kervan
Aktif Üye
- Katılım
- 2 Haz 2020
- Mesajlar
- 945
- Tepkime puanı
- 2,388
- Puanları
- 93
- Cinsiyet
İki Yüzlülükten Sakınmak
Cenâb-ı Hak buyuruyor:
Bismillahirrahmanirrahim
“Onlara: Yeryüzünde fesat çıkarmayın, denildiği zaman, "Biz ancak ıslah edicileriz" derler. Şunu bilin ki, onlar bozguncuların ta kendileridir, lâkin
anlamazlar. Onlara: İnsanların iman ettiği gibi siz de iman edin, denildiği vakit "Biz hiç, sefihlerin (akılsız ve ahmak kişilerin) iman ettikleri gibi iman
eder miyiz!" derler. Biliniz ki, sefihler ancak kendileridir, fakat bunu bilmezler (veya bilmezlikten gelirler). (Bu münafıklar) müminlerle karşılaştıkları
vakit "(Biz de) iman ettik" derler. (Kendilerini saptıran) şeytanları ile başbaşa kaldıklarında ise: Biz sizinle beraberiz, biz onlarla (müminlerle) sadece alay ediyoruz, derler.” (Bakara, 11-14)
Rasûlullah (sav) efendimiz buyurdular:
“Münâfığın alâmeti üçtür; konuştuğunda yalan söyler, söz verdiğinde sözünden döner, kendisine bir şey emânet edildiğinde emânete hıyânet eder.” (Buhârî, İmân, 24; Müslim, Îmân, 107)
Yalanı alışkanlık haline getiren bir kimsenin kalbini kirleterek nihayetinde nifâka ve küfre düşmesi muhtemeldir. Nitekim bir hadîs-i şerîfte buyrulur ki:
“Kul yalan söylemeye ve yalan söyleme niyetini taşımaya devam ettikçe kalbine siyah bir nokta vurulur. Sonra bu nokta büyür ve kalbin tamamı
simsiyah kesilir. Bu kimse nihayet Allah katında ‘yalancılar’ arasına kaydedilir.” (Mâlik, Kelâm, 18)
Öte yandan imân problemi yaşayan münâfıkların, çoğu zaman sözlerinin doğruluğuna ve niyetlerinin samimiyetine Allah’ı şâhid tuttukları görülür.
Buna, nifâklarını gizlemek için yaparlar. Hâlbuki kalpleri husumet ve düşmanlıkla dolup taşmaktadır. (Yrd. Doç. Dr. Mustafa Öztürk, Efendimiz’den Ahlâk Ölçüleri, Erkam Yay.)
Her Güne Bir Esma-ül Hüsna (Allah’ın En Güzel İsimleri)
eş-Şehîd:
Hiçbir şey kendisine gizli olmayıp her şeye şâhit olan, her zaman ve her yerde hazır olan, ahirette de herkese halini bildirecek olan zat demektir.
Kısa Günün Kârı
Gerçek îmân, sırf lafızda kalan bir sözden; ameller de, birtakım kuru ve rûhsuz hareketlerden ibâret değildir. Gönlün tâ derinliklerinden taşan samîmî
duygularla yaratana inanmak ve ona bağlanmak, emir ve nehiylerini zevk ve şevkle kabûllenmek ve bu hâl ile amel-i sâlih icrâ ederken O’nun
rızâsından gayrı bir maksada aslâ iltifat etmeyip değer vermemek îcâb eder. Aksi hâlde kul, nifâk hâlindedir, münâfıktır. Bu sıfattan kurtulamaz ve
nefsinin zebûnu olarak gazab-ı ilâhîye dûçâr olur
Cenâb-ı Hak buyuruyor:
Bismillahirrahmanirrahim
“Onlara: Yeryüzünde fesat çıkarmayın, denildiği zaman, "Biz ancak ıslah edicileriz" derler. Şunu bilin ki, onlar bozguncuların ta kendileridir, lâkin
anlamazlar. Onlara: İnsanların iman ettiği gibi siz de iman edin, denildiği vakit "Biz hiç, sefihlerin (akılsız ve ahmak kişilerin) iman ettikleri gibi iman
eder miyiz!" derler. Biliniz ki, sefihler ancak kendileridir, fakat bunu bilmezler (veya bilmezlikten gelirler). (Bu münafıklar) müminlerle karşılaştıkları
vakit "(Biz de) iman ettik" derler. (Kendilerini saptıran) şeytanları ile başbaşa kaldıklarında ise: Biz sizinle beraberiz, biz onlarla (müminlerle) sadece alay ediyoruz, derler.” (Bakara, 11-14)
Rasûlullah (sav) efendimiz buyurdular:
“Münâfığın alâmeti üçtür; konuştuğunda yalan söyler, söz verdiğinde sözünden döner, kendisine bir şey emânet edildiğinde emânete hıyânet eder.” (Buhârî, İmân, 24; Müslim, Îmân, 107)
Yalanı alışkanlık haline getiren bir kimsenin kalbini kirleterek nihayetinde nifâka ve küfre düşmesi muhtemeldir. Nitekim bir hadîs-i şerîfte buyrulur ki:
“Kul yalan söylemeye ve yalan söyleme niyetini taşımaya devam ettikçe kalbine siyah bir nokta vurulur. Sonra bu nokta büyür ve kalbin tamamı
simsiyah kesilir. Bu kimse nihayet Allah katında ‘yalancılar’ arasına kaydedilir.” (Mâlik, Kelâm, 18)
Öte yandan imân problemi yaşayan münâfıkların, çoğu zaman sözlerinin doğruluğuna ve niyetlerinin samimiyetine Allah’ı şâhid tuttukları görülür.
Buna, nifâklarını gizlemek için yaparlar. Hâlbuki kalpleri husumet ve düşmanlıkla dolup taşmaktadır. (Yrd. Doç. Dr. Mustafa Öztürk, Efendimiz’den Ahlâk Ölçüleri, Erkam Yay.)
Her Güne Bir Esma-ül Hüsna (Allah’ın En Güzel İsimleri)
eş-Şehîd:
Hiçbir şey kendisine gizli olmayıp her şeye şâhit olan, her zaman ve her yerde hazır olan, ahirette de herkese halini bildirecek olan zat demektir.
Kısa Günün Kârı
Gerçek îmân, sırf lafızda kalan bir sözden; ameller de, birtakım kuru ve rûhsuz hareketlerden ibâret değildir. Gönlün tâ derinliklerinden taşan samîmî
duygularla yaratana inanmak ve ona bağlanmak, emir ve nehiylerini zevk ve şevkle kabûllenmek ve bu hâl ile amel-i sâlih icrâ ederken O’nun
rızâsından gayrı bir maksada aslâ iltifat etmeyip değer vermemek îcâb eder. Aksi hâlde kul, nifâk hâlindedir, münâfıktır. Bu sıfattan kurtulamaz ve
nefsinin zebûnu olarak gazab-ı ilâhîye dûçâr olur