- Katılım
- 1 May 2020
- Mesajlar
- 16,400
- Çözümler
- 1
- Tepkime puanı
- 44,903
- Puan
- 113
AMAN HA!
Ramazan ayı gelince İslam'a ilişkin yapılan konuşmalar başka zamanlara göre çok daha fazla öne çıkıyor. Camilerdeki vaazlar, TV programları, çeşitli etkinlikler vesilesi ile sürekli dinden bahsediliyor.
Bu vesile ile dine ilişkin konuşmalarda öteden beri gördüğüm iki yanlışa temas etmek istiyorum.
İslam'ı anlatırken iki yanlıştan birine düşmemek gerekir:
1. İslam'ı birilerinin beğenisine uygun hale getirmek için çarpıtarak anlatmak. (Bu, esasa ilişkin bir hatadır.)
2. İslam'ı insanları nefret ettirecek şekilde kötü bir üslupla anlatmak. (Bu da usule ilişkin bir hatadır).
Zaman zaman İslam'a ilişkin kimi anlatılar, onu aslî halinden farklı bir şekilde sunma gayretine dönüşüyor. Güya İslam'ı sevdirme, insanları kazanma, nefret ettirmeme gayretiyle İslam'ın aslî yapısında olmayan, onun dokusuyla uyuşmayan bir din dili kullanılıyor. Bir takım kesimlere mesaj veriliyor. Kimi zaman ibadetler ve farzlar kırpılıyor, önemi azaltılıyor, "olmasa da olur" kıvamında takdim ediliyor. Kimi zaman haramlar önemsizleştiriliyor, "önemli olan kalptir" tarzında bir dille sunum yapılıyor. İslam nazarında daha büyük öneme sahip konular ikinci plana atılırken, ayrıntı sayılabilecek meseleler köpürtülerek ve önemi büyütülerek anlatılıyor. Piyasada dinden söz eden, özellikle muhafazakâr olmayan kesimlere yönelik din anlatısında bulunan insanların büyük bir kısmında bu sendromu gözlemliyoruz.
Bu din bizim babamızın malı değildir. Bizim bu dinin temelleri üzerinde pazarlık yapma, kendi kafamıza göre ona makyaj yapma hakkımız olmadığı gibi böyle bir şey haddimiz de değildir. Kur'an, Peygamberimiz (s.a.v.) üzerinden tüm zamanlardaki müminlere bu konuda şu uyarıda bulunuyor:
"Aralarında Allah'ın indirdiği ile hükmet ve onların arzularına uyma. Allah'ın sana indirdiği hükümlerin bir kısmından seni saptırmamalarına dikkat et." (el-Mâide 5/49)
Meselenin bir de diğer yönü var. Dinden bahseden kimi şahıslar ise züccaciyeci dükkanına giren fil misali bu işi öyle kötü bir tarzda yapıyorlar ki insanları dinden uzaklaştırıyorlar. Kendilerini kurtulmuş, insanları ise bataklığa saplanmış bir pozisyona düşürüp sürekli eleştiren, kınayan, aşağılayan, parmak sallayan bir tonda din anlatıyorlar. Tatlı dil yok, tebessüm yok, yumuşak anlatma yok.
Rabbimiz, Hz. Musa ve Hz. Harun'u, dünya tarihinin görebileceği en zalim idarecilerinden biri olan Firavun'a gönderirken bile kendilerine Firavun'la yumuşak konuşmalarını emretmedi mi? (Taha 20/44)
Allah Resûlü'nün (s.a.v.) tebliğ ve davet metodu bizi hiç mi ilgilendirmiyor? Rabbimiz ondan söz ederken ne buyurmuştu?
"O vakit Allah'tan bir rahmet ile onlara yumuşak davrandın! Şayet sen kaba, katı yürekli olsaydın, hiç şüphesiz, etrafından dağılıp giderlerdi." (Âl-i İmran 3/159)
Allah Resûlü (s.a.v.) şu uyarıyı kimin için yaptı?
"Kolaylaştırın, zorlaştırmayın. Müjdeleyin, nefret ettirmeyin!" (Buhârî, İlim, 11)
Kendimizi cenneti garantilemiş ve cehennemden kurtulmuş gibi görüp kimin cennete kimin cehenneme gideceğine biz karar veriyormuşuz gibi ötekileştirici bir dil ve üslupla din anlatılmayacağı gibi bunun vebali de âhirette başımızı sıkıntıya sokar.
Rabbimiz dine hikmetle ve güzel öğütle davet etmeyi bizlere nasip eylesin. Dinin aslını sulandırmaktan ve bulandırmaktan ya da dinden uzaklaştırıp nefret ettirmekten bizleri muhafaza eylesin. "Temsil, tebliğden daha önceliklidir" düsturunu ilke edinerek dini yalnızca anlatmakla yetinmeyip bunun da ötesinde yaşantımızla örnek olmayı bizlere nasip eylesin.
Soner Duman 2 Ramazan 1446 - 2 Mart 2025 Pazar
Ramazan ayı gelince İslam'a ilişkin yapılan konuşmalar başka zamanlara göre çok daha fazla öne çıkıyor. Camilerdeki vaazlar, TV programları, çeşitli etkinlikler vesilesi ile sürekli dinden bahsediliyor.
Bu vesile ile dine ilişkin konuşmalarda öteden beri gördüğüm iki yanlışa temas etmek istiyorum.
İslam'ı anlatırken iki yanlıştan birine düşmemek gerekir:
1. İslam'ı birilerinin beğenisine uygun hale getirmek için çarpıtarak anlatmak. (Bu, esasa ilişkin bir hatadır.)
2. İslam'ı insanları nefret ettirecek şekilde kötü bir üslupla anlatmak. (Bu da usule ilişkin bir hatadır).
Zaman zaman İslam'a ilişkin kimi anlatılar, onu aslî halinden farklı bir şekilde sunma gayretine dönüşüyor. Güya İslam'ı sevdirme, insanları kazanma, nefret ettirmeme gayretiyle İslam'ın aslî yapısında olmayan, onun dokusuyla uyuşmayan bir din dili kullanılıyor. Bir takım kesimlere mesaj veriliyor. Kimi zaman ibadetler ve farzlar kırpılıyor, önemi azaltılıyor, "olmasa da olur" kıvamında takdim ediliyor. Kimi zaman haramlar önemsizleştiriliyor, "önemli olan kalptir" tarzında bir dille sunum yapılıyor. İslam nazarında daha büyük öneme sahip konular ikinci plana atılırken, ayrıntı sayılabilecek meseleler köpürtülerek ve önemi büyütülerek anlatılıyor. Piyasada dinden söz eden, özellikle muhafazakâr olmayan kesimlere yönelik din anlatısında bulunan insanların büyük bir kısmında bu sendromu gözlemliyoruz.
Bu din bizim babamızın malı değildir. Bizim bu dinin temelleri üzerinde pazarlık yapma, kendi kafamıza göre ona makyaj yapma hakkımız olmadığı gibi böyle bir şey haddimiz de değildir. Kur'an, Peygamberimiz (s.a.v.) üzerinden tüm zamanlardaki müminlere bu konuda şu uyarıda bulunuyor:
"Aralarında Allah'ın indirdiği ile hükmet ve onların arzularına uyma. Allah'ın sana indirdiği hükümlerin bir kısmından seni saptırmamalarına dikkat et." (el-Mâide 5/49)
Meselenin bir de diğer yönü var. Dinden bahseden kimi şahıslar ise züccaciyeci dükkanına giren fil misali bu işi öyle kötü bir tarzda yapıyorlar ki insanları dinden uzaklaştırıyorlar. Kendilerini kurtulmuş, insanları ise bataklığa saplanmış bir pozisyona düşürüp sürekli eleştiren, kınayan, aşağılayan, parmak sallayan bir tonda din anlatıyorlar. Tatlı dil yok, tebessüm yok, yumuşak anlatma yok.
Rabbimiz, Hz. Musa ve Hz. Harun'u, dünya tarihinin görebileceği en zalim idarecilerinden biri olan Firavun'a gönderirken bile kendilerine Firavun'la yumuşak konuşmalarını emretmedi mi? (Taha 20/44)
Allah Resûlü'nün (s.a.v.) tebliğ ve davet metodu bizi hiç mi ilgilendirmiyor? Rabbimiz ondan söz ederken ne buyurmuştu?
"O vakit Allah'tan bir rahmet ile onlara yumuşak davrandın! Şayet sen kaba, katı yürekli olsaydın, hiç şüphesiz, etrafından dağılıp giderlerdi." (Âl-i İmran 3/159)
Allah Resûlü (s.a.v.) şu uyarıyı kimin için yaptı?
"Kolaylaştırın, zorlaştırmayın. Müjdeleyin, nefret ettirmeyin!" (Buhârî, İlim, 11)
Kendimizi cenneti garantilemiş ve cehennemden kurtulmuş gibi görüp kimin cennete kimin cehenneme gideceğine biz karar veriyormuşuz gibi ötekileştirici bir dil ve üslupla din anlatılmayacağı gibi bunun vebali de âhirette başımızı sıkıntıya sokar.
Rabbimiz dine hikmetle ve güzel öğütle davet etmeyi bizlere nasip eylesin. Dinin aslını sulandırmaktan ve bulandırmaktan ya da dinden uzaklaştırıp nefret ettirmekten bizleri muhafaza eylesin. "Temsil, tebliğden daha önceliklidir" düsturunu ilke edinerek dini yalnızca anlatmakla yetinmeyip bunun da ötesinde yaşantımızla örnek olmayı bizlere nasip eylesin.
Soner Duman 2 Ramazan 1446 - 2 Mart 2025 Pazar