kervan
Aktif Üye
- Katılım
- 2 Haz 2020
- Mesajlar
- 916
- Tepkime puanı
- 2,374
- Puanları
- 93
- Cinsiyet
Kötülük Sahibini Yaralar
Cenâb-ı Hak buyuruyor:
Bismillahirrahmanirrahim
"Eğer iyilik ederseniz kendinize etmiş, kötülük ederseniz yine kendinize etmiş olursunuz..." (İsrâ, 7)
Rasûlullah (sav) efendimiz buyurdular:
"Müslüman, elinden ve dilinden diğer müslümanların zarar görmediği kimsedir." (Buhârî, Îmân, 4,5)
Şeyh Sâdî-i Şîrâzî'nin, "Bostan" isimli eserinde kıssadan hisse tarzında naklettiği hikmet dolu hikâyelerden biri şöyledir:
"Bir kâhya vardı. Sanki yedi belâ gibiydi. Onun korkusundan neredeyse erkek arslan, dişi arslan gibi olurdu.
Günlerden bir gün bu kâhya çok derin ve içi pek soğuk olan bir kuyuya düştü. Oraya düşünce de acziyet ve ıztırap içerisinde bağırmaya başladı:
"Kimse yok mu, ne olur kurtarın, dara düştüm, cankurtaran yok mu?" diye gece sabahlara kadar inim inim inleyerek feryâd etti. Lâkin sesini hiç
kimseye duyuramadı. Zira yapmış olduğu kötülüklerden dolayı her duyan kulak, ona karşı sesini duymamak hususunda adeta taş kesilmişti.
Aradan birkaç gün geçti. Onu tanıyanlardan biri, bir seher vakti kuyunun yanından geçerken duymuş olduğu feryâd ü figân üzerine meraklandı ve
kuyuya iyice yaklaştı. Kötülüğüyle nâm salmış olan o kâhya ile göz göze geldiğinde ise onu hemen tanıdı. Anî bir hareketle yerden aldığı taşı
kâhyanın başına atarak kafasını yaraladı. Bu esnâda da ona hitâben şöyle diyordu:
"-Nasılsın? Şimdiye kadar sen bir kimsenin imdâdına koştun mu ki, şimdi yardım istiyorsun. Dâimâ insâniyetsizlik tohumunu ektin, merhamet ve
şefkat yoksulu idin. İşte şimdi de zulmünün acı meyvelerini topluyorsun. Senin yaralı canına kim merhem koyacak? Sen dertli, muzdarip gönülleri hiç
düşünüyor muydun? Sen gam ve hüzün bulutlarıyla sırılsıklam ıslanmış ve soğuktan buz kesmiş yüreklere güneş olabiliyor muydun ki, şimdi
merhamet bekliyorsun. Hayır! Bilakis sen dâimâ bizim hayır ve huzur yolumuzda kuyu kazıyordun. Neticesi ne oldu, kazdığın kuyuya kendin düştün!"
İşte insanlar hakkında kötülük düşünen, Cenâb-ı Hakk'ın mümtaz kıldığı gönlü incitmek ve ona sivri yılan diliyle diken batırmakta hiç tereddüt
göstermeyen bir kimsenin insanlar nazarındaki mevkii ve neticede düşeceği vahim âkıbet.
Şeyh Sâdî, naklettiği bu kıssayı, şu hikmetli sözleriyle nihâyete erdirmektedir:
"İnsanlar için kuyuyu iki maksatla kazdırırlar: (Bunlardan biri gerçek, diğeri ise mecâzî mânâdaki kuyudur.)
İyi huylu insan, susamışlara su temin etmek için kuyu kazar. (Gerçek mânâdaki kuyu kazmak böyledir.) Kötü huylu biri ise halkı içine yuvarlamak için
kuyu kazar. (Mecâzî mânâdaki "kuyu kazmak" da, bu niyetle kurulan tuzakları ifâde eder.)
Lâkin kötülük ediyorsan, iyilik umma! Çünkü ne kadar emek sarf etsen meyvesiz bir çöl bitkisi olan ılgın ağacı yemiş vermez! (Osman Nûri Topbaş, Gönül Yolculuğumuz, Erkam Yay.)
Her Güne Bir Esma-ül Hüsna (Allah’ın En Güzel İsimleri)
el-Hakem:
Hüküm, Kendisine ait olan, hüküm yetkisini elinde tutan, son hükmü verecek olan, hükmeden, hakkı yerine getiren, ilmi, sözü, işi tam ve doğru olan demektir.
Kısa Günün Kârı
Bir müslüman kalp kırmaz, gönül yıkmaz, gönlün bir nazargâh-ı ilâhî olduğunu unutmaz. Bilakis kalbini dertli ve ıztıraplı yüreklerin ve yorgun
gönüllerin huzur bulduğu bir dergâh hâline getirir.
Cenâb-ı Hak buyuruyor:
Bismillahirrahmanirrahim
"Eğer iyilik ederseniz kendinize etmiş, kötülük ederseniz yine kendinize etmiş olursunuz..." (İsrâ, 7)
Rasûlullah (sav) efendimiz buyurdular:
"Müslüman, elinden ve dilinden diğer müslümanların zarar görmediği kimsedir." (Buhârî, Îmân, 4,5)
Şeyh Sâdî-i Şîrâzî'nin, "Bostan" isimli eserinde kıssadan hisse tarzında naklettiği hikmet dolu hikâyelerden biri şöyledir:
"Bir kâhya vardı. Sanki yedi belâ gibiydi. Onun korkusundan neredeyse erkek arslan, dişi arslan gibi olurdu.
Günlerden bir gün bu kâhya çok derin ve içi pek soğuk olan bir kuyuya düştü. Oraya düşünce de acziyet ve ıztırap içerisinde bağırmaya başladı:
"Kimse yok mu, ne olur kurtarın, dara düştüm, cankurtaran yok mu?" diye gece sabahlara kadar inim inim inleyerek feryâd etti. Lâkin sesini hiç
kimseye duyuramadı. Zira yapmış olduğu kötülüklerden dolayı her duyan kulak, ona karşı sesini duymamak hususunda adeta taş kesilmişti.
Aradan birkaç gün geçti. Onu tanıyanlardan biri, bir seher vakti kuyunun yanından geçerken duymuş olduğu feryâd ü figân üzerine meraklandı ve
kuyuya iyice yaklaştı. Kötülüğüyle nâm salmış olan o kâhya ile göz göze geldiğinde ise onu hemen tanıdı. Anî bir hareketle yerden aldığı taşı
kâhyanın başına atarak kafasını yaraladı. Bu esnâda da ona hitâben şöyle diyordu:
"-Nasılsın? Şimdiye kadar sen bir kimsenin imdâdına koştun mu ki, şimdi yardım istiyorsun. Dâimâ insâniyetsizlik tohumunu ektin, merhamet ve
şefkat yoksulu idin. İşte şimdi de zulmünün acı meyvelerini topluyorsun. Senin yaralı canına kim merhem koyacak? Sen dertli, muzdarip gönülleri hiç
düşünüyor muydun? Sen gam ve hüzün bulutlarıyla sırılsıklam ıslanmış ve soğuktan buz kesmiş yüreklere güneş olabiliyor muydun ki, şimdi
merhamet bekliyorsun. Hayır! Bilakis sen dâimâ bizim hayır ve huzur yolumuzda kuyu kazıyordun. Neticesi ne oldu, kazdığın kuyuya kendin düştün!"
İşte insanlar hakkında kötülük düşünen, Cenâb-ı Hakk'ın mümtaz kıldığı gönlü incitmek ve ona sivri yılan diliyle diken batırmakta hiç tereddüt
göstermeyen bir kimsenin insanlar nazarındaki mevkii ve neticede düşeceği vahim âkıbet.
Şeyh Sâdî, naklettiği bu kıssayı, şu hikmetli sözleriyle nihâyete erdirmektedir:
"İnsanlar için kuyuyu iki maksatla kazdırırlar: (Bunlardan biri gerçek, diğeri ise mecâzî mânâdaki kuyudur.)
İyi huylu insan, susamışlara su temin etmek için kuyu kazar. (Gerçek mânâdaki kuyu kazmak böyledir.) Kötü huylu biri ise halkı içine yuvarlamak için
kuyu kazar. (Mecâzî mânâdaki "kuyu kazmak" da, bu niyetle kurulan tuzakları ifâde eder.)
Lâkin kötülük ediyorsan, iyilik umma! Çünkü ne kadar emek sarf etsen meyvesiz bir çöl bitkisi olan ılgın ağacı yemiş vermez! (Osman Nûri Topbaş, Gönül Yolculuğumuz, Erkam Yay.)
Her Güne Bir Esma-ül Hüsna (Allah’ın En Güzel İsimleri)
el-Hakem:
Hüküm, Kendisine ait olan, hüküm yetkisini elinde tutan, son hükmü verecek olan, hükmeden, hakkı yerine getiren, ilmi, sözü, işi tam ve doğru olan demektir.
Kısa Günün Kârı
Bir müslüman kalp kırmaz, gönül yıkmaz, gönlün bir nazargâh-ı ilâhî olduğunu unutmaz. Bilakis kalbini dertli ve ıztıraplı yüreklerin ve yorgun
gönüllerin huzur bulduğu bir dergâh hâline getirir.