr öncü kuşak yetiştirirsek tarihin akışını değiştirebiliriz. Sağına sadakat timsali Hz. Ebubekir’i, soluna adalet timsali Hz. Ömer’i, önüne ahlâk timsali Hz. Osman’ı ve nihayet arkasına basiret timsali Hz. Ali’yi alan bir kişi, lider, öncü tek başına başlattığı İslâm Dâvâsı’nın muvaffak kılmıştır. Putperestliği durdurmuş, insanları huzur ve sükûne kavuşturmuş, cinnet toplumunu cennet toplumu yapmıştır. Bütün mesele işte o inanmış ve adanmış öncü kuşağı yetiştirebilmekte…

Dini yaşanan hâl etkiler. Dinimizi yaşayalım, yaşatalım. Örnek olalım.

İslâm’ın her konudaki açıklaması, tam bir mükemmeliyet (tamamlanmışlık) ifade eder. “Kur’an-ı Kerim’in mucize oluşu” da bu demektir.
Başka şeyler arayan, her şeyi akla vuran, öğrendikleri, bildikleriyle amel etmeyen, tatminsizlik içindeki kişiler; İslâm’ın bu yönünü hiç anlamamışlar demektir. İnanacaksın, istikamet üzere olacaksın, tefekkür edeceksin, tekâmül yolunda yürüyüp, iki cihanda mutlu olma gayesine göre yaşayacaksın. Değer ölçüleri ve hükümleri bildirilmiş. İslâm budur, hayat bunun içindir. İşte insan, işte İslâm, işte Kur’an. Peygamberler; hem tebliğ eder, hem nasıl yaşanacağını öğretir. İnsanın fıtratında “yaşanış örneğini görme” ihtiyacı var. Kötü örneklerin tesiri dinden uzaklaştırır.

Sünnet, Kur’an’ın hayata açılımı değil midir? Kur’an’ın ferdi ve sosyal hayatta nasıl yaşanacağını gösteren bir model değil mi? Hz. Aişe validemiz, “O’nun ahlakı Kur’an’dı” derken Peygamberimizin hayat biçiminin, sünnetinin Kur’an’la içli dışlı olduğunu anlatmaya çalışmıştır. Yeryüzünde mücadele edilmesi gereken bölgesel/küresel Kur’an-ı Kerim’de ‘fesat’ tabir ettiği her türlü zulümle, haksızlıkla, eşitsizlikle, baskıyla, sömürüyle, açlıkla, kıtlıkla, sosyal ve fiziki çevre problemlerin çözümü, sünneti çağa taşımakla gerçekleşir. Ailemiz, akraba ve sosyal çevremiz, şehrimiz, ülkemiz, bölgemiz ve bütün insanlık. Müslümanların en önemli meselesi, ellerinde muazzam bir hazine (Kur’an/Sünnet/Hadisler) olmasına rağmen bu hazineyi her hal ve şartta kullanmamalarıdır.

Âyet ve hadise uyma, Allah ve Resulünün ölçüleriyle hareket etme Müslümanlar için şartken İslâm’ı sadece teoride bırakamayız. Hayatın dışında tutamayız. Yaşanan/uygulanan/icraya sokulan bir dinimiz olduğunu göstermeliyiz. İmanla amel arasındaki açı farklılığının mutlaka gidermeliyiz. İman/amel/ihlas/ihsan köprüsünden geçmeliyiz. Müslüman, Kur’an’ın prensiplerini, düşünce, inanç ve davranış olarak hayata geçirdiği zaman büyük ölçüde Sünnete de uymuş olmaz mı? İlâhi hakikatler, “nümune-i imtisal” olmadan yaşanabilir mi? Dinimiz yaşanmadan olmaz!

Peygamber Efendimizin ve ashabının oluşturduğu teminat dairesini zedelerseniz, insanımızın dinini, imanını da zedeleyecek hale getirirsiniz. Bu vebale; farkında olun veya olmayın, kasti olsun veya olmasın sonucun (maalesef) bu noktaya gelmesine siz sebep olmuş olursunuz.

Ölçüler istikametinde düşünemeyen ölçüleri kurcalar! Başımıza gelenler de amellerimizin “dünyevi cezası”dır.

Peygamberimiz şöyle buyurdu:

“Size iki şey bırakıyorum. (Bunlara tutunursanız) asla dalalete düşmezsiniz: Allah’ın kitabı ve sünnetim.” İstikâmetimiz bu yönde olsun.
 

Konuyu görüntüleyen kullanıcılar

Tema özelleştirme sistemi

Bu menüden forum temasının bazı alanlarını kendinize özel olarak düzenleye bilirsiniz

  • Geniş / Dar görünüm

    Temanızı geniş yada dar olarak kullanmak için kullanabileceğiniz bir yapıyı kontrolünü sağlayabilirsiniz.

    Izgara görünümlü forum listesi

    Forum listesindeki düzeni ızgara yada sıradan listeleme tarzındaki yapının kontrolünü sağlayabilirsiniz.

    Resimli ızgara modu

    Izgara forum listesinde resimleri açıp/kapatabileceğiniz yapının kontrolünü sağlayabilirsiniz.

    Kenar çubuğunu kapat

    Kenar çubuğunu kapatarak forumdaki kalabalık görünümde kurtulabilirsiniz.

    Sabit kenar çubuğu

    Kenar çubuğunu sabitleyerek daha kullanışlı ve erişiminizi kolaylaştırabilirsiniz.

    Köşe kıvrımlarını kapat

    Blokların köşelerinde bulunan kıvrımları kapatıp/açarak zevkinize göre kullanabilirsiniz.

  • Zevkini yansıtan renk kombinasyonunu seç
    Arkaplan resimleri
    Renk geçişli arkaplanlar
Geri