KADINLARI YANLIŞ TANITAN BİR ANLAYIŞ
Ahmed Bîcan, kadının din ve akıl yönünden eksik olduğu
ve bazı kadınların köpek ve eşeğe benzemesinin arkasındaki nedenleri açıklarken de naklettiği haberlerin doğru olup olmadığına hiç bakmamıştır. Nitekim nakledilen rivâyette anlatıldığına göre;
“Nûh Peygamber, tek bekar kızını üç ayrı kişiye vermek için ayrı ayrı söz vermiş, sonra da hangisine vereceği konusunda şaşırıp kalmıştır. Daha sonra Allah’a duâ ederek yardım istemiş, bunun üzerine Cebrâil gelerek kızını, eşeğini ve köpeğini bir odaya koymasını emretmiştir. Bunu yapan Nûh (a.s.) bir müddet sonra, kapıyı açtığında odada birbirine benzeyen üç kız bulmuştur. Kendi kızının hangisi olduğunu bilememiş ve bu üç kızı söz verdiği kişilerle evlendirmiştir. İşte bu nedenledir ki, o zamandan beri bazı kadınlar hayvanlara benzemekte olup benzemenin nedeni ise yaşanan bu olaydır” denilmektedir.
Böyle bir rivâyetin uydurma olduğu her halinden bellidir. Nitekim bu rivâyet, efsaneleri ve mitolojileri anlatmakta mahir kıssacıların uydurup naklettikleri
masallara benzemektedir.
Aklen ve mantıken de böyle bir olayın yaşanması zaten mümkün değildir. Zîra, Allah’ın tabiatta koyduğu kurallara aykırı bir durum söz konusudur. Ayrıca, yalan vaadde bulunan ve sözünde durmayan bir peygamber anlayışı yansıtılmaktadır ki, bunun kabul edilebilmesi çok zordur. Bütün peygamberlerin ortak sıfatlarından olan sıdk, fetânet ve ismet sıfatlarına gölge düşüren böyle bir rivâyet, Kur’ân’ın bize tanıttığı, “
sıdkı bütün”, “sözüne sadık”, “çok doğru”
peygamber tanımıyla da çelişmektedir. Nûh (a.s.)
ve diğer peygamberler
hakkında Kur’an’da anlatılanlarla da kesinlikle bağdaşmamaktadır. Dolayısıyla bu
rivâyetin mevzû (uydurma) olduğu açıktır.
Bir başka rivâyette ise, Yûnus’un (a.s.) kendi isteği üzerine, âhirette azap çekmektense bu dünya da azâbı tercih ettiği, bunun üzerine Yüce Allah’ın falanca kadınla evlenmesini emir buyurduğu, elinden başka bir şey gelmediği için de o kadınla evlendiği belirtildikten sonra, Hz. Ali’ye atfedilen şu söz nakledilmektedir.
“Dünya azâbı yaramaz avrattır. Âhiret azâbı yaramaz avrattır ve cehennemdir.”
Burada da
genellemeci bir bakış sonucu ulaşılan yanlış bir kadın tasavvuru görülmektedir. Bu rivâyetin aktarılmasıyla verilmek istenen esas mesaj;
“sâliha olmayan bir kadınla yapılan evlilik azaptır. Bu dünyada bu azâba katlanan âhirette azaptan kurtulacaktır, öyleyse sabır edin!”anlayışıdır. Kötü bir kadınla evliliğin dünya ve âhiret saadetine büyük bir engel teşkil edeceği doğru olmakla beraber, bu konuya değil de, âhirette azaptan kurtulmaya vesile olacak böyle bir kadına katlanmaya çağırılması, kadınlarla ilgili
önyargı sonucu oluşmuş kanaate göre hareket edildiği izlenimini uyandırmaktadır.
Zîra bu misâl kadınla verilebileceği gibi erkekle de verilebilir. Kötü bir erkeğin de sâliha bir kadın için iki cihan saadetine engel teşkil edebilmesi mümkündür. Dolayısıyla, esas olan kadın ya da erkek olmak değil, kâmil bir mü’min olmaya çalışmak ve hiçbir kimseye en ufak bir haksızlık yapmamaktır.
Selam ve dua ile..
Geniş bilgi için bkz, Dr. Ahmet Emin Seyhan, Hadislerde Kıyamet Alametleri, s, 95-96
AHMED BÎCAN, s. 34.
AHMED BÎCAN, s. 54-55. (TUKSAL, kadının, eşek ve köpek gibi literatürde aşağılanan bazı hayvanlarla aynı kategoride değerlendirilmesini, câhilî/örfî cinsiyetçi kalıp yargılarının dînî literatüre yansımaları olarak görmektedir. Bkz. TUKSAL, H. Ş.,
Kadın Karşıtı Söylemin İslâm Geleneğindeki İzdüşümleri, Kitâbiyât, Ank., 2000, s. 233-234).
Meryem, 19/41, 54, 56.
Âl-i İmrân, 3/33; Hûd, 11/25; Sâffât, 37/79.
Ahzâb, 33/22, 39. Ayrıca bkz. Nûr, 24/54; Yûnus, 10/74; En’âm, 6/48.
AHMED BÎCAN, s. 167