-
- Katılım
- 1 May 2020
-
- Mesajlar
- 17,461
-
- Çözümler
- 1
-
- Tepkime puanı
- 47,907
-
- Puan
- 113
bir dönem bebek mevlütlerinde süt banyosu yaptırmak modaydı hâlâ var mı bilmiyorum ama şimdilerde umre mevlütleri daha revaçta. şaşıramıyoruz, zira "sünnet" düğünü için bile faizli kredi çekilen kendinden tuhaf zamanlarda yaşıyoruz artık.
"sen efendimiz'in bu kadar israf ettiğini, bir kadın dans ederken tempo tuttuğunu, gösteriş için böyle şeyler yaptığını nerede, hangi sünnetinde gördün?" diyemiyorsun, dedirtmiyorlar. hem alınganlar, hem öfkeliler, hem de saldırgan.
asıl meselenin kutsalın üzerine "süper lüks" etiketi yapıştırıp sonra da kaç defa beğeni aldığını saymak olduğunu biz biliyoruz da onlar bütün bunları "geleneğimizi yaşatıyoruz" diye pazarlıyorlar.
birkaç osmanlı süslemesi, kaftan, "maşallah" tabelasının yanında onca masrafa ve saçmalığa "bunların gerekçesi din" diyorlar.
insan, içine sürgün edildiği yeryüzünü yetersiz bulup parlatmaya kalkmış da hepimiz ortaya çıkan yangını seyretmeye çağrılmışız gibi her şey. sanki her şey biçimi koruyup ruhu kenara tükürmüşler gibi.
kavramlar, sırf rükûya giden yolda yere eğilmesin diye topuklu ayakkabıyla eziliyor.
imanı aksesuar gibi taşıyor, kutsalı bir marka gibi pazarlıyoruz artık. marketin raflarında satılan hazır çorbalar gibi, karton bardaklara döküyoruz inancımızı. bu gidişle geriye sadece boş kabuklar kalacak ve içi çürümüş bir medeniyetin de hatıra fotoğraflarına bakacağız.
toplumun çürümesi için dışarıdan müdahaleye gerek yok, ibadetin özünü de kimse dışarıdan gelip bozmadı; şekilciliğe takılıp kendimiz uzaklaştık meselenin ruhundan. gösterişle ve samimi niyetsizlik ile yaralıyoruz inancımızı. modernliğin cilalı yüzeyinde kayıyor değerlerimiz.
kavramların laçkalaştığı bir toplum o kadar kolay dağılır ki. tarihte örneği çok. biz de biz örnek olmak için epey çabalıyoruz.
ezgi akgül 5 Kasım 2025 / Çarşamba
"sen efendimiz'in bu kadar israf ettiğini, bir kadın dans ederken tempo tuttuğunu, gösteriş için böyle şeyler yaptığını nerede, hangi sünnetinde gördün?" diyemiyorsun, dedirtmiyorlar. hem alınganlar, hem öfkeliler, hem de saldırgan.
asıl meselenin kutsalın üzerine "süper lüks" etiketi yapıştırıp sonra da kaç defa beğeni aldığını saymak olduğunu biz biliyoruz da onlar bütün bunları "geleneğimizi yaşatıyoruz" diye pazarlıyorlar.
birkaç osmanlı süslemesi, kaftan, "maşallah" tabelasının yanında onca masrafa ve saçmalığa "bunların gerekçesi din" diyorlar.
insan, içine sürgün edildiği yeryüzünü yetersiz bulup parlatmaya kalkmış da hepimiz ortaya çıkan yangını seyretmeye çağrılmışız gibi her şey. sanki her şey biçimi koruyup ruhu kenara tükürmüşler gibi.
kavramlar, sırf rükûya giden yolda yere eğilmesin diye topuklu ayakkabıyla eziliyor.
imanı aksesuar gibi taşıyor, kutsalı bir marka gibi pazarlıyoruz artık. marketin raflarında satılan hazır çorbalar gibi, karton bardaklara döküyoruz inancımızı. bu gidişle geriye sadece boş kabuklar kalacak ve içi çürümüş bir medeniyetin de hatıra fotoğraflarına bakacağız.
toplumun çürümesi için dışarıdan müdahaleye gerek yok, ibadetin özünü de kimse dışarıdan gelip bozmadı; şekilciliğe takılıp kendimiz uzaklaştık meselenin ruhundan. gösterişle ve samimi niyetsizlik ile yaralıyoruz inancımızı. modernliğin cilalı yüzeyinde kayıyor değerlerimiz.
kavramların laçkalaştığı bir toplum o kadar kolay dağılır ki. tarihte örneği çok. biz de biz örnek olmak için epey çabalıyoruz.
ezgi akgül 5 Kasım 2025 / Çarşamba
