Puan
113
Çözümler
1
- Katılım
- 1 May 2020
- Mesajlar
- 16,831
- Çözümler
- 1
- Tepkime puanı
- 46,509
- Puan
- 113
Kolesterol: Sessizce Çalan Alarm ve Onunla Dost Olmanın Yolları
Hazırlayan
: Dünya Gözüme Kaçtı
Kolesterol… Hani şu “doktor kolesterolüm yüksek dedi” diye sofradan zeytini eksilttiğimiz, ama ne tam dost ne de düşman olduğunu bir türlü kestiremediğimiz meşhur kelime. Ama işin aslı o kadar da tek renk değil.
Gelin şimdi birlikte , bu kolesterol nedir, nereden geldi, ne zaman başımızı ağrıtır, ilaçsız olur mu, ilaçla sonsuz bir yolculuk mu? Her şeyi konuşalım...
Bu Kolesterol Nereden Çıktı?
Aslında kolesterol yeni bir şey değil. İlk olarak 1700’lerin sonunda bir Fransız bilim insanı tarafından safra taşlarında keşfedilmiş. O zamanlar adı bile yok. 1800’lerde “cholesterine” denmiş, Yunanca’dan gelen bir kelime: “safra ve katı.” O zaman kimse damarlarda birikir de kalbi tıkar, felç eder dememiş.
Ta ki 1900’lerin ortasına kadar. O yıllarda bilim insanları kolesterolle kalp-damar hastalıkları arasında bir bağlantı olduğunu fark ettiğinde dünya biraz sarsıldı. O gün bugündür de “iyi kolesterol, kötü kolesterol” diye hep bir ayrım var. Aslında haklılar.
Dost mu Düşman mı?
Kolesterol vücudun her hücresinde var. Hormon üretiminde, D vitamini yapımında, sindirimde görev alıyor. Yani tamamen yok edilecek bir şey değil. Ama...
İki tipi var:
LDL: Kötü kolesterol. Damarların iç duvarına yapışır, plak oluşturur, tıkanıklık yapar. Kalp krizi, felç gibi tatsız sürprizlerin arkasındaki başrol oyuncusu.
HDL: İyi kolesterol. Temizlikçi gibidir; fazla kolesterolü toplar, karaciğere taşır.
Mesele bu iki kardeşin dengesinde. Fazlası dert, azı da.
Belirti Vermez, Ama Bedel Ödetir
Kolesterolün en sinsi tarafı şu: Genellikle sessizdir. Ne karın ağrısı yapar ne ateş. Ama yıllar içinde damarları içten içe tıkar. Bazı kişilerde göz çevresinde sarı yağ birikintileri çıkar (ksantelazma), bacaklarda kramp olur, bazen de hiç sinyal vermeden kalp krizine kadar gidebilir.
Peki Ne Yapmalı? İlaç mı, Doğal Yollar mı?
Şimdi geldik herkesin sorduğu soruya:
“İlaçsız düşmez mi bu kolesterol?”
Düşer. Ama bazı koşullarla.
Doğal yollarla kolesterolü düşürmenin en etkili yolları:
🗯Beslenme:
Yulaf, arpa, kuru baklagiller: Lif zengini besinler LDL’yi azaltır.
Ceviz, badem, zeytinyağı: Kalbe iyi gelen yağlar.
Sarımsak, enginar, yeşil çay: Doğanın bize sunduğu doğal destekçiler.
Kızartma, işlenmiş et, margarin? Onları uğurlayalım artık.
🗯Hareket:
Haftada en az 150 dakika yürüyüş, bisiklet, dans ne seviyorsan… Kan dolaşımına can verir.
🗯Stres yönetimi:
Sürekli tetikte bir hayat damarları da gerer. Gülümsemeyi, nefes almayı unutma.
🗯Sigara ve alkol:
Kolesterolü de, kalbi de hırpalar. Mümkünse bırakmak gerek.
Ama Herkes Doğal Yolla Başa Çıkabilir mi?
İşte burada devreye doktor aklı giriyor.
🕳Eğer kolesterol çok yüksekse (LDL 190 ve üzeri),
🕳Ailede erken yaşta kalp krizi öyküsü varsa,
🕳Daha önce kalp krizi, inme, şeker hastalığı yaşanmışsa...
Bu gibi durumlarda doğal yollar tek başına yetmeyebilir. İşte o zaman devreye statin grubu ilaçlar giriyor. Karaciğerin kolesterol üretimini yavaşlatıyorlar. Etkililer ama yan etkileri de olabilir (kas ağrısı, karaciğer yükü gibi), bu yüzden kontrolsüz değil, düzenli takipte kullanılmalı.
“İlaca Başladım, Artık Ömür Boyu Mu Kullanacağım?”
Korkulan soru. Cevabı ise şu:
Eğer geçmişte kalp krizi, inme geçirdiyseniz evet, doktorun önerdiği sürece kullanılmalı. Ama sadece önlem amaçlıysa ve yaşam tarzını gerçekten değiştirirseniz, bazı vakalarda kesilmesi de mümkün.
Kendini iyi tanı, bedenin neye ihtiyacı olduğunu öğren, sonra yol haritanı çiz.
Kolesterol Ciddiye Alınmazsa Ne Olur?
🕳Damar sertliği,
🕳Kalp krizi,
🕳İnme (felç),
🕳Bacaklarda dolaşım bozukluğu,
🕳Karaciğer yağlanması ve safra taşları...
Hepsi bir zincirin halkası gibi birbirine bağlı. Ve bu zinciri kırmanın yolu, “benim hiçbir şikayetim yok ki” demekten değil, önceden önlem almaktan geçiyor.
Dünyada Ne Yapılıyor?
İskandinavlar bu işi erken önleme modeliyle çözüyor. Amerika’da risk profiline göre kişiselleştirilmiş tedavi var. Japonlar, geleneksel beslenmeyi hâlâ koruyor. Ve tüm dünyada Akdeniz diyeti hâlâ altın standart.
Yani iş sadece ilaçta değil; yaşamda neyi seçtiğimizde.
&
Toparlayacak olursak ::
Kolesterol İçin Altın 5 Kural
1. Gerçek gıdayla beslen: Lifli, doğal, işlenmemiş yiyecekleri tercih et.
2. Her gün hareket et: Yürümek bile kalbine şifa olur.
3. Stresi unutma: Ruhunu dinlendirmek damarlarına da iyi gelir.
4. Sigara ve alkolü azalt: Ne kadar az, o kadar iyi.
5. Kontrolü ihmal etme: Sessiz giden tehlikeyi ancak düzenli testle fark edersin.
Sonuç olarak şunu bilelim :
Kolesterol bir düşman değil. O bir haberci. Diyor ki:
"Hayat tarzını gözden geçir, beni dengele."
O yüzden biz de öyle yapalım. Korkmadan ama hafife de almadan…
Ne gerekiyorsa yapalım: Gerekirse doğadan, gerekirse bilimden, ama mutlaka bilgiyle.
Hazırlayan
: Dünya Gözüme Kaçtı
Hazırlayan

Kolesterol… Hani şu “doktor kolesterolüm yüksek dedi” diye sofradan zeytini eksilttiğimiz, ama ne tam dost ne de düşman olduğunu bir türlü kestiremediğimiz meşhur kelime. Ama işin aslı o kadar da tek renk değil.
Gelin şimdi birlikte , bu kolesterol nedir, nereden geldi, ne zaman başımızı ağrıtır, ilaçsız olur mu, ilaçla sonsuz bir yolculuk mu? Her şeyi konuşalım...

Aslında kolesterol yeni bir şey değil. İlk olarak 1700’lerin sonunda bir Fransız bilim insanı tarafından safra taşlarında keşfedilmiş. O zamanlar adı bile yok. 1800’lerde “cholesterine” denmiş, Yunanca’dan gelen bir kelime: “safra ve katı.” O zaman kimse damarlarda birikir de kalbi tıkar, felç eder dememiş.
Ta ki 1900’lerin ortasına kadar. O yıllarda bilim insanları kolesterolle kalp-damar hastalıkları arasında bir bağlantı olduğunu fark ettiğinde dünya biraz sarsıldı. O gün bugündür de “iyi kolesterol, kötü kolesterol” diye hep bir ayrım var. Aslında haklılar.

Kolesterol vücudun her hücresinde var. Hormon üretiminde, D vitamini yapımında, sindirimde görev alıyor. Yani tamamen yok edilecek bir şey değil. Ama...

LDL: Kötü kolesterol. Damarların iç duvarına yapışır, plak oluşturur, tıkanıklık yapar. Kalp krizi, felç gibi tatsız sürprizlerin arkasındaki başrol oyuncusu.
HDL: İyi kolesterol. Temizlikçi gibidir; fazla kolesterolü toplar, karaciğere taşır.
Mesele bu iki kardeşin dengesinde. Fazlası dert, azı da.

Kolesterolün en sinsi tarafı şu: Genellikle sessizdir. Ne karın ağrısı yapar ne ateş. Ama yıllar içinde damarları içten içe tıkar. Bazı kişilerde göz çevresinde sarı yağ birikintileri çıkar (ksantelazma), bacaklarda kramp olur, bazen de hiç sinyal vermeden kalp krizine kadar gidebilir.

Şimdi geldik herkesin sorduğu soruya:
“İlaçsız düşmez mi bu kolesterol?”
Düşer. Ama bazı koşullarla.

🗯Beslenme:
Yulaf, arpa, kuru baklagiller: Lif zengini besinler LDL’yi azaltır.
Ceviz, badem, zeytinyağı: Kalbe iyi gelen yağlar.
Sarımsak, enginar, yeşil çay: Doğanın bize sunduğu doğal destekçiler.
Kızartma, işlenmiş et, margarin? Onları uğurlayalım artık.
🗯Hareket:
Haftada en az 150 dakika yürüyüş, bisiklet, dans ne seviyorsan… Kan dolaşımına can verir.
🗯Stres yönetimi:
Sürekli tetikte bir hayat damarları da gerer. Gülümsemeyi, nefes almayı unutma.
🗯Sigara ve alkol:
Kolesterolü de, kalbi de hırpalar. Mümkünse bırakmak gerek.
Ama Herkes Doğal Yolla Başa Çıkabilir mi?
İşte burada devreye doktor aklı giriyor.
🕳Eğer kolesterol çok yüksekse (LDL 190 ve üzeri),
🕳Ailede erken yaşta kalp krizi öyküsü varsa,
🕳Daha önce kalp krizi, inme, şeker hastalığı yaşanmışsa...
Bu gibi durumlarda doğal yollar tek başına yetmeyebilir. İşte o zaman devreye statin grubu ilaçlar giriyor. Karaciğerin kolesterol üretimini yavaşlatıyorlar. Etkililer ama yan etkileri de olabilir (kas ağrısı, karaciğer yükü gibi), bu yüzden kontrolsüz değil, düzenli takipte kullanılmalı.

Korkulan soru. Cevabı ise şu:
Eğer geçmişte kalp krizi, inme geçirdiyseniz evet, doktorun önerdiği sürece kullanılmalı. Ama sadece önlem amaçlıysa ve yaşam tarzını gerçekten değiştirirseniz, bazı vakalarda kesilmesi de mümkün.
Kendini iyi tanı, bedenin neye ihtiyacı olduğunu öğren, sonra yol haritanı çiz.

🕳Damar sertliği,
🕳Kalp krizi,
🕳İnme (felç),
🕳Bacaklarda dolaşım bozukluğu,
🕳Karaciğer yağlanması ve safra taşları...
Hepsi bir zincirin halkası gibi birbirine bağlı. Ve bu zinciri kırmanın yolu, “benim hiçbir şikayetim yok ki” demekten değil, önceden önlem almaktan geçiyor.

İskandinavlar bu işi erken önleme modeliyle çözüyor. Amerika’da risk profiline göre kişiselleştirilmiş tedavi var. Japonlar, geleneksel beslenmeyi hâlâ koruyor. Ve tüm dünyada Akdeniz diyeti hâlâ altın standart.
Yani iş sadece ilaçta değil; yaşamda neyi seçtiğimizde.
&

Kolesterol İçin Altın 5 Kural
1. Gerçek gıdayla beslen: Lifli, doğal, işlenmemiş yiyecekleri tercih et.
2. Her gün hareket et: Yürümek bile kalbine şifa olur.
3. Stresi unutma: Ruhunu dinlendirmek damarlarına da iyi gelir.
4. Sigara ve alkolü azalt: Ne kadar az, o kadar iyi.
5. Kontrolü ihmal etme: Sessiz giden tehlikeyi ancak düzenli testle fark edersin.

Kolesterol bir düşman değil. O bir haberci. Diyor ki:
"Hayat tarzını gözden geçir, beni dengele."
O yüzden biz de öyle yapalım. Korkmadan ama hafife de almadan…
Ne gerekiyorsa yapalım: Gerekirse doğadan, gerekirse bilimden, ama mutlaka bilgiyle.
Hazırlayan

