- İstatistikte sabit
-
-
- #1
Bu hazımsızlık ve bağnazlık varken bizim modamız asla geçmez diye hep söylüyorum size. Haberi olmayanlara kısaca ifade edeyim: Gülşen adındaki şarkıcı, sahnede bir kişiden bahsederken, " İmam hatipte okumuş kendisi, sapıklığı oradan." diyor. Gelen tepkiler üzerine tutuklanma kararı çıkıyor. Hemen sonra hikayesinde, özür diler gibi görünmeye çalışırken nasıl özür dilenemeyeceğini ispatlayan sivri bir mesaj yazıyor. Sonra da tutuklanıyor.
Benim her zamanki gibi takıldığım asıl nokta, düşünce ve hislerin ağızdan ya da kalemden nasıl bir üslup ile çıktığı...
Hikayesinde, yaptığı sözüm ona esprinin toplumu kutuplaştırmak isteyen kötü niyetli kişiler tarafından öne çıkarıldığını yazmış. Toplumu kutuplaştırmak diyor... Burası önemli. Buna geri döneceğim. Zira bu haber bana başka bir haberi anımsattı.
Gördüyseniz, bir süre önce de Üstün Dökmen, siyasi bir simge olduğunu düşündüğü başörtüsünün kendi alanında etik olmadığını söylemiş, gelen tepkiler üzerine de hesabında bir video paylaşmıştı. Peki neler söyledi? Önce kendi çalışmalarını anlattı sonra birilerinin boş gündem oluşturmaya çalıştığını, ciddi meseleler varken bu konuda daha fazla yorum yapmayacağını, kadın cinayetlerini konuşmamız gerektiğini ifade etti... Çok tanıdık geldi değil mi ? Siyasette sıkça gördüğümüz manipülatif refleks. Tepki alan siyasetçilerin takındığı tavır bu.
Ya hu hocam ne alaka?
Kadın cinayetlerinin arkasındaki psikolojik sorunları anlatmak istediniz de biz mi konuşmayın dedik? Şimdi siz, başörtüsüne "siyasi simge" yaftasını yapıştıran bir siyasi düşüncenin savunuculuğunu yaparken siyasi kimliğinizi göstermiş olmuyor musunuz? Ağzınızdan çıkan sözlerden daha güçlü bir "siyasi simge" mi var Allah aşkına? Hala olaylara 80'ler ve 90'lar kafasıyla mı bakacağız? O ağızlarla mı konuşacağız? Hiç olmadı hiç...
Tecrübelerime dayanarak şunu söyleyebilirim. Siyasi simge takıntısına sahip olanlar, siyaseti en çok simgeleştirenler. Ayrıca insanların kelime dağarcığından tutun da üslubuna, ses tonuna, jest mimiklerine, saçına, bıyığına, giydiği tişörte kadar her şey siyasi simge olabilir. Bize ne? Manyak gibi buna mı kafa yoracağız? Bunu takıntı haline getirmek hastalıktan başka bir şey değil. Tabii amacınız başka bir şey değilse...
Din ise, hayatın kendisidir, yaşam biçimidir. Hiçbir şekilde sınırlandırılamaz bir duruştur. Simge değil, kimliktir. Bu kadar büyük bir kavramın içinde basit bir şekilde sadece başörtüsüne takılmak ise bir arpa boyu yol alamadığımızın göstergesidir. Başörtüsünün fikri yoktur, zikri yoktur. Bir eşyadır ya! Korkulması gerekilen o değil, altındaki güçtür, muhafaza ettiği düşüncelerdir.
Üstün Dökmen'e bir noktada katılıyorum. Kendisinin başlattığını unutsa da gerçekten bomboş bir gündem. Çok gereksiz. Özellikle de psikoloji gibi insanı en iyi açıklayan bilim dalında ihtisas sahibi bir akademisyen için... Üzüldüm ve hayal kırıklığına uğradım maalesef...
Ha ne diyorduk, toplumu kutuplaştırmaaak... Şimdi bana okuduğum okul sebebiyle rahatça sapık diyebilen ve tepki gösterdiğimde de beni toplumu kutuplaştırmakla suçlayan şahıs var ya, işte o ve onun gibiler istiyorlar ki her şeyi sineye çekelim, susalım, çevrelerindekiler gibi şakşaklayalım gülelim... Ne diyorsunuz siz, dediğimizde de kutuplaştıran, gündemi boş meselelerle meşgul eden biz oluyoruz. Madem birilerinin pusuda gündemi değiştirmek ya da insanları bölmek için beklediğini düşünüyorsunuz o zaman malzeme vermeyin. Bu o kadar da zor olmamalı. Anlayabilene...
Sinirliydim aslında; ama yüzümde garip bir gülümseme var a dostlar. İmam hatiplerin kapatıldığı, yok sayıldığı, kendi vatanında üvey muamelesi gördüğü günlerden, imam hatiplilere hakaret ettiği için tutuklanan bir şarkıcının olduğu günlere gelmişiz. Karar tartışılır, tartışılmaz. Hak etti ya da etmedi, hukukçular bilir. Tek söyleyeceğim şey: İmam Hatipliler bunu beğendi. Bizi gündem yaparken iki kere düşününüz. Zira toplumu kutuplaştırmak için can atıyoruz.
Saygılarımla...
Benim her zamanki gibi takıldığım asıl nokta, düşünce ve hislerin ağızdan ya da kalemden nasıl bir üslup ile çıktığı...
Hikayesinde, yaptığı sözüm ona esprinin toplumu kutuplaştırmak isteyen kötü niyetli kişiler tarafından öne çıkarıldığını yazmış. Toplumu kutuplaştırmak diyor... Burası önemli. Buna geri döneceğim. Zira bu haber bana başka bir haberi anımsattı.
Gördüyseniz, bir süre önce de Üstün Dökmen, siyasi bir simge olduğunu düşündüğü başörtüsünün kendi alanında etik olmadığını söylemiş, gelen tepkiler üzerine de hesabında bir video paylaşmıştı. Peki neler söyledi? Önce kendi çalışmalarını anlattı sonra birilerinin boş gündem oluşturmaya çalıştığını, ciddi meseleler varken bu konuda daha fazla yorum yapmayacağını, kadın cinayetlerini konuşmamız gerektiğini ifade etti... Çok tanıdık geldi değil mi ? Siyasette sıkça gördüğümüz manipülatif refleks. Tepki alan siyasetçilerin takındığı tavır bu.
Ya hu hocam ne alaka?
Kadın cinayetlerinin arkasındaki psikolojik sorunları anlatmak istediniz de biz mi konuşmayın dedik? Şimdi siz, başörtüsüne "siyasi simge" yaftasını yapıştıran bir siyasi düşüncenin savunuculuğunu yaparken siyasi kimliğinizi göstermiş olmuyor musunuz? Ağzınızdan çıkan sözlerden daha güçlü bir "siyasi simge" mi var Allah aşkına? Hala olaylara 80'ler ve 90'lar kafasıyla mı bakacağız? O ağızlarla mı konuşacağız? Hiç olmadı hiç...
Tecrübelerime dayanarak şunu söyleyebilirim. Siyasi simge takıntısına sahip olanlar, siyaseti en çok simgeleştirenler. Ayrıca insanların kelime dağarcığından tutun da üslubuna, ses tonuna, jest mimiklerine, saçına, bıyığına, giydiği tişörte kadar her şey siyasi simge olabilir. Bize ne? Manyak gibi buna mı kafa yoracağız? Bunu takıntı haline getirmek hastalıktan başka bir şey değil. Tabii amacınız başka bir şey değilse...
Din ise, hayatın kendisidir, yaşam biçimidir. Hiçbir şekilde sınırlandırılamaz bir duruştur. Simge değil, kimliktir. Bu kadar büyük bir kavramın içinde basit bir şekilde sadece başörtüsüne takılmak ise bir arpa boyu yol alamadığımızın göstergesidir. Başörtüsünün fikri yoktur, zikri yoktur. Bir eşyadır ya! Korkulması gerekilen o değil, altındaki güçtür, muhafaza ettiği düşüncelerdir.
Üstün Dökmen'e bir noktada katılıyorum. Kendisinin başlattığını unutsa da gerçekten bomboş bir gündem. Çok gereksiz. Özellikle de psikoloji gibi insanı en iyi açıklayan bilim dalında ihtisas sahibi bir akademisyen için... Üzüldüm ve hayal kırıklığına uğradım maalesef...
Ha ne diyorduk, toplumu kutuplaştırmaaak... Şimdi bana okuduğum okul sebebiyle rahatça sapık diyebilen ve tepki gösterdiğimde de beni toplumu kutuplaştırmakla suçlayan şahıs var ya, işte o ve onun gibiler istiyorlar ki her şeyi sineye çekelim, susalım, çevrelerindekiler gibi şakşaklayalım gülelim... Ne diyorsunuz siz, dediğimizde de kutuplaştıran, gündemi boş meselelerle meşgul eden biz oluyoruz. Madem birilerinin pusuda gündemi değiştirmek ya da insanları bölmek için beklediğini düşünüyorsunuz o zaman malzeme vermeyin. Bu o kadar da zor olmamalı. Anlayabilene...
Sinirliydim aslında; ama yüzümde garip bir gülümseme var a dostlar. İmam hatiplerin kapatıldığı, yok sayıldığı, kendi vatanında üvey muamelesi gördüğü günlerden, imam hatiplilere hakaret ettiği için tutuklanan bir şarkıcının olduğu günlere gelmişiz. Karar tartışılır, tartışılmaz. Hak etti ya da etmedi, hukukçular bilir. Tek söyleyeceğim şey: İmam Hatipliler bunu beğendi. Bizi gündem yaparken iki kere düşününüz. Zira toplumu kutuplaştırmak için can atıyoruz.
Saygılarımla...