- Katılım
- 1 May 2020
- Mesajlar
- 15,693
- Çözümler
- 1
- Tepkime puanı
- 42,632
- Puanları
- 113
HZ. ÖMER (RA) ve DEVLET AKLI
Devletin bir yönetim aklı ve sistematik bir düzeni yoksa, orada parçaların bir anlamı ve ehemmiyeti de yoktur. Parçalar velev ki en iyi malzemelerden ibaret olmuş olsun.
Devletin dayandığı esas adalettir; adalet de zulmün hilafına, bütün gayretini Hakk'tan yana koyar.
Hz. Ömer (ra) zamanında devlet aklı ve işleyişi tam da böyleydi. O, İslâm'ın temel ilkeleri olan adil ve Hakk'ça bir düzen üzerine çok güçlü bir devlet mekanizması oluşturdu.
Bunun için de emri altındaki en güzide sahabe topluluğundan ziyadesiyle yararlandı. Zaten bu isimlerin her biri "Peygamber mektebinde" yetişmiş, dirayetli ve firasetli isimlerdi.
Yani adaletin temeli zaten Efendimiz (sav) döneminde atılmıştı.
Burada benim dikkatimi en çok çeken de "Tulekâ" dediğimiz ve çoğunluğu Ümeyye oğullarıyla olan ilişkisidir.
Bunlar Mekke fethedilene kadar müslümanlara karşı savaşıp mücadele eden, fetihten sonra ise kitleler halinde Müslüman olan isimlerdi.
"Amr b. As" meselâ bunlardan biridir. Daha Hz. Peygamber (sav) zamanında başlayan idari komuta görevi Hz. Ömer (ra) ile zirve yaptı. Mısır valisi olarak başta Filistin olmak üzere pekçok yerin fethinde baş rolü oynadı. Onun gibi siyasi manevra gücü olan, usul erkan görmüş pek çok isim, onun zamanında adaletin yeryüzüne yayılmasında büyük rol oynadı.
Hz. Ömer'in heybeti ve celadeti, aynı zamanda devletin de heybeti ve celadeti anlamına geliyordu ve bu konuda onun ne kadar sert ve tavizsiz olduğu hepimizin malumu...
Diyeceğim o ki Ömer aklı, firaseti, adaleti ve cesareti bir devlet düzeninde cem olmamışsa, orada kim olursa olsun başarı gelmez.
Çünkü orada işler ev/aile ortamı gibi değildir. Cemaat ve parti işi gibi de değildir. Orada evrensel/kadim ilkeler vardır, nizam vardır, düzen vardır. Oradaki akıl bir devamlılığı ve tutarlılığı gerektirir. İlkesi adalet ve hakk olmayan bir yapının altı da olmaz üstü de...
Hz. Ömer varken işleyen yapı, bir süre sonra devlet zaafa ve zulme evrildiğinde fitneye dönüşür.
4 halife sonrası bu acı tecrübenin sayısız örnekleriyle dolu... Bugün Filistin ve diğer meselelerdeki savrulmuşluğumuz biraz da bundandır.
Çünkü devlet aklı diyebileceğimiz adil, hakkça ve süregelen bir devlet mekanizması yok... Her ne kadar böyle bir kavram zaman zaman kullanılsa da bunun bir gelenek halini aldığını söylemek çok zor. Demokratik sınırlarda "haddimizi bilir bir halde" yönetilmeye devam ediyoruz sadece...
Niye bağırdığımızın ve niye sustuğumuzun total bir karşılığı olmayan bir devlet mekanizmasında yani...
** Biraz düzenleme ile tekrar hatırlatılması gereken bir yazıydı. Umarım gereğince anlaşılır.
Yazı çerçevesinden bakılınca "devlet aklından" önce "Efendimiz (sav) döneminde" temeli atılan bir altyapı olmadıktan sonra, "devlet aklını" konuşmamızın da mümkün olmadığını vurgulayalım ki meramımız daha net anlaşılabilsin.
Kerim Aral
Devletin bir yönetim aklı ve sistematik bir düzeni yoksa, orada parçaların bir anlamı ve ehemmiyeti de yoktur. Parçalar velev ki en iyi malzemelerden ibaret olmuş olsun.
Devletin dayandığı esas adalettir; adalet de zulmün hilafına, bütün gayretini Hakk'tan yana koyar.
Hz. Ömer (ra) zamanında devlet aklı ve işleyişi tam da böyleydi. O, İslâm'ın temel ilkeleri olan adil ve Hakk'ça bir düzen üzerine çok güçlü bir devlet mekanizması oluşturdu.
Bunun için de emri altındaki en güzide sahabe topluluğundan ziyadesiyle yararlandı. Zaten bu isimlerin her biri "Peygamber mektebinde" yetişmiş, dirayetli ve firasetli isimlerdi.
Yani adaletin temeli zaten Efendimiz (sav) döneminde atılmıştı.
Burada benim dikkatimi en çok çeken de "Tulekâ" dediğimiz ve çoğunluğu Ümeyye oğullarıyla olan ilişkisidir.
Bunlar Mekke fethedilene kadar müslümanlara karşı savaşıp mücadele eden, fetihten sonra ise kitleler halinde Müslüman olan isimlerdi.
"Amr b. As" meselâ bunlardan biridir. Daha Hz. Peygamber (sav) zamanında başlayan idari komuta görevi Hz. Ömer (ra) ile zirve yaptı. Mısır valisi olarak başta Filistin olmak üzere pekçok yerin fethinde baş rolü oynadı. Onun gibi siyasi manevra gücü olan, usul erkan görmüş pek çok isim, onun zamanında adaletin yeryüzüne yayılmasında büyük rol oynadı.
Hz. Ömer'in heybeti ve celadeti, aynı zamanda devletin de heybeti ve celadeti anlamına geliyordu ve bu konuda onun ne kadar sert ve tavizsiz olduğu hepimizin malumu...
Diyeceğim o ki Ömer aklı, firaseti, adaleti ve cesareti bir devlet düzeninde cem olmamışsa, orada kim olursa olsun başarı gelmez.
Çünkü orada işler ev/aile ortamı gibi değildir. Cemaat ve parti işi gibi de değildir. Orada evrensel/kadim ilkeler vardır, nizam vardır, düzen vardır. Oradaki akıl bir devamlılığı ve tutarlılığı gerektirir. İlkesi adalet ve hakk olmayan bir yapının altı da olmaz üstü de...
Hz. Ömer varken işleyen yapı, bir süre sonra devlet zaafa ve zulme evrildiğinde fitneye dönüşür.
4 halife sonrası bu acı tecrübenin sayısız örnekleriyle dolu... Bugün Filistin ve diğer meselelerdeki savrulmuşluğumuz biraz da bundandır.
Çünkü devlet aklı diyebileceğimiz adil, hakkça ve süregelen bir devlet mekanizması yok... Her ne kadar böyle bir kavram zaman zaman kullanılsa da bunun bir gelenek halini aldığını söylemek çok zor. Demokratik sınırlarda "haddimizi bilir bir halde" yönetilmeye devam ediyoruz sadece...
Niye bağırdığımızın ve niye sustuğumuzun total bir karşılığı olmayan bir devlet mekanizmasında yani...
** Biraz düzenleme ile tekrar hatırlatılması gereken bir yazıydı. Umarım gereğince anlaşılır.
Yazı çerçevesinden bakılınca "devlet aklından" önce "Efendimiz (sav) döneminde" temeli atılan bir altyapı olmadıktan sonra, "devlet aklını" konuşmamızın da mümkün olmadığını vurgulayalım ki meramımız daha net anlaşılabilsin.
Kerim Aral