İstanbul bok içiyormuş.
Bok gibi bir adama İstanbul'u teslim edersen olacağı bu olur.
#SalihTuna
16 MİLYON NE İÇİYOR?
Beşiktaş Belediye Başkanı Rıza Akpolat ve İBB'den 4 milyar 728 milyonluk 9 ihale verilen Aziz İhsan Aktaş dolayımında medyaya yansıyanlar normalde bir hükümetin düşmesine neden olacakken, İBB Başkanı'nın ayranının kabarmasına, racon kesmesine ve hatta yargıya adeta parmak sallamasına neden oluyorsa, AK Parti bir zahmet şapkasını önüne koyup düşünsün.
Hayır tashih yok; AK Parti dedim, CHP değil.
Zira, "İBB Başkanı'nın bu pervasızlığının nedeni, 22 yıllık iktidarımızda yaptığımız onca hizmetlere leke sürercesine istismar edenlerin cezasız kalması olmasın?.." diye kendine sorması gereken AK Parti'dir.
CHP mi?
Onların tek derdi, doğal olarak, iktidar olmak. Doğal olmayan, bu ihtimali gerçekleştirecek olanın kim olduğuna ve ne yaptığına bakmamaları.
Hoş, baksalar da tavır ve kararlarında bir değişiklik olmaz.
En gıcık kaptıkları gazetecilerden biri (mesela) Nagehan Alçı'dır; bugün CHP'nin cumhurbaşkanı adayı olsun (Kılıçdaroğlu'nun dediği gibi) tıpış tıpış seçim sandığına gidip oy vermezlerse ben bir şey bilmiyorum.
Trajikomik olan şudur: CHP'lilerin sırf Erdoğan ve AK Parti nefreti yüzünden "sahte kahramanlara" katlanmaları değil, "sahtekârların" kendini kahraman sanmasıdır. Aziz Nesin'in Zübük romanındaki "İt, kağnı gölgesinde yürür de kendi gölgem sanırmış" epigrafı misali.
***
CHP'li dostlarımız AK Parti nefreti yüzünden, İBB Başkanı'nın (Ümit Özdağ'ın dediği gibi kendini cumhurbaşkanı zannederek) üstüne vazife olmayan işlere atlayıp belediyecilik görevini yapmamasına, toplu taşımaya bir defada dan diye yüzde 35 zam yapmasına, yürüyen merdivenlerin yürümemesine, İETT otobüslerinin 2.3 milyarlık bakım onarım ihalesini verdiği şirketin rüşvetlerini taşıyan çöp kamyonları vızır vızır işlerken, İETT otobüslerinin yolda kalmasına ve suya katbekat zam yapmasına ses çıkarmayabilirler.
Hülasa, "Bizi iktidara taşıyacak" düşüncesiyle her şeye göz yumabilirler...
Gelgelelim, hiçbir nedenle 16 milyon İstanbulluya (çok affedersiniz ama) b.k suyu içirmesine sessiz kalamazlar...
Bakınız, eski Sanayi ve Teknoloji Bakanı, hâlihazırdaki Düzce Belediye Başkanı Faruk Özlü, "Ey İstanbullular, içtiğiniz suya lağım bulaşıyor!" diyor.
Normalde kıyametler kopması lazım değil miydi, bu nasıl ülke?
***
Faruk Özlü'yle üniversitede birlikte okuduk. Yalanı dolanı bilmez, yolsuzluğun zerresini semtine uğratmaz, kimseciklere iltimas etmez, son derece dürüst, karakterli, adam gibi adamdır. Diyor ki:
"İstanbul'un içme suyu ihtiyacının yaklaşık yüzde 36'sı Düzce'den karşılanıyor. İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin ve bağlı kuruluşu İSKİ'nin Düzce'ye yapması gereken yatırımlar var (...) Düzce'de arıtmaya bağlanmadığı için bazı bölgelerin kanalizasyon ve lağım suları maalesef Melen Deresi'ne akıyor. Bunun anlamı şu: İstanbul'a giden içme suyuna lağım suyu karışıyor. Su Yönetimi Genel Müdürlüğü tarafından belli iller arasında Su Kardeşliği Protokolü imzalanması öngörülmüştü. Bu protokol Belediyeler Birliği Başkanlığı'nda Ankara'da imzalanacaktı. Ben bu imza törenine gittim. İstanbul Büyükşehir Belediyesi bu törene gelmedi..."
Gelemez, çünkü meşgul; o sırada ya "zabıta kıtası" denetliyordur ("- Nasılsın zabıta"/ "- Sağ ol") ya da Suriye'deki değişimi yerinde incelemek için "yolluk" hazırlığı içindedir.
Lakin...
Ne kadar meşgul olursa olsun 16 milyon İstanbulluya lağımlı su içirmeye hakkı yok.
Bok gibi bir adama İstanbul'u teslim edersen olacağı bu olur.
#SalihTuna
16 MİLYON NE İÇİYOR?
Beşiktaş Belediye Başkanı Rıza Akpolat ve İBB'den 4 milyar 728 milyonluk 9 ihale verilen Aziz İhsan Aktaş dolayımında medyaya yansıyanlar normalde bir hükümetin düşmesine neden olacakken, İBB Başkanı'nın ayranının kabarmasına, racon kesmesine ve hatta yargıya adeta parmak sallamasına neden oluyorsa, AK Parti bir zahmet şapkasını önüne koyup düşünsün.
Hayır tashih yok; AK Parti dedim, CHP değil.
Zira, "İBB Başkanı'nın bu pervasızlığının nedeni, 22 yıllık iktidarımızda yaptığımız onca hizmetlere leke sürercesine istismar edenlerin cezasız kalması olmasın?.." diye kendine sorması gereken AK Parti'dir.
CHP mi?
Onların tek derdi, doğal olarak, iktidar olmak. Doğal olmayan, bu ihtimali gerçekleştirecek olanın kim olduğuna ve ne yaptığına bakmamaları.
Hoş, baksalar da tavır ve kararlarında bir değişiklik olmaz.
En gıcık kaptıkları gazetecilerden biri (mesela) Nagehan Alçı'dır; bugün CHP'nin cumhurbaşkanı adayı olsun (Kılıçdaroğlu'nun dediği gibi) tıpış tıpış seçim sandığına gidip oy vermezlerse ben bir şey bilmiyorum.
Trajikomik olan şudur: CHP'lilerin sırf Erdoğan ve AK Parti nefreti yüzünden "sahte kahramanlara" katlanmaları değil, "sahtekârların" kendini kahraman sanmasıdır. Aziz Nesin'in Zübük romanındaki "İt, kağnı gölgesinde yürür de kendi gölgem sanırmış" epigrafı misali.
***
CHP'li dostlarımız AK Parti nefreti yüzünden, İBB Başkanı'nın (Ümit Özdağ'ın dediği gibi kendini cumhurbaşkanı zannederek) üstüne vazife olmayan işlere atlayıp belediyecilik görevini yapmamasına, toplu taşımaya bir defada dan diye yüzde 35 zam yapmasına, yürüyen merdivenlerin yürümemesine, İETT otobüslerinin 2.3 milyarlık bakım onarım ihalesini verdiği şirketin rüşvetlerini taşıyan çöp kamyonları vızır vızır işlerken, İETT otobüslerinin yolda kalmasına ve suya katbekat zam yapmasına ses çıkarmayabilirler.
Hülasa, "Bizi iktidara taşıyacak" düşüncesiyle her şeye göz yumabilirler...
Gelgelelim, hiçbir nedenle 16 milyon İstanbulluya (çok affedersiniz ama) b.k suyu içirmesine sessiz kalamazlar...
Bakınız, eski Sanayi ve Teknoloji Bakanı, hâlihazırdaki Düzce Belediye Başkanı Faruk Özlü, "Ey İstanbullular, içtiğiniz suya lağım bulaşıyor!" diyor.
Normalde kıyametler kopması lazım değil miydi, bu nasıl ülke?
***
Faruk Özlü'yle üniversitede birlikte okuduk. Yalanı dolanı bilmez, yolsuzluğun zerresini semtine uğratmaz, kimseciklere iltimas etmez, son derece dürüst, karakterli, adam gibi adamdır. Diyor ki:
"İstanbul'un içme suyu ihtiyacının yaklaşık yüzde 36'sı Düzce'den karşılanıyor. İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin ve bağlı kuruluşu İSKİ'nin Düzce'ye yapması gereken yatırımlar var (...) Düzce'de arıtmaya bağlanmadığı için bazı bölgelerin kanalizasyon ve lağım suları maalesef Melen Deresi'ne akıyor. Bunun anlamı şu: İstanbul'a giden içme suyuna lağım suyu karışıyor. Su Yönetimi Genel Müdürlüğü tarafından belli iller arasında Su Kardeşliği Protokolü imzalanması öngörülmüştü. Bu protokol Belediyeler Birliği Başkanlığı'nda Ankara'da imzalanacaktı. Ben bu imza törenine gittim. İstanbul Büyükşehir Belediyesi bu törene gelmedi..."
Gelemez, çünkü meşgul; o sırada ya "zabıta kıtası" denetliyordur ("- Nasılsın zabıta"/ "- Sağ ol") ya da Suriye'deki değişimi yerinde incelemek için "yolluk" hazırlığı içindedir.
Lakin...
Ne kadar meşgul olursa olsun 16 milyon İstanbulluya lağımlı su içirmeye hakkı yok.