Zihinlerimiz, birbiriyle yarışan reklam panolarının sıralandığı bir otoban gibi. Her reklam, "Benimle eksikliğini tamamla!" diye bağırıyor kulağımızın dibinde. "Bu parfümü sık, bu kıyafeti giy, bu arabayı sür!" derken, bir adam elindeki sopayı kafamıza doğru savuruyor ve alnımızın tam ortasına isabet ettiriyor. "O işler öyle olmaz!" diyor.
Eksik zannettiğimiz yanlarımıza dayak atıp gidiyor adam.
Dönüp son bir bakış atıyor dijital hayatlarımıza, "Hayatı yakala" sloganlarının arasından adamın bakışını yakalamaya çalışıyoruz. Elimize tesbihini bırakıyor adam. Şehvetle taptıklarımızın fazlalığından mı ne, sihibazların sopaları Musaların sopalarından daha çok etkiliyor bizi artık. Sanırım bundan dolayı da bir avuç kum tutmaya benziyor hayatlarımız. Israrla avuçlarımızda tutmaya çalışıyor hayatımızı ve yine ısrarla parmaklarımızın arasında gitmesine şahitlik ediyoruz.
Kafamıza sopa atan adamın yaşamına ve ölümüne özenirken buluyoruz kendimizi.
Her şeyin elimizin altında olduğunu zannetmenin ama hiçbir şeyin gerçekten elimizde olmadığını fark etmenin çaresizliğinden mi bilmem, yapay cennetlerimizde otururken burnumuza buram buram gerçek cennet kokuları geliyor adamın oturduğu koltuktan. Kendi tay tüyü kumaşından kalkıp o tarafa doğru koşmak istiyorsun. Ruhun öyle üşüyor ki akan kanının sıcaklığı ruhunu ısıtsın elin yüzün toprağa bulaşsın istiyorsun.
"Dünyayı değiştiremezsin," diyor adam giderken "kendi ölümünü onurlandırmak dışında bir çabaya girme, çünkü buralar böyle," diye ekliyor. "Hayatının anlamını ölümüne anlam yüklersen bulursun," diyor kameraya son defa bakarak. "Son bir hamleyi yapmaktan, umut etmekten, çabalamaktan vazgeçme," diye ekliyor.
Mesajı aldığın oranda hayat anlam buluyor, Bismillah kıymetleniyor.
Bismilllah...
Ezgi Akgül
18 Ekim 2024
Eksik zannettiğimiz yanlarımıza dayak atıp gidiyor adam.
Dönüp son bir bakış atıyor dijital hayatlarımıza, "Hayatı yakala" sloganlarının arasından adamın bakışını yakalamaya çalışıyoruz. Elimize tesbihini bırakıyor adam. Şehvetle taptıklarımızın fazlalığından mı ne, sihibazların sopaları Musaların sopalarından daha çok etkiliyor bizi artık. Sanırım bundan dolayı da bir avuç kum tutmaya benziyor hayatlarımız. Israrla avuçlarımızda tutmaya çalışıyor hayatımızı ve yine ısrarla parmaklarımızın arasında gitmesine şahitlik ediyoruz.
Kafamıza sopa atan adamın yaşamına ve ölümüne özenirken buluyoruz kendimizi.
Her şeyin elimizin altında olduğunu zannetmenin ama hiçbir şeyin gerçekten elimizde olmadığını fark etmenin çaresizliğinden mi bilmem, yapay cennetlerimizde otururken burnumuza buram buram gerçek cennet kokuları geliyor adamın oturduğu koltuktan. Kendi tay tüyü kumaşından kalkıp o tarafa doğru koşmak istiyorsun. Ruhun öyle üşüyor ki akan kanının sıcaklığı ruhunu ısıtsın elin yüzün toprağa bulaşsın istiyorsun.
"Dünyayı değiştiremezsin," diyor adam giderken "kendi ölümünü onurlandırmak dışında bir çabaya girme, çünkü buralar böyle," diye ekliyor. "Hayatının anlamını ölümüne anlam yüklersen bulursun," diyor kameraya son defa bakarak. "Son bir hamleyi yapmaktan, umut etmekten, çabalamaktan vazgeçme," diye ekliyor.
Mesajı aldığın oranda hayat anlam buluyor, Bismillah kıymetleniyor.
Bismilllah...
Ezgi Akgül
18 Ekim 2024
