İslam Fakirliği Özendirir mi?
550 yıldır kütüphanelerin raflarını süsleyen Envâru’l-Âşikîn adlı eserde Ahmed Bîcan naklettiği bir rivâyette, Hz. Peygamber’in şöyle dediğini haber vermektedir. “
Süleyman (a.s.) cemî peygamberlerden beş yüz yıl sonra cennete gire, dünyada pâdişah olduğu için. Ve benim sahâbelerimden Abdurrahman b. Avf ol dahî sahâbelerimden sonra gire, zengin olduğu için.” [AHMED BÎCAN, s. 431]
Bu rivayette verilmek istenen, zengin olmanın cennete geç girmeye sebep olduğu, peygamber veya sahâbî de olsa bunun hiç fark etmeyeceği, bu nedenle az olana kanaat edilmesi gerektiği, muhtaç olmayacak kadar çalışıp cennete en erken şekilde girmek
için ibâdetlere ağırlık verilmesinin daha doğru olacağıdır. Şunu ifade edelim ki bizim bu anlayışlara
katılmamız mümkün görünmemektedir. [Envâru’l-Âşikîn’de buna benzer başka örnekler mevcuttur.]
Zîra dînî öğretiye ters böyle bir düşüncenin kabul edilebilir hiçbir tarafı yoktur. Çünkü, Kur’ân ve hadislerde geçen ‘zengin’ ve ‘zenginlik’ kavramları, ‘hiçbir şeye ihtiyâcı olmayan’; ‘fakir’ ve ‘fakirlik’ ise, ‘Allah’a muhtaç olan’ mânâlarında kullanılmaktadır.
Bu bakımdan İslam’
a göre hakkı yerine getirilen zenginliğin zemmedilmesi söz konusu değildir.
İslâm, zilleti gerektiren fakirliği hoş karşılamamaktadır.
Şöyle ki, Kur’ân-ı Kerim, her zaman çalışmayı ve üretmeyi tavsiye etmektedir. [Cuma, 62/10; Kasas, 28/77. Ayrıca bkz. Bakara, 2/143.] Hz. Muhammed ise; “
veren elin, alan elden üstün olduğunu”, [BUHÂRÎ, 55/Vasâyâ, 9 (III, 189); 81/Rikak, 11 (VII, 176); 24/Zekat, 18, 50 (II, 118, 130); 69/Nefekât, 2 (VI, 190); MÜSLİM, 12/Zekat, 31 (I, 717, 718, 721); EBÛ DÂVUD, 9/Zekat, 28 (II, 297); ] “
dürüst ve güvenilir bir iş adamının kıyâmet günü nebîlerle, sıddîklarla ve şehidlerle beraber haşrolunacağını” belirtmektedir. [İBN MÂCE, 12/Ticarât, 1 (II, 724); TİRMÎZÎ, 12/Büyu’, 4 (III, 515); DÂRİMÎ, 18/Büyu’, 8 (II, 561). Ayrıca bkz. DÂRİMÎ, 23/Fedâilü’l-Kur’ân, 15 (II, 722 ); İBN HANBEL, III, 19.]
O, azdıran zenginliğe karşı sahabîlerini uyarmakta, [TİRMÎZÎ, 34/Zühd, 3 (IV, 552).
Firavun ve Kârun gibi kimseleri de azdıran, yaratıcıyı unutmalarına sebep olan şey de, sahip oldukları servet ve bu sayede elde ettikleri güçtür. Bu konu ile ilgili bkz. Tâhâ, 20/24, 43; Kasas, 28/76-78; Nâziât, 79/17, 37; Fecr, 89/11; Leyl, 92/8-11; Alak, 96/6.]
ama çalışıp üretmelerini de ısrarla tavsiye etmektedir.
Nitekim, bir gün Hz. Peygamber’in saçı ıslak bir halde iken ashabtan bir gruba rastladığı, içlerinden birinin Hz. Muhammed’e hitâben:
“Bugün sizi keyifli görüyoruz” dediği, onun da: “
Evet, Allah’a hamd olsun” diye karşılık verdiği anlatılmaktadır. Daha sonra orada bulunanların zenginlik konusu açıp konuşmaya başladıkları, Hz. Muhammed’in de şöyle dediği haber verilmektedir:
“Allah’a karşı sorumluluk bilinci duyan birisinin zengin olmasında sakınca yoktur. Allah’a karşı sorumluluklarının şuurunda olan birisinin ise sağlık ve sıhhat içinde olması zenginlikten daha hayırlıdır. İnsanın sağlıklı ve keyifli olması ise büyük bir nimettir.”[İBN MÂCE, 12/Ticarât, 1 (II, 724). Ayrıca bkz. İBN MÂCE, 37/Zühd, 9 (II, 1386). Burada Hz. Peygamber şöyle buyurmaktadır. “
Zenginlik malın çok olması ile değildir. Bilakis zenginlik; (sağlıklı olmaktır) gönül zenginliğidir.]
Görüleceği üzere Hz. Peygamber zenginliği kötülememekte, ehil ellerde olmasını tavsiye etmekte, ama
sağlığın çok daha önemli olduğuna ise özellikle vurgu yapmaktadır. Onun bu tavsiyelerine uygun hareket eden ve çalışarak zengin olan sahabîlerin varlığı ise bilinmektedir. [Servet sahibi bir kısım Sahâbe ile ilgili bkz. SANCAKLI, S., Hadislerde Fakirlik ve Zenginlik Problemi, Elif Yay., İst., 2004, s. 286-295]
Hal böyleyken, maddi zenginliğin bu tarz bir yaklaşım ile kötülenmesi ve fakirliğin üstünmüş gibi gösterilmeye çalışılması isâbetli değildir. Dolayısıyla kendisi de aynı zamanda ticâret ile meşgul olmuş ve üretmeyi tavsiye etmiş bir Peygamber’e atfedilen bu sözün uydurma olması kuvvetle muhtemeldir. Kanaatimizce bu söz, sufilerin en çok üzerinde durdukları ve sürekli kendi aralarında konuştukları sözlere benzemektedir.
Özetle, Ahmed Bîcan da diğer sûfiler gibi etraflarındaki kötü örneklere bakarak zenginliğe cephe almakta, fakirliği üstün görmenin ve göstermenin gayreti içerisinde olmaktadır. Lakin, yukarıda verdiğimiz deliller ışığında bizim böyle bir düşünceye katılabilmemiz söz konusu değildir. Kanaatimizce hakkı verilen zenginlik zemmedilemez ve zilleti gerektiren fakirlik övülemez.
(18.02.2011)
Dr. Ahmet Emin SEYHAN