kervan
Aktif Üye
- Katılım
- 2 Haz 2020
- Mesajlar
- 945
- Tepkime puanı
- 2,388
- Puanları
- 93
- Cinsiyet
Kalplerin Yere Batırılması
Cenâb-ı Hak buyuruyor:
Bismillahirrahmanirrahim
“Onlara kendilerinden öncekilerin; Nûh, Âd ve Semûd kavminin, İbrahim kavminin, Medyen halkının ve alt üst edilen şehirlerin haberi gelmedi mi?
Peygamberleri onlara açık deliller getirmişti. Allah onlara zulmetmemiş, onlar kendilerine yazık etmişlerdir.” (Tevbe, 70)
Rasûlullah (sav) efendimiz buyurdular:
“Mü’min, günâhını şöyle görür: O, sanki üzerine her an düşme tehlikesi olan bir dağın dibinde oturmaktadır. “Dağ üzerine düşer mi?” diye korkar
durur. Fâcir (günahkâr) ise, günahı burnunun üzerinden geçen bir sinek gibi görür.” (Buharî, Deavât 4; Müslim, Tevbe, 3)
Sâlih zâtlardan birisi şöyle anlatır: Habeşli câriyemle birlikte çarşıya çıktım. Câriyemi bir yere oturttum ve ona: “Ben dönünceye kadar buradan
ayrılma.” dedim. Gidip işimi bitirdikten sonra geri döndüm, fakat câriyemi orada bulamadım. Ona çok kızmış bir halde eve döndüm.
Câriye yanıma geldi ve: “Efendim, bana ceza verme konusunda acele davranma. Önce beni bir dinle. Çünkü sen beni Allah Teâlâyı zikretmeyen bir
topluluğun arasında oturttun. Ben de onların arasında bulunduğum bir anda Allah’ın onları yerin dibine geçirmesinden korktum.” dedi.
Ben: “Bu ümmet Peygamberi Muhammed (sav) hürmetine yere batırılarak helak edilme azabı kendilerinden kaldırılan bir ümmettir.” dedim. Bana:
“Bu ümmetten, yere batırılma felaketi kaldırılmışsa, ondan kalplerin yere batırılması felaketi de kaldırılmış değil ya!” diye cevap verdi.
Ey ma’rifeti ve kalbi ile yere batırılmış, başına gelecek bela ve sıkıntıdan gafil kişi! Ölüp gitmeden önce kendini korumak ve başının çaresine bakmak
hususunda acele davran. (İsmail Hakkı Bursevî, Rûhu’l-Beyân, 7. Cilt, 435-436. Erkam Yay.)
Her Güne Bir Esma-ül Hüsna (Allah’ın En Güzel İsimleri)
el-Habîr:
Her şeyin iç yüzünden, gizli taraflarından haberdar olan, olanları ve olacakları en iyi şekilde bilen, mülkünde olup biten her şeyden haberdar olan demektir.
Kısa Günün Kârı
Mevlânâ Hazretleri, mânevî dünyadan uzaklaşarak süflî arzularla dolan kimselerin hâlini bir hikâye tarzında şöyle tasvir etmektedir:
O Hak dostu:
“Çabuk ol, işi savsaklama, vaadini yerine getir!” diye nasihat etti. “Sen yarın bu işi görürüm diyorsun ama şunu iyi bil ki, gün geçip gittikçe o dikenler
daha çok artıyor, kuvvetleniyor. Onu sökecek olan sen de ihtiyarlıyorsun, güçten kuvvetten düşüyorsun. Şunu bil ki, diken güçlenmede, boy atmada;
diken sökecek kişi olan sen ise ihtiyarlamaktasın; gücün kuvvetin de devamlı eksilmede… Çabuk ol, vaktini boşa geçirme… Kendi helâkini hazırlama!…”
Cenâb-ı Hak buyuruyor:
Bismillahirrahmanirrahim
“Onlara kendilerinden öncekilerin; Nûh, Âd ve Semûd kavminin, İbrahim kavminin, Medyen halkının ve alt üst edilen şehirlerin haberi gelmedi mi?
Peygamberleri onlara açık deliller getirmişti. Allah onlara zulmetmemiş, onlar kendilerine yazık etmişlerdir.” (Tevbe, 70)
Rasûlullah (sav) efendimiz buyurdular:
“Mü’min, günâhını şöyle görür: O, sanki üzerine her an düşme tehlikesi olan bir dağın dibinde oturmaktadır. “Dağ üzerine düşer mi?” diye korkar
durur. Fâcir (günahkâr) ise, günahı burnunun üzerinden geçen bir sinek gibi görür.” (Buharî, Deavât 4; Müslim, Tevbe, 3)
Sâlih zâtlardan birisi şöyle anlatır: Habeşli câriyemle birlikte çarşıya çıktım. Câriyemi bir yere oturttum ve ona: “Ben dönünceye kadar buradan
ayrılma.” dedim. Gidip işimi bitirdikten sonra geri döndüm, fakat câriyemi orada bulamadım. Ona çok kızmış bir halde eve döndüm.
Câriye yanıma geldi ve: “Efendim, bana ceza verme konusunda acele davranma. Önce beni bir dinle. Çünkü sen beni Allah Teâlâyı zikretmeyen bir
topluluğun arasında oturttun. Ben de onların arasında bulunduğum bir anda Allah’ın onları yerin dibine geçirmesinden korktum.” dedi.
Ben: “Bu ümmet Peygamberi Muhammed (sav) hürmetine yere batırılarak helak edilme azabı kendilerinden kaldırılan bir ümmettir.” dedim. Bana:
“Bu ümmetten, yere batırılma felaketi kaldırılmışsa, ondan kalplerin yere batırılması felaketi de kaldırılmış değil ya!” diye cevap verdi.
Ey ma’rifeti ve kalbi ile yere batırılmış, başına gelecek bela ve sıkıntıdan gafil kişi! Ölüp gitmeden önce kendini korumak ve başının çaresine bakmak
hususunda acele davran. (İsmail Hakkı Bursevî, Rûhu’l-Beyân, 7. Cilt, 435-436. Erkam Yay.)
Her Güne Bir Esma-ül Hüsna (Allah’ın En Güzel İsimleri)
el-Habîr:
Her şeyin iç yüzünden, gizli taraflarından haberdar olan, olanları ve olacakları en iyi şekilde bilen, mülkünde olup biten her şeyden haberdar olan demektir.
Kısa Günün Kârı
Mevlânâ Hazretleri, mânevî dünyadan uzaklaşarak süflî arzularla dolan kimselerin hâlini bir hikâye tarzında şöyle tasvir etmektedir:
O Hak dostu:
“Çabuk ol, işi savsaklama, vaadini yerine getir!” diye nasihat etti. “Sen yarın bu işi görürüm diyorsun ama şunu iyi bil ki, gün geçip gittikçe o dikenler
daha çok artıyor, kuvvetleniyor. Onu sökecek olan sen de ihtiyarlıyorsun, güçten kuvvetten düşüyorsun. Şunu bil ki, diken güçlenmede, boy atmada;
diken sökecek kişi olan sen ise ihtiyarlamaktasın; gücün kuvvetin de devamlı eksilmede… Çabuk ol, vaktini boşa geçirme… Kendi helâkini hazırlama!…”