- Katılım
- 3 May 2020
- Mesajlar
- 14,963
- Çözümler
- 12
- Tepkime puanı
- 39,686
- Puanları
- 113
- Konum
- Avrupa
- Web sitesi
- forumkalemi.com
- Burç
- Akrep
- İsim
- Murat
- Cinsiyet
- Takım
Kadın hakları üzerine tartışma ( 8. Hafta)
Kadın hakları merkezli tartışmaları biz başlatmadık, pratik olarak XVIII. yüzyılda başlamış olan ve günümüzde de sıkça gündem olan bir olgudur. Emekçi kadınlar günün olduğu hafta sebebiyle bu haftaki tartışma konusunu bunun üzerine konuşmaya ayırmak istedik.
Mevcut koşullarda kadınların halen yaşıyor oldukları cinayet, darp, taciz, tecavüz ve daha birçok vakanın sosyo-psikolojik yansımaları olmaktadır. Bu doğrultuda cinsiyet merkezli tarih okumasının mahiyeti üzerine ayrıca düşünmek gerekmektedir. Feminist harekette bunun başka bir boyutunu oluşturuyor maalesef.
Ülkemizde kadının hor ve hakir görülmesini İslam ile bağdaştırmaya çalışanlar olaya yanlış açıdan bakıyorlar. Zira ataerkil yapının egemenliği Batı açısından özgür düşüncenin inşa edildiği Antik Yunan’a kadar götürülebilir. Aristotales dahi kadınları köleler ve köpeklerle eşit olarak değerlendirmiştir. Matematikçi olan Hypatia kadın olduğu için katledilmiştir. “Düşünmeyen bir kadın olmaktansa başıboş bir at olmak daha iyidir.” diyen Krotonlu Theano gibi düşünürler göz ardı edilmiştirler.
Batı dünyası açısından bu tespitler önemlidir zira Aydınlanma çağının en önemli düşünürü Kant, kadınları aşağılayan ifadeler kullanmaktadır. Fransa örneğinde olduğu gibi “hak beyannamesi” olarak yazılan metinler dahi kadınları kapsamamaktadır.
Bu duruma bir tepki olarak Olympe de Gouge tarafından Kadın Hakları Deklarasyonu kaleme alınmış ve Mary Wollstonecraft tarafından erkek egemen anlayışa karşı Kadın Haklarının Gerekçelendirilmesi isimli bir çalışma yayınlanmıştır. Bu durum şu gerçeği ortaya çıkartmaktadır, özgür düşünceyi içselleştirdiği iddia edilen en önemli düşünürler dahi kadınlar söz konusu olduğunda var olan tabulara göre düşünmektedir. O halde bu meseleyi halledememiş bir insanın gerçekten özgür düşünceden veyahut adaletten bahsetmesi tutarsızlıktır.
Bu yüzden konuyu tarihin derinliklerinden alıp gelmek gerek...
Kadın hakları merkezli tartışmaları biz başlatmadık, pratik olarak XVIII. yüzyılda başlamış olan ve günümüzde de sıkça gündem olan bir olgudur. Emekçi kadınlar günün olduğu hafta sebebiyle bu haftaki tartışma konusunu bunun üzerine konuşmaya ayırmak istedik.
Mevcut koşullarda kadınların halen yaşıyor oldukları cinayet, darp, taciz, tecavüz ve daha birçok vakanın sosyo-psikolojik yansımaları olmaktadır. Bu doğrultuda cinsiyet merkezli tarih okumasının mahiyeti üzerine ayrıca düşünmek gerekmektedir. Feminist harekette bunun başka bir boyutunu oluşturuyor maalesef.
Ülkemizde kadının hor ve hakir görülmesini İslam ile bağdaştırmaya çalışanlar olaya yanlış açıdan bakıyorlar. Zira ataerkil yapının egemenliği Batı açısından özgür düşüncenin inşa edildiği Antik Yunan’a kadar götürülebilir. Aristotales dahi kadınları köleler ve köpeklerle eşit olarak değerlendirmiştir. Matematikçi olan Hypatia kadın olduğu için katledilmiştir. “Düşünmeyen bir kadın olmaktansa başıboş bir at olmak daha iyidir.” diyen Krotonlu Theano gibi düşünürler göz ardı edilmiştirler.
Batı dünyası açısından bu tespitler önemlidir zira Aydınlanma çağının en önemli düşünürü Kant, kadınları aşağılayan ifadeler kullanmaktadır. Fransa örneğinde olduğu gibi “hak beyannamesi” olarak yazılan metinler dahi kadınları kapsamamaktadır.
Bu duruma bir tepki olarak Olympe de Gouge tarafından Kadın Hakları Deklarasyonu kaleme alınmış ve Mary Wollstonecraft tarafından erkek egemen anlayışa karşı Kadın Haklarının Gerekçelendirilmesi isimli bir çalışma yayınlanmıştır. Bu durum şu gerçeği ortaya çıkartmaktadır, özgür düşünceyi içselleştirdiği iddia edilen en önemli düşünürler dahi kadınlar söz konusu olduğunda var olan tabulara göre düşünmektedir. O halde bu meseleyi halledememiş bir insanın gerçekten özgür düşünceden veyahut adaletten bahsetmesi tutarsızlıktır.
Bu yüzden konuyu tarihin derinliklerinden alıp gelmek gerek...